İngilizce püf noktalar



ingular and Plural Nouns

► Sayılabilen isimlerin sonuna -s takısı gelir. Ancak ismin son harfine bağlı olarak -s harfi bazı değişiklikler gösterebilir. Aşağıda isimlerin aldığı -s takıları ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

– Sonu “ o “ ile biten isimler potato , tomato ( es ) alarak , patatoes , tomatoes

– Sonu “ x “ ile biten isimler box , fox ( es ) alarak , boxes , foxes

– Sonu “ s “ ile biten isimler glass , class ( es ) alarak , glasses , classes

– Sonu “ f , fe “ ile biten isimler shelf , knife ( ves ) alarak , shelves , knives

– Sonu “ y “ ile biten isimler city ( ies ) alarak , cities , stories

– Sonu “ ch , sh “ ile biten isimler watch ( es ) alarak , watches , dishes

– Sonu “ y “ ile bitip kendinden önce “ bir sesli harf “ gelmesi durumunda toy ( s ) alarak , toys , boys

– Bunlar dışında kalanlar ( s ) alarak , books , pens alarak çoğul yapılır.

► Bir kural eşliğinde formülize edilebilen herşey İngilizce Gramerinde “ düzenli “ diye adlandırılır.

Aşağıda “ s ve türevleri “ ile çoğul yapılamayan ayrı ayrı ezberlemek zorunda olduğumuz “ düzensiz isimler “ yer almaktadır.

man adam – men adamlar

man kadın – women kadınlar

person kişi – people kişiler

foot ayak – feet ayaklar

fish balık – fish balıklar

louse bit – lice bitler

mouse fare – mice fareler

child çocuk – children çocuklar

tooth diş – teeth dişler

sheep koyun – sheep koyunlar

ox öküz – oxen öküzler

goose geyik – geese geyikler

this bu – these bunlar

that şu – those şunlar

► Çift olan herşey çoğul sayılır. Burada yine Türkçe’dekinden farklı bir mantık vardır. Mesela pantolon kelimesinin çoğul olması çift paçası olmasındandır. Yine aynı şekilde dürbün kelimesi de çoğuldur ve iki gözü olduğu içindir. Aşağıda bu şekilde çoğul kullanılan kelimelerin bir listesini görebilirsiniz.

eyes gözler – shorts şort

jeans kot pantalon – shoes ayakkabı

scissors makas – tights tayt

knicers kısa pantalon – pajamas pijama

pants pantalon – braces askı

glasses bardak – binoculars dürbün

trousers pantalon – spectacles gözlük

clippers kırpma aleti – shears makas

tongs maşa – pincers kerpeten

► Yukarıda, sonu “ f ve fe “ ile biten isimlerin çoğul yapılabilmeleri için bu harflerin düşüp yerlerine “ ves “ getirildiğini söylemiştik.Bu isimler aşağıdaki gibidir.

Calf buzağı – calves buzağılar

Half yarım – halves yarımlar

Wife kadın eş – wives eşler

Self kendi – selves kendileri

Knife bıçak – knives bıçaklar

Leaf yaprak – leaves yapraklar

Shelf raf – shelves raflar

Thief hırsız – thieves hırsızlar

Wolf kurt – wolves kurtlar

Loaf somun – loaves somunlar

Sheaf demet – sheaves demetler

► Yukarıdakiler dışında kalan isimler “ f ve fe “ ile bitmelerine rağmen sadece “ s “ alarak çoğul yapılır

Safe kasa – safes kasalar

Blief inanç – bliefs inançlar

Roof çatı – roofs çatılar

Chief başkan – chiefs başkanlar

► Her zaman çoğul olarak kullanılan tekili olmayan isimler vardır. Bunlar asla tekil olarak kullanılamazlar.

oborigines yerli – police polis

archives arşiv – remains kalıntı

riches servet – savings tasarruf

cattle sığır – surroundings çevre

clothes çamaşır – thanks teşekkür

outdoors dışarısı – manners terbiye

dregs tortu – outskirts cıvar

eaves saçak – victuals erzak

environs çevre – goods mal

► Türkçe’de sayılabilir gibi düşündüğümüz ama İngilizce’de sayılamayan isimler vardır. Türkçe düşünüldüğü zaman konuşmada ve yazmada hata yapılabilir. Bu yüzden bu kelimelerin iyi öğrenilmesi gerekir.

Advice öğüt – business iş

Baggage bagaj – entertainment gösteri

Bread ekmek – furniture mobilya

Money para – grief üzüntü

Cash nakit – knowledge bilgi

Fun eğlence – information bilgi

Homework ev ödevi – mail posta

Work iş – news haber

 There is / There are

There is ve there are, Türkçe’deki var ifadesinin karşılığıdır. Eğer varlığını bildirdiğimiz şey tekil ise there is, çoğul ise there are kalıbını kullanırız. Bu yapıyı, ayrıca bir şeyin yerini bildirmek için kullanırız.

– There is a big tree in the garden. (Bahçede büyük bir ağaç vardır.)

– There is a good programme on TV tonight. (Bu gece televizyonda güzel bir program var.)

– Excuse me, is there a good hotel near here? (Afedersiniz, buralarda güzel bir otel var mı?)

– There isn’t any money in the bag. (Çantada hiç para yok.)

– There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo vardır.)

– There are some students in the classroom. (Sınıfta birkaç tane öğenci var.)

– There is a cat under the bed. (Yatağın altında bir kedi var.)

– There is a chair near the door. (Kapının yanında bir sandalye vardır.)

– There are two chairs in the room. (Odada iki sandalye vardır.)

– There are three cats in the garden. (Bahçede üç kedi vardır.)

► Bu yapıyı olumsuz yapmak için yardımcı fiilden sonra not getirilir. There isn’t ve There aren’t Türkçe’deki yok ifadesinin karşılığıdır.

– There isn’t a white book on the table. (Masanın üzerinde beyaz bir kitap yoktur.)

– There isn’t a poster on the wall. (Duvarda bir poster yoktur.)

– There is not an apple in the basket. (Sepette bir elma yoktur.)

– There aren’t any students in the classroom .(Sınıfta hiç öğrenci yoktur.)

– There aren’t any books on the shelf. (Rafta hiç kitap yoktur.)

► Bu yapıyı soru şekline çevirmek için yardımcı fiiler (is veya are) cümlenin başına getirilir.

– Is there a box on the chair? (Sandalyenin üzerinde bir kutu var mıdır?)

– Is there an apple in the box? (Kutunun içinde bir elma var mıdır?)

– Is there a cat under the table? (Masanın altında bir kedi var mıdır?)

– Is there a bird on the tree? (Ağacın üzerinde bir kuş var mıdır?)

– Is there a chair near the door? (Kapının yanında bir sandalye var mıdır?)

– Are there two books on the table? (Masanın üzerinde iki kitap var mıdır?)

– Are there four boxes on the chair? (Sandalyenin üzerinde dört kutu var mıdır?)

► Olumsuz soru sormak istenirse “is there” ile “A” arasına “not” eki getirilir. Örneğin,

– Is there not a book on the table? (Masanın üzerinde bir kitap yok mudur?)

– Isn’t there a dog in the garden? (Bahçede bir köpek yok mudur?)

– Aren’t there two balls in the box? (Kutunun içinde iki top yok mudur?)

► THERE IS AND IT IS

There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo var.)

Bu cümlede “It’s a vase on the table” diyemeyiz.

AMA;

I like this vase. It’s very expensive. (Bu vazoyu seviyorum. O çok pahalı.)

Bu örnekte de “there is” kalıbını kullanamayız.

 

WHAT TİME İS İT?

 Time                              Zaman

O’clock                          saat

Past                               geçiyor

To                                  var

Half                                yarım, buçuk

Quarter                         çeyrek

Minute                           dakika

O’clock kelimesi vakit bildirirken söylenen –saat üç, saat beş – gibi sözlerdeki saat anlamındadır.

“…ye, …ya” ve “….mek, ….mak” anlamlarında olduğunu bildiğimiz to ön takısı vakit bildirmede kullanılınca “üçe beş var, altıya yirmi var” cümlelerindeki var anlamını verir.

What time is it?                           Saat kaç?

It’s ten o’clock.                            Saat ondur.

It’s seven o’clock.                       Saat yedidir.

It’s twenty to one.                        Bir yirmi var.

It’s five to eleven                         On bire beş var.

Dikkat: Türkçe de önce saat sonra dakika söylenirken, İngilizce de önce dakika sonra saat söylenir.

Quarter kelimesi kullanılınca başına bir a eklenir.

It’s  a quarter to six.                    Altıya çeyrek var.

It’s a quarter to nine.                  Dokuza çeyrek var.

Türkçedeki –geçiyor- kelimesinin yerine İngilizce de past kelimesi kullanılır.

It’s twenty past twelve.               On ikiyi yirmi geçiyor.

It’s five past one.                        Biri beş geçiyor.

Dikkat: Türkçe de önce saat sonra dakika söylenirken, İngilizce de önce dakika sonra saat söylenir.

-çeyrek geçiyor- ları söylemek için a quarter kelime grubu kullanılır.

It’s a quarter past three.            Üçü çeyrek geçiyor.

It’s quarter past eleven.            On biri çeyrek geçiyor.

Buçukları anlatmak için half past kullanılır.

It’s half past four.                        Dört buçuk.

It’s half past eight.                      Sekiz buçuk.

-geçiyor- ve –var- larda dakika 5-10-15-20-25’ten birisi değil de 3-7-9-14 gibi beşle bölünemeyen bir sayı ise –dakika(lar)- anlamında minutes eklenir.

It’s four minutes past two.        İkiyi ondört dakika geçiyor.

It’s six minutes to eight.            Sekize altı dakika var.

 Prepositions of place

in / inside: içinde

He is in his room. (Odasında./ Odasının içinde)

My shoes are in the box. (Ayakkabılarım kutunun içinde.)

He left the key in the drawer. (Anahtarı çekmecede bıraktı.)

on : (bir yüzeyin) üzerinde

There are 5 books on the table. (Masanın üzerinde 5 bardak var.)

Your picture is on the wall. (Senin resmin duvarda.)

I left 60 euro on the table. (Masanın üzerine 60 euro bıraktım.)

near : yakınında

My house is near the bank. (Evim bankanın yakınında)

He stayed near the door. (Kapının yakınında durdu.)

The park is near the hospital. (Park hastahanenin yakınında.)

next to : yanında

She sits next to me in the class. (Sınıfta yanımda oturuyor.)

They put the box next to the bus. (Kutuyu otobüsün yanına koydular.)

His bed is next to the window. (Onun yatağı pencerenin yanında.)

under :altında

She hides her key under the flowerpot. (Anahtarını saksının altına saklar.)

The cat is sleeping under the chair. (Kedi sandalyenin altında uyuyor.)

Had you put your book under mine? (Kitabını benimkinin altında mı unuttun?)

in front of : önünde

The taxi will stop in front of the house. (Taksi evin önünde duracak.)

Helin is going to sing in front of the class. (Helin sınıfınönünde şarkı söyleyecek.)

We met in front of the post office. (Postahanenin önünde karşılaştık.)

behind :arkasında

They tried to hide themselves behind the tree. (Ağacın arkasına saklanmaya çalıştılar.)

Your watch is behind the books. (Saatin kitapların arkasında.)

I guess there’s somebody behind the door. (Sanırım kapının arkasında biri var.)

between ….. and ….. : iki şeyin arasında

My pencil is between my books and hers. (Kalemim kitabımla onun kitabı arasında.)

The child is walking between his mom and his dad. (Çocuk annesiyle babasının arasında yürüyor.)

Her office is between the school and the gift shop. (Evi okulla hediye dükkanının arasında.)

at : -de, -da

 “at home / school / university / work / the bus-stop / hotel / a party / a concert / the theater / the cinema” 

She was at home yesterday. (Dün evdeydi.)

I work at the cinema. (Sinemada çalışıyorum.)

They married at the hotel. (Otelde evlendiler.)

opposite : karşısında

The pharmacy is opposite the street. (Eczane caddenin karşısında.)

The old man stood opposite the young woman. (Yaşlı adam genç kadının karşısında durdu.)

You shouldn’t sit opposite the window. (Pencerenin karşısına oturmamalısın.)

into : içine

I walked into the room. (Odaya (odanın içine) girdim.)

He jumped into the water. (Suya atladı.)

She moves into the stage. (Sahneye ilerler.)

have got / has got (sahip olma)

have/has got Türkçe’de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını gösteren tablo verilmiştir.

POSITIVE (OLUMLU) NEGATIVE (OLUMSUZ) QUESTION (SORU)
have got a car. haven’t got a car. Have I got a car?
You have got a car. You haven’t got a car. Have you got a car?
He has got a car. He hasn’t got a car. Has he got a car?
She has got a car. She hasn’t got a car. Has she got a car?
It has got a car. It hasn’t got a car. Has it got a car?
We have got a car. We haven’t got a car. Have we got a car?
They have got a car. They haven’t got a car. Have they got a car?
  • DİKKAT!

– I have got a car. (Bir arabam var.)

Türkçe’ye çevirirken genelde “Bir arabaya sahibim” şeklinde çevirmeyiz. İki dil arasındaki bu farklılık bazen İngilizceyi yeni öğrenenler için sorun teşkil edebilir.

“Benim iki kızkardeşim var” cümlesini İngilizce’ye çevirmek isteyen bir kişi, “var” kelimesine aldanarak “there is/are” kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlış olur. O yüzden cümlenin sahiplik anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır.

– She has got two sisters. (Onun iki kızkardeşi var veya o iki kızkardeşe sahiptir)
– We have got many pens. (Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)

Have/has got veya sadece have/has

Sahip olmak kavramı İngilizce’de iki değişik şekilde ifade edilebilir. Değişik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle İngiltere’de kullanılan İngilizce’de “have/has got” daha sık kullanılır.

– I have got a sister. (Bir kızkardeşim var.)
– I have a sister. (Bir kızkardeşim var.)

Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı değildir. Aşağıda iki farklı şekilde kurulmuş cümlelerin olumsuz ve soru yapılış şekillerini inceleyiniz.

(+) I have got a book.
(-) I haven’t got a book.
(?) Have I got a book?

(+) I have a book.
(-) I don’t have a book.
(?) Do I have a book?

İki farklı kullanım birbiriyle karıştırılırsa gramatik açıdan hatalı olur. Yani soru ne şekilde sorulduysa, cevabın da aynı şekilde verilmesi gerekir.

A: Have you got a pencil?
B: No, I haven’t. (doğru)
No, I don’t. (yanlış)

A: Do you have any money?
B: No, I don’t. (doğru)
No, I haven’t. (yanlış)

Deyimsel Kullanımlar 

Have ve has in deyim gibi değişik şekillerde kullanılış biçimleri vardır. Bu kullanış biçiminde sahip olmak anlamı yoktur ve kesinlikle have got / has got kalıbıyla kullanılamaz.

– I usually have breakfast at seven. (Genellikle saat yedide kahvaltı ederim.)

– He is having a bath now. (Şimdi banyo yapıyor.)

– You’ll have trouble with that boy. (Şu çocukla başın derde girecek.)

Possessive Pronouns (mine, yours, hers)

Possessive pronouns Türkçe’ye genelde, benim ki, senin ki, onun ki diye çevrilen kelimelerdir. En önemli özelliği kendisinden sonra isim kullanılmamasıdır. Aşağıdaki tabloları ve örnekleri inceleyiniz.

I  Ben Me Beni/Bana My Benim Mine Benim ki
You Sen You Seni/Sana Your Senin Yours Senin ki
He O (erkek) Him Onu/Ona His Onun His Onun ki
She O (kadın) Her Onu/Ona Her Onun Hers Onun ki
It O (cansız/hayvan) It Onu/Ona Its Onun Its Onun ki
We Biz Us Bizi/Bize Our Bizim Ours Bizim ki
You Siz You Sizi/Size Your Sizin Yours Sizin ki
They Onlar Them Onları/Onlara Their Onların Theirs Onların ki

KULLANIM

► Possessive Adjectives’lerden (my, your, his) sonra mutlaka bir isim kullanırız.

– My hands are cold. (Ellerim soğuktur.)
– My book is expensive. (Onun kitabı pahalıdır)
– Her teacher is from Canada. (Onun öğretmeni Kanada’lıdır.)

► Possessive Pronouns’lardan (mine, your, hers) bir isim kullanamayız. Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.

Possessive Adjectives ossessive Pronouns
It is my book (O benim kitabımdır) It is mine (O benimkidir)
It is your book (O senin kitabındır) It is yours (O seninkidir)
It is his book (O, onun kitabıdır) It is his (O, onunkidir)
It is her book (O, onun kitabıdır) It is hers (O, onunkidir)
It is our book (O bizim kitabımızdır) It is ours (O, bizimkidir)
It is their book (O, onların kitabıdır) It is their (O, onlarınkidir)

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

– Is this pen mine or yours? (Bu kalem benim ki mi, senin ki mi?)
– I didn’t have an umbrella. Sue gave me hers. (Benim şemsiyem yoktu. Ann kendisininkini bana verdi.)
– It is our problem. Not theirs. (Bu bizim problemimiz. Onların değil.)

► friend kelimesinden sonra genelde possessive pronouns kullanılır.

– He is a friend of mine. (O benim arkadaşım)
– Are those girls friends of yours? (Şu kızlar sizin arkadaşınız mı)

► Yukarıda belirtilen kurallara göre aşağıdaki cümleler yanlıştır.

– This is mine book. (Doğrusu – This is my book)
– This book isn’t mine. It is your. (Doğrusu – This book isn’t mine. It is yours.)

COLOURS

BlackSiyah

BlueMavi

BrownKahverengi

GreenYeşil

GreyGri

Orange Turuncu 

PinkPembe

PurpleMor

RedKırmızı

WhiteBeyaz

YellowSarı

Renklerle Light-Dark-Bright kullanımı
İngilizcede Türkçede olduğu gibi renklerin tonunu tanımlamak için “LightAçık, Dark-Koyu ve Bright-parlak” sıfatlarından yararlanırız.

Not: Light, dark ve bright her zaman bir renkten önce kullanılır.

Renkler ve –ish kullanımı
İngilizcede yukarıda vermiş olduğumuz 11 ana rengin yanında 12 adet de yan renkler vardır. Bu yüzden bazen bir rengi tanımlamakta zorlanabilirsiniz. Böyle bir durumda ilgili rengin ardına –ish (iş diye okunur) son ekini ekleriz. Böyle bir durumda ilgili renk’e Türkçe “… ‘ya çalan, ….. simsi/sımsı” anlamı katmış oluruz.

Örnek:
Reddish-Kırmızıya çalan, Kırmızımsı
Greenish-Yeşil renge çalan, Yeşilimsi
Blackish-Siyah renge çalan, Siyahımsı

My sister has a yellowish car – Kızkardeşimin sarımsı renkte bir arabası var
The sunset is reddish today- Bugün günbatımı kırmızımsı

clothes

Belt > Kemer Blouse > Bluz

Boat(s) > Çizme(ler), Bot(lar)
Bow-tie > Papyon Brace(s) > Pantolon Askısı
Bracelet > Bilezik Buckle > Toka
Button > Düğme Cap > Kep türü şapka
Cardigan > Hırka Coat > Palto, Kaban, Ceket
Collar > Yaka Dress > Elbise
Earring > Küpe Glove(s) > Eldiven(ler)
Hat > Şapka Jacket > Ceket
Jeans > Kot Pantolon Jumper, Pullover > Kazak, Süveter Lace(s) > Bağcık(lar)
Mitten(s) > Eldiven(ler) Necklace > Kolye
Nighty, Nightgown, Nightdress > Gecelik
Pants > Külot, Don Ring > Yüzü
Sandal(s) > Sandalet(ler) Shirt > Gömlek
Shoe(s) > Ayakkabı(lar) Shorts > Şort
Skirt > Etek Slipper(s) > Terlik(ler)
Sock(s) > Çorap Suit > Takım elbise
Sweater > Süveter Kazak, Hırka
Tie > Kravat Trousers > Pantolon
T-shirt > Tişört Waistcoat > Yelek
Zip > Fermuar

Simple Present Tense (Geniş Zaman)

Simple Present Tense Türkçe’deki geniş zamanın karşılığıdır ve çok yaygın olarak kullanılır. Bu zamanın kullanımıyla ilgili aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.
(“He,she ve it” üçüncü tekil şahıs oldukları için olumlu cümlede görüldüğü gibi fiilin sonuna “s” takısı gelmiştir
. Ama olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiil kullanıldığı için “s” kullanılmamıştır.)

(+) AFFIRMATIVE (OLUMLU)  (-) NEGATIVE (OLUMSUZ) (?) QUESTION (SORU)
I play (Oynarım) I don’t play (Oynamam) Do I play? (Oynar mıyım?)
You play (Oynarsın) You don’t play (Oynamazsın) Do you play? (Oynar mısın?)
He plays (O -erkek- oynar) He doesn’t play (Oynamaz) Does he play? (Oynar mı?)
She plays (O -kadın- oynar) She doesn’t play (Oynamaz) Does she play? (Oynar mı?)
It is plays (O -cansız, hayvan- oynar) It doesn’t play (Oynamaz) Does it play? (Oynar mı?)
We play  (Oynarız) We don’t play (Oynamayız) Do we play? (Oynar mıyız?)
They play  (Oynarlar)  They don’t play (Oynamazlar) Do they play? (Oynarlar mı?)

YAPI

► Geniş zamanın olumlu şekli özneden sonra fiilin mastar hali getirilerek yapılır.

  DİKKAT: Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya doesn’t kullanıldığı için fiilin sonuna “s” takısı gelmez.

► Geniş zamanın soru şekli, öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olması durumuna bağlı olarak, cümlenin başına do veya does getirilerek yapılır. Yani olumlu cümleyi aynen alıp, başına do veya does getirdiğimizde cümle soru olur.

– I go to school. (Ben okula giderim.)  – olumlu cümle
– Do I go to school?  (Ben okula gider miyim?) -soru cümlesi

– You go to school. (Sen okula gidersin.) – olumlu cümle
– Do you go to school? (Sen okula gider misin?) – soru cümlesi

Tekil şahıslarda cümlenin başına “do” yerine “does” getirilir ve olumlu cümlede fiilin sonuna getirilen -s takısı kaldırılır.

– He goes to school. (O, okula gider.) – olumlu cümle
– Does he go to school? (O, okula gider mi?) – soru cümlesi

► Geniş zamanın olumsuz şekli yine öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olmasına bağlı olarak özneden “don’t” veya “doesn’t” getirilerek yapılır. 3. tekil şahıslarda “doesn”t” getirildiğinde fiilin sonundaki -s takısı yine kalkar.

– I like ice-cream. (Dondurma severim.) – olumlu cümle
– I don’t like ice-cream. (Dondurma sevmem.) – olumsuz cümle

– She plays tennis. (O tennis oynar.) – olumlu cümle
– She doesn’t play tennis. (O tenis oynamaz.) – olumsuz cümle

USE (KULLANIM)

USE 1 Repeated Actions (Tekrarlanan eylemler)

Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual. The action can be a habit, a hobby, a daily event, a scheduled event or something that often happens.

(Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alışılagelmiş olduğu fikrini verir. Bu eylem bir alışkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmış bir olay veya sık sık tekrar eden bir olay olabilir.)

EXAMPLES:

– I play tennis. (Tenis oynarım)

– She does not play tennis. (O teniz oynamaz.)

– The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah saat 8’de hareket eder.)

– The train does not leave at 9am. (Tren saat 9’da hareket etmez.)

– She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.)

– He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.)

– Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her oniki ayda bir dünya güneşin etrafında bir tur atar.)

– The sun does not circle the Earth. (Güneş dünyanın çevresinde dönmez.)

USE 2 Facts or Generalizations (Gerçekler veya genellemeler)

(Geçmişte, bugün ve gelecekte konuşan kişinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen şeyler için kullanılır. Aynı zamanda insanlar veya diğer şeylerle ilgili genelleme yaparken bu zaman kullanılır.)

 EXAMPLES:

– Cats like milk. (Kediler sütü sever.)

– Birds do not like milk. (Kuşlar süt sevmez.)

– California is in America. (Kaliforniya Amerika’dadır.)

– California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya İngiltere’de değildir.)

– Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.)

– Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan yapılmaz.)

TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMANDA ZAMAN BELİRTEN KELİMELER)

Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce’de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression’ların bilinmesi çok önemlidir.

Geniş zamanla en çok kullanılan zaman ifadeleri “adverbs of frequency” (sıklık zarfları) dır.

– always (daima)  –  She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)

– usually (genellikle) –  I usually go to cinema at weekends. (Genellikle haftasonları sinemaya giderim.)

– often (sık sık) –  They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.)

– sometimes (arasıra) –  She sometimes writes me a letter. (Bana arasıra mektup yazar.)

– rarely (nadiren) –  I rarely smoke. (Nadiren sigara içerim.)

– never (hiç, asla) –  I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)

– every (her) – I go fishing every Sunday. (Her pazar balık tutmaya giderim.)


FREQUENCY ADVERB OF FREQUENCY TURKISH EXAMPLE SENTENCE

100% always daima, her zaman always go to bed before 11pm.
90% usually çoğunlukla usually walk to work.
80% normally / generally genellikle normally go to the gym.
70% often / frequently sık sık often surf the internet.
50% sometimes bazen sometimes forget my wife’s birthday.
30% occasionally ara sıra occasionally eat junk food.
10% seldom / rarely nadiren seldom read the newspaper.
5% hardly ever hemen hemen hiç hardly ever drink alcohol.
0% never asla never swim in the sea.

 

  • Subject + adverb + main verb
  • I always remember to do my homework.
  • He normally gets good marks in exams.

Cümlede “to be” fiili varsa sıklık zarfı be fiilinden sonra kullanılır.

  • Subject + to be + adverb
  • They are never pleased to see me.
  • She isn’t usually bad tempered.

Cümlede yardımcı fiil kullanıyorsak sıklık zarfı yardımcı fiil ile esas fiilin arasında kullanılır. (have, will, must, might, could, would, can, etc.)

  • Subject + auxiliary + adverb + main verb
  • She can sometimes beat me in a race.
  • I would hardly ever be unkind to someone.
  • They might never see each other again.
  • They could occasionally be heard laughing.

“have to” kullanılan cümlelerde sıklık zarfı “have to” dan önce yer alır.

  • We often have to wait for the bus.

Usually, normally, often, frequently, sometimes, occasionally sıklık zarfları birer cümlenin başında ya da sonunda kullanılabilir. ”often” cümlenin sonunda ise genellikle “very” yada “quite” ile birlikte kullanılır.

  • Occasionally, I like to eat Thai food.
  • Sometimes they come and stay with us.
  • I play tennis frequently.
  • He is not angry usually.
  • I don’t talk to him often.
  • Often he walks.
  • He walks quite often.

Always, seldom, rarely, hardly, ever, never sıklık zarfları cümlenin başında yer almaz.

Hardly ever ve never sıklık zarfları pozitif cümlelerde kullanılır. Ancak kullanıldıkları cümleye negatif bir anlam verirler.

  • She hardly ever comes to my parties. (O verdiğim partilere hemen hemen hiç gelmez.)
  • They never say ‘thank you’. (Onlar asla teşekkür etmezler.)

ever sıklık zarfı soru cümlelerinde ve negatif cümlelerde kullanılır ve ever sıklık zarfı genellikle present perfect tense cümlelerinde kullanılır.

  • Have you ever been to New Zealand?
  • I haven’t ever been to Switzerland. (The same as ‘I have never been Switzerland’).

Sıklık zarflarının olumsuz cümleler içindeki yeri

İngilizce sıklık zarfları olumsuz cümlelerde olumsuzluk eki olan “not” dan sonra gelir.

  • I don’t always get up early.
  • She doesn’t always study very hard.
  • They aren’t always late for class.
  • Suzanne doesn’t usually get involved in politics.
  • It doesn’t often snow here at Christmas.
  • I don’t ever download music from the Internet.
  • Iron supplements aren’t usually necessary for men.
  • Professor Morgan isn’t often at a loss for words.
  • Peter doesn’t usually get up before seven.
  • They don’t always play tennis on Sundays.

Like / Dislike + VERB.ing

Örnekler :

  • I like listening to music.
  • dislike listening to music.
  • like shopping with my mom.
  • dislike shopping with my mom.
  • like swimming in the lake.
  • dislike swimming in the lake.
  • like speaking in English.
  • dislike speaking in English.
  • like running in the forrest.
  • dislike running in the forrest.
  • Prepositions (İlgeçler)

YER

  • Across

– Her house is across the street.  (Evi caddenin karşısındadır.)

– They live across the street from you.  (Sizin karşınızdaki caddede yaşarlar.)

  • After

– The first street after the bridge is our street. (Köprüden sonraki ilk cadde bizimki.)

 – Put a period after each sentence.  (Her cümleden sonra bir boşluk bırakın.)

 

  • Against

– His bicycle was leaning against the fence. (Bisikleti çite dayanıyordu.)

– Don’t lean against the stove.  (Sobaya doğru dayanma.)

 

  • Among

– The house is among pine trees.  (Ev çam ağaçlarının arasında.)

– The letter might be among those papers.  (Mektup bu kağıtların arasında olabilir.)

 

  • Around

– The shop is just around the corner.  (Dükkan hemen köşenin arkasında.)

 – Let’s take a walk around the park.  (Hadi parkın çevresinde yürüyüş yapalım.)

 

  • At

– She is at the store.  (O dükkanda.)

– She is a student at a small university.  (O küçük bir üniversitede öğrenci.)

 

  • Before

– I have your assignment before me now.  (Şu anda ödevin önümde duruyor.)

– In giving dates, place the month before the day.  (Randevu verirken günden önce ayı yazın.)

 

  • Behind

– The garage is behind the house.  (Garaj evin arkasında.)

– There is something behind the tree.  (Ağacın arkasında birşey var.)

 

  • Below

– They live in the apartment below yours.  (Sizin apartmanın aşağısındaki apartmanda yaşıyarlor.)

– This land is below sea level.  (Bu bölge deniz seviyesinin altında.)

– Your grade is below average. (Notların ortalamanın altında.)

 

  • Above

– This city is three thousand feet above sea level.  (Bu şehir deniz seviyesinin üç bin fit üzerinde.)

– Your name is above mine on the list.  (Senin ismin listede benimkinin üstünde.)

 

  • Between

– His house is between the bank and the school. (Onun evi bankayla okulun arasındadır.)

– Helen is sitting between Jack and Tom.  (Helen Jack ile Tom arasında oturuyor.)

 

  • By

• The matches are over there by the cigarettes.  (Kibritler orada sigaraların yanında.)

– That house by the lake is her dream house.  (Gölün yanındaki bu ev onun hayalindeki evdir.)

 

  • In

– She is sitting in a leather chair in the lobby.  (O lobide deri bir sandalyede oturuyor.)

– She was sleeping in an armchair. (O bir koltukta uyuyordu.)

– She lives in a small village.  (O küçük bir köyde yaşar.)

 

  • In front of

– The ball stopped in front of the car.  (Top arabanın önünde durdu.)

– There is a car parked in front of my house.  (Evimin önünde parketmiş bir araba var.)

 

  • In back of

– Helen is standing in back of Martha. (Helen Martha’nın arkasında duruyor.)

 

  • Inside

– It is warmer inside the house.  (Evin içi daha sıcak.)

– These plants should be kept inside the house.  (Bu bitkiler evin içinde muhafaza edilmelidir.)

 

  • Beside

– The napkin is placed beside the plate.  (Peçete tabağın yanına yerleştirilir.)

 

  • Near

– You shouldn’t smoke near gasoline.  (Gazolinin yakınında sigara içmemelisin.)

– They are sitting near the window. (Onlar camın yanında oturuyorlar.)

 

  • On

– She sat on the sofa. (O koltuğa oturdu.)

– Put a stamp on the envelope. (Zarfın üzerine bir pul yapıştır.)

– He found the book on the table.  (Masanın üzerinde bir kitap buldu.)

 

  • On top of

– She wants whipped cream on top of her pie.  (Kekinin üzerine krema istiyor.)

– The carpenter is on top of the house. (Tamirci evin üzerinde.)

 

  • Opposite

– The school is opposite the park. (Okul parkın karşısındadır.)



  • Outside

– There’s a bird’s nest outside my window. (Penceremin dışında bir kuş yuvası var.)

– The flowers were left outside the house all night. (Çiçekler tüm gece evin dışında bırakıldı.)

 

  • Over

– The window is over the radiator.  (Pencere radyatörün üzerindedir.)

– A plane flew over the school at noon. (Öğleyin okulun üzerinden bir uçak geçti.)

 

  • To

– Martha went to school today. (Martha bugün okula gitti.)

– Attach the rope to the bumper of the car. (İpi arabanın tamponunun üzerine bağla.)

 

  • Under

– The dog is under the desk.  (Köpek sıranın altındadır.)

– Put it under the table. (Masanın altına koy.)

 

  • Underneath

– The book is underneath the papers. (Kitap kağıtların altında.)

 

  • Up

– I saw her walking up the street.  (Onu caddeden yukarıya yürürken gördüm.)

 

  • Down

– There is a small restaurant a mile down the road. (Yolun bir mil aşağısında küçük bir lokanta var.)

 

  • Through

– She took a walk through the park. (Parkın içinden yürüdü.)

 

YÖN

 

  • Across

– I am going across the street to see my friend. (Arkadaşımı görmek için caddenin karşısından gidiyorum.)

 

  • At

– The child threw a stone at the dog. (Çocuk köpeğe bir taş attı.)

 

  • By way of

– Can we drive to Bursa by way of Eskisehir? (Bursa’ya Eskişehir üzerinden gidebilir miyiz?)

– You can go there by way of the Suez Canal. (Oraya Suez Kanalından geçerek gidebilirsin.)

 

  • Into

– We saw her going into the theater.  (Onu tiyatroya girerken gördük.)

– The dog ran into the room.  (Köpek odadan içeriye doğru koştu.)

 

  • Down

– We saw you walking down Oxford Street(Seni Oxford caddesinden aşağıya doğru yürürken gördük.)

 

  • Out of

– She took some money out of her purse.  (Çantasından biraz para çıkardı.)

– The children ran out of the burning building. (Çocuklar yanan binadan koşarak çıktılar.)

 

  • To

– She went to the supermarket. (O süpermarkete gitti.)

 

  • Through

– The bird flew through the open window.  (Kuş açık pencereden uçup gitti.)

 

  • Towards

– This road leads towards the sea.  (Bu yol denize doğru gidiyor.)

– He walked towards the post office. (Postaneye doğru yürüdü.)

 

  • Up

– The fish were swimming up the river. (Balık nehirden yukarıya doğru yüzüyordu.)

 AMAÇ, NEDEN

 

  • For

Take this medicine for your headache. (Başının ağrısı için bu ilacı al.)

   

  • Of

– She died of a heart attack. (Kalp krizinden öldü.)

 

  • Due to

– More people are using public transportation due to the fuel shortages. (Yakıt kaynaklarının azalmasınabağlı olarak birçok insan artık toplu ulaşım araçlarını kullanıyor.)

 

ZAMAN

 

  • About

– I think she will be away about a week. (Sanırım yaklaşık bir hafta uzakta olacak.)

 

  • After

– Would you please call after 9? (Lütfen saat 9’dan sonra arar mısınız?)

 

  • Around

– I will get to my office around nine. (Ofisime saat 9 civarında varacağım.)

 

  • At

– She told me to meet her at six o’clock. (Saat 6’da onunla buluşmamı söyledi.)

 

  • Before

You should take this medicine before mealtime. (Bu ilacı yemek vaktinden once almalısın.)

 

  • By

– She should be back by seven. (Saat 7’ye kadar dönmeli.)

 

  • During

I think I will go to İzmir during the winter. (Sanırım kış boyunca İzmir’de olacağım.)

 

  • Until

– I work from nine until five every day. (Hergün saat 9’dan 5’e kadar çalışıyorum.)

 

  • In

– I can meet you in an hour. (Bir saat içinde seninle buluşacağım.)

– She will graduate in 1989. (1989’da mezun olacak.)

TARZ

 

  • By

– I enjoy going there by bus. (Oraya otobüsle gitmeyi seviyorum.)

 

  • In

– You can’t go to school in jeans. (Okula kotla gidemezsin.)

 

  • Like

– This boy is walking like a duck. (Çocuk ördek gibi yürüyor.)

 

  • With

– She is writing with a pencil. (O bir kalemle yazıyo

Countable / Uncountable (Sayılabilen ve Sayılamayan İsimler)

Sayılabilen (countable) isim dendiği zaman akla bir, iki, üç diye sayabileceğimiz isimler gelir. Sayılamayan(uncountable) isim dediğimiz zaman ise aklımıza bir, iki, üç diye sayamayacağımız isimler gelir.

Örnek verecek olursa bir masa, iki masa, üç masa diyebiliriz. Yani masa sayılabilen bir isimdir.

Fakat bir su, iki su, üç su diyerek, suyu adet

Türkçe’de “Sular akıyor”, “Elektrikler kesik”, “Çaylar taze”, “Karlar eriyor” gibi cümleler kurabiliriz. Ancak İngilizce’de bu cümleler yanlıştır. İngilizler bu cümleleri, “Su akıyor,” “elektrik kesik,” çay taze” veya “kar eriyor,” şeklinde söylemektedir.

– “Bread” (ekmek) kelimesi sayılamayan bir isimdir. Çünkü ekmeğin boyutu ülkeden ülkeye göre değişmektedir. Türkiye’de bir ekmek dediğimiz zaman fırıncının uzattığı ekmekle, Hindistan’daki ve Amerika’daki farklıdır. Bu yüzden İngilizce’de ekmek kelimesi sayılamayan isim olarak geçmektedir ve başına bir somun, bir dilim gibi ifadeler eklenerek kullanılır.

– “Money” (para) sayılamayan bir isimdir. Çünkü para sayarken, bir para, iki para, üç para diye saymıyoruz. Elimize gelen paranın birimi neyse ona göre sayıyoruz. Bu yüzden İngilizce’de para da sayılamayan bir isimdir.

Fakat her kelimede böyle mantık da aranamaz. Çünkü bazı kelimeler vardır ki, sayılabilir veya sayılamaz oluşuyla ilgili hiçbir açıklaması yoktur. Aşağıdaki örnekleri inceleyin.

– Fruit (meyve) ve vegetables (sebze) kelimelirini ele alalım. İngilizcede fruit (meyve) sayılamaz diye düşünülmekte ve vegetables (sebze) sayılır diye düşünülmektedir.

– Furniture (mobilya) kelimesi mantıken sayılabilir diye düşünülmektedir ama sayılamaz diye kabul edilir.

– Pea (bezelye) ve corn (mısır) kelimelerinin her ikisi de aynı tür olmakla birlikte pea sayılabilir isimdir, fakat corn sayılamayan isimdir.

Bazı isimlerin ise hem sayılabilir ve hem de sayılamaz halleri vardır.

– There is some noise in the room. (Odada biraz ses ( gürültü ) var.)
– There are some noises in the room. (Odada ( bazı ) sesler var.)

► Sayılarla ifade edilebilen bireysel nesneler, yerler vb. “Countable” yani “Sayılabilen” olarak kabul edilirler.

Örnek: Pictures (resimler), books (kitaplar), houses (evler), birds (kuşlar), doors (kapılar), pencils (kalemler) ….

► Sayılabilen bir isim, hem çoğul hem de tekil yapılabilir:

Örnek: a picture (bir resim), a book (bir kitap), an apple (bir elma) – veya çoğul – three pictures (üç resim), a lot of books (birçok kitap), a few apples (biraz elma)

► Hammaddeler, kavramlar, bilgiler v.b. gibi sayılarla ifade edilemeyen kelimeler-isimler ise “Uncountable” yani “Sayılamayan” olarak nitelendirilir.

Örnek: intelligence(zeka), wood (odun), cheese (peynir), anger (öfke)….

water (su) – a glass of water (bir bardak su) – two glasses of water (iki bardak su)
cheese (peynir)– five slices of cheese (beş dilim peynir)

Örneklerde de görüldüğü üzere, çoğul eki sayılamayan kelimeye değil ölçü birimine getirilmektedir.

– There are some students in the garden. (Bahçede birkaç öğrenci var.)
– There is some water in the pool. (Havuzda biraz su var.)

SAYILAMAYAN İSİMLER İÇİN REFERANS LİSTE

Aşağıda sayılamayan isimlerin sınıfalandırıldığı bir liste bulunmaktadır, fakat unutmayınız ki daha bir çok sayılamayan isim burada yer almamaktadır.

  1. a) Benzer birimlerden oluşan Gurup isimleri:baggage, clothing, equipment food, fruit, furniture, garbage, hardware, jewelry, junk, luggage, machinery, mail, makeup, money, cash, change, postage, scenery, traffic, etc..
  2. b) Sıvılar:water, coffee, tea, milk, oil, soup , gasoline , blood, etc..

    c) Katılar :ice, bread, cheese, meat, gold, iron, silver, glass, paper, wood, cotton, wool, etc..

    d) Gazlar : steam, air, oxygen, etc

    e) Tanecikler : rice, chalk, corn dirt, dust, etc..

    f) Soyut Kavramlar : beauty, luck, courage, fear, justice, etc..

    g) Dil İsimleri : Turkish, English, German, etc..

    h) Bilim Alanları : Chemistry, physics, Semantics, etc.

    i) Spor Faaliyetleri: baseball, soccer, tennis, etc..

    j) Aktiviteler(Gerunds): driving, shopping, swimming, etc..

    k) Doğa olayları : weather, dew, fog, rain, snow, etc…

HEM COUNTABLE, HEM DE UNCOUNTABLE OLARAK KULLANILAN İSİMLER

“Countable” isimler çoğul yapılabilir ve kendisinden önce “a ,an” alabilirler. “Uncountable” isimler çoğul yapılamaz, “a, an” alamazlar. Her zaman tekil fiil alırlar. Aşağıda her iki şekliyle de kullanılabilen isimlerin bir listesi yer almaktadır.

Iron Ütü

– We need to buy an iron.
(Bir ütü almamız lazım.)

Demir

– Iron is more easily found than silver.
(Demir, gümüşten daha kolay bulunur.)

Experience Başından Geçen Olay

– His experiences as a policeman are very interesting.
(Bir polis olarak başından geçen olaylar çok ilginç.)

Tecrübe

– Experience is important for most jobs
( Tecrübe birçok işte önemlidir.)

Noise Ses

– We heard a loud noise and ran to the window
(Büyük bir ses duyduk ve cama koştuk.)

Gürültü

– There is too much noise here.
(Burada çok fazla gürültü var.)

Work Eser

– The Works of Shakespeare are Romeo and Juliet, ….
(Shakeaspare’ın eserleri Romeo ve Juliet…)

İş

– I have a lot of work.
(Çok işim var.)

Chicken Tavuk

– They bought twenty chickens for their farm.
(Çiftlik için yirmi tane tavuk aldılar.)

Tavuk eti

– Chicken is better than meat.
(Tavuk, etten daha iyidir.)

Light Elektrik, ışık

– Turn on the lights, please.
(Işıkları yakar mısın lütfen.)

Gün ışığı

– Light was streaming in through the door.
(Işık kapıdan sızıyordu.)

 Hair Kıl

– I found a hair in my soup.
(Çorbamda bir kıl buldum.)

Saç

– Her hair is dark brown.
(Onun saçı koyu kahverengidir.)

Paper Gazete

– His photo was on the the papers yesterday.
(Fotoğraf dün bütün gazetelerdeydi.)

Kağıt

– Paper is made from wood.
(Kağıt ağaçtan yapılır.)

Glass Bardak

– There are four glasses on the table.
(Masanın üzerinde dört bardak vardır.)

Cam

– Glass is made from sand.
(Cam, kumdan yapılır.)

Sorularda any/many başa gelir.

Olumsuzu I haven’t got ile olur.

Zaman

– Time passes so quickly.
(Zaman çok hızlı geçiyor.)

İlgili Kategoriler

YDS Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir