Türkiye ekonomisi kısa notlar (kamu ekonomisi)



TÜRKİYE EKONOMİSİ KISA NOTLAR

Tam Kamusal Mal: Bireylerden herhangi birisinin tüketimi nedeniyle, diğerlerinin aynı malı tüketme olanağında herhangi bir azalışın olmadığı, birlikte ve eşit biçimde tüketilen mal ve hizmetlerdir.

Yarı Kamusal Mal: Tüketimleri sonucu topluma yoğun dışsal faydalar sağlarken, kişilere de ayrıca özel fayda sağlayan mal ve hizmetlerdir.

Dar anlamda kamu gelirleri; vergi gelirleri, vergi dışı normal gelirler, özel gelirler ve fon gelirleri, diğer gelirler ve katma bütçe gelirleri olarak sınıflandırılmaktadır.

Geniş anlamda kamu gelirleri ise devlet, il özel idareleri, belediyeler ve sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerinden oluşur.

Kamu açığı: Toplam kamu harcamalarının toplam kamu gelirlerini aşan kısmıdır

AB üyesi ülkeler İngiltere ve Yunanistanda kamu harcamalarının GSYH içindeki payı oldukça yüksektir.

Kriz yılı olan 2001 de kamu harcamaları ile gelir arasındaki fark en yüksek seviyeye ulaşmıştır.

idari (kurumsal) sınıflama ekonomik analizlere uygun bir sınıflama değildir. Bu sınıflama harcamayı yapan yönetim birimlerini esas almaktadır.

fonksiyonel (işlevsel) sınıflama ekonomik kaynakların kullanımını belirlemek açısından daha belirleyicidir. Harcamalarla ulaşılmak istenen hedefler birleştirilmektedir.

İşlevsel sınıflandırma savunma, sağlık, eğitim gibi hizmetler, o hizmetleri hangi kuruluşların yaptığı dikkate alınmaksızın harcamaların hangi amaçları gerçekleştirdiğine bakılır.

Cari harcamalar: Kısa dönemde doğrudan üretim artırıcı etkisi olmayan ve faydası bir dönemle sınırlı olan harcamalardır.

Kamu bütçesinde harcamaların finansmanında kullanılan kamu gelirlerinin en önemlisi vergi geliridir. Bu dar anlamda kamu gelirlerini oluşturur. Geniş anlamda kamu gelirleri ise devlet , il özel idareleri , belediyeler ve sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerinden oluşur.

Gelir vergileri dolaysız vergilerin en önemli bölümünü oluşturmaktadır

Devletin dolaylı vergilere yönelmesinin en önemli sebepleri bu vergilere karşı tepkinin düşük olması, vergi maliyetinin düşük olmasından kaynaklanmaktadır.

Vergi sisteminin 4 temel ayağı

1-Gelir Vergisi,  2-Kurumlar Vergisi, 3-Katma Değer Vergisi (KDV) ve

4-Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)

Kişisel gelir vergisi artan oranlı tarifeye tabi iken,

harcamalar üzerinden alınan vergiler sabit oranlı tarifeye göre alınmaktadır. Kişisel gelir vergisi hem artan oranlı olma hem de gelir üzerinden alınma özellikleri nedeniyle gelire karşı esnek bir vergidir. Kişisel gelir vergisi, gelir adaletini sağlamada daha etkin bir vergidir.

KDV ve ÖTV ise gerek harcamalar üzerinden alınması gerekse sabit oranlı olması nedeniyle esnekliği düşük vergilerdir.

Bireysel Vergi Yükümlülüğü: Bireyin ödediği tüm vergilerin bireyin gelirine oranıdır.

Net Vergi Yükü: (Ödenen tüm vergiler kamu hizmetlerinden sağlanan yarar) /  Gelir.

Toplam Vergi Yükü: Ödenen vergilerin toplum gelirine (milli gelire) oranıdır.  (Ödenen vergiler / milli gelir).

Türkiye’de dolaylı vergilerin dolaysız vergiler aleyhine gelişmesi ekonomik etkinliğin, gelir dağılımından daha öncelikli olduğunu gösterir.

Kamu ihtiyacı olan kaynakları ya borçlanma yada vergi gelirleri yoluyla elde eder. kamunun borçlanmasını vergilerden ayıran en önemli özellik ise borçlanmanın kişinin (veya tüzel kişinin) oluruyla yapılmasıdır

1950-1960 arasında iç borçlanmanın önemli sebebi bütçe açıklarıdır

Borç yönetimi mali istikrarı etkilediği gibi faiz oranlar› vb. parametreler üzerindeki etkisi nedeniyle para politikalarını da etkilemektedir

Borç yönetiminde temel amaç faiz oranları, döviz kurları ve likidite dalgalanmalarını minimum düzeyde etkileyecek borç yüküne sahip olmak ve bunu sürdürebilmektir.

Borç yönetiminin birincil amacı borç yükünün azaltılmasıdır.

2001-2010 döneminde borç yükündeki azalmanın en önemli nedeni faiz harcamalarındaki düşüştür.

Türkiye’de kamu mali yönetimine ilişkin ilk düzenleme 1927 yılında çıkarılan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu’dur ve 2006 yılına kadar uygulanmıştır

2006 yılından itibaren bütçeler 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre hazırlanmıştır

Kamuda mali saydamlık : Kamu sektörünün mali görünümü hakkında kamuya açık olma yada kamu kesimi ile halkın arasındaki asimetrik bilginin azaltılmasıdır.

5018 sy kamu mali yönetimi ve kontrol kanunu ile kamu harcamalarında mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğu getirilmiştir.

Özelleşmede ilk şart mülkiyet devrinin gerçekleşmesidir. Yönetim devride özelleştirmenin ikinci koşuludur

2005 yılı en fazla özelleştirme gelirinin sağlandığı yıl olmuştur

Kamu İktisadi Teşebbüsü ( KİT): İDT ile KİK verilen ortak addır.

İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT): Sermayesinin tamamı devlete ait olup ticari esaslara göre mal ve hizmet üreten kamu iktisadi teşebbüsüdür.

Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK): Sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve bu nedenle imtiyazlı sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür.

Özelleştirme çalışmaları 1983 seçimleri sonrasında ANAP ‘ın iktidara gelmesi ile başlamıştır.

Özelleştirme ile devletin ekonomideki ticari faaliyetlerinin en aza indirilmesi hedeflenmektedir.

Türkiyede özelleştirme işlemlerini yürüten kuruluş Özelleştirme İdaresi Başkanlığıdır.(ÖİB). Özelleştirme Yüksek Kurulu ise  (ÖYK) özelleştirmenin stratejisini belirlemekte , hangi kuruluşların özelleştirme kapsamına alınacağına karar verir.

1985-2000 döneminde 4,6 milyar dolar

1986-2004 de ise 9,5 milyar dolar özelleştirme geliri elde edilmiştir.

2009 yılında Türkiye’de kamu gelirlerinin GSYH’ye oranı % 21,83 dür

1980 yılında mahalli idarelerin gelirlerinin oranı %1 civarında iken 2010 yılında yüzde 3,55 dir.

Kısa dönemde doğrudan üretimi artırıcı etkisi olmayan ve faydası bir dönemle sınırlı olan harcamalara cari harcamalar denir

2001-2010 döneminde borç yükündeki azalmada birincil etken faiz harcamalarındaki düşüştür

Türkiye’de kamu borçlanmasından sorumlu kurum Hazine Müsteşarlığıdır

Devletin özel sektörün karar alanını daraltan regülasyonları azaltması veya kaldırması, kamu gücünün özel sektöre ve sermayeye devredilmesi yönünde yapmış olduğu yasal düzenlemeler DEREGÜLASYON dur

Borç yönetiminde temel amaç faiz oranları, döviz kurları ve likidite dalgalanmalarını minimum düzeyde tutmaktı

5018 sayılı Kanun’da I sayılı cetvelde Genel bütçe ,

III sayılı cetvelde Düzenleyici denetleyici kurum bütçeleri yer alır

Ekonomide etkinlik açısından Harcamalar üzerinden alınan vergiler avantajlıdır

Vergilemede temel vergi prensipleri adalet ve eşitliktir.

1962 yılından sonra Türkiye’de zorunlu borçlanmaya örnek tasarruf bonolarıdır

Ödenen vergilerin toplum gelirine oranı toplam vergi yüküdür

Devletin ekonomik faaliyetlerinin azaltılması amacıyla kamu sektörünün denetimi altındaki kuruluşlarının özel sektöre devredilmesi Geniş anlamda özeleştirmedir

Türkiye ekonomisinde yaşanan krizlerle birlikte iç borçlanmada vade kısalmıştır.

Belediyelere Emlak vergisi toplama yetkisi 1980 sonrasında verilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı döneminde ilk defa bütçe açıklarının finansmanı için borçlanmaya gidilmiştir

İlgili Kategoriler

İktisat Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir