YDS İngilizce Zaman Tablosu ve Formülleri



Ielts Dökümanları İçin TIKLAYINIZ…

İNGİLİZCE ZAMANLAR TABLOSU VE FORMÜLLERİ

1 – PRESENT CONTINUOUS TENSE – ŞİMDİKİ ZAMAN  -yapıyorum

POSITIVE:  (+) Subject + BE (am is are) + Verb-ING

NEGATIVE:  (-) Subject + BE NOT (am not isn’t aren’t) + Verb-ING

QUESTION:  (?) BE (am is are) + Subject + Verb-ING ?

NEGATIVE QUESTION:  (-?) BE NOT (isn’t aren’t) + Subject + Verb-ING ?

2 – SIMPLE PRESENT TENSE – GENİŞ ZAMAN    -yaparım

POSITIVE (+):     I, you, we, they + verb / (he,she,it + verbs)

NEGATIVE(-):  I, you, we, they + don’t verb (he, she, it + doesn’t Verb)

QUESTION(?):  Do + I, you, we, they + verb ? (does +  he, she, it + Verb ?

NEGATIVE QUESTION(-?):  Don’t + I, you, we, they + verb? (doesn’t + he, she, it + verb ?

3 – SIMPLE PAST TENSE – Dİ’Lİ GEÇMİŞ ZAMAN  -yaptım

POSITIVE: (+): I, you, he, she, it, we, you, they + verb2

NEGATIVE (-): I, you, he, she, it, we, you, they + didn’t + verb1

QUESTION (?): Did + I, you, he, she, it, we, you, they + verb1 ?

NEGATIVE QUESTION(-?): Didn’t + I, you, he, she, it, we, you, they + verb 1?

4 – SIMPLE FUTURE TENSE   (GELECEK ZAMAN) -yapacağım

POSITIVE: (+): I, you, he, she, it, we, you, they + will + verb

NEGATIVE:  (-): I, you, he, she, it, we, you, they + will not (won’t) + verb

QUESTION: (?) Will + I, you, he, she, it, we, you, they + verb ?

NEGATIVE-QUESTION: (-?) Won’t + I, you, he, she, it, we, you, they + verb ?

5 – PAST CONTINUOUS TENSE   (ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKAYESİ)   -yapıyordum

POSITIVE:  (+)     I, he, she, it + was + verb-ing  /  we, you, they + were + verb-ing

NEGATIVE: (-) I,he,she,it + was not (wasn’t)verb-ing / You,we,they + were not (weren’t) + verb-ing.

QUESTION(?): Was + I, he, she, it + verb-ing ? / Were we, you, they + verb-ing?

NEGATIVE QUESTION (-?):  Wasn’t + I, he, she, it + verb-ing ? / weren’t + we, you, they + verb-ing?

6 – BE GOING TO  – YAKIN (KESİN) GELECEK ZAMAN  -yapacağım (kesin)

POS.(+): I + am going to + verb  /  he, she, it + is going to + verb  /  we, you, they + are going to + verb

NEG.(-):  I+ am not going to + verb  /  he,she,it + isn’t going to + verb / You, we, they + aren’t not going to + verb

QUES.(?): Am + I + going to + verb  /  Is + he, she, it + going to + verb ? / Are + we, you, they + going to + verb?

NEG.QUEST(-?): Aren’t + I + going to + verb  /  Isn’t + he, she, it + going to + verb ? / Aren’t + we, you, they + going to + verb?

7 – PRESENT PERFECT TENSE – YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN -yaptım -bulundum

POSITIVE(+): I, you, we, they + have + verb3  /  he, she, it + has + verb3

NEGATIVE(-): I, you, we, you, they + haven’t + verb3 / he, she, it + hasn’t + verb3

QUESTION(?): Have + I, you, you, they + verb3 ? /  Has + he, she, it, we + verb 3 ?

NEGATIVE QUESTION (-?):  Haven’t + I, you, we, you, they + verb3 ?  /  Hasn’t + he, she, it + verb3 ?

8 – PAST PERFECT TENSE – MİŞ’Lİ GEÇMİŞ ZAMAN -yapmıştım

POSITIVE(+): I, you, we, they + had + verb3 / he, she, it + had + verb3

NEGATIVE(-): I, you, we, you, they + hadn’t + verb3 / he, she, it + hadn’t + verb3

QUESTION(?): Had + I, you, you, they + verb3 ? / Had + he, she, it, we + verb 3 ?

NEGATIVE QUESTION(-?): Hadn’t + I, you, we, you, they + verb3 ? / Hadn’t + he, she, it + verb3 ?

9 – PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE -mekteyim, maktayım

POSITIVE(+): I, you, we, they + have been + verb-ing / he, she, it + has been + verb-ing

QUESTION(?): have + I, you, we, they + been + verb-ing? / has + he, she, it + been + verb-ing

NEGATIVE(-):I, you, we, they + haven’t been + verb-ing / he, she, it + hasn’t been + verb-ing

10 – PAST PERFECT CONTINUOUS TENSE –mekteydim -maktaydım

POSITIVE(+): I, you, we, they, he, she, it + had been + verb-ing

QUESTION(?): had + I, you, we, they, he, she, it + been + verb-ing?

NEGATIVE(-):I, you, we, they, he, she, it + hadn’t been + verb-ing

 

TOUCHSTONE 3- 6 ÜNİTE ÖZETİ

ÜNİTE – 4

used to / didn’t use to

Şu anda yapılmayan ancak geçmişte yapılmış düzenli aktiviteler ve durumlardan bahsederken “used to” kalıbı kullanılır. Türkçe’deki “eskiden …… yapardık, ……olurdu” anlamındadır.

Örnekler;

My granmother used to keep candy in her pockets.

(Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu.)

Candy:şeker

I used to play with my toys.

(Oyuncaklarımla oynardım.)

Toy:oyuncak

I didn’t use to like jazz. (Caz sevmezdim.)

When we were kids, we used to play at that park.

(biz çocukken o parkta oynardık.)

Önemli kelimeler:

When… . : ….. : -iken,-diğinde

In those days: o günlerde

Back then, ….. : sonra tekrar…

Today:bugün

Nowadays:bogünlerde,şimdilerde

These days:bugünlerde

would

“would” ise geçmişte düzenli yapılan aktivitelerden bahsedilirken kullanılır. Kısaca ‘d şeklinde yazılır.

Örnekler

My granmother used to keep candy in her pockets.

She’d always give us some. ((Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu. O daima bize birkaç tane verirdi.)

Agree (aynı fikirde olmak)

Absolutely:kesinlikle

Definitely:kesinlikle

Exactly:aynen, kesinlikle

You’re right:haklısın

That’s true: Doğru..

That’s for sure:Bu kesin

I agree (with you): seninle aynı fikirdeyim. (katılıyorum)

(Oh) I know:Biliyorum

Let

make    +   nesne( zamir)   +      fiil(yalın)

help

have

Let:izin vermek                                help:yardım etmek

Make:yapmak,yaptırmak

Let,make,help ve have fiilerinden sonra sırasıyla nesne ve fiil gelir.

(FİİL)

let                          me                      do

make                     you                    clean

help       +             him        +          stay

have                      her                    come

them                    go

us                      get

it

Örnekler:

My parents won’t let me stay out late.

(Ailem geçe kadar kalmama izin vermez.)

They make me come home before 11:00

(Onlar beni 11’den önce eve getirtirler.)

My kids never help me clean the house.

(Çocuklarım asla evi temizlemede yardım etmezler.)

Örnek:     My parents never let me ……. to school by myself.

a)to go       b)going    c)goes     d)go     e)’m going

let fiilinden sonra gelen “me” kelimesinden sonra gelen fiil sade(yalın) halde olmalıdır. Yani, doğru cevap D’dir.

Get

want                     +   nesne(zamir)     +    to fiil

ask

tell

get                         me

want     +               you        +             to           +             fiil

ask                         him

tell                         her

them

us

it

Örnekler:

My father wants me to study law.

(Babam hukuk okumamı istiyor.)

He asked me to bring his glasses.

(O, gözlüklerini getirmemi istedi)

My wife is always telling me to slow down.(eşim sürekli ağırdan aldığımı söylüyor.)

Örnek:   She can’t get them …….   their rooms.

  1. a) clean up       b)to clean up        c) cleaning up

d)cleans         e)to cleaning

get + them + … sonra gelecek fiil “to” ile yalın şekilde yazılır

Yani doğru cevap B’dir.

Bilinmesi Gereken bazı kelimeler:

pressure:baskı yapmak,baskı

embarrassing:utanç verici

kid:çocuk

do homework:ödev yapmak

even:bile

remote:uzaktan kumanda

irritate:sinirlendirmek

fight:kavga etmek

wife:eş(bayan)

husband:koca

myself:kendim

yourself:kendisi

himself:kendisi(erkek)

herself:kendisi(kız)

ourselves:kendimiz

themselves:kendileri

yourselves:kendiniz

itself:kendisi(cansız,hayvan)

vegetable:sebze

fruit:meyve

more time:daha fazla zaman

more exercise:daha fazla eksersiz

help:yardım etmek

slow down: ağırdan almak,yavaşlatmak

love:sevmek

hate:nefret etmek

be afraid of:korkmak

tease:kızdırmak,sataşmak

think:düşünmek

*Birine fikir verirken, kendi düşünceni ifade etmeden önce şu deyimler kullanılır;

I think: bence

It seems like ………. : ………. gibi görünüyor(Öyle görünüyor ki…)

It seems to me (that): bana öyle geliyor ki

If you ask me, …….  : bana sorarsan …….

life:hayat

get good grades:iyi notlar almak

give:vermek

spend:harcamak

trouble:sorun,sıkıntı

influence:etki

get married:evlenmek later:daha sonra

grow up:büyümek

marriage:evlilik

divorce:boşanmak

involve:kapsamak

shame:utanç,ayıp etmek

together:birlikte

article:makale

anyway:zaten,neyse,her halükarda

parents:aileler,ebeveynler

need:ihtiyacı olmak

demand:talep,istemek

implemented:uygulanan

policy:politika

adopted:kabul edilen,benimsenen

ex-husband:eski koca

great-aunt: büyük teyze(hala)

separated:ayrık,ayrılmış

single parent:tek ebeveynli

interested in:ilgilenmek,ilgili olmak

mustache:bıyık

İngilizce 3- 4. Ünite Gramer Notları

Causative  verbs (make-late-help-have)-(get-want-ask-tell+at)   ettirgen fiiller

My parents won’t let me stay out late.

Ailem geç saatlerde dışarıda durmama(olmama) izin vermeyecek

They make me come home before 11:00.

11 den önce  onlar beni eve getirtirler(1 derece zorunluluk)

My kids never help me clean the house.

Çocuklarım asla bana yardım etmezler ev temizliğinde

I have them do their homework before diner

Yemekten önce ev ödevlerini onlara yaptırırım(rica-2 inci derece zorunluluk)

I can’t get them to clean up their rooms.

Onlara odalarını temizletemiyorum

My parents want me to study law.

Ailem hukuk çalışmamı istiyor

I have to ask them to drive me everywhere.

Araba sürmek için heryerde onlara sormak zorundayım

My wife is always telling me to slow down

Eşim her zaman bana sakin olmamı(yavaşlamak-ağır hareket etmek) söylüyor

Bu tür cümlelerde  dikkat edin  verb(fiil)2 inci fiil daima  yalın haldedir.cümlelerde ki zaman yapısı eylemi yerine getiren şahıs değilde eylemi yaptırtan sahıstan sonraki fiilin ilk fiil causative verbs (make-let-help-have) verb 2-3  haline gelmesi veya bildiğimiz diğer zamanlara ait(will-wont-was…vb) yardımcı fiillerin  eylemleri yaptırtan sahıstan sonra gelmesi ile olur.eylemi yerine getiren özneden sonraki fiil daima yalın haldedir  bu fiil  genelde  yapı olarak değişmez verb 2-3  olmaz  değişen kısım sadece  zamana bağlı olarak  eylemin yerine getirilmesini isteyen sahıs zamirinden sonra kullanılan  causative verbs (ettirgen fiiller) adını verdiğimiz fiilerdir……

To  kullanımı konusunda  şöyle bir kaide vardır  bazı ettirgen fiiller(make-late-help-have) devamında gelen 2 inci filden önce to  almaz iken….  diğer bazı ettirgen fiiller(get-want-ask-tell) devamında gelen 2 fiilden önce to  alırlar  yani  to kullanımı  kendinden sonra gelen eylemi yerine getiren şahsın yaptığı eylem değilde  to kendinden önce gelen  causative  verb(ettirgen fiil) dediğimiz  fiillere bağlı olarak  kullanılır….

Used to –would  (geçmişte   yapılan alışkanlıklar rutin eylemler)

Used to

Kullanım yerleri

1-şimdiki zamanla zıtlık oluşturan ve artık sürdürülmeyen  bir alışkanlık yada geçmişteki bir eylemi ifade etmek için

I used to smoke  cigarettes now ı smoke a pipe

Eskiden sigara içerdim şimdi pipo içiyorum

2- geçmişteki rutin hale gelen oluşu veya düzenli olarak yinelenen  bir eylemi ifade etmek için kullanılır

Used  to  nun şimdiki zamanda kullanımı yoktur  bildiğiniz gibi şimdiki zamanda alışkanlıklar

İçin geniş zaman kullanılır

.3-used  to  live-be(olmak)-have  fiilleri ile kullanılır

4- geçmişte meydana gelmiş sınırlı sürede meydana gelen tarih olarak belirtilmiş zamanlarda used to kullanımı mevcut değildir.bunun yerine past simple içeren ifade kullanılmalıdır

ömer and elif were a young married couple .every morning ömer used to kiss elif  and set off work elif used to stand at the window and wave goodbye.

Ömer ve elif genç evli bir çiftti.her sabah ömer elifi öpüp işe giderdi.elif pencerede durup el sallayarak onu uğurlardı

Olumsuz ve soru hali

Olumsuz   used you not-usednt you- didnt use to

She didn’t use to dance when she was a little girl. ( küçük bir kızken dans etmezdi.)
He didn’t use to sing two years ago. ( İki yıl önce şarkı söylemezdi.)

Burada dikkaet edeceğimiz used  kelimesinin değişip use olmasıdır .did  zaten cümleyi geçmiş zamana dönüştürdüğü için used  kullanımı olmaz

Soru    did you use to – used you

Did she use to play the violin when she was a child? ( Çocukken keman çalar mıydı?)
Why did you use to study hard? ( Neden çok çalışırdın?)

Yine dikkat edin used yerine use kullanılmıstır

Would

geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Bu eylemlerin artık yapılmadığı gibi bir anlam vurgusu yoktur. Bu yüzden geçmişte varolup şimdi varolmayan durumların ifadesinde would kullanılamaz.

My grandfather was a generous man. He would share what he had with everyone else. Büyükbabam cömert bir adamdı. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşırdı

Olumsuz

She wouldnt  like tea

O caydan hoşlanmazdı

Sayfa  78 paragraf cevirisi

Bir ev erkeğinin  şikayetleri

Oldukça yorgunum.çocuklarımın tembelliğinden ötürü.evin etrafında bana yardım etmek için joanna-nacy ve Michael i  getiremiyorum.onların basının etini yesemde onların için asla problem değil.onların giyecekleri ayakkabıları ve okul kitapları heryerde(dağılmış).bu akşam kuzenleri akşam yemeği için geliyorlar.erkek kardeşim ve yengem yıldönümleri(evlilik yıldönümü) nedeniyle dışarı gidecekleri için 5 cocuklarını buraya getiriyorlar.hayal edebiliyormusunuz.8 cocuk evin içinde.ayrıca  teyzem(halam) büyük erkek ve kız yiğenlerini görmek için buraya gelmek istiyor ve o her zaman bana kendisinin en sevdiği tatlıyı yapıp yapmadığımı sorar.mardi gras pastası.onu hazırlamak en az 2 saat alır.hepsindende  öte  (daha fazlası) bu akşam eşimin(hanım) tenis clup partisi var .bundan ötürü tüm yemekleri pişirmek ve temizliği kendim yapmak zorundayım…(nasıl bir erkek bu  ..bu kısım  tercümeye dahil değil) Bana öyle görünüyorki eşim evde durup bana yardım edebilirdi.sadece bir kez(keşke).her zaman aktiviteler içindedir.bazen işarkadasının doğum günü-bazen kitap klubu ve diğer zamanlarda spor klubu(jimnastik) sınıfı.düşünüyorumda ben ev erkeği(light) olduğum için benim için fark etmez(sıkıntı yok)fakat o yemek ve temizlikte cok yardım ederdi.(artık yapmıyor-used to).manavda alısveriş yapar ve sonra cocukların kafasına girip temizlik yaptırken kendiside bize akşam yemeği hazırlardı (hala yapabilir-would) Son zamanlarda oldukça mesgul ve bu akşam oturma odası dağınık ve kirli tabaklar lavabonun (mutfak lavabosu) içinde birikmiş.eğer bana sorarsanız  bunlar bir kişinin yapacağından çok fazla. biliyorum. üvey erkek kardeşimi arayacağım ve onun yardımını alacağım.manava alısverişe giderken anneme kendi evinde pasta yapıp yapmayacağını soracağım ve belki teyzem bana yemek pişirirken yardım edecek. en sonunda (nihayet-en önemlisi) hepsi aile içinde (gizli kalsın) tamamen…

Sayfa 76  paragraf

Rondanın mektubu

Çocukluk hatıraları

Cocuklar su günlerde arka koltuğa oturmak zorundalar.ön koltuğa oturamazlar cünkü şimdilerde her arabada hava yastıkları var ve güvenlik aygıtları kendilerine zarar verebilir (ihtimal might) Bu çocukluk dönemimden gelen pek çok eğlenceli anılarımdan biridir.ön koltukta oturmak için erkek kardeşimle pek cok kez  kavga ederdik.annem bu konuda asla gerçekten tutum takınmazdı beni şaşırtırdı. Nazik bir şekilde yanımızdan ayrılırdı.arasıra yapmamızı (dövüşmeyi kesmemizi)isterdi ve yüzünü bize dönerdi.bunun dışında her şey serbestti.her şey kardeşimin ve benimdi.o zamanları anımsarım ön koltuğa gitmek için kim olursa olsun bağırırdı ilk olarak ön koltuk diye bağırırdı.fakat bu  biz evin veya mağazanın  dışında olduktan sonra olmak zorunda idi.biz hala içerdeyken o diye seslenmezdik. Bazen kim önce arabaya dokunursa o ön koltuğa oturacak diye bir karar vermiştik.kaçınılmaz olarak kaybeden ben olurdum .çünkü kardeşim daha büyük(yaşça) ve daha fazla atletikti ve daha hızlıydı bundan  ötürü arabaya ilk o dokunurdu (etiketlerdi) Bundan ötürü 2 miz tartısırdık  birimize verilene  veya  annem  2 mizden birini arka koltuğa oturmak için hayal kırıklığına uğratana dek.. Şu günlerde çocuklar neyi yitirdiklerini bilmiyorlar  ben ve kardeşim için ön koltuk için kavga etmek kardeşlik bağımızın önemli bir parçasıydı..

ÜNİTE – 5

Yiyecek miktarları söylenişi:

Sayılamayan nesneler için;

A little: bir az

Very little: çok küçük(az)

Less: daha az

Not much: çok değil

A little butter: az tereyağı

Very little food: çok az yemek

Less fat: daha az yağ

Sayılabilen nesneler için(genelde çoğul yazılır… -s takısı)

A few: birkaç

Very few: çok az

Fewer: daha az

Not many: çok değil

Very little=very few = not a lot (çok değil)

Bazı Kap/parça isimleri

Örnekler;

A carton of juice: bir kutu meyve suyu

Two cartons of juice: iki kutu meyve suyu

A loaf of bread: bir somun ekmek

Two loaves of bread: iki somun ekmek

A bottle of milk: bir şişe süt

A cup of: bir fincan

A glass of:bir bardak

A piece of: bir parça

A liter of: bir litre…

A quart of : (yaklaşık bir litre)

1 liter = 1.1 quarts

A kilo of: bir kilo…

Pound: ağırlık birimi

1 kilo= 2.2 pounds

Too / too much / too many / enough

Too: çok(aşırı)

Too much/toomany: çok fazla

Enough: yeterince

Nesnelerle kullanılırken; too much + nesne /

enough + nesne

Too much (tekilden önce) ve too many(çoğuldan önce) kullanılır.

Too much food: çok fazla yiyecek

Too many fries:  çok fazla kızartma(kızarmış yiyecek)

Enough food/fries: yeterince yiyecek/kızartma

Zarf olarak(ismin yerine) kullanırken;

I ate too much food: Çok yemek yedim.

I ate too much. Çok yedim.

I ate too many eggs: Çok fazla yumurta yedim.

I ate too many. Çok yedim. (yumurta)

I didn’t eat enough. (yeterince yemedim.)

Sıfatlarla kullanırken;   too + sıfat    /     sıfat + enough

Too full: çok dolu

Too expensive: çok pahalı

Big enough: yeterince büyük

Small enough: yeterince küçük

Zarflarla beraber kullanırken; too + zarf (….ly)   

Zarf/fast, …..ly) + enoug

Too slowly: çok yavaş

Fast enough: yeterince hızlı

Slowly enough: yeterince yavaş

Fiille kullanılırken;  fiil + too much     /      fiil + enough

She talks too much. ( o, çok konuşur.)

They drank too much. (onlar çok içtiler.)

She doesn’t listen enough. (o, yeterince dinlemez.)

Kibarca reddetmek;

No, thanks. Maybe later. (hayır teşekkürler, belki sonra)

No,thanks. I’m fine. Really. :Hayır teşekkürler,ben iyiyim. Gerçekten.

I’m OK for now, but thanks: şimdilik iyiyim, yine de teşekkürler.

** Örneklendirme yaparken, örnek vermeden önce  “like”,”for example” ve “such as” kelimeleri kullanılır.

like …..: …. gibi, ….benzeri

for example, …. : Örneğin, …..

such as …… : ……. gibi

Bilinmesi gereken bazı kelimeler

refrigerator:buzdolabı

freezer:buzluk,donduruc

egg:yumurta

slice:dilim

cheese:peynir

butter:tereyağı

pepper:biber

vegetable:sebze

fruit:meyve

pineapple:ananas

plenty:bol

fresh:taze

stale:bayat

carrot:havuç

skim milk:kaymaksız süt

skim:sıyırmak,kaymağı almak

frozen dinner:donmuş yiyecek

bread:ekmek

mayonnaise:mayonez

nut:ceviz

jar:kavanoz

soy sauce:soya sosu

cupboard:dolap

package:paket

can:teneke kutu

fat:yağ

box:kutu

fried:kızarmış

grilled shrimp:ızgara karides

steamed vegetables:buharda pişmiş sebzeler

boiled eggs:haşlanmış yumurta

baked potatoes: fırında pişirilmiş patates

pickled cabbage: lahana turşusu

roast lamb:kuzu rosto(fırında pişirilmiş)

barbecued beef: mangalda sığır eti

raw fish:çiğ balık

smoked fish:balık füme(dumanla kurutulmuş)

hungry:aç

thirsty:susamış

satiate:tok,doymuş

salty:tuzlu

cook:yemek pişirmek,aşçı

food:yiyecek

meal:yemek

eat: yemek yemek

breakfast:kahvaltı

lunch:öğle yemeği

dinner:akşam yemeği

ice cream:dondurma

dessert:tatlı

snack:aperatif

peanut:fıstık

healthy:sağlıklı

unhealthy:sağlıksız

steak:biftek

popcorn:parlamış mısır

habit:alışkanlık,huy

rice:pilav,pirinç

topping:mükemmel,süper

chicken:tavuk,piliç

spicy:baharatlı

ÜNİTE – 6

Future Tense (Gelecek zaman)

Will (konuşurken yapmaya karar verilen eylemler için kullanılır.)

I will wait for you here. (Seni burada beklerim.) (I’ll)

We’ll drive to work today. (Bugün işe arabayla gideceğiz.)

Olumsuz cümlelerde; will not ya da won’t kullanılır.

I won’t wait for you. seni beklemeyeceğim.

**Gerçek bilgilerde veya tahminlere dayalı durumlarda will veya am/is/are going to yapıları kullanılabilir.

**Önceden planlanmış veya karar verilmiş eylemlerden bahsederken “am/is/are going to” ya da şimdiki zaman yapısı(am/is/are + fiil –ing) kullanılır.

We’re going to have dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyeceğiz.)

We’re having dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyoruz.)

** programlanmış aktiviteler için geniş zaman yapısı kullanılabilir.

I have a dance class tomorrow.(Yarın dans dersim var.)

It starts at 7:00. /Saat 7’de başlar.

Tavsiye cümlelerinde;

Had better… (….. yapsan iyi olur)

Had better not (… yapmasan iyi olur)

Ought to (…. Yapman lazım,gerek)

Might want to…(…. Yapmak isteyebilirsin)

Should…… (….yapmalısın.)

You’d better study English. (İngilizce çalışsan iyi olur.)

I’d better not go to Ankara today.(Bugün Ankara’ya gitmesem iyi olur.)

She ought to do this homework. (Onun bu ödevi yapması lazım.)

Gereklilik cümlelerinde;

am/is/are going to + have to

have got to

don’t have to

I’m going to have to do something about it. (Onun hakkında birşeyler yapmam gerekecek.)

I have got to decide by next week. (Önümüzdeki hafta karar vermeliyim.)

You don’t have to spend time on this. (Zaman harcamak zorunda değilsin.)

Tercih cümlelerinde;

Would rather (‘d rather)

Prefer (…tercih etmek)

I’d rather stay in my current job. (Şimdiki işimde kalmayı tercih ederim.)

Samimi ayrılma deyimleri (friendly good-byes)

(I’ll) talk to you later.  (Sonra konuşuruz)

(I’ll) catch you later.  (Sonra görüşürüz)

(I’ll) see you later.   (Sonra görüşürüz.)

I(‘ve)  got to go.  (gitmeliyim)

I(’d) better go. (gitsem iyi olur.)

(It was) Nice talking to you. (seninle konuşmak güzeldi.)

Ünitede geçen bazı kelimeler

afterwards:sonradan,daha sonra

a couple of days: birkaç gün

What about ……? Peki ya ……..?

what about you? Peki ya sen?

remember:hatırlamak

forget:unutmak

mention:anmak,bahsetmek

deadline:sınır

finish:bitirmek

on time:zamanında

tonight:bu gece

actually:aslında

fabulous:müthiş,harika

reservation:rezervasyon

meet:buluşmak

until: -e kadar

guess:tahmin(etmek)

late:geç

too late:çok geç

most:çoğu

somewhere:biryer

ready:hazır

volunteer:gönüllü

free time:boş zaman

schedule:program

excuse:bahane (bağışlamak)

impression:izlenim,etki

mistake:hata

mind:zihin,akıl,dikkat etmek

sense:his,duygu

same:aynı

decision:karar

necessary:gerekli

clutter:karışıklık,dağınıklık

get rid of:başından atmak

make room for:yer açmak

put away:bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak

store:depolamak,yüklemek

donate:bağışta bulunmak

give:vermek

dye:boyamak

sell:satmak

recycle:değerlendirmek(geri dönüşüm)

color:renk

library:kütüphane

earn:kazanmak(para)

As long as: …… sürece,şartıyla   (İf gibi bir anlam katar.)

provide that…… sürece,şartıyla   (İf gibi bir anlam katar.)

Örnek:

I’m never afraid of anything as long as you are with me.

(Sen yanımda olduğun sürece hiçbirşeyden korkmam.)

Unless: ……. olmadıkça, -mazsa, -mezse

(“except if” ve “if …. not”gibi kullanılır.)

Unless’den sonra olumlu cümle gelmesine rağmen anlam olumsuz olur.

Örnek:

I can’t let you in unless you give the password. (sen şifreyi vermedikçe seni içeri alamam.)

let in:içeri almak

give:vermek

password:şifre

Make İle Yapılan Bazı Deyimler

make sure:emin olmak,tatmin etmek

make sense:anlamı olmak,mantıklı olmak

make a difference: Fark yaratmak

make a decision:karar vermek

make a mistake:hata yapmak

make money:para kazanmak

do mybest:elinden geleni yapmak

make a good impression:iyi bir izlenim bırakmak

make up my mind:ne yapacağına karar vermek

make a mess:ortalığı karıştırmak

make a dream:hayali gerçekleştirmek

make progress:ilerlemek

make plans:planlar yapmak

make a walk:yürüyüş yapmak

make a favor:İyilik yapmak

Unit 6 Grammer

Whats advisable(önerilen) –necessary(gerekli)-preferable(tercih)

Yukardaki öneri-gereklilik-tercih  belirtme kelimeleriyle kullanılacak  kalıpların tanımları

Advisable (önerilen tavsiye edilen)

had better (iyi olur) had gerçekleşmemiş geçmiştir

anlam olarak zamanı şimdiki veya gelecek zamandır

anlamında anlaşılacağı gibi  advisable(öneri) kalıbı ile kullanımı uygundur

You’d better do something quickly. (‘d ” had)

Bir şeyleri hızlı yapsan iyi olur

I’d better not add anything to my Schedule

Planıma hiçbişey eklemesem iyi olur

Ought to(gerekli-gerekir) yine şimdiki veya gelecek zamana atıfta bulunur

I ought to do some volunteer work

Biraz gönüllü işlerde(ücretsiz) çalışmam gerekli(olsa yaparım)

You ought to let them do the talking

Onlarla konuşuyor olman gerekli

Might(düşük gereklilik)

You might want to take a colleague with you

Bir iş arkadaşı almak isteyebilirsiniz-istemelisiniz

Necessary(gereklilik)

Have to    zorunluluk(mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyet)

I’m going to have to do something about it.

Ona dair(ilgili) bir şeyler yapmak zorunda kalacağım

You don’t have to spend time on this.

Bu konu üzerinde zaman harcamak sorunda değilsiniz

Have  got to(have to ile arasındaki fark bireysel eylemlerde kullanılmasıdır)

I’ve got to decide by next week. (‘ve ” have)

Gelecek hafta ile beraber kara vermek zorundayım

Preferable(tercih edilen uygun olan)

Would rather (yeğleme tercih etme)

I’d rather (not) stay in my current job. (‘d = would)

Şu an çalıştığım işte(mevcut) kalmayı tercih ederim

Yukardaki kalıpların tümüne dikkat ederseniz  gereklilik zorunluluk tercih bildiren tüm kalıplardan sonra fiil  yalın haldedir  bunun tek nedeni  içinde bulunulan zaman ve gelecek zaman dair zorunluluk gereklilik ve tercihler bildirilmesidir

Yukardaki kalıpların tümünün tüm zamanlarda kullanımı mevcuttur fakat kitapta sadece şimdiki-geniş ve gelecek zamana dair olgular belirtildiği için bende bu konulara girmedim

Reduction of verbs  fiillerin kısaltılması

You  might want to try a new instructor. (= wanna)

Yeni bir öğretmen istemeyi denemelisin

You ‘d better study the driver’s manual. (= you better)

Sürücü klavuzunu çalışırsan daha iyi olur

You’re going to have to practice more. (= gonna hafta)

Daha fazla pratik yapmak zorundasın

You ought to take more lessons. (= oughta)

Daha fazla dersler alman gerekli

You ve got to pay attention(pay attention can kulağıyla )! (= gatta)

Daha fazla dikkat etmek zorundasın

Do   or   make    arasındaki farklar

Do  kullanım alanları

1-Birisi bir iş-görev-aktivite-hareket ile ilgili bir performans(eylem) yaptığında kullanılır

Do  a       crossword    bir  bulmaca yapmak (çözmek)
do the     ironing          ütü yapmak
do the     laundry         kirli çamaşırları yıkamak
do the     washing         giysi yıkamak
do the     washing up    bulaşıkları yıkamak

2-herhangi bir aktiviteye referans gösterildiğinde bu referansta do kullanılır

Fakat bu aktivite herhangi bir fiziksel ürün meydana getirirken kullanılan aktivite olmamalı

do your work   çalışmasını yapma
do homework   evödevini yapma
do housework  ev işini yapma
do your job      işini yapma

3-genel olarak konuştuğumuz şeyler hakkında (GENELLEME)  yani genel eylemleri tanımlamak için yani özellikle ayrıntı belirtilmeyen konularda kullanılır yani something, nothing, anything, everything vb…

Im not doing anything today.  Bugün hiçbirşey yapmıyorum
He does everything for his mother.  Annesi için her şeyi yapar 
She’s doing nothing. Hiçbirsey yapmıyor

4-standard olarak  şu ifadeler ile kullanılır  bunların öğrenilmesi  gerekir

do badly 
do business 
do the dishes 
do a favour 
do good 
do harm 
do time – (to go to prison)
do well
do your best
do your hair 
do your nails
do your worst

make   kullanım alanları

1-meydana getirmek  veya oluşturmak için  kurmak bir araya getirmek yani bir şeyi ilk defa olusturmak için

make a dress   elbise dikmek
make food yemek yapmak
make a cup of tea / coffee   cay veya kahve yapmak

2-herhangi bir yemek öğünü çeşidi ifade edilecekse make kullanılması uygundur

make a meal (öğün-yemek) – breakfast / lunch / dinner

make  kullanıldığında ifade edilen eylemler  genelde fiziksel olarak  dokunulabilen yani fiziksel olarak görülebilen eylemlerde kullanılır

3-standard olarak  şu ifadeler ile kullanılır  bunların öğrenilmesi  gerekir

make amends (hafif değiştirmek)
make arrangements (planlama-düzeltme-uyarlama)
make believe – (to pretend) inandırmak (pretend :numara yapıyor gibi görünmek)
make a choice seçim-tercih yapmak
make a comment   yorum yapmak
make a decision  karar
make a difference   fark -ayrım
make an effort      gayret-çaba
make an enquiry   araştırma -sorusturma
make an excuse   bağışlamak-görevden affetmek-açıklamak
make a fool of yourself   kendini kötü duruma düşürmek(fool-aptal)
make a fortune  servet
make friends 
make a fuss  telaş-yaygara
make a journey 
make love 
make a mess  dağınıklık-karışıklık
make a mistake 
make money 
make a move  hareket etmek -ayrılmak
make a noise 
make a payment    ödeme
make a phone call
make a plan
make a point 
make a profit      kar-kazanç
make a promise    söz  vermek
make a remark     söz vermek
make a sound       ses  çıkarmak
make a speech
make a suggestion
make time 
make a visit
make your bed – (to prepare the bed for sleeping in)(yatağını hazırlamak)

 

İNGİLİZCE’DE SIK KULLANILAN İFADELER

A
After you: Senden sonra
Allow me: Bana izin ver
A lovely day, isn’t it?: Hoş bir gün, (öyle) değil mi?
Any thing else?: Başka bir şey var mı?
Any day will do: Herhangi bir gün bana uğra
Are you kidding?: Şaka mı yapıyorsun? Kafa mı buluyorsun?
Are you sure?: Emin misin?
As for me: Bence
As soon as possible (A.S.A.P.): Mümkün olan en kısa sürede

B
Be careful!: Dikkatli ol!
Be calm!: Sakin ol!
Be patient!: Sabırlı ol!
Be quiet!: Sessiz ol
Bottoms up!: Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak
Bless you!: Çok yasa!
By the way: Bu arada..

C
Can I help you?: Yardım edebilir miyim?
Can you repeat it?: Tekrar eder misin?
Cheer up!: Neşelen
Come on: Yapma, hadi ama
Congratulations!: Tebrikler!
Count me on, Count me in: Ben varım, beni de sayın.

D
Do l have to?: Yapmak zorunda mıyım?
Do me a favor: Bana bir iyilik yap
Do you understand?: Anladın mı?
Don’t be so childish: Çocuk olma, çocuk gibi davranma
Don’t be ridiculous: Komik olma
Don’t be so modest: Alçak gönüllü olma
Don’t keep the truth from me: Benden gerçekleri saklama
Don’t let me down: Beni hayal kırıklığına uğratma
Don’t move!: Kımıldama!
Don’t worry: Endişelenme

E
Enjoy yourself!: Eğlenmene bak!
Excuse me Sir: Affedersiniz efendim
F
Feel beter: Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak
Follow me: Beni takip et
Forget it!: Unut onu, unut gitsin
Forgive me: Beni affet
For what?: Ne için?

G
Give me a hand!: Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).
Good job!: İyi iş
Good luck!: İyi şanslar
Guess what?: Tahmin et ne (oldu)?

H
Have fun!: İyi eğlenceler veya eğlen
He can’t take a joke: O şakadan anlamaz
He doesn’t care about me: Beni umursamıyor
He has a large income: Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor
He is collecting (saving) Money: Para biriktiriyor
He is my age: O benim yaşımda
He is just a child: O sadece bir çocuk
He is totally exhausted: O tamamen bitmişti, tükenmişti
He looks very healthy: O çok sağlıklı gözüküyor
He paused for a reply: Cevap vermek için durdu
He repaired his house: O onun evini tamir etti
He suggested a picnic: Piknik yapmayı önerdi
He was born in New York: O New York da doğdu
Help yourself: Kendine yardım et
Here’s a gift for you: Bu senin için bir hediye, işte hediyen!
Here you are: İşte buyurun (alın), işte buradasın
Hold on: Bekle
How are things going?: İşler nasıl gidiyor?
How do I look?: Nasıl görünüyorum?
How’s it going?: Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?
How much?: Ne kadar
How much does it cost?: O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?

I
I agree: Aynı fikirdeyim, sana katılıyorum
I caught the last bus: Son otobüse yetiştim
I can’t help it: Benim elimde olan bir şey değil.
I could hardly speak: Zorlukla konuşabildim
I decline!: Reddediyorum
I don’t mean it: Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.
I dont understand: Anlamadım
I doubt it: Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.
I have a suprise for you: Senin için bir sürprizim var
I have no idea: Hiçbir fikrim yok
I have something to tell you: Sana söyleyeceğim bir şey var
I have the right to know: Bilmeye hakkım var
I just made it!: Şimdi yaptım.
I know all about it: Bütün ayrıntılarıyla biliyorum
I know what I said: Ne dediğimi biliyorum
I love you!: Seni seviyorum.
I’ll arange everything: Herşeyi ayarlayacağım
I’ll back soon: Çok yakın zamanda geri döneceğim
I’ll be more careful: Daha dikkatli olacağım
I’ll be right there: Hemen geliyorum
I’ll have to try that: Bunu denemek zorundayım
I’ll fix you up: Sizinle ilgileneceğim
I’ll see to it: O işi hallederim ben.
I’m afraid that I have to go: Korkarım gitmem gerekiyor
I’m busy: Meşgulüm, yoğunum
I’m full: Tokum.
I’m his fan: Onun hayranıyım
I’m home: Evdeyim
I’m in a hurry!: Acelem var
I’m lost: Kayboldum.
I’m not sure I can do it: Yapabilir miyim emin değilim
I’m on a diet: Diyetteyim
I’m single: Bekârım
I’m so sorry about this: Bunun için çok üzgünüm
I’m sorry: Özür dilerim, üzgünüm
I’m sure: Eminin
I’m sure of it: Ondan eminim
I’m very proud of you: Seninle gurur duyuyorum
I need to do this: Bunu yapmaya ihtiyacım var
I saw it with my own eyes: Kendi gözlerimle gördüm
I see: Anlıyorum
I quit!: İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.
I promise: Söz veririm
I think so: Sanırım öyle
In that case: Bu durumda
Is it true or false?: Doğru mu yanlış mı?
Is it yours?: Bu senin mi?
It doesn’t make sense: Bunun bir anlamı yok
It doesn’t matter: Fark etmez
It really takes time: Bu gerçekten zaman alır
It’s fort he best: Böylesi daha iyi
It’s her field: En iyi o bilir, onun alanı
It’s none of your business: Üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez, sizi ilgilendirmez
It’s not a question of that: Mesele o değil
It’s a good idea: BU iyi bir fikir
It’s a long story: Uzun hikaye
It’s just what I need: Bu tam da ihtiyacım olan şey
It’s not a good idea: Bu iyi bir fikir değil
It’s no use complaining: Şikayet etmenin anlamı yok
It’s ok: Herşey tamam, herşey yolunda
It’s on the tip of my tongue: Dilimin ucunda
It’s too good to be ture: Gerçek olamayacak kadar iyi
It’s up to you: Bu sana bağlı
It’s very thoughtful of you: Çok düşüncelisin
It’s your turne: Sen sıran
It seems all right: Tamam gibi gözüküyor

J
Just a minute: Sadece 1 dakika izin ver
Just wonderful!: Harika!

K
Keep in touch: Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme
Keep it up!: Aynen devam et!
Keep your promise: Sözünü tut

L
Let me see: Bir bakayım
Let’s go!: Hadi gidelim!
Let’s not waste our time: Zamanımızı boşa harcamayalım
M
Make yourself at home: Kendini evdeymiş gibi hisset
Me too: Ben de
Mind your own business: Siz kendi işinize bakın!
More or less: Aşağı yukarı
Move out of my way!: Yolumdan çekil!
My car needs washing: Arabamın yıkamaya ihtiyacı var
My god!: Aman Tanrım
My treat: Bu benden.

N
Neither you nor he is wrong: Ne sen hatalısın ne de o
Never mind: Boş ver, zararı yok
None of your business!: Seni ilgilendirmez
No one knows: Kimse bilemez
No problem!: Sorun yok
No way!: Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,
Not a sound was heard: Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu
Not bad: Kötü değil, fena değil
Not yet: Henüz değil

O
Of course!: Tabiî ki

S
See you: Görüşürüz Shut up!: Kapa çeneni
Slow down!: Yavaşla
So do I: Bence de
So it seems: Öyle görünüyor
So long: Hoşça kal, oldukça uzun
So much the beter: Daha iyi ya, Tam isabet!
Sooner or later: Er ya da geç (eninde sonunda)
So so: şöyle böyle, eh işte
Stop making such a noise: Gürültü yapmayı kes

T
Take care!: Kendine iyi bak, dikkat et
Take it easy: Rahatına bak, kafana takma, boşver
Tell the truth: Doğruyu söyle
Thank you: Teşekkür ederim
Thank you for your advice: Önerin için teşekkür ederim
Thank you for your effort: Çabanız için teşekkür ederim.
That’s always the case: Her zaman öyledir.
That’s all!: Hepsi bu, bu kadar.
That’s all for now: Şimdilik bu kadar
That’s neat: İlginç bir şey
That’s the worst of it!: Bu olabileceğin en kötüsüdür.
The road divides here: Yol burada ayrılıyor
The whole world knows that: Bütün dünya bunu bilir
They hurt: Onlar acıtır, bu incitir
Things are getting beter: İşler iyiye gidiyor
Time after time: Zaman zaman
Time is money: Zaman paradır
Time is running out: Zaman tükeniyor
This way: Buradan ya da bu şekilde
Time is up: Zaman doldu, süre bitti.
To be careful!: Dikkatli olmak
Try again: Tekrar dene

W
Watch out!: Dikkat et!
What about you?: Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
What a nice day (it is)!: Ne güzel bir gün!
What a pity!: Ne yazık!
What does it mean?: Bu ne anlama geliyor?
What do you think?: Ne düşünüyorsun?
What happened?: Ne oldu?
What happened to you?: Sana ne oldu?
What’s new?: Ne haber
What’s the matter?: Ne var, ne oldu?
What’s up?: Ne haber?
What’s wrong with you?: Neyin var?
What’s your trounle?: Senin derdin ne?
Who’s calling?: Kim arıyor, kim çağırıyor
Who tall you that?: Bunu sana kim dedi?
Would you like some help?: Yardım ister misin?
Why not?: Neden olmasın

Y
Yes, I suppose so: Evet, galiba öyle
You are a chicken: Sen bir ödleksin
You are just in time: Tam zamanında geldin
You are really killing me: Beni gerçekten öldürüyorsun
You can get what you want: Ne istersen alabilirsin
You did right: Doğru yaptın
You have got a point there: İyi bir noktaya değindin
You here that?: Duydun mu?
You owe me one: Bana borçlusun
You’re welcome: Birşey değil
You set me up!: Bana tezgâh kurdun!

1 – let
2 – made
3 – get
4 – had
5 – let

6 – got
7 – made
8 – had
9 – let
10 – had

İlgili Kategoriler

YDS Ders Notları



Yorumlar 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir