GELİR VERGİSİNDE MÜKELLEFİYET VE GELİRİN ELDE EDİLMESİ

Cevapla
sinann
Mesajlar: 30
Kayıt: 25 Mar 2017 20:55
İletişim:

26 Mar 2017 15:36

Gelir Vergisi Kanununda tam ve dar mükellefiyet olmak üzere iki
tür mükellefiyet sekli öngörülmüstür. Mükellefiyet türünün tespitine
göre, mükellefler sadece Türkiye’de ya da dünyanın her yerinde
elde ettikleri gelirlerini yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmektedirler.

TAM MÜKELLEFIYET
Tam mükellefler, bir takvim yılında Türkiye içinde ve dısında elde
ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden gelir vergisine tabi tutulan
kisilerdir. Bu kisilerin yabancı ülkelerde elde ettikleri gelirlerinden
dolayı o ülkelerde gelir vergisi veya benzeri bir vergi ödemis
olmaları durumlarını degistirmez. (Ileride de açıklanacagı üzere o ülkelerde
ödenmis vergiler Türkiye’de verilen beyanname üzerinden
hesaplanan vergiden mahsup edilebilir.)
GVK’nın 3. ve 4. maddeleri hangi gerçek kisilerin tam mükellef
olabileceklerini açıklamıstır. Bu maddelerde tam mükellefiyet genel
olarak bir kisinin bir ülkeyle kurdugu sahsi iliskiye dayandırılmıstır.
Sahsi iliski ise kisinin o ülkede yerlesmesi ve o ülkenin vatandası
olmasıyla iliskilendirilmistir.
Türkiye’de Yerlesmis Kisiler
Türkiye’de yerlesmis sayılma hali ikamet etme ve oturma süresi
esaslarına baglanmıstır.
Ikametgaha Baglı Yerlesme
Medeni Kanuna göre ikametgah, bir kisinin yerlesmek niyetiyle
oturdugu yer olarak tanımlanmıstır. Bu anlamda ikametgah kisilerin
belirli yerle olan hukuki iliskilerinin düzeyini tespit etmektedir. Medeni
Kanunda gerçek kisiler itibariyle birincisi herkesin ikametgahının
olması zorunlulugu ile ikinci olarak herkesin tek bir ikametgahının
bulunması zorunlulugu seklinde ikametgahın baglı oldugu iki
ilke öngörülmüstür. Buna göre gelir vergisi kanunu açısından ikametgâhı
Türkiye’de olanlar tam mükellef sayılacaklardır.
Oturma Süresine Baglı Yerlesme
Ikametgah daha çok hukuki bir kavram olmakla beraber oturma hali
maddi bir durumu ifade etmektedir. Kanunda, oturma terimiyle
bulunma veya kalma durumu ifade edilmektedir.
Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar
Türkiye’de yerlesmis sayılırlar. Türkiye’den geçici olarak yapılan
ayrılmalar devamlılık sartını ortadan kaldırmaz.
Bir kisinin Türkiye’de ikametgahı olmasa bile Türkiye’de birinin
yanında kaldıgı sürenin bir takvim yılı içinde 6 aylık süreyi (183 gün)
asması, tam mükellef kabul edilmek için yeterli görülecektir.
Örnek 1. 07/10/2011 tarihinde Türkiye’ye gelen Bayan (B);
15/05/2012 tarihinde Türkiye’den ayrılmıstır. Bayan (B) 183 günden
fazla Türkiye’de oturmus olsa da “bir takvim yılında” 6 aydan fazla
oturma sartı yerine gelmediginden “dar mükellef” olarak vergilendirilecektir.
Örnek 2. 01/01/2012 tarihinde Türkiye’ye gelen Bay (A);
08/06/2012 tarihinde Türkiye’den ayrılmıstır. Bu kisi 6 aydan fazla
Türkiye’de oturmadıgından “dar mükellef” olacaktır.
Ancak GVK’nın 5. maddesi ile bir takvim yılında 183 günden fazla
oturmakla beraber bazı yabancılar için istisnalar getirilmistir.
- Belli ve geçici görev veya is için Türkiye’ye gelen is, ilim ve fen
adamları, uzmanlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları bunlara
benzeyen diger kimseler
- Ögrenim, tedavi, dinlenme veya seyahat amacıyla gelenler
- Tutululuk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle
Türkiye’de alıkonmus ve kalmıs olanlar.
Örnek 3. Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde okumakta olan Alman
uyruklu veya Türk Ordusunda staj gören Pakistan uyruklu bir
gerçek kisi, bir takvim yılı içinde, aralıksız olarak altı aydan fazla da
otursa, Türkiye’de yerlesmis sayılmayacaktır.
Yabancı Memlekette Oturan Bazı Türk Vatandasları
GVK’nın 3. maddesinin 2. fıkrasında altı aydan az oturmus olsa bile,
bu süreyle iliskilendirilmeksizin resmi daire ve müesseseler veya
Türkiye’de bulunan tesekkül ve tesebbüslere baglı olup adı geçen
daire, müessese, tesekkül ve tesebbüslerin isleri dolayısıyla yabancı
memleketlerde oturan Türk vatandasları tam mükellef olarak kabul
edilmistir.
Ancak, bu kurumlarda çalısan Türk vatandasları bulundukları yabancı
memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratlar dolayısıyla gelir
vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulursalar bu kazançlar için
ayrıca Türkiye’de gelir vergisine tabi olmazlar.
Tam mükellef olmanın sonuçları:
Tam mükellef olan bir kisi hem Türkiye’den hem de varsa
Türkiye dısından elde ettigi gelirlerden dolayı Türkiye’de
vergiye tabi olacaktır.


DAR MÜKELLEFIYET
Türkiye’ de yerlesmis olmayan gerçek kisiler, yalnızca Türkiye’de
elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.
Buna göre, asagıdaki iki sartı tasıyanlar dar mükellef olarak vergilendirilir;
- Türkiye’de bir ikametgahı bulunmayanlar,
- Türkiye’de 6 aydan daha kısa süre bulunanlar,

Çalısma veya Oturma Izni Alarak Yurtdısında Yasayan
Türk Vatandaslarının Durumu
Ülkemizden, Avrupa’nın çesitli ülkelerine çalısmak amacıyla giden
ve “Gurbetçi” olarak da isimlendirilen vatandasların büyük çogunlugu
ailelerini de yanlarına alarak, uzun bir süreden beri bulundukları
yabancı ülkelerde yasamaktadırlar. Bu kisilerin bulundukları ülkeden
elde ettikleri gelirlerin yanı sıra Türkiye’de de gelir elde ettikleri
durumda vergilendirmenin hangi mükellefiyet esasına göre yapılacagı
önem kazanmaktadır. Bu konunun açıklıga kavusturulması
amacıyla yayımlanan 210 Seri No.’lu Gelir Vergisi Genel Tebligi’nde
yapılan açıklamalara göre, Kamu kurumlarına veya merkezi
Türkiye’ de bulunan özel tesebbüslere baglı olarak isleri sebebiyle
yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaslar hariç olmak üzere,
çalısma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla bir süredir yurt
dısında yasayan Türk vatandasları Türkiye’de elde ettikleri kazanç
ve iratları bakımından dar mükellefiyet esasında vergilendirilmektedir.
Bu vatandaslardan kesin dönüs yaparak Türkiye’ye yerlesenler ile
bir takvim yılı içinde altı aydan daha fazla süreyle Türkiye’de oturanlar
ise tam mükellefiyet esasında vergilendirilmektedir.

ÇIFTE VERGILENDIRMEYI ÖNLEME ANTLASMALARINDA
MUKIMLIK

Sermaye ve emek hareketlerinin uluslar arası niteliginin günümüzde
artıs göstermesi nedeniyle farklı ülkeler arasında gerçek kisilerin
vergilendirilmesi konusunda tereddütler yasanabilmektedir. Bu durumda
bulunan mükelleflerin diger ülke ile Türkiye arasında anlasma
olup olmadıgına bakması gerekmektedir.
OECD’nin tip çifte vergilendirmeyi önleme antlasmalarının 4. maddesi
mukimlige iliskin kriterleri tespit eden bir maddedir. Sorunun
çözümü için dört kriter öngörmüstür.
a) Bu kisi, daimi olarak kalabilecegi bir meskenin bulundugu Devletin
mukimi kabul edilecektir. Eger bu kisinin her iki Devlette de
daimi olarak kalabilecegi bir meskeni varsa, bu kisi kisisel ve ekonomik
iliskilerinin daha yakın oldugu Devletin mukimi kabul edilecektir
(hayati menfaatlerin merkezi);
b) Eger kisinin hayati menfaatlerinin merkezinin yer aldıgı Devlet
saptanamazsa veya kisinin her iki Devlette de daimi olarak kalabilecegi
bir meskeni yoksa, bu kisi kalmayı adet edindigi evin bulundugu
Akit Devletin mukimi kabul edilecektir;
c) Eger kisinin her iki Akit Devlette de kalmayı adet edindigi bir ev
varsa veya her iki Devlette de böyle bir ev söz konusu degilse, bu
kisi vatandası bulundugu Devletin mukimi kabul edilecektir;
d) Eger kisi her iki Devletin de vatandasıysa veya aksine her iki
Devletin de vatandası degilse, Akit Devletlerin yetkili makamları
sorunu karsılıklı anlasmayla çözeceklerdir.
Örnek 1. Ankara ve Brüksel’de birer meskeni bulunan bir Türk va-
tandası yılın 11 ayında Belçika’da bir fabrikada çalısıyor, 1 ay tatil
için ise Ankara’da oturuyorsa, bu kisi hayati menfaatlerinin merkezi
olan Belçika’nın mukimi sayılacaktır.
Ne Belçika ne de Türkiye’de daimi olarak oturabilecegi bir meskeni
olmayan ve Belçika’daki islerini tasfiye edip dünyayı gezen ve
Antalya’da bir tanıdıgının yanında yılın on ayı düzenli olarak oturan
kisi 2. bende göre Türkiye mukimi sayılacaktır.
Bu kisinin hem Belçika’daki oglunun yanında, hem de Antalya’daki
tanıdıgının yanında düzenli olarak oturması durumunda bu kisi,
vatandası oldugu Türkiye’nin mukimi addedilecektir.

GELIRIN ELDE EDILMESI
Gelir vergisi açısından vergiyi doguran olay gelirin elde edilmesidir.
Gelir Vergisi Kanunu’nda gelirin elde edilmesi 3 farklı esasa baglanmıstır.
1- Tahakkuk esası (Ticari kazanç, zirai kazanç)
2- Tahsil esası (Serbest meslek kazancı, GMSI)
3- Hukuki ve ekonomik tasarruf esası (MSI, ücret)
Ticari ve Zirai Kazançlarda Elde Etme
Ticari kazançlar açısından geçerli olan tahakkuk esası gelir ve giderin
mahiyet ve tutar itibariyle kesinlesmesi olarak tanımlanmaktadır.
Alacak veya borcun kesin olarak hesaplanabildigi ve hukuken talep
edilebilir hale geldigi anda tahakkukun gerçeklestigi kabul edilir.
Tahakkuk esası hem gelir hem de giderler bakımından geçerlidir.

Gelir ve giderler dönemsellik ilkesine de uygun olarak tahakkuk ettigi
tarih itibariyle gelir veya gider kaydedilir.
Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi bakımından genel esas tahakkuk
olmakla birlikte, bazı Kanunlarla bu kuralın istisnaları öngörülebilmektedir.
Örnegin, sosyal güvenlik primlerinin gider olarak indirilebilmesi
için 5510 sayılı Kanunla bu primlerin mutlak surette
ödenmis olması sartı getirilmistir.
Serbest Meslek Kazançlarında ve Gayrimenkul Sermaye
Iratlarında Elde Etme
Tahsil esasında dönemsellik ilkesinin bir önemi bulunmadıgından
hangi döneme ait olduguna bakılmaksızın tahsil olunan hasılat tahsil
edildigi tarih itibariyle gelir kaydedilir. Dolayısıyla, faaliyetin yapılması
ve alacagın dogması gelirin elde edilmesi için yeterli degildir.
Gayrimenkul sermaye iratlarında da tahsilat ilkesi benimsenmis olmakla
birlikte, tahsil esasından sapılan haller bulunmaktadır. Gelecek
yıllara ait olan kiralar pesin tahsil edilirse bu gelir tahsil edildigi
tarihin degil de ilgili bulundukları yılın geliri sayılır. Aynı sekilde
kiraya verilen gayrimenkulün degerini artıracak sekilde gayrimenkule
ilave edilen degerler gayrimenkulün sahibine bırakılması halinde
bu kıymetlerin kira sonunda elde edildigi kabul edilir.
Tahsil esası bakımından serbest meslek kazançları ile gayrimenkul
sermaye iratlarının farklılastıgı bir baska nokta da giderler açısındandır.
Serbest meslek kazançlarında gelirlerde oldugu gibi giderlerde
de tahsil esası geçerli olup, giderler fiilen ödenmedikçe indirilemez.
Gayrimenkul sermaye iratlarında ise gelirin elde edilmesi açısından
tahsil esası geçerli olmakla birlikte, giderler açısından tahakkuk esası
benimsenmistir. Bu nedenle, giderler fiili ödeme beklenmeksizin
mahiyet ve tutar itibariyle kesinlestigi tarihte gider kaydedilebilir.
Öte yandan, tahsil sadece nakden degil ayni olarak da yapılabilir.
Ücretlerde ve Menkul Sermaye Iratlarında Elde Etme
Hukuki tasarruf, sahibinin gelir üzerinden talepte bulunma hakkının
dogusunu ifade eder. Ekonomik tasarruf ise ödemeyi yapacak olan
tarafından gelirin sahibinin emrine amade kılınması, talep edilebilir
hale gelmesidir. Hukuki tasarruftan sonra ekonomik tasarruf gelir.
Hukuki ve ekonomik tasarruf birlikte degerlendirilir.
Ücretler açısından da geçerli olan hukuki ve ekonomik tasarruf ilkesine
göre, hizmet erbabının kullanımına hazır tutulan ücret ücretli tarafından
tahsil edilmemis olsa dahi elde edilmis sayılır. Ancak, isveren
tarafından hesaben ödenmis, ücretlinin cari hesabına alacak kaydedilmis
ancak hukuki tasarruf gerçeklesmemis ücretin, elde edildiginden
bahsedilemez.
Örnek 1. Bir bankada hazine bonosu hesabı bulunan mükellefin
ölümü durumunda, mirasçılar için ölüm tarihi itibariyle tahakkuk etmis
bir faiz gelirinden söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Menkul
sermaye iratlarında elde etme hukuki ve ekonomik tasarruf esasına
baglandıgından, ancak ölüm tarihinden bir ay sonra vadesi dolan
hazine bonosu hesabından elde edilen faiz geliri mirasçılar tarafından
hisseleri oranında beyan edilecektir.1
Diger Kazanç ve Iratlarda Elde Etme
Diger kazanç ve iratlarda tek bir ilkeden bahsetmek mümkün degildir.
Örnegin, deger artıs kazançlarında tahakkuk esasının uygulanması
mümkün olmakla birlikte, devamlılık göstermeyen bu faaliyet-
1 Gelir Idaresinin 11.03.2004 tarih ve 4052-38/10201 sayılı özelgesi.
lerle ilgili tahsil esasının benimsenmesi uygulama kolaylıgı saglamaktadır.
Arızi kazançlarda ise elde edilen ya da tahsil edilen hasılat
üzerinden vergileme yapılması öngörüldügünden tahsil esası geçerli
bulunmaktadır.
Dar Mükellefiyette Elde Etme
Dar mükellefler açısından gelirin elde edilmesi tam mükelleflerden
farklılık göstermektedir. Söyle ki tam mükellef olarak vergilendirilmeyen
gerçek kisilerin Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratların
Türkiye’de vergilendirilebilmesi için Gelir Vergisi Kanunun 7.
maddesinde her gelir unsuru itibariyle belirtilen sartların yerine getirilmesi
gerekir.
Dar mükellefler açısından kazanç ve iradın Türkiye’de elde edilmis
olmasının sartları asagıda yer almaktadır;
a) Ticari kazançlarda, kazanç sahibinin Türkiye’de isyerinin olması
veya daimi temsilci bulundurması ve kazancın bu yerlerde veya
bu temsilciler vasıtasıyla saglanması gerekmektedir.
Kanunun 8. maddesi, isyerinin tayininde Vergi Usul Kanunu hükümlerinin
dikkate alınacagını belirtmistir. Konuya iliskin Vergi
Usul Kanununun 156. maddesi ise isyerini; magaza, yazıhane, idarehane,
muayenehane, imalathane, sube, depo, otel, kahvehane, eglence
ve spor yerleri, tarla, bag, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri,
dalyan ve voli mahalleri, madenler, tas ocakları, insaat santiyeleri,
vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına
tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlamıstır.
Daimi temsilci kavramı, Gelir Vergisi Kanununun 8. maddesinde,
bir hizmet veya vekalet akdi ile temsil edilene baglı olup, onun nam
ve hesabına belirli veya belirsiz bir süre ile veya müteaddit ticari
muameleler ifasına yetkili kisi olarak açıklanmıs; ayrıca bazı sahısların
baska herhangi bir sart aranmadan daimi temsilci sayılacagı belirtilmistir.
Buna göre Borçlar Kanununda tanımlı ticari mümessiller,
tüccar vekilleri seyyar tüccar memurları; Türk Ticaret Kanunda
tanımlı acente durumunda bulunanlar ile temsil edilene ait reklam
giderleri hariç olmak üzere, giderleri devamlı olarak kısmen veya tamamen
temsil edilen tarafından ödenenler ve magaza veya depolarında
temsil edilen hesabına konsinyasyon suretiyle satmak üzere
devamlı olarak mal bulunduranlar Kanunun 7. maddesi uygulamasında
daimi temsilci sayılacaklardır.
b) Zirai kazançlarda; zirai faaliyetlerin Türkiye’de icra edilmesi
sartı aramıstır. Bu durumda Türkiye’de yerlesik olmayan bir gerçek
kisinin, Türkiye’de zirai faaliyet yapabilmesi için, kendisini temsile
yetkili bir kimsenin de Türkiye’de bulunması gerekir. Zirai faaliyetin
sadece “fiili” kısmı ile ugrasan kimse de vergileme ile ilgili
görevleri yerine getirmek bakımından muhatap olarak alınacaktır.
c) Ücretlerde; hizmetin Türkiye’de ifa edilmis veya edilmekte olması
veya Türkiye’de degerlendirilmesi, yine Türkiye’de kain müesseselerin
idare meclis baskan ve üyelerine, denetçilerine, tasfiye
memurlarına ait huzur hakkı, aidat, ikramiye ve benzerlerinin Türkiye’de
icra edilmesi veya Türkiye’de degerlendirilmesi gerekmektedir.
Hizmetin Türkiye’de degerlendirilmis sayılması için, ödenen
ücretin kamu idare ve müesseseleri, dernek ve vakıf gibi kuruluslar,
kurumlar vergisi mükellefleri veya gerçek usulde gelir vergisine tabi
olanların giderleri arasına intikal etmis olması gerekir.
d) Serbest meslek kazançlarında; söz konusu faaliyetin Türkiye’de
icra edilmesi veya Türkiye’de degerlendirilmesi gerekmektedir.
e) Gayrimenkul sermaye iratlarında; gayrimenkulün Türkiye’de
bulunması ve bu mahiyetteki mal ve hakların Türkiye’de kullanılması
veya Türkiye’de degerlendirilmesi sartı aranmıstır.
f) Menkul sermaye iratlarında; sermayenin Türkiye’de yatırılmıs
olması gerekmektedir. Bu hüküm, menkul sermaye iradını saglayan
sermayenin Türkiye’de kullanılmasını ifade eder. Dar yükümlülüge
tabi olanların Türkiye’de kullanılan sermayelerinden elde edilen
menkul sermaye iratları, Türkiye’de emirlerine amade kılındıgı anda
elde edilmis sayılır.
g) Diger kazanç ve iratlarda; söz konusu kazanç ve iratları doguran
isin veya muamelenin Türkiye’de ifa edilmesi veya Türkiye’de
degerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kazanç ve iratlardan yukarıda (c), (d), (e) ve (g) bentlerinde sözü
edilen degerlendirmeden maksat, ödemenin Türkiye’de yapılması
veya ödeme yabancı memlekette yapılmıssa, Türkiye’de ödeyenin
veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi
veya kârından ayrılmasıdır.
Cevapla

“SMMM,YMM,SPK ve Bağımsız Denetçilik” sayfasına dön

  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir