TÜRKİYE EKONOMİSİ KISA NOTLAR
Makro ekonomik göstergeler
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ,
Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH)
Kişi başına GSYH’dır.
Bir ülke ekonomisi hakkında fikir veren temel ekonomik gösterge o ülkenin mal ve hizmet üretimini gösteren milli gelir hesaplarıdır
Bu göstergeler, ‘’ülkenin mevcut üretim faktörü stokuyla belirli bir dönemde ne kadar mal ve hizmet üretebilmektedir? Sorusuna cevap vermemizi sağlar.
Dünya Bankası tarafından kişi başı gelir esas alınarak yapılan sınıflandırmada Türkiye üst-orta gelir grubunda yer alan ülkelerden birisidir
Kayıt dışı ekonomi 3 temel başlıkta incelenmektedir.
-Yasadışı Üretim
-Yeraltı Ekonomisi
-Enformel sektör ve hane halkının kendi nihai kullanımı için gerçekleştirdiği
Üretim
Türkiyedeki bir Türk firmasının yurt dışında gerçekleştirdiği üretim Türkiyenin GSMH içinde yer alır
GSYH : Üretim – Girdi + Ürünler üzerindeki vergi –sübvansiyon (1)
GSYH : Gayri safi katma değer+ürünler üzerindeki vergi –sübvansiyon(2)
Harcama yönünden GSYH : yerleşik kurumsal birimlerin nihai mal ve hizmet kullanımları ( fiili nihai tüketim ve gayri safi sermaye oluşumu) ve ihracat – ithalat değeri toplamına eşittir.
Gelir yönünden GSYH : toplam ekonomide gelirin yaratılması hesabının kullanımları (çalışanlara yapılan ödemeler, üretim üzerindeki vergiler eksi (-) sübvansiyon, gayri safi işletme artığı ve karma gelir) toplamına eşittir.
Türkiye’nin GSYH’sı yıl ortası nüfusa bölünerek Kişi başına GSYH ulaşılır
Satın Alma Gücü Paritesi (SGP) : belirli bir mal ve hizmet sepetinin satın alınması için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır.
Gerçek kişisel tüketim göstergesi, tüketicilerin göreli refah düzeylerini karşılaştırmakta kullanılan bir göstergedir. Avrupa Birliği için 100 kabul edilen gösterge 2010 yılında Türkiye için 58’ dir.
Büyüme: Genel olarak bir ülkenin üretim kapasitesinin artışıdır
2012 yılındaki büyüme 2011 yılına göre hesaplanır
G (2012) : GSYH (2012) –GSYH(2011) X 100
GSYH(2011)
Sermaye birikimi, teknolojik gelişme ve istihdam artışı ekonomik büyümenin temel belirleyicileridir.
Büyüme : pozitif (+) büyümenin nüfus artış hızından fazla olması istenir
Durgunluk : sermayenin yatay seyretmesidir. Büyüme hızı birkaç çeyrek dönem veya birkaç yıl üst üste % 1 ile 3 arası gerçekleşmişse ekonomi durgundur
Resesyon : sıfır (0) veya negatif (-) büyümedir
Staflasyon : durgunluk + enflasyon + işsizlik oranlarında yükselme
Kriz : büyüme hızında ani düşüş
1923-1929 yılları arasında yapılan sanayileşme hamleleri
İlki tarıma yönelik 1925 Aşar vergisinin kaldırılması
2.si sanayi sektörüne yönelik 1927 yılında Teşviki Sanayi Kanununun yeniden düzenlenerek yürürlüğe konması
1930-1939 dönemini Türkiyenin ilk sanayileşme dönemidir. (Sanayinin toplam ulusal gelir içindeki payı 1929 yılında % 9,9 iken 1939 yılında % 18,3 e çıkmıştır.)
1934 yılında 1. Beş yıllık sanayi planı uygulamaya konulmuştur. Bu dönemde sanayinin yakaladığı % 11,6 lık büyüme hızı Cumhuriyet tarihinde rekordur.
Tarım sektöründeki büyüme ise bu dönemde % 5,8 dir.
1946-1953 döneminde özel girişim desteklenmiş, yönetim güvenlik ve kamu hizmetlerinden başka ekonominin planlı kalkınması için önlemler alınması ve yabancı sermaye yatırımlarının özendirilmesi söz konusudur. Bu dönemde tarım sektöründe büyüme yaşanmıştır. Tarımın yıllık ortalama büyüme oranı % 14,2, sanayinin %9,8 olmuştur.
1960 yılından sonra başlatılan planlı kalkınma hareketi ile devletin geniş ölçüde denetim önlemleri aldığı müdahaleci bir politika dönemi başlamıştır. Bu dönemde sanayinin lokomotif sektör olduğu saptanmıştır.
Türkiye 24 Ocak 1980 de alınan istikrar kararları ile ithal ikameci sanayileşme stratejisinden vazgeçmiş, dışa açık, ihracata yönelik ve özel sektöre dayalı strateji izlemiştir. Bu politika sonucunda yüksek enflasyona rağmen ekonominin % 5 büyüdüğü gözlenmiştir.
1980-1988 döneminde yıllık ortalama % 4,3 lük ekonomik büyüme sanayi sektöründeki üretim artışına bağlı olarak gelişmiştir.
1989 yılında alınan Türk Parasının kıymetini koruma hakkında 32 sy karar ile finansal serbestleşme sürecinde önemli bir adım atılmıştır.
1989-2001 döneminde Türkiye istikrarsız bir şekilde ortalama % 3,2 büyüme olmuştur.
2011 yılı itibarıyla Türkiye’de hizmetler sektörünün GSYH payı % 65 dir.
Gelir dağılımı: Bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan gelirin kişiler, toplumsal gruplar (kesimler) ve üretim faktörleri arasında bölüşülmesiyle ifade etmektedir
Bir ülkede gelir dağılımının adaletsiz olması, o ülkenin refahını, ekonominin istikrarlı bir şekilde büyümesini önler
Türkiyede gelir dağılımı istatistiklerinin veri kaynağı 2005 yılına kadar eski adıyla Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi yeni adıyla Hanehalkı Bütçe Araştırmasıdır.
Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1 e yaklaştıkça gelir dağılımındaki bozulmayı ifade eder.
Lorenz Eğrisi: Milli gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliği göstermekte kullanılan grafiktir
Genel olarak yoksulluk, insanların temel gereksinimlerini karşılayamama durumudur.
dar anlamda yoksulluk Açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumu
geniş anlamda yoksulluk, gıda giyim ve barınma gibi olanakları yaşamlarını devam ettirmeye yettiği halde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmaktır
Nispi Yoksulluk: bireylerin, toplumun ortalama refah düzeyinin belli bir oranının altında olması durumudur.
Mutlak Yoksulluk: Hane halkı veya bireyin yaşamını sürdürebilecek asgari refah düzeyini yakalayamaması durumudur
1923-1929 döneminde ekonomideki temel sektör tarımdır
Büyümenin yatay seyretmesi durgunluktur
Dünya Bankası mutlak yoksulluk sınırı gelişmekte olan ülkeler için kişi başına günde 4 sud
Dünya Bankası mutlak yoksulluk sınırı az gelişmiş ülkeler için kişi başına günde 1 usd dır
Lorenz eğrisinde yer alan, yaratılan milli gelirin fertler arasında eşit dağılımını gösteren 45°’Iik doğru Mutlak eşitlik doğrusudur
Durgunluk, enflasyon ve işsizlik oranlarında yükselme stagflasyondur
2009 yılı rakamları ile 6 yaşından küçük çocuklarda yoksulluk riski % 24,04 dür
Bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan gelirin kişiler, toplumsal gruplar ve üretim faktörleri arasında bölüşülmesine gelir dağılımı denir
Milli gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliği göstermekte kullanılan grafik LORENZ EĞRİSİDİR
Ulusal gelir istatistikleri Üretim, harcama, gelir ile tespit edilir
Belirli bir dönemde üretilen tüm mal ve hizmetlerin piyasa değerinin toplamı milli gelirdir
1930-1939 döneminde ortalama büyüme hızı % 6 dır
Türkiye’de I. Beş Yıllık Sanayi Planı’nın 1934 de uygulanmıştır.
1923-2011 periyodunda Türkiye ekonomisinin büyüme hızının en yüksek olduğu dönem 1946-1953 dür
Fonksiyonel gelir dağılımına göre 2011 yılında gelirden en çok pay alan kesim Maaş ve ücretlerdir