Suçun Özel Oluşum Biçimleri (Teşebbüs – İştirak – İçtima)



SUÇA TEŞEBBÜS
Hareketin yapılmasından sonra sonuç meydana gelmişse
suç oluşmuştur ve faile işlediği suça uygun ceza verilir.
Bazı durumlarda ise, eylemin icrasına başlanmasına rağmen
failin hedeflediği sonuç oluşmaz. Bu durumda faile bu suçun
cezası verilemez; ancak, fail cezasız da kalmaz.
Teşebbüs müessesesi, suç işleme kastıyla harekete geçilmesine
rağmen bitmemiş, yarım kalmış suçların ayırımı ile
bu suçlara verilecek cezaları kapsar.
TCK’nın 35. maddesinde
“(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle
doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan
nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu
tutulur.
(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya
tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis
cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden
dörtte üçüne kadarı indirilir.”
şeklinde bir hükümle suça teşebbüs düzenlenerek suçun
tamamlanamadığı durumlarda da failin cezalandırılmasına
imkan tanınmıştır. Bu itibarla, teşebbüse ilişkin hükümler,
cezalandırılabilirliğin alanını genişletici nitelik taşırlar.
Örneğin, kasten öldürme suçu bir netice suçu olup; suç
yolu, ancak ölüm neticesinin gerçekleşmesi ile tamamlanır.
A’nın öldürme kastı ile silahını B’ye doğrultması, ancak
tutukluk yapması nedeniyle silahın ateş almaması;
silahı ateşlemesi, ancak kurşunun B’ye isabet etmemesi;
silahtan çıkan kurşunun B’ye isabet etmesi, fakat B’nin
hafif şekilde yaralanması
B’nin hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralanması,
ancak gördüğü tedavi sonrasında iyileşmesi hallerinde,
kasten öldürme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır.
Teşebbüste faile tamamlanmış suçun cezası indirilerek
verilir.
Eski TCK’da icra hareketlerinin tamamlanamaması halinde
eksik teşebbüsten, tamamlanması halinde ise tam
teşebbüsten söz edilmekte idi. Ancak yeni TCK’da eksik-tam
teşebbüs ayırımı bulunmamaktadır.
Yeni TCK’ya göre, teşebbüste ceza indirimi meydana gelen
zarar ve tehlikenin ağırlığına göre yapılır.
Bir suç işlemek için harekete başlayan bir kişiye teşebbüs
nedeniyle ceza verilebilmesi için aşağıdaki koşulların
varlığı aranır:
Kastın varlığı
Suça teşebbüs için aranan koşul, kasten işlenen bir suçun
varlığıdır.
Teşebbüse ilişkin hükümler, ancak kasten işlenen suçlar
bakımından uygulanabilir; taksirle işlenen suçlar teşebbüse
elverişli değildir.
Taksirle (dikkatsizlik, tedbirsizlik) hareket eden; ancak
öldürme olayı teşebbüs halinde kalan bir kişi de cezalandırılmayacaktır.
Örneğin, bir avcının arkadaşını av hayvanı
sanarak ateş etmesi fakat vuramaması halinde, avcıya adam
öldürmeye teşebbüsten ceza verilmeyecektir.
İcraya başlama
Bir suça hazırlık hareketleri (hareketler ayrıca bir suç
oluşturursa, o suçun cezası verilir) cezalandırılmaz; ancak
suçun icrasına başlayan hareketler cezalandırılır.
Örneğin, bir kişinin hırsızlık amacıyla anahtar yaptırması
suça hazırlıktır ve ceza verilmez. Ancak, bu anahtarı hırsızlık
yapmak istediği evin kapısının kilidine soktuğu anda yakalanması
halinde, icra hareketine başlanılmıştır ve fail suça
teşebbüsten cezalandırılır.
Hazırlık hareketlerinin ne zaman bittiği, icra hareketinin
ne zaman başladığı, olayın ve durumun özelliğine göre
ayrıca değerlendirme yapılarak tespit edilir.
Gerçekleştirilen davranışın hazırlık hareketi mi, yoksa icra
hareketi mi olduğunun belirlenmesi, ancak objektif ölçütle
mümkün olabilir.
Bu belirlemede, “failin kastının şüpheye yer bırakmayacak
biçimde ortaya çıkması” şeklindeki subjektif ölçüt kullanılamaz.
Çünkü hazırlık hareketleri aşamasında da failin
kastı şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkabilir.
Örneğin, İstanbul’a gitmekte olan şehirlerarası yolcu
otobüsünde yapılan aramada A, üzerinde bir silah ve B’ye
ait bilgilerin yer aldığı not defteri ile yakalanır. Yapılan araştırmada,
A ile B’nin aileleri arasında kan davası bulunduğu
ve B’nin daha önce A’nın kardeşini öldürmekten mahkûm
olduğu tespit edilir. A, ifadesinde intikam için B’yi öldürmek
istediğini; bu amaçla silah temin edip yola çıktığını söyler.
Burada, A’nın B’yi öldürmeye yönelik kastı şüpheye yer
bırakmayacak kesinlikte tespit edilmiş olmasına rağmen,
yakalanma anına kadar gerçekleştirmiş olduğu davranışları
hazırlık hareketi niteliğindedir. Dolayısıyla, A’nın teşebbüs
aşamasında kalan kasten öldürme suçundan sorumlu tutularak
cezalandırılması mümkün değildir.
Bu itibarla, sadece kastın belirlenmesi, suça teşebbüsten
sorumlu tutulmak için yeterli değildir; belirli bir suçun
işlenmesine yönelik kastla gerçekleştirilen davranışların,
aynı zamanda o suça ilişkin icra hareketi niteliği taşıması
gerekir.
Hazırlık hareketi-icra hareketi ayrımında objektif ölçüt
kullanılarak şöyle bir yol izlenmelidir. Şayet gerçekleştirilen
hareket suçun kanuni tanımında unsur ya da nitelikli unsur
olarak yer alıyor ise, icra hareketidir. Örneğin, yağma suçunda
mal henüz alınmamış olmakla birlikte cebir veya
tehdit kullanılmış ise, icra hareketleri başlamıştır. Yağma
suçunda, cebir veya tehdit unsur olarak yer alır.
Buna karşılık, suç serbest hareketli ise, yani suçun kanuni
tarifinde bu suçun hangi hareketlerle işlenebileceği gösterilmemiş
ise, tipik neticenin gerçekleşmesinde belirleyici
rol oynayan, işlenmek istenen suç tipiyle belirli bir yakınlık
ve doğrudan bağlantı içindeki hareketlerin gerçekleştirilmesiyle
birlikte suçun icrasına başlandığını kabul etmek gerekir.
Örneğin, kasten öldürme suçunun işlenmesi için silahın
mağdura doğrultulması icra hareketi niteliğindedir. Buna

karşılık, öldürmek için zehir satın alınması kasten öldürme
suçunun hazırlık hareketidir.
Failin hareketlerinin sonucu yaratmaya yetecek düzeyde
olması halinde, yapılan hareketin icra hareketi olduğunun
kabul edilmesi gerekir.
Suçun icrasına başlamadan hazırlık hareketlerinin cezalandırılması
istisnadır. Örneğin; devlet aleyhine işlenen
suçlar, resmi evrakta sahtekarlık ve kalpazanlık suçlarında
hazırlık hareketleri de cezalandırılır.
Suça elverişli araç kullanma
Suçta kullanılan araç, işlenecek suçu gerçekleştirmeye
elverişli (yetecek durumda) olmalıdır. Elverişli araç mutlaka
elde edilmiş bir silah, bir bıçak olmayabilir. Suçu meydana
getirebilecek her türlü malzeme elverişli araç sayılır. Örneğin;
güçlü, kuvvetli bir kişinin zayıf, kuvvetsiz bir kişiyi elleriyle
boğmaya kalkması halinde, kolları ve elleri elverişli
birer araç sayılır. Aynı malzeme, bazı olaylarda elverişli, bazı
olaylarda ise sonuca ulaşılması için elverişsiz araç olarak
nitelendirilebilir.
Örneğin, bir kişinin şeker hastası bir kişiye fazla şeker
yedirerek öldürmeye teşebbüs etmesi halinde, şeker elverişli
bir araçtır. Aynı şeker, sağlıklı bir kişiye öldürme kastıyla
verilse bile elverişsiz bir araçtır.
Araç, kastedilen sonucu meydana getirebildiği ölçüde
elverişli olarak nitelenebilir.
Aracın elverişli olduğu saptandıktan sonra, sonucu
meydana getirmekte yetersiz kalması önem taşımaz. Örneğin,
barutun rutubetli olması nedeniyle ateş almaması
halinde, teşebbüsün varlığı kabul edilir. Zehir miktarının az
konulması veya zehirlenen kişinin bünyesinin kuvvetli olması
nedeniyle cinayetin gerçekleşmemesi halinde, fail teşebbüsten
cezalandırılır.
Gönüllü Vazgeçme
Vazgeçme; suçun icra hareketlerine başlayan failin,
elinde icra hareketlerini tamamlama olanağı olmasına rağmen
icra hareketlerini kendi isteğiyle tamamlamaması
halidir.
Bu durumda, o ana kadar yaptığı hareketlerin ayrı bir
suç oluşturmaması koşuluyla faile ceza verilmez.
Vazgeçme anına kadar yapılan hareketlerin ayrı bir suç
oluşturması durumunda, faile sadece o hareketin cezası
verilir, suça teşebbüsten ceza verilmez.
Örneğin, ırzına geçmek istediği mağdurenin yalvarması
üzerine vazgeçen failin durumu gönüllü vazgeçmedir ve
vazgeçtiği ana kadar yapmış olduğu hareket başlı başına bir
suç teşkil etmiyorsa (örneğin ırza tasaddi değilse) kendisine
ceza verilmez.
Adam öldürmek için silah satın alan fakat mağdura ateş
etmek üzere iken vazgeçen fail gönüllü vazgeçmiştir ve
kendisine teşebbüsten ceza verilmez.
Zehirlemek istediği kişi tam zehiri içmek üzere iken ona
engel olan failin durumu da gönüllü vazgeçmedir.
Gönüllü vazgeçme, etkin pişmanlık ile karıştırılmamalıdır.
Etkin Pişmanlık (Faal Nedamet)
İcra hareketlerini tamamlayan bir failin, sonucun oluşmasına
kendi isteğiyle engel olması halinde etkin pişmanlık
söz konusudur.
Etkin pişmanlıkta, faile, işlemek istediği suça tam teşebbüs
cezası verilir.
Örneğin, öldürmek için ateş ettiği bir kişiyi yaralanması
üzerine hemen hastaneye götürerek ölmesine engel olan,
zehirlediği bir kişiyi hastaneye götürerek yapılan müdahale
ile ölmesine engel olan faillerin durumu faal pişmanlıktır.
Her iki halde de adam öldürmeye tam teşebbüs cezası
verilir; ancak pişmanlık hakim tarafından hafifletici bir neden
kabul edilerek ceza hafifletilebilir.
İşlenemez Suç
Neticenin gerçekleşmemesi vasıtanın uygunsuz olmasından
veya suçun maddi konusunun bulunmamasından
kaynaklandığı durumda işlenemez suç olduğu kabul edilir.
Ör; öldürülmek istenen kişinin ölmüş olması, failin kendisine
ait olan eşyayı başkasına ait sanarak çalması, zehir
yerine tebeşir tozu içirterek adam öldürmeye çalışılması.
İşlenemez suç söz konusu ise bu fiilden dolayı faile ceza
verilmez.
 Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir.
 Olası kastla işlenen suçlara teşebbüs mümkün değildir.
Olası kast netice ile belirlenir.
 Sırf ihmal suçlarına teşebbüs mümkün değildir.
 İhmal suretiyle icra suçlarına teşebbüs mümkündür.
 Kesintisiz suçlara teşebbüs mümkündür.
 Sırf hareket suçlarına hareketin parçalara bölünebilir
olması koşuluyla teşebbüs mümkün olabilir. Örneğin
postaya verilen ve hakaret içeren mektubun muhatabına
ulaşmadan ele geçirilmesi halinde, hakaret suçuna teşebbüsten
ceza verilir.
 Tehlike suçlarına hareketin parçalara bölünebilir
olması koşuluyla teşebbüs mümkün olabilir. Örneğin postaya
verilen ve tehdit içeren mektubun muhatabına ulaşmadan
ele geçirilmesi halinde, tehdit suçuna teşebbüsten ceza
verilir.
 Kalkışma (teşebbüs) suçlarına teşebbüs mümkün
değildir. Örneğin “Cumhurbaşkanına suikast” suçu bir kalkışma
suçudur. Çünkü TCK m.310’a göre, Cumhurbaşkanına
suikast suçu teşebbüs aşamasında kalsa bile, tamamlanmış
gibi cezalandırılır.
SUÇA İŞTİRAK
İştirak, suçun işlenebilmesi için gerekli olan kişi sayısından
en az bir veya daha fazla kişinin o suçu işlemesi halinde,
işlenen suç açısından, cezai sorumluluğunun esasını belirleyen
ceza hukuku kurumudur.
Genel olarak, suçlar bir kişi tarafından işlenebilir.
Bu suçların işlenmesine, ikinci bir kişinin katkı sağlaması,
ikinci kişi açısından iştirakı oluşturur.
Bazı suçlar ise, unsur olarak en az iki veya daha fazla kişinin
birlikte bulunmasını gerektirir. Bu suçlara, çok failli
suçlar denir.

görevlisi
olmak üzere iki kişinin anlaşması gerekir. Örgüt kurma
suçunun işlenebilmesi için en az üç kişinin bulunması
gerekir.
Çok failli suçlara, suçun oluşabilmesi için zorunlu olan
sayının dışındaki diğer kişilerin katkısı iştiraki oluşturacaktır.
İştirakın Şartları
Birden çok kişinin bulunması
Suça iştirakin olabilmesi için, unsur olarak gerekli sayıdaki
kişiden çok kişinin suçun işlenişine katılmaları gerekir.
Çok failli suçlarda, suçun oluşabilmesi için zorunlu olan kişi
sayısından başka kişilerin, diğer suçlarda ise, ikinci kişinin
suçun işlenişine katkı sağlaması, iştirak kurallarının uygulanması
için gereklidir.
Suça katılma kastı
İştirak, bir amaca yönelmiş iradeyi gerektirir. Bu amaç,
kanunun suç saydığı neticeyi istemektir. Doğal olarak, bu
neticeyi isterken, neticeye götürecek hareketler de bilinip
istenecektir. Her suçun somut bir neticesi yoktur. Bu nedenle,
neticesiz suçlarda, hukuken korunan menfaatin ihlali
istenecektir.
Katılmak istenilen suçun aynı olması
İştirak, kelime anlamı olarak, bir konu üzerinde, bir işin
yapılmasında fikir birliğine varma, anlaşma anlamına gelmektedir.
Bu anlama uygun olarak, hukuki anlamı da, işlenmek
istenen suçun suça katılanlar için aynı olması gerekir.
Suça katılanların aynı suçu işleme iradesi içerisinde
olmaları gerekir. Katılanlardan biri, anlaşılandan başka bir
suç işlerse, diğer katılanlar o suçtan sorumlu olmayacaklardır.
Örneğin, konut içinde hırsızlık için anlaşan üç katılandan
A, binaya girdikten sonra, B’ye karşı cinsel saldırı suçunu
işlerse, diğer suç ortakları, cinsel saldırı suçundan sorumlu
olmayacaklardır.
İşlenilmesine karar verilen suçun icrasına başlanılması
İştirak iradesinin cezalandırılabilmesi için, üzerinde anlaşılan
suçun en az icra hareketlerine başlanmış olması
gerekir.
A’nın B’ye, sadece ‘eğer, C’yi öldürmek istersen sana
tabanca bulurum’ demesi, tek başına cezalandırmak için
yeterli değildir. Öldürme fiilinin icrasına başlanmış olması
gerekir.
İştirak türleri
1. Faillik
Müşterek faillik
Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren
kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. Örneğin (A),
(B)’yi kollarından tutar, (C), bıçaklar. Bu örnekte (A) ve (C),
müşterek faildir.
Dolaylı faillik
Dolaylı faillikte, suçun kanuni tanımında yer alan fiili
gerçekleştiren kişi, aslında cezai anlamda kusurlu değildir.
Bir başka kişi, suçu işleyen kişiyi, suçu işlemekte araç olarak
kullanmaktadır.
Dolaylı fail, görünürde suçu işleyen kişinin iradesini ortadan
kaldırarak onu bir araç gibi kullanmaktadır. Kanun
kusur yeteneği olmayanları, suçun işlenmesinde araç olarak
kullanılmasını daha fazla ceza ile cezalandırma yoluna gitmiştir.
A, çalılıkların arkasında hasmı B’nin bulunduğunu görür
ve elinde tüfek bulunan C’ye çalılıkların arkasında tavşan
bulunduğunu söyleyerek ondan ateş etmesini ister. B, uzağı
iyi göremeyen C’nin ateşi sonucunda ölür.
Burada A, C’yi yanılgıya düşürerek onun iradesi üzerinde
hâkimiyet kurmuştur ve kasten öldürme suçundan dolaylı
fail sıfatı ile sorumludur. C bakımından, suçun maddi unsurlarında
yanılgı söz konusudur ve kastı yoktur. Ancak taksirli
fiilinden dolayı sorumluluğu saklıdır
2. Azmettirme
Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir
fikri olmayan kişinin bir başkası tarafından bu suçu işlemeye
karar verdirilmesidir. Eğer, kişi daha önce suçu işlemeye
karar vermiş ise azmettirme değil, yardım etme (manevi
yardım) söz konusudur.
Suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kötüye kullanılmak
suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin
cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça
azmettirilmesi halinde, cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve
altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
Azmettirmeye yönelik davranışlar belli bir kişiye yönelik
olmalıdır. Azmettirme, belli bir kişiye yönelik değilse, kime
suç işleme kararının verdirilmek istendiği belirlenemiyorsa,
diğer koşulların da varlığı halinde suç işlemeye tahrik suçu
oluşur.
Azmettirenin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için, azmettirilen
kişinin en azından fiilin icrasına başlamış olması
gerekir. Azmettirmeye rağmen, azmettirilen kişi fiilin icrasına
hiç başlamamış ise, “neticesiz kalan azmettirme”den söz
edilir. Böyle bir durumda, azmettirenin cezalandırılacağına
dair kanunda genel bir hüküm bulunmamaktadır.
Azmettirilen kişi, bazı hallerde sınırı aşabilir.
 Azmettirilen kişi tamamen farklı bir suç tipini işleyebilir
(nitelik yönünden sınır aşımı). Örneğin, hırsızlık suçuna
azmettirilen failin, aynı zamanda ev sahibine karşı cinsel
saldırı suçunu işlemesi durumunda, azmettiren sadece
hırsızlık suçundan sorumlu olur. Ayrıca cinsel saldırı suçundan
sorumlu tutulmaz.
 Azmettirilen kişi istenenden daha fazlasını gerçekleştirmiş
olabilir (nicelik yönünden sınır aşımı). Örneğin,
kasten yaralamanın temel şekline azmettirilen fail, mağduru
gereğinden fazla döverek bitkisel hayata girmesine sebebiyet
verebilir. Böyle bir durumda, fail, neticesi sebebiyle
ağırlaşan kasten yaralama suçundan sorumlu tutulurken,
azmettiren kasten yaralama suçunun temel şeklinden
3. Yardım Etme
Yardım etme, bir başkasının kasten işlemekte olduğu
suçun kasten desteklenmesini ifade eder. Failin, suç teşkil
eden fiili işlerken, bir başkası tarafından desteklendiğinin,
kendisine yardım edildiğinin bilincinde olmasına gerek
yoktur.

suçun
icrasına taksirle yardımda bulunma cezalandırılmaz.
Bu kast, suç teşkil eden fiilin işlenişine ve bu fiilin işlenişine
katkıda bulunmaya yönelik olmalıdır.
İşlenişine yardımda bulunulan suçun en azından teşebbüs
aşamasına vardırılmış olması gerekir.
Bir suçun işlenmesine yardımda bulunma, maddi ve
manevi olmak üzere iki tarzda mümkündür.
Manevi yardım, failin suç işleme doğrultusundaki kararını
kuvvetlendirmekten, takviye etmekten ibarettir.
Manevi yardım şekilleri şunlardır:
 suç işlemeye teşvik etmek,
 suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
 suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı
vaad etmek,
 suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek.
Maddi yardım, suçun işlenmesinde kullanılan araçları
sağlamak yahut suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi
sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklinde
olabilir.
En geç suç tamamlanıncaya kadar yardım mümkündür.
Dolayısıyla suç tamamlanmadan önce yardımın yapılması
gerekir. Yardım, hazırlık hareketlerine ilişkin de olabilir.
Örneğin, kasten öldürme suçunun işlenmesi için silah temin
edilmesi, hazırlık hareketi olup; silah temin eden suç ortağı
yardım edendir.
Özgü Suça İştirak
“Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi
fail olabilir. Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişileri ise
azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur”
Özgü suç, ancak belli kişiler tarafından gerçekleştirilebilen
suçtur. Örneğin, zimmet suçu sadece kamu görevlisi
tarafından işlenebilir. Kamu görevlisi olmayan bir kimse, bu
suça ancak azmettiren veya yardım eden olarak iştirak
edebilir; müşterek fail olamaz.
İştirakte Gönüllü Vazgeçme
Suça iştirakte gönüllü vazgeçme hali
a) Gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayretin dışında başka
bir sebeple işlenmemiş olması,
b) Gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş
olması,
hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.
Eski kanunda bu konuda açık bir düzenleme bulunmamaktaydı.
Bu yönüyle gönüllü vazgeçme, yeni bir düzenlemedir.
SUÇLARIN İÇTİMAI
Gerçek İçtima
Ceza hukukunda “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane
suç varsa o kadar ceza vardır kuralı geçerlidir.
İşlenen her bir suçtan ayrı cezaya hükmedilir ve her bir
ceza bağımsızlığını korur (gerçek içtima).
TCK’da gerçek içtima kuralı benimsenmiş; fakat suçların
içtimaına ilişkin hükümlere yer verilmek suretiyle bu kurala
bazı istisnalar getirilmiştir.
 bileşik suç
 zincirleme suç
 fikri içtima
Bileşik Suç
Bir suç, diğer bir suçun unsurunu ya da nitelikli şeklini
oluşturuyorsa bu bileşik suçtur.
1. Bir suçun, diğerinin unsurunu oluşturması hali:
Bu durumda, bileşik suçu meydana getiren suçların niteliği
değişmekte, ortaya başka bir suç çıkmaktadır. Unsur
olan suçlar bağımsızlıklarını tamamen kaybettikleri için,
ortada tek bir suç bulunmakta ve faile bu suçun cezası
verilmektedir. Örneğin, cebir veya tehdit ile hırsızlık suçu
birleşerek, yağma suçunu oluşturur. Cebir veya tehdit kullanarak
başkasının malını alan kişi, sadece yağma suçunu
işlemiş olur. Bu kişi, ayrıca cebir veya tehdit ile hırsızlık
suçundan dolayı cezalandırılmaz.
2. Bir suçun, diğer bir suçun nitelikli halini oluşturması
hali:
Nitelikli unsur durumunda bulunan suç bağımsızlığını
kaybeder; faile ayrıca bu suçtan dolayı ceza verilemez.
Örneğin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemek
için ya da işlediği sırada, failin mağdur üzerinde cebir veya
tehdit kullanması halinde; cebir veya tehdit suçu, kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli oluşturduğu
için, fail sadece suçun nitelikli şeklinden cezalandırılır. Faile,
ayrıca cebir veya tehdit suçundan dolayı ceza verilmez.
Bileşik suçun bu şeklinde, bağımsızlığını kaybeden suçun
nitelikli unsur olarak kanunda açıkça gösterilmesi gerekir.
Şayet bir suç, diğer suçun nitelikli hali olarak kanunda açıkça
gösterilmiş değilse, bileşik suçtan söz edilemez.
Zincirleme (Müteselsil) Suç
“Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda
bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi”
ile oluşur.
Bir suçun temel şekli ile daha ağır ya da daha az ceza verilmesini
gerektiren nitelikli şekilleri aynı suç sayılır.
zincirleme suçtan söz edilebilmesi için;
 birden çok fiilin bulunması,
 bu fiillerin her birinin farklı zamanlarda işlenmesi
ve aynı suçu oluşturması,
 ayrıca bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi
ve mağdurun aynı kişi olması gerekir.
Burada ihlallerin tümü tek suç olarak kabul edilmektedir.
Ör; çalıştığı mağazanın kasasından her gün para çalan
işçi, kendi aracına ihtiyacı olunca benzin dolduran benzin
istasyonu işçisi, patronun purolarından her gün bir tane
alan uşağın durumu.
Bir cezaya hükmedilir.
TCK’nın 43/3. maddesine göre, aşağıdaki suçlarda zincirleme
suç hükümleri uygulanmaz:
1. Kasten öldürme

2. Kasten yaralama
3. İşkence
4. Yağma
Örneğin; fail bir suç işleme kararıyla aynı mağduru üç
farklı zamanda dövmüşse, zincirleme suç hükümleri uygulanamaz
ve üç kasten yaralama suçundan ayrı ayrı ceza verilir.
Zincirleme suç kasıtlı suçlarda olur. Taksirli suçlar zincirleme
olarak işlenemez.
Fikri İçtima
Yapılan bir fiil ile birden çok hükmün ihlal edilmesi durumunda
fikri içtimadan söz edilir. Faile ihlal ettiği hüküm
sayısınca değil en ağır hükmün cezası verilir.
fikri içtimanın iki koşulu bulunmaktadır:
 Fiilin tek ve aynı olması,
 tek ve aynı fiille birden çok suçun işlenmesi.
Fikri içtimaya şu örnekler verilebilir:
1) Bir suçta kullanılan ruhsatsız silahı saklayan kişi, bir
fiil ile hem suç delilini gizleme suçunu hem de ruhsatsız
silah bulundurma suçunu işlemiş olur.
2) Bir kimseye hakaret amacıyla tokat atan kişi, aynı anda
hem hakaret hem de kasten yaralama suçunu işlemiş
olur.
3) Trafik güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde araç kullanarak
bir kimsenin yaralanmasına neden olan kişi hem
taksirle yaralama, hem de trafik güvenliğini tehlikeye sokma
suçunu işlemiş olur.

İlgili Kategoriler

Hukuk Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir