Anayasa hukuku ders notu

Mert Ali
Mesajlar: 130
Kayıt: 09 Eki 2016 15:09
İletişim:

02 Kas 2016 16:05

ANAYASA HUKUKU TÜM ÇIKMIŞ SORULAR VE CEVAPLARI


1.
I. Kabinenin parlamentoya karşı sorum¬lu olması
II. Devlet Başkanı ve hükümet başkanın aynı kişi olması
III. Parlamentonun kabineyi istifaya zorla¬yabilmesi
IV. Hükümetin ancak parlamentodan gü¬venoyu aldığı takdirde yürütme işlevini yüklenebilmesi
Yukarıdakilerden hangileri parlamenter sistemin özellikleri arasında yer alır?
A) Yalnız II
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) III ve IV
E) I, III ve IV
(2011-KPSS/AB-PÖS)

Cevap E

2. "Parlamento tarafından usulüne uygun ola¬rak kabul edilen bir kanunun, halkın iste¬ğiyle düzenlenen bir referandum netice¬sinde reddedilerek yürürlüğe girmesinin engellenmesidir." Bu tanım aşağıdaki kavramlardan hangi¬sini açıklar?
A) Halkın vetosu
B) Halkın kanun teklifi
C) İstişari referandum
D) Politik grev
E) Temsilcilerin azli
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A
3. Aşağıdakilerden hangisi, Birleşmiş Mil¬letler "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hak¬lar Uluslararası Sözleşmesi" ile düzenle¬nen haklardan biri değildir?
A) Mahremiyet hakkı
B) Sosyal güvenlik hakkı
C) Sağlık standardı hakkı
D) Sendikal haklar
E) Eğitim hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

4. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 68/4. maddesine aykırı eylemleri sebebiyle, bir siyasi partinin temelli kapatılmasına karar vermiştir. Bu karar üzerine ilgili siyasi par¬ti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) AİHM bu başvuru bakımından dosta¬ ne çözüm yolunu işletemez.
B) Siyasi partiler bireysel başvuru yapabi¬lecek kişiler arasında olmadığından AİHM kabul edilmezlik kararı verir.
C) Siyasi parti özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile düzenlenmediği için AİHM başvuruyu reddetmelidir. D) AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmeme¬si sebebiyle kabul edilmezlik kararı vermelidir.
E) AİHM tarafından ihlâl kararı verilmesi hâlinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde Anayasa Mahke¬ mesinden yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap E

5. Aşağıdakilerden hangisi Birleşmiş Millet¬ler "Kişisel ve Siyasi Haklara İlişkin Ulusla¬ rarası Sözleşme" ile düzenlenen hak ve özgürlüklerden biri değildir?
A) Yaşama hakkı
B) Özgürlük ve güvenlik hakkı
C) Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
D) Çalışma hakkı
E) Adil yargılanma hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

6. Ağır ceza mahkemesinde görülmekte olan bir davada sanık A, adil yargılanma hakkı¬nın ihlâl edildiğini ileri sürmüştür. Yargı¬ lamanın sonunda A'nın mahkûmiyetine ka¬rar verilmiş ve 10.01.2011 tarihinde karar kendisine tebliğ edilmiştir. A, Yargıtay’da temyize başvurmuş olup temyiz incelemesi henüz sonuçlanmamıştır. A, 11.05.2011 tarihinde adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur. Bu olay ile ilgili, AİHM nasıl bir karar vermelidir?
A) Süre koşuluna uyulmadığı İçin başvu¬runun reddine karar vermelidir.
B) Başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı vermelidir.
C) Sözleşmeye aykırı olan mahkeme ka¬ rarının iptaline karar vermelidir.
D) iç hukuk yollarının tüketilmemesi sebebiyle başvuruyu reddetmelidir.
E) Sözleşme ile güvence altına alınan hak ve özgürlüklere ilişkin olmadığından, başvurunun reddine karar vermelidir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

7. Adil yargılanma hakkına ilişkin aşağıdaki haklardan hangisi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne 7 No'lu protokol ile ek¬lenmiştir?
A) Cezai konularda iki dereceli yargılama hakkı
B) Suçlama hakkında sanığın bilgilendi¬ rilmesi hakkı
C) Savunmanın hazırlanması için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hak¬kı
D) Sanığın savunma için avukat yardı¬ mından yararlanma hakkı
E) Sanığa ücretsiz tercüman yardımı sağ¬lanması hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

8. Birleşmiş Milletler sisteminde kabul edi¬len sözleşmeler ve bu sözleşmelere ek protokoller gözönüne alındığında, aşağıdakilerin hangisinde bireysel başvuru yoluna ver verilmemiştir?
A) Kişisel ve Siyasal Haklara ilişkin Ulus¬ lararası Sözleşme
B) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme
C) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme
D) İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayri insani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme
E) Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

9. Aşağıdaki hak veya hürriyetlerden hangi¬si Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile düzenlenmemiştir?
A) Adil yargılanma hakkı
B) Özel ve aile hayatına saygı hakkı
C) Toplantı ve dernek kurma özgürlüğü
D) Sosyal güvenlik hakkı
E) Evlenme hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

10. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 14 No'lu Protokol ile aşağıdakilerin han¬gisinde herhangi bir değişiklik yapılma¬mıştır?
A) Yargıçların görev sürelerinde
B) Yargıçlık görevi için aranan koşullarda
C) Komitelerin yetkilerinde
D) Kabul edilebilirlik şartlarında
E) Dostane Cevap yolunda
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

11. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Bölgesel nitelikte bir sözleşmedir.
B) Sosyal hakları güvence altına alma¬mıştır.
C) Avrupa Birliği bünyesinde oluşturul¬muş bir sözleşmedir.
D) Sözleşme ile hukuken bağlayıcı kararalma yetkisine sahip insan Hakları Mahkemesi oluşturulmuştur.
E) Sözleşmede insan Hakları Mahkeme¬ sine bireysel başvuru usulüne yer ve¬rilmiştir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

12. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ka¬rarları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Davada, sözleşmenin yorumlanmasın¬ da genel olarak önemli bir mesele or¬taya çıkmışsa Büyük Dairenin 5 yargı¬ cından oluşan bir kurul, Büyük Daireye havale talebini kabul eder.
B) Büyük Dairenin kararlan kesindir.
C) Mahkemenin kesinleşen kararlarının uygulanmasını Bakanlar Komiteside¬ netler.
D) Mahkeme, sözleşmenin ihlal edildiği¬ ne karar verirse yargılama konusu mahkeme kararının iptaline karar ve¬ rebilir.
E) Dostane çözüm durumunda mahkeme, olayların ve kabul edilen çözümün kısa bir özetiyle, sınırlı bir karar ile başvu¬ ruyu kayıttan düşürür.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

13. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bi¬ reysel başvuru yolunun kullanılması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan¬lıştır?
A) Bireysel başvuru yolu yalnızca gerçek kişilere tanınmıştır.
B) Bireysel başvuruda bulunabilmek için Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'ne ta¬ raf bir devletin vatandaşı olmak zorun¬ lu değildir.
C) Bireysel başvurularda başvurucunun ihlal nedeniyle bir mağduriyetinin ol¬ması şarttır.
D) Bireysel başvurularda başvurucunun isminin dilekçede yer alması gerekir.
E) Bireysel başvurunun, iç hukuktaki ke¬ sin karar tarihinden itibaren 6 aylık bir süre içinde yapılması gerekir. (2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

14. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kişi¬sel başvurularda yargılama süreci ile il¬gili aşağıdaki ifadelerden hangisi vanlıştır?
A) Komiteler, kararlarını oy birliği ile alır.
B) Dostane çözüm sürecine ancak yargı¬ lama başlamadan önce gidilebilir.
C) Görülmekte olan davada, sözleşme ile ilgili ciddi yorum sorunlarının ortaya çıkması ve taraflardan herhangi birinin itiraz etmemesi hâlinde Daire, Büyük Daire lehine yargı yetkisinden vazgeçe¬ bilir.
D) Dairenin kararlarını vermesinden itiba¬ren 3 ay içinde taraflardan biri, davanın Büyük Daireye götürülmesini isteyebi¬lir.
E) Komiteler, mahkemenin yerleşmiş içti¬ hadına ilişkin davalarda esas hakkında karar verebilir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

15. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne gö¬re, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlarının seçimi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Yargıçlar 10 yıllık bir süre için seçilir¬ler.
B) Yargıçlar, Avrupa Konseyi Parlamen¬ terler Meclisi tarafından oy çokluğu ile seçilir.
C) Yargıçların görev süreleri 70 yaşı¬ na ulaştıklarında sona erer.
D) Görev süreleri içinde yargıçlar, ba¬ ğımsızlıkları, tarafsızlıkları ve daimi görevin gerekleriyle bağdaşmayan herhangi bir görev üstlenemezler.
E) Bir yargıç, diğer yargıçlar tarafından 2/3 çoğunluk ile alınmış ve yargıçlık için gerekli koşulları taşımadığına dair bir karar olmadıkça görevden alına¬maz.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ya¬ pılanmasında yer alan tek yargıç düze¬niyle ilgili aşağıdaki ifadeler den hangisi yanlıştır?
A) Tek yargıçlar, bireysel başvurularda ek incelemeye gerek olmaksızın karar alı¬ nabilecek hâllerde, başvuruyu kabul edilemez bulabilir veya işlemden kaldı¬ rabilir.
B) Tek yargıç tarafından verilen kabul edi¬ lemezlik kararlarına karşı Daireye itiraz edilebilir.
C) Tek yargıç, bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna veya İşlemden kal¬ dırılmasına karar vermez ise başvuruyu ek inceleme için Komite ya da Daireye gönderir.
D) Tek yargıç düzeninde görev alan yar¬gıç, adına seçilmiş bulunduğu sözleşmesi taraf aleyhine yapılmış hiçbir başvuruyu inceleyemez.
E) Tek yargıçlı düzen, mahkemenin ya¬ pısına 14 No'lu Protokol ile eklen¬ miştir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargısı içerisinde yer alan dostane çözüm yolu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Dostane çözüm, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin 39.maddesinde düzen¬ lenmektedir.
B) Dostane çözüm görüşmeleri gizlilik içinde yürütülür.
C) Dostane çözüm görüşmeleri, tarafların ihtilaflı yargılamadaki iddialarını etki¬ lemez.
D) Başvuru hakkı açısından, taraflar dı¬ şında Avrupa Birliği üyesi tüm ülkeler her davada dostane çözüm talebinde bulanabilirler.
E) Dostane çözüm sonuçsuz kalırsa Av¬ rupa İnsan Hakları Mahkemesi davaya bakmaya devam eder.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne gö¬ re, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yolunda kabul edilebi¬ lirlik şartları ile ilgili aşağıdaki ifadeler¬ den hangisi yanlıştır?
A) Aynı konuda başka bir uluslararası yargı organına başvurulması, Mahke¬menin yargılama yapmasını engelle¬ mez.
B) Mahkeme, başvuru hakkının kötüye kullanıldığını tespit ederse başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verir. C) Mahkeme, başvurunun açıkça daya¬ naktan yoksun olması hâlinde, kabul edilemezlik kararı verir.
D) Mahkeme, imzasız başvuruları kabul etmez.
E) İhlal edilen hak, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ile korunan haklardan de¬ ğilse Mahkeme, kabul edilemezlik kara¬ rı verir. (2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

19. Bir anayasayı yine o anayasada öngörü¬ len usullerle değiştiren iktidar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Siyasi iktidar
B) Yürütme organı
C) Yargı organı
D) Tali kurucu iktidar
E) Bürokratik iktidar
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap D

20. Aşağıdakilerden hangisi “Anayasa’nın üstünlüğü” ilkesiyle doğrudan ilgilidir?
A) Kanunların Anayasa’ya aykırı olama¬ ması
B) Kanunları TBMM’nin yapması
C) Uluslararası antlaşmalar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaması
D) Tüzüklerin yönetmeliklere aykırı olmaması
E) Uluslararası sözleşmelerin kanunlarla eşdeğer metinler olması (2010-Kaymakam Aday.)

Cevap A

21. İki meclis sisteminin aşağıdakilerin han¬gisinde bulunması gerekir?
A) Federal devlet
B) Başkanlık sistemi
C) Meclis hükümeti sistemi
D) Yarı-başkanlık sistemi
E) Meşruti monarşi
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap A

22. Aşağıdaki yarı-doğrudan demokrasi yön¬ temlerinden hangisi 1982 Anayasası’nda yer alır?
A) Geri çağırma
B) Halk girişimi
C) Halkoylaması
D) Halkın kanun teklifi
E) Halk vetosu
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap C

23. Aşağıdakilerden hangisi yarı - başkanlık sisteminde mutlaka bulunması gereken bir özelliktir?
A) Yasama organının çift meclisli olması
B) Cumhurbaşkanını parlamentonun seçmesi
C) Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
D) Cumhurbaşkanının yasama organına karşı siyasal sorumluluğunun bulun¬ması
E) Bir kez Cumhurbaşkanlığı yapan bir ki¬şinin, bir daha Cumhurbaşkanı seçilememesi
(2008-KPSS/AB-PÖS)

Cevap C

24. Hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun karşısında aynı haklara sahip olması demokrasinin hangi ilkesinin gereği olan bir durumdur?
A) Millî egemenlik
B) Eşitlik
C) Özgürlük
D) Çoğunluk
E) Laiklik
(2008-Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Müşavir Yrd.)

Cevap B

25. Aşağıdakilerden hangisi parlamenter sisteme ait bir özellik değildir?
A) Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu¬ nun birbirine denk ve geniş yetkilerle donatılmış olması
B) Bakanlar Kurulunun yasama organı önünde siyasal sorumluluğunun bu¬lunması
C) Yürütme organının parlamentoyu fesih yetkisinin bulunması
D) Siyasal bakımdan sorumsuz bir devlet başkanının olması
E) Yasama ve yürütme kuvvetlerinin yu¬ muşak ve dengeli biçimde birbirinden ayrılması
(2008-Halkbank Servis Görevlisi Sınavı)

Cevap A

26. 1982 Anayasası'nda 2010 yılında 5982 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan¬lıştır?
A) Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler le¬hine pozitif ayrımcılık yapılabilme¬sine imkân tanınmıştır.
B) Bilgi edinme hakkı anayasal olarak düzenlenmiştir.
C) Vatandaşın yurt dışına çıkma hür¬ riyetinin yalnızca suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle sınırla¬ nabileceğine ilişkin bir düzenleme yapılmıştır.
D) Adil yargılanma hakkı anayasal olarak düzenlenmiştir.
E) Kişisel verilerin korunmasını is¬ teme hakkı Anayasa'ya eklenmiş¬ tir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap D

27. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasa¬ sında 2010 yılında 5982 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden biri değildir?
A) Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sa¬hiptirler.
B) Yüksek Askerî Şuranın bütün kararla¬ rı yargı denetimine tabidir.
C) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır.
D) Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.
E) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu¬nun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

28. 1982 Anayasası'na göre, Anayasa'nın başlangıç ve madde kenar başlıkları ile ilgili aşağıdaki ifadeler den hangisi doğ¬rudur?
A) Anayasa'nın başlangıç kısmı Anayasa metnine dâhildir, ancak madde kenar başlıkları Anayasa metninden sayıl¬ maz.
B) Anayasa'nın başlangıç kısmı Anayasa metnine dâhil değildir, ancak madde kenar başlıkları Anayasa metninden sa¬yılır.
C) Anayasa'nın başlangıç kısmı ve madde kenar başlıkları Anayasa metnine dâhildir.
D) Anayasa'nın başlangıç kısmı ve madde kenar başlıkları Anayasa metnine dâhil değildir.
E) Anayasa'nın başlangıç kısmı ve madde kenar baş ıklarının Anayasa metnine dâhil olup olmadığı konusunda Anaya- sa'da açık bir hüküm yoktur.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

29. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasa¬ sında 2010 yılında 5982 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden biri değildir? A) Disiplin mahkemelerinin askerî yargı alanından çıkarılması B) Vatandaşın yurtdışma çıkma hürriyeti¬ nin, hâkim kararına bağlı olarak sınır¬ lanabilmesi C) Savaş hâli haricinde, asker olmayan kişilerin askerî mahkemelerde yargıla- namaması D) Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının Anayasa'da yer alması E) Ekonomik ve Sosyal Konseyin Anaya¬ sa'da yer alması (2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

30. Aşağıdaki Türk Anayasalarımdan hangisi esnek (yumuşak) anayasa olarak kabul edilmektedir?
A) 1876 Anayasası (Kanun-i Esasi)
B) 1921 Anayasası
C) 1924 Anayasası
D) 1961 Anayasası
E) 1982 Anayasası
(2010-KPSS)

Cevap B

31. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi Anayasa metnine dâhil değildir?
A) Başlangıç kısmı
B) Anayasa’nın ilk dört maddesi
C) Anayasa’nın geçici maddeleri
D) Anayasa’da bulunan madde kenar baş¬lıkları
E) Anayasa’nın 175. Maddesi
(2010-KPSS/GYGK-CS)

Cevap D

32. Aşağıdakilerden hangisi 1961 Anayasası’nda yer alan kurumlardan biri değil¬dir?
A) Danıştay
B) Millî Güvenlik Kurulu
C) Cumhuriyet Senatosu
D) Anayasa Mahkemesi
E) Yükseköğretim Kurulu
(2010-KPSS/AB-PÖS)

Cevap E


33. Millî egemenlik ilkesi ilk kez aşağıdaki anayasalardan hangisinde kabul edil¬ miştir?
A) 1876 Anayasası (Kanun-i Esasi)
B) 1921 Anayasası
C) 1924 Anayasası
D) 1961 Anayasası
E) 1982 Anayasası
(2010-KPSS/AB-PÖS)

Cevap B

34. Aşağıdakilerden hangisi, 1982 Anayasa¬ sının “Başlangıç” kısmında açıkça ifa¬ desini bulan unsurlardan biri değildir?
A) Kuvvetler ayrımı ilkesi
B) Atatürk milliyetçiliği anlayışı
C) 12 Eylül müdahalesinin meşruluğu
D) Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş me¬deniyet düzeyine ulaşma azmi
E) Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya millet¬ leri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olması
(2009-Maliye Bak. İç Denetçi Aday. Sınavı)

Cevap C

35.
I. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
II. Diyanet işleri Başkanlığı
III. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
IV. Yükseköğretim Kurulu
V. Rekabet Kurumu Yukarıdakilerden hangilerine doğrudan doğruya 1982 Anayasası’nda yer veril¬miştir?
A) I, II ve IV
B) I, II ve V
C) I, III ve IV
D) II, III ve IV
E) II, IV ve V
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap A

36. Yeni Türk Devletinin ilk anayasası hangi tarihte ilan edilmiştir?
A) 23 Nisan 1920
B) 20 Ocak 1921
C) 13 Kasım 1921
D) 29 Ekim 1923
(2009-Vergi Denetmen Yrd.)

Cevap B

37. Türk Anayasalarında “Başlangıç” kıs¬mına ilk kez aşağıdakilerin hangisinde yer verilmiştir?
A) 1921 Anayasası’nda
B) 1924 Anayasası’nda
C) 1961 Anayasası’nda
D) 1982 Anayasasfnm ilk metninde
E) 1982 Anayasası’nda 1995 yılında yapı¬lan Anayasa Değişikliğinde
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap C

38. Aşağıdakilerden hangisi TC Anayasası'na göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de¬ğiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez özelliklerinden biri değildir?
A) Cumhuriyetin nitelikleri ve devletin bü¬ tünlüğü
B) Temel hak ve hürriyetler
C) Resmi dili
D) Bayrağı
E) Milli Marşı
(2009-Halkbank Banko Görevlisi Sınavı)

Cevap B

39. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasa¬ sında yer almaz?
A) Cumhurbaşkanının Başbakanlığa, Meclis içinden ve dışından uygun gö¬receği kişiyi ataması
B) Bakanların, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme ye¬terliliğine sahip kişiler arasından baş¬ bakanca seçilmesi
C) Bakanlar Kurulu'nun programını, kuru¬ luşundan en geç bir hafta içinde Türki¬ ye Büyük Millet Meclisine sunması ve güvenoyuna başvurması
D) Başbakanın gerek görürse görev sıra¬sında da Türkiye Büyük Millet Mecli¬ sinden güvenoyu isteyebilmesi
E) Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevlerinin kanunla düzenlenmesi
(2009-Halkbank Uzman Yard.)

Cevap A

40. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun han¬gi maddesi günümüze kadar anayasamı¬zın değişmez temel ilkesi olmuştur?
A) Devletin dini İslâmdır.
B) Türkiye Devletinin rejimi Cumhuriyet¬ tir.
C) Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
D) TBMM güçler birliği ilkesini temel alır.
E) Devletin Başkenti Ankara şehridir.
(2009-Haikbank Banko Görevlisi Sınavı)

Cevap C

41. TBMM nin ilk olarak çıkardığı 1921 Ana¬ yasası kaç maddeliktir?
A) 27
B) 26
C) 25
D) 24
E) 23
(2008-Sosyal Güvenlik Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap E

42. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasa¬ sının değiştirilemeyecek maddeleridir?
A) 1. 2. ve 3. maddeleri
B) 1. ve 2. maddeleri
C) 1.2.3. ve 4. maddeleri
D) 24. ve 12. maddeleri
E) 1. 3. ve 4. maddeleri
(2008-Sosyal Güvenlik Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap A

43. Aşağıdaki hükümlerden hangisi 1982 Anayasasına göre yanlıştır?
A) Türk Milleti egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organla¬rı eliyle kullanır.
B) Yürütme yetkisi ve görevi, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından Anaya¬ saya ve kanunlara uygun olarak kulla¬ nılır ve yerine getirilir.
C) Yasama yetkisi, Türk Milleti adına Tür¬ kiye Büyük Millet Meclisinindir.
D) Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağım¬ sız mahkemelerce kullanılır.
E) Yasama yetkisi devredilemez
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap B

44. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakiler- den hangisi Anayasa’nın “Başlangıç” kısmında sayılan hususlardan biri değil¬dir?
A) Millet iradesinin mutlak üstünlüğü
B) Anayasa’nın üstünlüğü
C) Eşitlik ve sosyal adalet gerekleri
D) Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları
E) Parlamenter hükümet sisteminin be¬ nimsenmiş olması
(2007-KPSS)
Cevap E

45. Aşağıdaki düzenleyici işlemlerden hangisi ilk kez 1982 Anayasasında düzenlenmiş¬ tir?
A) Kanun hükmünde kararname
B) TBMM içtüzüğü
C) Tüzük
D) Yönetmelik
E) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
(2003-KPSS)

Cevap E

46. Türk Anayasaları içerisinde “Millî Ege¬ menlik’’ ilkesini kabul eden ilk Anayasa aşağıdakilerden hangisidir?
A) 1876 Kanun-i Esasi
B) 1921 Anayasası
C) 1924 Anayasası
D) 1961 Anayasası
E) 1982 Anayasası
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

47. 1982 Anayasası’na göre, Türk vatandaş¬ lığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden han¬gisi yanlıştır?
A) Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür.
B) Türk babanın çocuğu Türk’tür.
C) Türk ananın çocuğu Türk’tür.
D) Hiçbir Türk vatandaşı bağlılıkla bağ¬daşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
E) Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yoluna başvu¬rulamaz.
(2011-KPSS)

Cevap E
48. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi siyasi partiler için getirilmiş yasaklardan biri değildir?
A) Yurt dışında teşkilatlanmak
B) Yabancı devletlerden maddi yardım almak
C) Ticari faaliyetlerde bulunmak
D) insan haklarına aykırı eylemlerde bu¬lunmak
E) Mille egemenliğine aykırı eylemlerde bulunmak
(2011-KPSS)

Cevap A

49. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devleti ilkesinin “olmazsa olmaz” unsurların¬ dan biri değildir?
A) Demokrasi
B) Kuvvetler ayrılığı
C) İdarenin yargısal denetimi
D) Yargının bağımsızlığı
E) Cumhuriyet
(2011-KPSS)

Cevap E

50. 1982 Anayasasına göre Devletin şekli ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ¬ rudur? A) Türkiye federal bir devlettir. B) Türkiye konfederal bir devlettir. C) Türkiye Devleti monarşidir. D) Türkiye Devleti totaliter bir devlettir. E) Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. (2011-KPSS/GYGK)
Cevap E

51. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakiIer¬den hangisi Devletin amaç ve görevle¬ rinden biri değildir?
A) Cumhuriyeti korumak
B) Demokrasiyi korumak
C) Yasama faaliyetlerini denetlemek
D) Türk Milletinin bütünlüğünü korumak
E) İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırla¬ maya çalışmak
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap C

52. 1982 Anayasası'na göre, özel hayatın gizliliği ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Özel hayat millî güvenlik nedeniyle hiçbir hâlde sınırlanamaz.
B) Aile hayatının gizliliği genel sağlık sebebiyle sınırlanabilir.
C) Özel hayatın gizliliği kamu yararı se¬ bebiyle sınırlanabilir.
D) Herkes aile hayatına saygı gösteril¬ mesini isteme hakkına sahiptir.
E) Millî güvenlik nedeniyle usulüne göre verilmiş hâkim kararıyla kişinin üstü aranabilir.
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap C

53. İfade hürriyetinin sınırlandırılmasına ilişkin aşağıdaki gerekçelerden hangisi, bu hürriyet için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1982 Anayasası'nda yer alan ortak sınırlama sebeplerinden biri değildir?
A) Kamu güvenliğinin korunması
B) Millî güvenliğin korunması
C) Başkalarının şöhret ve haklarının ko¬runması
D) Sağlığın ve ahlâkın korunması
E) Suçun önlenmesi
(2011-Anayasa Matı. Raportör Yrd.)

Ce¬vap D

54. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyetin niteliklerinden biri değildir?
A) Demokratik devlet
B) Halkçı devlet
C) Laik devlet
D) Sosyal devlet
E) Hukuk devleti
(2011-KPSS/AB-PÖS)

Cevap B

55. İskân Kanunu'nun bir maddesinin, millî güvenlik gerekçesi ile zorunlu yerleşime ilişkin bir hüküm içerdiğini varsayalım. Bu düzenleme ile ilgili aşağıdaki ifade¬ lerden hangisi doğrudur?
A) Yerleşme hürriyetinin sınırlandırılması yalnızca olağanüstü durumlarda müm¬ kün olduğu için bu düzenleme Anayasa'ya aykırıdır.
B) Yerleşme hürriyeti hiçbir sebeple sınır- lanamayacağından bu düzenleme Anayasa'ya aykırıdır.
C) Anayasa'da aranan tüm şartlara uyulduğu için bu düzenleme Anayasa'ya uygundur.
D) Bu düzenleme kanunla yapılmadığın¬ dan Anayasa' ya aykırıdır.
E) Yerleşme hürriyetinin millî güvenlik ge¬ rekçesi ile sınırlandırılması mümkün olmadığından bu düzenleme Anayasa'¬ ya aykırıdır.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap E

56. 1982 Anayasası'na göre, bazı temel hak ve hürriyetler, sadece Anayasa'da belirtilen sebeplerin gerçekleşmesi hâlinde hâkim O kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri ile sınırlanabllmektedir.
Aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerden hangisinin düzenlendiği maddede bu du¬ rum açıkça öngörülmemiştir?
A) Haberleşme hürriyeti
B) Konut dokunulmazlığı
C) Özel hayatın gizliliği
D) Dernek kurma hürriyeti
E) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzen¬leme hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap E

57. Genel sağlığın korunması gerekçesiyle ge¬cikmesinde sakınca bulunan bir hâlde, savcı kararı ile bir kişinin konutunda arama yapılmış ve bazı eşyalara el konulmuştur. Bu durumda 1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Bir kişinin konutunda arama yapılabil¬ mesi için hâkim kararı bulunması zo¬ runlu olduğundan, yapılan işlem Ana- yasa'ya aykırıdır.
B) Genel sağlığın korunması gerekçesi ile bir kişinin konutunda arama yapılması mümkün değildir.
C) Bir kişinin konutunda savcı kararı ile arama yapılabilmesi için, gecikmesinde sakınca bulunan bir hâlin varlığı ve savcı kararının 24 saat içinde hâkimin onayına sunulması zorunludur.
D) Savcı kararı ile bir kişinin konutunda arama yapılabilmesi mümkündür, an¬ cak buradaki eşyalara el konulabilmesi için hâkim kararının varlığı şarttır.
E) Bir kişinin konutundaki eşyalara el konulması hiçbir hâlde mümkün de¬ ğildir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

58. 1982 Anayasası'na göre, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili aşağı¬ daki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Temel hak ve hürriyetler Cumhur¬ başkanı tarafından sınırlanabilir.
B) Temel hak ve hürriyetler genel sınır¬ lama nedenleriyle sınırlanabilir.
C) Temel hak ve hürriyetler ancak ka¬ nunla sınırlanabilir.
D) Temel hak ve hürriyetler yönetmelikle sınırlanabilir.
E) Temel hak ve hürriyetler sınırlana¬maz.
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap C

59. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi Devletin temel amaç ve görevle¬ rinden biri değildir?
A) Cumhuriyeti korumak
B) Demokrasiyi korumak
C) Türk Milletinin bağımsızlığını koru¬mak
D) Ülkenin bölünmezliğini korumak
E) Yasama organının üstünlüğünü sağ¬lamak
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap E


60. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyetin niteliklerinden biri değildir?
A) Demokratik devlet
B) Halkçı devlet
C) Laik devlet
D) insan haklarına saygılı devlet
E) Sgsyal devlet
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap B

61. 1982 Anayasasına göre siyasi partilerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar.
B) Yabancılar siyasi parti kurulabilirler.
C) Siyasi partiler İçişler Bakanının izni ile kurulabilirler.
D) Siyasi partiler kuruluş öncesi Yargı¬ tay’dan izin alırlar.
E) Siyasi partilerin mali denetimini Da¬ nıştay yapar.
(2011-KPSS/AB-PÖS)
Cevap A

62. ilgili Kanun "millî güvenliğin ve kamu dü¬ zeninin gerektirdiği hâllerde gecikmesinde sakınca varsa mülkî idare amirleri bir der¬ neği faaliyetten men edebilir. Mülkî idare amirinin kararı, 24 saat içinde görevli h⬠kimin onayına sunulur" şeklinde bir hüküm içermektedir. Bu durumda 1982 Anayasasına göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Dernekler, sadece hâkim kararı ile faa¬liyetten men edilebileceği için bu dü¬zenleme Anayasa'ya aykırıdır.
B) Anayasa'ya göre, dernekler hakkında faaliyetten men kararı verilmesi müm¬kün değildir.
C) Millî güvenlik gerekçesi ile dernek hakkında faaliyetten men kararı veril¬mesi mümkün değildir.
D) Dernek hakkında faaliyetten men kararı verilmesi, yalnızca suç işlenmesini ön¬lemenin yahut yakalamanın gerektirdi¬ği hâllerde mümkün olduğu için bu düzenleme Anayasa'ya aykırıdır.
E) Bu düzenleme Anayasa'ya aykırı değil¬dir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap E

63. Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkmış ve işçiler grev karan almıştır. Bu durumda 1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Grev hakkı iyiniyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. B) Uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kuruluna gitmesi hâlinde Yüksek Hakem Kurulu tarafından verilecek karar, toplu iş söz¬ leşmesi hükmündedir.
C) Yüksek Hakem Kurulu, grevin ertelen¬ mesine karar verebilir.
D) Tarafların anlaşması hâlinde, uyuşmaz¬lığın her safhasında Yüksek Hakem Ku¬ruluna başvurulması mümkündür. E) Greve katılmayanların, işyerinde çalış¬ maları, greve katılanlar tarafından hiç¬ bir şekilde engellenemez.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

64. K, uyuşturucu madde kullandığı ve ticareti¬ ni yaptığı şüphesiyle kolluk görevlileri tara¬ fından yakalanmıştır. Bu durumda 1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) K nin yakalama sebepleri ve isnat hak¬kında bilgi sahibi olma hakkı vardır.
B) Knin en geç 3 gün içinde hâkim önüne çıkarılması zorunludur.
C) Knin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılamaz.
D) Knin hürriyeti kanuna aykırı olarak kısıt¬ lanmışsa devletten tazminat isteme hakkı vardır.
E) Knin yakalandığı, yakınlarına derhâl bil¬dirilir.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

65. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi Anayasa'nın üstünlüğünü göste¬rir?
A) Yasama yetkisinin devredilememesi
B) Yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılması
C) Kanunların Anayasa'ya aykırı olmama¬sı
D) Herkesin kanun önünde eşit olması
E) Hiçbir aileye imtiyaz tanınmaması
(2011-Kaymakam Aday.)

Ce¬vap C

66.
I. Sosyal devlet
II. Federal deviet
III. Laik devlet
IV. Monarşik devlet
V. Hukuk devleti
Yukarıdakilerden hangileri 1982 Anaya¬ sasının 2. maddesinde sayılan Cumhu¬riyetin nitelikleri arasında yer alır?

A) I, III ve IV
B) I, İli ve V
C) II, III ve IV
D) II, IV ve V
E) III, IV ve V
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap B

67. 1982 Anayasası'na göre, mülkiyet hakkı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Herkes mülkiyet hakkına sahiptir.
B) Mülkiyet hakkı kamu yararı amacıyla sınırlanabilir.
C) Mülkiyet hakkı sosyal haklardandır.
D) Herkes miras hakkına sahiptir.
E) Mülkiyet hakkı ancak kanunla sınırla¬ nabilir.
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap C

68. 1982 Anayasası'na göre, eğitim ve öğre¬nim hakkı ve ödevi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Türkçe'den başka diller de ana dil ola¬rak okutulabilir.
B) Öğrenim hakkının kapsamı kanunla düzenlenir.
C) İlköğretim, Devlet okullarında parasız¬dır.
D) Eğitim ve öğretim Devlet gözetimi al¬tında yapılır.
E) Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap A

69. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenlerden biri de¬ğildir?
A) Malul ve gaziler
B) Sakatlar
C) Yaşlılar
D) Memurlar
E) Vazife şehitlerinin dul ve yetimleri
(2011 -Malîye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap D

70. 1982 Anayasası'na göre, yerleşme ve seyahat hürriyeti ile ilgili aşağıdaki ifa¬delerden hangisi yanlıştır?
A) Herkes yerleşme ve seyahat hürriyeti¬ne sahiptir.
B) Vatandaş sınır dışı edilemez.
C) Vatandaş yurda girme hakkından yok¬ sun bırakılabilir.
D) Yerleşme hürriyeti kamu mallarını ko¬ rumak amacıyla sınırlanabilir.
E) Seyahat hürriyeti suç işlenmesini ön¬ lemek amacıyla sınırlanabilir.
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap C

71. 1982 Anayasası'na göre, temel hak ve hürriyetler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Temel hak ve hürriyetler ancak tüzükle sınırlanabilir.
B) Temel hak ve hürriyetlerle ilgili sınır¬ lamalar hükümetçe yapılır.
C) Temel hak ve hürriyetlerin özlerine do¬ kunan sınırlama yapılabilir.
D) Temel hak ve hürriyetler ancak yargı kararıyla sınırlanabilir.
E) Temel hak ve hürriyetler ancak kanun¬ la sınırlanabilir.
(2011 -Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap E

72. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi kişinin haklan ve Ödevleri ara¬sında ver almaz?
A) Düşünce ve kanaat hürriyeti
B) Mülkiyet hakkı
C) Kişi hürriyeti ve güvenliği
D) Din ve vicdan hürriyeti
E) Konut hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap E

73. 1982 Anayasası'nda 2010 yılında 5982 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerden hangisinde herhangi bir düzenleme ya¬pılmamıştır?
A) Özel hayatın gizliliği
B) Yerleşme ve seyahat hürriyeti
C) Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
D) Grev hakkı ve lokavt
E) Sendika kurma hakkı
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

74.
I. Aynı zamanda ve aynı İş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamayacağına ilişkin yasağın kaldırılması
II. Sendika kurma hakkının önceden izin almaksızın kullanılacağına ilişkin bir dü¬zenleme yapılması
III. Siyasi amaçlı grev ve lokavta ilişkin ya¬ sağın kaldırılması
IV. Memurlara toplu sözleşme yapma hakkı tanınması
Yukarıdaki ifadelerden hangileri 2010 yı¬ lında 5982 sayılı Kanunla yapılan anaya¬ sa değişiklikleri ile birlikte sendikal hak¬ lara ilişkin olarak getirilen yeniliklerden biridir?
A) I, II ve III
B) II ve IV
C) I, III ve IV
D) I, II ve IV
E) II, III ve IV
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

75. 1982 Anayasasına göre, toplantı ve gös¬ teri yürüyüşü île ilgili aşağıdaki ifade¬ lerden hangisi yanlıştır?
A) Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için izin alma zorunluluğu yoktur.
B) Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı herkese tanınmıştır.
G) Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı kamu yararı amacıyla sınırlana¬ bilir.
D) Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı genel ahlakın korunması ama¬ cıyla sınırlanabilir.
E) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzen¬ leme hakkına ilişkin şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap C

76.1982 Anayasası'nın eşitlik ile ilgili 10. maddesinde, aşağıdakilerden hangisi için Devlet tarafından alınacak tedbirle¬ rin "kanun önünde eşitlik" ilkesine aykırı sayılmayacağı bevan edilmemiştir?
A) Çocuklar
B) Yaşlılar
C) Fakirler
D) Özürlüler
E) Malul ve gaziler
(2011 -TODAİE)
Cevap C

77. 1982 Anayasası'na göre savaş, seferber¬lik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulması durumunda dahi ihlal edilemeyecek olan temel hak ve özgürlükler ile ilgili aşağıdaki ifadeler¬ den hangisi yanlıştır?
A) Kimsenin konut dokunulmazlığı ve özel yaşamının gizliliği ihlal edilemez.
B) Kimse din, vicdan, düşünce ve kana¬ atlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz.
C) Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez.
D) Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.
E) Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişi¬ nin yaşama hakkına, maddi ve mane¬ vi varlığının bütünlüğüne dokunula¬maz.
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap A

78. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi olağan dönemlerde çıkarılan ka¬nun hükmünde kararnameler ile düzen¬ lenebilir?
A) Mülkiyet hakkı
B) Sağlık hakkı
C) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenle¬me hakkı
D) Basın hürriyeti
E) Yerleşme ve seyahat hürriyeti
(2011-Maliye Bakanlığı İç Denetçi Yrd.)

Cevap B

79. Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan bir kanun hükmünde kararname, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ama¬ cıyla, Büyükşehir belediyeleri sınırları için¬ de yerleşmek isteyenlere, belediyeden izin alma şartı getirmektedir. Bu durumda 1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Yerleşme hürriyetinin sağlıklı ve dü¬ zenli kentleşmeyi sağlamak amacı ile sınırlandırılması mümkün değildir. B) Anayasa'da yer alan tüm şartlara uyul- duğu için bu düzenleme Anayasa'ya uygundur. C) Yerleşme hürriyeti yalnızca suç işlen¬ mesini önlemek sebebiyle sınırlanabil¬ diği için bu düzenleme Anayasa'ya ay¬ kırıdır. D) Yerleşme hürriyeti yalnızca sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak sebebiy¬ le sınırlanabildiği için bu düzenleme Anayasa'ya aykırıdır. E) Bu düzenleme kanun hükmünde ka¬ rarname ile yapıldığı için Anayasa'ya aykırıdır. (2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.) Cevap E

80. I. İnsan haklarına aykırı eylemde bulun¬ma
II. Türk uyrukluğunda olmayan ger¬çek ve tüzel kişilerden maddi yardım alma
III. Laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylem¬ de bulunma
IV. Demokratik Curr^ıuriyet ilkesine aykırı eylemde bulunma
1982 Anayasası'na göre, Anayasa Mah¬kemesi yukarıdaki fiillerin hangilerinde sadece ilgili siyasi partinin kapatılması¬na karar verir?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) I, II ve IV
D) II ve IV
E) I, II, III ve IV
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

81. 1982 Anayasası'na göre, siyasi partiler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Siyasi partiler ticari faaliyetlere girişemez.
B) Siyasi partiler TBMM tarafından kapa¬tılabilir.
C) 15 yaşını dolduranlar siyasi parti üyesi olabilir.
D) Siyasi parti tüzükleri insan haklarına aykırı olabilir.
E) Siyasi partiler önceden izin alarak ku¬ rulabilir.
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Yrd.)

Ce¬vap A

82. Bilgi edinme başvurusu reddedilen kişi, ret kararının tebliği tarihinden itibaren engec kaç gün içinde Bilgi Edinme De¬ğerlendirme Kuruluna itiraz edebilir?
A) 5
B) 7
C) 10
D) 15
E) 30
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap D

83. 1982 Anayasası’nda yer alan kamu de¬netçisine başvurma hakkı ve Kamu De¬netçiliği Kurumu ile ilgili aşağıdaki ifa¬delerden hangisi yanlıştır?
A) Kamu denetçisine başvurma hakkı, bilgi edinme hakkı ile aynı maddede düzenlenmiştir.
B) Kamu Denetçiliği Kurumu, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulmuştur.
C) Herkes, kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.
D) Kamu Başdenetçisi 4 yıllık bir süre için seçilir.
E) Kamu Başdenetçisi, TBMM tarafından gösterilen adaylar arasından Cumhur¬ başkanınca seçilir.
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap E

84. 1982 Anayasası’mn 13. maddesinde dü¬zenlenen “temel hak ve hürriyetlerin sınır¬lanması” hükmüyle ilgili aşağıdaki ifade¬ lerden hangisi yanlıştır?
A) Temel hak ve hürriyetlerin özlerine do¬kunulamaz.
B) Temel hak ve hürriyetler 1982 Anaya¬ sasının 16. maddesinde düzenlenen genel sınırlama nedenlerine dayanıla¬ rak sınırlanabilir.
C) Temel hak ve hürriyetler tüzüklerle sı¬nırlanamaz.
D) Temel hak ve hürriyetler yönetmelik¬ lerle sınırlanamaz.
E) Sınırlamalar Anayasa’nın ruhuna aykırı olamaz
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

85. 1982 Anayasası’na göre, temel hak ve hürriyetlerde yapılacak sınırlamalar aşağıdakilerden hangisine aykırı olabi¬lir?
A) Anayasa’nın sözüne
B) Demokratik toplum düzeninin gerekle¬rine
C) Ölçülülük ilkesine
D) Laik cumhuriyetin gereklerine
E) Yöntemsel bağımsızlık ilkesine
(2010-KPSS)

Cevap E

86. 1982 Anayasası'na göre, temel hak ve hürriyetlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Temel hak ve hürriyetlerin özüne do¬kunulamaz.
B) Temel hak ve hürriyetler sınırlanırken ölçülülük ilkesinin göz önünde bulun¬ durulması gerekir.
C) Anayasa’da, temel hak ve hürriyetlerin hepsi için geçerli olan şenel sınırlama nedenleri öngörülmüştür.
D) Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
E) Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap C

87. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasa¬ sının “siyasi hak ve ödevler” bölümünde düzenlenen haklardan değildir? (Soru 2010 Anayasa değişiklikleri dikkate alı¬ narak güncellenmiştir)
A) Dilekçe hakkı
B) Kamu hizmetine girme hakkı
C) Dilekçe hakkı
D) Bilgi edinme hakkı
E) Konut hakkı

Cevap E

88.
I. "Silah altında bulunan er ve erbaşlar
II. Askerî öğrenciler
III. İdeolojik ve anarşik eylemlerden ötürü hüküm giymiş olup, af kanunu nede¬ niyle tahliye edilenler
IV. Yurt dışında ikamet eden Türk vatan¬ daşları
V. Taksirli suçlardan hüküm giyenler ha¬riç, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler
1982 Anayasası’na göre, yukarıdakilerden hangileri seçimler ve halk oylama¬ sında oy kullanması yasak olan kişiler arasındadır?
A) I, II ve V
B) I, III ve IV
C) I, II! ve V
D) II, IV ve V
E) III, IV ve V
(2009-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap A

89. 1982 Anayasası’mn 15..maddesine göre savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya ola¬ğanüstü hâllerde aşağıdaki (erdşn hangi¬si için Anayasa’da öngörülen güvencele¬re aykırı tedbir alınamaz?
A) Mülkiyet hakkına
B) Zorla çalıştırma yasağına
C) Konut dokunulmazlığına
D) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriye¬tine
E) Suç ve cezaların geçmişe yürütüle- memesi ilkesine
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap E

90. “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” ilkesi 1982 Ana¬ yasasının hangi kısmında yer alır?
A) Kişinin hakları ve ödevleri
B) Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler
C) Siyasi haklar ve ödevler
D) Genel esaslar
E) Yargı
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap D

91. Anayasa hukuku açısından “Dikey eşitlik” kavramıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Aynı durumda bulunanlara aynı kural¬ ların uygulanmasıdır.
B) Kanunların kadın ve erkeklere aynı hakları vermesidir.
C) Ayrı durumda bulunanların ayrı kural¬ lara bağlı olmalarıdır.
D) Aynı durumda bulunanlara farklı kural¬ ların uygulanmasıdır.
E) Anayasa’nm üstünlüğü ilkesidir.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap C

92. Aşağıdakilerden hangisi negatif statü haklarından biridir?
A) Kamu hizmetine girme hakkı
B) Konut hakkı
C) Seçme hakkı
D) Mülkiyet hakkı
E) Dilekçe hakkı
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap D

93.
I. Hiç kimse kendisini ve kanunda gösteri¬len yakınlarım suçlayan bir beyanda bu¬lunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
II . Vatandaş, hiçbir durumda suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.
III. Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesin¬ den dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
IV. Bir kimse, hakkında dava açıldıktan son¬ra suçsuzluk karinesinden yararlanamaz.
V. Kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

1982 Anayasası’nm 38. maddesinde suç ve cezalara ilişkin olarak öngörülmüş olan esaslarla ilgili yukarıdaki ifadeler¬ den hangileri doğrudur?

A) I, II ve III
B) I, II ve V
C) I, III ve V
D) II, IV ve V
E) III, IV ve V
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap C

94. Anayasa Mahkemesi içtihatları bağla¬mında, 1982 Anayasası’nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması konusunda “sınırlamanın sınırlarını belirleyen ölçütler arasında yer alan “hakkın özü’ kavramın¬dan ne anlaşılması gerekir?
A) Bir temel hak ve özgürlüğün anlamı
B) Bir temel hak ve özgürlüğün içeriği
C) Bir temel hak ve özgürlüğün unsurları
D) Bir temel hak ve özgürlüğün anayasal sistem içerisindeki yeri
E) Bir temel hak ve özgürlüğün kullanıl¬masını imkânsız kılan veya fevkalade zorlaştıran sınırlamalar
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap E

95. Aşağıdakilerden hangisi, 1982 Anayasa¬ sında belirtilen suç ve cezalara ilişkin temel ilkelerden biri değildir?
A) Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulu¬nan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılmaz.
B) Suçluluğu hükmen sabit oluncaya ka¬dar kimse suçlu sayılamaz.
C) Hiç kimse kendisini ve kanunda göste¬ rilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil gös¬ termeye zorlanamaz.
D) Vatandaş, hiçbir durumda suç sebe¬ biyle yabancı bir ülkeye verilemez.
E) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bul¬ gular delil olarak kabul edilemez.
(2009-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap D

96. 1982 Anayasasına göre, aşağıdakilerden hangisi siyasal haklar içinde yer almaz?
A) Seçme hakkı
B) Halkoylamasına katılma hakkı
C) Seçilme hakkı
D) Vatan hizmeti hakkı
E) Grev ve lokavt hakkı
(2009-Kalkmma Bankası Uzman Yrd.)

. Cevap E

97. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi siyasi haklar ve ödevlerle il¬gili olarak siyasi partilere üye olabilir¬ler?
A) Silahlı kuvvetler mensupları
B) Kamu kurumlarındaki memur statü¬sündeki görevliler
C) Hakimler ve savcılar
D) Yükseköğretim öğrencileri
E) Yüksek yargı organları mensupları
(2009-Halkbank Banko Görevlisi Sınavı)

Cevap D

99. 1982 Anayasası'na göre aşağıdakilerden hangisi çalışma yaşamıyla ilgili Anayasa’da açıkça düzenlenen konular arasın¬ da yer almaz?
A) İşçilerin grev hakkına sahip olduğu
B) Bir iş kolunda birden fazla sendikanın kurulamayacağı
C) Herkesin sosyal güvenlik hakkına sa¬ hip olduğu
D) İşçiler ve işverenlerin toplu iş sözleş¬ mesi yapma hakkına sahip olduğu
E) Siyasi amaçlı grev ve lokavtın yapıla¬ mayacağı
(2009-Maliye Bakanlığı İç Denetçi Aday.)

Cevap B

100. 1982 Anayasası'na göre, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız düzen¬ lenmek istenen toplantı, gösteri ve yürü¬ yüşleri aşağıdakilerden hangisine daya¬ narak sınırlandırılamaz?
A) Başkalarının hak ve özgürlüklerinin ko¬runması
B) Kamu düzeninin bozulması
C) Milli güvenlik ile ilgili endişeler
D) Genel sağlığın ve ahlakın korunması
E) Doğal afetlere neden olabilecek hava koşulları
(2009-Halkbank Banko Görevlisi Sınavı)

Cevap E

102. 1982 Anayasasına göre, seçimler ve halkoyiamasına ilişkin aşağıdakilerden hanpisi yanlıştır?
A) Serbest, eşit ve gizli oy esasına uygun yapılır.
B) Tek dereceli olarak yapılır.
C) Genel oy esasına göre yapılır.
D) Yargı yönetim ve denetimi altında ya¬pılır.
E) Gizli sayım açık döküm esasına göre yapılır
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap E

103. 1982 Anayasasına göre seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğ¬rudur?
A) Ceza infaz kurumlarında taksirli suçlar¬ dan hüküm giyenler oy kullanamaz.
B) Ancak 20 yaşını dolduran her Türk va¬ tandaşı seçme ve halkoylamasına katıl¬ma haklarına sahiptir.
C) Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılacak seçimlerde uygulanır.
D) Seçim kanunları temsilde adalet, yöne¬ timde istikrar ilkelerini bağdaştıracak bi¬ çimde düzenlenir.
E) Seçimler Ulaştırma Bakanlığının dene¬ timi ve gözetimi altında yapılır
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap D

104. 1982 Anayasası’na göre, bir siyasi parti¬nin Anayasa Mahkemesince temelli ka¬patılmasına sebep olan üyelerinin bir başka siyasi partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olması hangi süre ile yasaklanmıştır?
A) 4 yıl
B) 5 yıl
C) 10 yıl
D) Ömür boyu
E) Bir yasama dönemi boyunca
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap B

105. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi siyasi haklar ve ödevlerdendir? A) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti B) Sosyal güvenlik hakkı C) Mal bildirimi D) Sendika kurma hakkı E) Mülkiyet hakkı (2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)
. Cevap C

106. “Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonomi¬nin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır” ifa¬ desi 1982 Anayasasının “Sosyal ve Eko¬ nomik* Haklar ve Ödevler” kısmından hangisine aittir?
A) Kamu yararı
B) Çalışma hakkı ve ödevi
C) Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları
D) Çalışma ve sözleşme hürriyeti
E) Mülkiyet hakkı
(2008-IVIilii Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap D

107. 1982 Anayasasına göre konut dokunul¬ mazlığı hangi nedenle sınırlanamaz?
A) Çocukların korunması
B) Kamu düzeni
C) Genel ahlakın korunması
D) Suç işlenmesinin önlenmesi
E) Milli güvenlik
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)
Cevap A

108. 1982 Anayasası’na göre, yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin sınırlanma¬ sıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) 1982 Anayasast’nda yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin sınırlanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme yer al¬ mamaktadır.
B) Yabancıların temel hak ve özgürlükle¬ rinin sınırlanmasında, Anayasa’da Tür¬ kiye Cumhuriyeti vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin sınırlanmasın¬ daki ilkelerin geçerli olacağı belirtilmiş¬ tir.
C) Yabancıların temel hak ve özgürlükle¬ rinin sınırlanması ile ilgili olarak sade¬ ce “kanunla sınırlama” ilkesine yer ve¬ rilmekle yetinilmiştir.
D) Yabancıların temel hak ve özgürlükle¬ rinin sınırlanmasında, “kanunla sınır¬ lama” ilkesi yanında “milletlerarası hu¬ kuka uygunluk” ilkesine de yer veril¬miştir.
E) Yabancıların temel hak ve özgürlükle¬ rinin sınırlanmasında, “kanunla sınır¬ lama” ve “milletlerarası hukuka uygun¬ luk" ilkeleri yanında ilgili yabancı ülke makamlarını bilgilendirme esası da benimsenmiştir.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap D

109, 1982 Anayasası’nda aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerden hangisi için herhangi bir sınırlama sebebi öngörülmemiştir?
A) Basın hürriyeti
B) Dernek kurma hürriyeti
C) Çalışma ve sözleşme hürriyeti
D) Din ve vicdan hürriyeti
E) Haberleşme hürriyeti
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap C

110. 1982 Anayasası’nda düzenlenen aşağı¬daki temel hak ve hürriyetlerden hangisi, temel hak ve hürriyetlere yönelik olarak ünlü düşünür Jellinek tarafından yapılan ayrım doğrultusunda pozitif statü hakları arasında yer alır?
A) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenle¬me hakkı
B) Çalışma şartları ve dinlenme hakkı
C) Dernek kurma hürriyeti
D) Mülkiyet hakkı
E) Dilekçe hakkı
(2008-Kaymakam Aday.)
Cevap B

111. 1982 Anayasası’na göre, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Anayasa’da açıkça temel hak ve hürri¬ yetlere yönelik sınırlamaların, demok¬ ratik toplum düzeninin gereklerine ay¬ kırı olamayacağı öngörülmüştür.
B) Daha önce genel sınırlama nedenleri söz konusu olduğu hâlde, Anayasa’da sonradan gerçekleştirilen değişiklikle temel hak ve hürriyetlere yönelik sınır¬lamaların, yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapılabileceği öngörülmüştür.
C) Daha önce açık bir biçimde yer alma¬ makla birlikte Anayasa’da sonradan gerçekleştirilen değişiklikle, temel hak ve hürriyetlere yönelik sınırlamaların, ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı öngörülmüştür.
D) Daha önce yer almamakla birlikte Ana¬ yasa’da sonradan gerçekleştirilen de¬ğişiklikle temel hak ve hürriyetlere yö¬nelik sınırlamaların laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olamayacağı öngö¬rülmüştür.
E) Hâlen Anayasa’da açık bir biçimde ön¬ görülmemiş olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin kararları ışığında temel hak ve hürriyete yönelik sınırlamaların, temel hak ve hürriyetlerin özlerine do-kunamayacağı söylenebilir. (2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E

112.
I. Kamu hizmetlerine girme hakkı
II. Dilekçe hakkı
III. Türk vatandaşlığı
IV. Seçme ve seçilme hakkı
Yukarıda verilenler 1982 Anayasası’na göre hangitür haklardandır?
A) Temel haklar
B) Ekonomik haklar
C) Sosyal haklar
D) Siyasi haklar
E) Mali Haklar
(2008-Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı- Gümrük Müşavir Yrd.)

Cevap D


113.
I. Kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri
II. Üniversite öğretim üyeleri
III. Hâkimler ve savcılar
IV. Yükseköğretim öğrencileri
V. Silahlı Kuvvetler mensupları
1982 Anayasasına göre, yukarıdakilerden hangileri siyasi partilere üye olmaz?
A) I, III ve IV
B) l, III ve V
C) II, III ve V
D) II, IV ve V
E) III, IVveV
(2008-Sosyal Güvenlik Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap B

114. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devletinin gereklerinden değildir?
A) Erkler ayrımı
B) Yönetimin yargısal denetimi
C) Temel haklar güvenliği
D) Sosyal devlet
(Kasım/2009-Vergi Denetmen Yrd.)

Cevap D

115.
I. Kişilerin sosyal güvenliğinin sağlan¬ması
II. Temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması
III. Millî gelirin artırılması
IV. Kanunların Anayasa’ya uygun olması

Yukarıda verilenlerden hangileri öncelikle hukuk devleti ilkesinin gereklerinden¬dir?
A) I ve II
B) II ve III
C) İve III
D) II ve IV
E) I ve IV
(2008-Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı- Gümrük Müşavir Yrd.)

Cevap D

116. 1982 Anayasası’na göre, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Temel hak ve özgürlükler, ancak Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak sınırlandırılabilir.
B) Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandı¬ rılmasında, bunların özüne dokunul¬ mayacağı ilkesi, Anayasa'da açıkça dü¬ zenlenmiştir.
C) Temel hak ve özgürlükler, ancak Anayasa’da öngörülen genel sınırlandırma sebeplerine dayanılarak sınırlandırıla¬bilir.
D) Yabancıların temel hak ve özgürlükle¬ rinin sınırlandırılmasında, milletlerara¬sı hukukun doğurduğu yükümlülükle¬ rin dikkate alınması gerekir.
E) Ölçülülük ilkesi, Anayasa’nın ilgili hükmüne göre temel hak ve özgürlük¬ lerin sınırlandırılması hususunda yapı¬ lacak tüm yasal düzenlemelerde dikka¬te alınması gereken temel bir ölçüttür.
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap C

117. Aşağıdakilerden hangisi yerleşme ve seyahat hürriyetinin sınırlandırılması için 1982 Anayasasında öngörülen se¬beplerden biri değildir?
A) Suç işlenmesini önlemek
B) Genel ahlakı korumak
C) Sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağla¬mak
D) Kamu mallarını korumak
E) Sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçek¬leştirmek
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap B

118. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdaki te¬ mel hak ve hürriyetlerin hangisinden ya¬rarlanma, önceden izin alma şartına bağlanabilir?
A) Radyo, televizyon, sinema ve benzeri yollarla yayım yapma hakkı
B) Süreli veya süresiz yayın hakkı
C) Dernek kurma hürriyeti
D) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenle¬me hakkı
E) Siyasi parti kurma hakkı (2007-Kaymakam Aday.)

Cevap A

119. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması nedenlerinden biri de¬ğildir?
A) Anayasa’nın sözü
B) Anayasa’nın ruhu
C) Ölçülülük ilkesi
D) Genel sınırlandırma sebepleri
E) Laik Cumhuriyetin gerekleri
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap D

120. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devleti ilkesini unsurlarından biri değildir?
A) Kanunların Anayasa’ya uygunluğunun yargı organınca denetlenmesi
B) Milletin iradesini yansıtan parlamento seçimlerinin tek turlu oluşu
C) Mahkemelerin bağımsızlığının sağlan¬ması
D) Kanuni hâkim güvencesi
E) Herkesin hak arama özgürlüğüne sahip olması
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap B

121. Aşağıdakilerden hangisi, kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 1982 Anaya¬ sasının 10. maddesine, ilk kez 2004 yı¬ lında yapılan Anayasa değişikliğiyle ek¬lenmiştir?
A) Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sı¬ nıfa imtiyaz tanınamaması
B) Irk, renk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin herkesin kanun önünde eşit olması
C) Devlet organları ve idare makamları¬ nın, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda bulunmaları
D) Kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip bulunması ve devletin bu eşitliğin ya¬ şama geçmesini sağlamakla yükümlü bulunması
E) Din, mezhep ve benzeri sebeplerle ay¬ rım gözetilmeksizin herkesin kanun önünde eşit olması
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap D

122. 1982 Anayasası’nda güvence altına alı¬nan “kişi hürriyet ve güvenliği” alanındaki uygulamalarla ilgili aşağıdaki ifadeler¬ den hangisi yanlıştır?
A) Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bu¬lunan kişiler hâkim kararıyla tutukla¬ nabilir.
B) Hâkim kararı olmadan yakalama, an¬ cak suçüstü halinde veya gecikmesin¬ de sakınca bulunan hallerde yapılabilir.
C) Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
D) Her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişi, bu işlemlere karşı yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
E) Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutul¬ ma yerine en yakın mahkemeye gön¬ derilmesi için gerekli süre hariç en geç 7 gün ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok 15 gün içinde hâkim önüne çı¬karılır.
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap E

123. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi sosyal devletin hukuki yön¬ temlerinden biri değildir?
A) Vergi adaleti
B) Kamulaştırma
C) Devletleştirme
D) Planlama
E) Özelleştirme
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap E

124. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasası tarafından benimsenmiş olan Devletin temel ilkelerinden biri değildir? A) Üniter Devlet ilkesi
B) Cumhuriyetçilik ilkesi
C) Demokratik Devlet ilkesi
D) Başkancı Devlet ilkesi
E) Atatürk Milliyetçiğine Bağlı Devlet İlke¬si
(2010-Kaymakam Aday.)
Cevap D

125.
I, Kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri
II. Üniversite öğretim üyeleri
III. Hâkimler ve savcılar
IV. Yükseköğretim öğrencileri
V. Silahlı Kuvvetler mensupları
1982 Anayasası’na göre, yukarıdakilerden hangileri siyasi partilere üye ola¬maz?
A) I, III ve IV
B) I, III ve V
C) II, III ve V
D) II, IV ve V
E) III, IV ve V
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap B

126. Aşağıdakilerden hangisi “basın ve yayım¬ la’’ ilgili 1982 Anayasası’nda yer alan ku¬ rallardan biri değildir?
A) Basının sansür edilemeyeceği
B) Kanunla yasaklanmış bir dilde basın ve yayım yapılamayacağı
C) Basımevi kurmanın izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamayacağı
D) Devletin basın ve haber alma özgürlük¬ lerini sağlayacak önlemleri alacak ol¬ması
E) Süreli veya süresiz yayının önceden izin alma ve mali teminat yatırma şar¬tına baglanamayacağı
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap B

127. Aşağıdakilerden hangisi, seçimlere iliş¬ kin bir düzenleme olarak doğrudan 1982 Anayasası’nda öngörülmüştür?
A) Milletvekili seçimlerinde % 10 ülke ba¬rajının uygulanması
B) Seçimlerde iki turlu çoğunluk sistemi¬ nin benimsenmesi
C) Milletvekili seçimlerinde her ilin 18 milletvekiline kadar tek bir seçim çev¬resi olarak belirlenmesi
D) Milletvekili seçimlerinde verilen oylara göre milletvekillerinin belirlenmesinde d’Hont Sisteminin uygulanması
E) Seçim kanunlarının, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştı¬ racak biçimde düzenlenmesinin ge¬ rekmesi
(2006-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

. Cevap E

128. “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçili¬ ğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilke¬ lere dayanan, lâik ve sosyal bir hukuk Dev¬letidir.” T.C. Anayasası’nın yukarıdaki bu hükmü, aşağıdakilerden hangisini vurgulamak¬tadır?
A) Cumhuriyetin niteliklerini
B) Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlü¬ğünü
C) Devletin temel amaç ve görevlerini
D) Egemenliği
E) Laikliği
(2005-MiIli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap A

129. 1982 Anayasası’na göre aşağıdakiierden hangisi siyasî haklar ve ödevler bölü¬münde yer alır?
A) Vergi ödevi
B) Din ve vicdan hürriyeti
C) Sosyal güvenlik hakkı
D) Düzeltme ve cevap hakkı
E) Mülkiyet hakkı
(2005-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap A

130. 1982 Anayasası’na göre millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık, genel ahlâkın korunması gibi sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde kanunla yetkili kılınan merci, konut ara¬ ma kararını kaç saat içinde görevli ha¬ kimin onayına sunar?
A) 12
B) 24
C) 48
D) 72
E) 120
(2005-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap B

131. 1982 Anayasası’na göre grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği hâller aşağıdakiierden hangisiyle düzenlenir?
A) Kanun
B) Tüzük
C) Yönetmelik
D) Genelge
E) Tamim
(2005-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap A

132. Aşağıdakiierden hangisi hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri değildir?
A) Kuvvetler ayrılığı
B) idarenin yargısal denetimi
C) Temel haklarının güvenliği
D) Hukuki güvenlik ilkesi
E) Mali politika tercihi
(2005-Maliye Bakanlığı Gelir Uzman Yardımcılığı)

Cevap E

133. 1982 Anayasasında 2001 yılında yapılan değişiklikler dikkate alındığında, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangi¬ si doğrudur?
A) Anayasada temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerli olan genel sınırlan¬ dırma nedenleri öngörülmüştür. Temel hak ve özgürlükler sadece bu genel sı¬ nırlandırma nedenleri ile sınırlandırıla¬bilir.
B) Anayasada temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerli olan genel sınırlan¬ dırma nedenleriyle, bazı temel hak ve özgürlükler için geçerli olan özel sınır¬ landırma nedenleri öngörülmüştür.
C) Anayasada temel hak ve özgürlükler için genel sınırlandırma nedenleri yer almamış; yalnızca her bir temel hak ve özgürlükler için ilgili anayasa madde¬ sinde belirtilen nedenlerle sınırlandır¬maya gidilebileceği öngörülmüştür.
D) Anayasada temel hak ve özgürlükler için sınırlandırma nedenleri öngörül¬ memiş, bu husus kanun koyucunun taktirine bırakılmıştır. Bu nedenle ka¬ nun koyucu, bir temel hak ve özgürlük için sınırlandırma getirirken hukukun genel ilkelerini göz önüne almalıdır.
E) Anayasada sadece bazı telem hak ve özgürlükler için geçerli olan genel sı¬ nırlandırma nedenleri öngörülmüştür. Bu nedenlerle sınırlandırmaya gide¬ bilmesi için ülkenin tümünde veya bir kısmında sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan edilmiş olması gerekir.
(2005-KPSS)

Cevap C

134. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi siyasi hak ve ödevlerden değil¬dir?
A) Vergi ödevi
B) Türk vatandaşlığı
C) Dilekçe hakkı
D) Mal bildirimi
E) Düzeltme ve cevap hakkı
(2004-Maliye Bakanlığı Gelir Uzman Yard.- Vergi Denetmen Yard.)

Cevap E

135. Anayasal bir ilke olan öze dokunma ya¬sağıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden han¬gisi doğrudur?
A) Anayasal sistemimize ilk kez 2001 yılı değişiklikleriyle girmiştir.
B) Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükler açısından geçerli değildir.
C) 1982 Anayasası döneminde 2001 yılı değişiklikleri öncesinde, bu yasak Anayasa Mahkemesi kararlarında yer almıştır.
D) Bu yasakla kastedilen, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının olağa¬nüstü dönemlerde dahi durdurulama- yacağıdır.
E) Bu yasak kanunlar açısından değil, ida¬ri işlemler açısından geçerlidir.
(2004-KPSS)

Cevap C

136. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi siyasi haklar ve ödevlerden biridir?
A) Sendika kurma
B) Türk vatandaşlığı
C) Konut hakkı
D) Ücrette adaletin sağlanması
E) Toprak mülkiyeti
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

137. 2001 yılı değişikliği göz öniine alındığın¬ da, 1982 Anayasasında yer alan temel hak ve özgürlüklere ilişkin "genel sınırla¬ ma'' sebepleriyle ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Genel sınırlama sebepleri tüm temel hak ve özgürlükler için geçerlidir.
B) Genel sınırlama sebepleri sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler dışındaki temel hak ve özgürlükler için geçerli¬ dir.
C) Genel sınırlama sebepleri sadece ola¬ ğanüstü hallerde uygulanır.
D) Bir temel hak ve özgürlüğe ilişkin özel sınırlama sebebi varsa genel sınırlama sebebi uygulanmaz.
E) 1982 Anayasasında gene! sınırlama se¬ bepleri kaldırılmıştır.
(2002-KPSS)

Cevap E

138. Aşağıdakilerden hangisi temet hak ve özgürlüklerle ilgili olarak 1961 Anayasa¬ sında yer almamıştır?
A) Temel hak ve hürriyetler ancak kanun¬la sınırlandırılabilir.
B) Hak ve özgürlüklerin tanınması ve uy¬ gulanmasında kanun önünde herkes eşittir.
C) Temel hak ve hürriyetlerin kapsamını yargı organları belirler.
D) Yabancıların temel hak ve özgürlükleri uluslararası hukuka uygun olarak an¬cak kanunla sınırlanabilir.
E) Sınırlama hakkın özüne dokunamaz.
(2006-Dışişleri Bakanlığı Aday Memurluk Sınavı)

Cevap C

139. 1982 Anayasası’na göre, mal bildirimi aşağıdaki haklar ve ödevlerin hangisinde yer alır?
A) Ekonomik haklar ve ödevler
B) Kişinin hakları ve ödevleri
C) Siyasi haklar ve ödevler
D) Sosyal haklar ve ödevler
E) Çalışma hak ve ödevleri
(2010-Kaymakam Aday.)

. Cevap C

140.1982 Anayasası'na göre, TBMM Başkan¬ lığı seçiminin ilk iki, oylamasının yapıla¬ bilmesi için en az kaç üyenin toplanması gerekir?
Â) 184
B) 180
C) 170
D )139
E) 110
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap A

141. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi siyasi partiler için getirilmiş yasaklardan biri değildir?
A) Ticari faaliyetlere girişmek
B) Vakıf kurmak ,
C) Uluslararası kuruluşlardan maddi yar¬dım almak ,
D) Eşitlik ilkesine aykırı eylemde bulun¬mak
E) Demokratik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemde bulunmak
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap B

142. 1982 Anayasası ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun birlikte değerlendirildi¬ğinde aşağıdakilerden hangisi oy kul¬lanmaya engel değildir?
A) 18 yaşını doldurmamak
B) Türk vatandaşı olmamak
C) Seçmen kütüğünde kayıtlı olmamak
D) Silah altında bulunan er ya da erbaş olmak
E) Taksirli suçlardan dolayı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü olmak
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap E

143. 1982 Anayasası’na göre, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalar aşağıdaki mahkemelerden hangisinde açılır?
A) Yargıtay
B) Anayasa Mahkemesi
C) Ticaret mahkemesi
D) Ağır ceza mahkemesi
E) Danıştay
(2010-KPSS/AB-PÖS)

Cevap B

144. 1982 Anayasası’na göre, seçimlerin yö¬netim ve denetimi aşağıdakilerin hangisi taralından yapılır?
A) Yargıtay
B) Danıştay
C) Sayıştay
D) Yüksek Seçim Kurulu
E) Askerî Yargıtay
(2010-KPSS/AB-PÖS)

Cevap D

145. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi seçme hakkına sahiptir?
A) 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı
B) 20 yaşını dolduran her Türk vatandaşı
C) 22 yaşını dolduran her Türk vatandaşı
D) 30 yaşını dolduran her Türk vatandaşı
E) Her Türk vatandaşı
(2010-KPSS/AB-PÖS)

Cevap A

146. 1982 Anayasası’nda seçimlerde uygula¬nacak seçim sistemiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Anayasa’da, seçim çevrelerinin en az 3 milletvekili çıkaracak genişlikte olacağı ve milletvekillerinin belirlenmesinde orantılı temsil sisteminin uygulanacağı öngörülmüştür.
B) Anayasa’da, seçim çevrelerinin en az 3 milletvekili çıkaracak genişlikte olacağı ve milletvekillerinin belirlenmesinde çoğunluk sisteminin uygulanacağı ön¬ görülmüştür.
C) Anayasa’da, siyasi partilerin seçim çevrelerinde milletvekili çıkarabilmeleri için, tüm ülkedeki geçerli oyların en az yüzde onunu almaları koşulu öngö¬ rülmüştür.
D) Anayasa’da, 450 milletvekilinin siyasi partilerin seçim çevrelerinde, 100 mil¬ letvekilinin ise siyasi partilerin ülke
genelinde almış oldukları oya göre be- lirleneceği öngörülmüştür.
E) Anayasa’da, herhangi bir seçim siste¬mi. öngörülmemiş ancak, seçim kanunlarının temsilde adalet ve yönetim-de istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenleneceği hükme bağlan¬mıştır. .
(2009-KPSS/AB-PÖS)

Cevap E

147. 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan¬lıştır?
A) Anayasa’nın değiştirilmesi, TBMM üye tam sayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir.
B) TBMM Genel Kurulu, Anayasa değişik¬ liğine ilişkin kanunların kabulü sırasın¬ da, bu kanunun halkoyuna sunulması hâlinde, Anayasa’nın değiştirilen hü¬ kümlerinden hangilerinin birlikte, han¬ gilerinin ayrı ayrı oylanacağını da kara¬ ra bağlar.
C) Anayasa’nın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin kabulü, Meclisin üye tam sa¬ yısının en az beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkün olabilir.
D) TBMM Genel Kurulu tarafından üye tam sayısının en az üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen bir Anayasa değişikli¬ ğini, Cumhurbaşkanı dilerse halkoyuna sunabilir, dilerse yürürlüğe girmesi için Resmî Gazete’de yayımlanmasına karar verebilir.
E) TBMM Genel Kurulu acil hâllerde Ana¬ yasa değişikliğine ilişkin tekliflerin bir kez oylanmasının yeterli olacağına ka¬rar verebilir. Ancak, böyle bir kararın alınabilmesi, TBMM üye tam sayısının en az üçte iki çoğunluğunun oyu ile mümkün olabilir.
(2009-KPSS/GYGK)

148. 1982 Anayasası’na göre siyasi partilerin tüzük, program ve eylemlerinden ötürü Devlet yardımından kısmen veya tama¬ men yoksun bırakılmasına hangi makam karar verebilir? "
A) Sayıştay
B) Bakanlar Kurulu
C) Anayasa Mahkemesi
D) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
E) TBMM’nin Anayasa ve Adalet Komis¬ yonları üyelerinden oluşan karma ko¬misyon
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap C

149. 1982 Anayasası’na göre, siyasi partilerin mali denetimini aşağıdakilerden hangisi yapar?
A) TBMM Hesaplarını inceleme Komisyo¬nu
B) Yargıtay
C) Anayasa Mahkemesi
D) Danıştayın ilgili dairesi
E) Devlet Denetleme Kurulu
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd./2009- Kaymakam Aday.)

Ce¬ vap C

150. 1982 Anayasası’na göre, siyasi parti kurma ve siyasi partiye üye olma hürri¬ yetiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden han¬ gisi doğrudur? A) İsteyen herkes 25 yaşını doldurmuş olmak koşuluyla siyasi partilere üye olabilir. B) Siyasi parti kurmak isteyen vatandaşla¬ rın içişleri Bakanlığından, yabancıların ise Dışişleri Bakanlığından izin almaları gerekir. C) Siyasi parti kurma hakkı, önceden Ana¬ yasa Mahkemesinden izin almak koşu¬ luyla sadece 21 yaşını doldurmuş va¬ tandaşlara tanınmıştır. D) Türkiye’de ikamet eden vatandaşlar ile Türkiye’de çalışan yabancılar, 18 yaşı¬ nı doldurmuş oldukları takdirde siyasi partilere üye olabilirler. Yabancıların siyasi partilere üye olabilmeleri için karşılıklılık esasının gözetilmesi gere¬ kir. E) Siyasi partiler önceden izin almaksızın kurulurlar ve 18 yaşını doldurmuş olan vatandaşlar Anayasa’da öngörülen is¬ tisnalar dışında partilere üye olabilirler. (2009-KPSS/AB-PÖS) Cevap: Siyasi partiler önceden izin almaksızın kurulurlar ve 18 yaşını doldurmuş olan vatan¬ daşlar Anayasa’da öngörülen istisnalar dışında partilere üye olabilirler (AY m.67-68). Cevap E
57
ANAYASA HUKUKU
Devletin Fonksiyonları ve Kuvvetler Ayrılığı
151. 1982 Anayasası’na göre, TBMM’nin se¬çim dönemi ile ilgili aşağıdaki ifadeler¬ den hangisi doğrudur?
A) 2007 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği uyarınca TBMM seçimleri 5 yılda bir yapılır.
B) Meclis, seçim dönemi dolmadan üye tam sayısının en az salt çoğunluğunun oyu ile erken seçim kararı alabilir. C) Meclisin, seçim dönemi dolmadan er¬ ken seçim kararı alması üzerine yapı¬ lan seçime ara seçim denir.
D) Cumhurbaşkanı, ülkenin herhangi bir nedenle siyasi bunalıma girdiğini dü¬ şündüğü her durumda, bu bunalımı çözme amacıyla TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir.
E) TBMM Genel Kurulu veya Cumhurbaş¬ kanı tarafından yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar devam eder.
(2009-KPSS/AB-PÖS)

Ce¬ vap E

152. Özel durumlar dışında milletlerarası hu¬ kukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ya¬ bancı ülkelere gönderilmesine veya ya¬ bancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bu¬ lunmasına izin verme yetkisi aşağıdakilerden hangisine aittir?
A) TBMM'ye
B) Bakanlar Kuruluna
C) Anayasa Mahkemesi üyelerine
D) Başbakana
E) Milli Savunma Bakanına
(2009-Halkbank Uzman Yard.)

Cevap A

153.
I., Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı yakınlarına derhâl bildirilir.
II. Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama nedeni dai¬ma sözlü olarak yapılır.
III. Yakalanan veya tutuklanan kişi tutul¬ ma yerine en yakın mahkemeye gön¬ derilmesi için gerekli süre hariç en geç 48 saat içinde hâkim önüne çıkarılır.
IV. Toplu olarak işlenen suçlarda yakala¬ nanlar en çok 1 ay içinde hâkim önüne çıkarılır.
V. Hâkim kararı olmadan yakalama ancak suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılabilir.

1982 Anayasası’na göre, kişi hürriyeti ve güvenliğiyle ilgili yukarıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?
A) I, II ve III
B) I, III ve IV ,
C) I, III ve V
D) II, III ve IV
E) III, IV ve V
(2008-KPSS/AB-PÖS)

Cevap C

154. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi siyasi partilerin uymakla yü¬kümlü oldukları yasaklardan biri değildir?
A) Siyasi partiler ticari faaliyetlere girişemezler.
B) Siyasi partiler, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uy¬ rukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alamazlar.
C) Siyasi partilerin tüzük ve programlarıy¬ la eylemleri insan haklarına aykırı ola¬ maz.
D) Siyasi partiler, sınıf veya zümre dikta¬ törlüğünü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamazlar.
E) Siyasi partiler, kadın ve gençlik örgüt¬ leri gibi yan kuruluşlar oluşturamazlar.
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap E

155.
I. Yüksek Seçim Kurulu üyeleri, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarınca göste¬rilen adaylar arasından Cumhurbaşka¬ nınca seçilir.
II. Yüksek Seçim Kurulu kararlarına karşı ancak Anayasa Mahkemesine başvu¬rulabilir.
III. Ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Se¬çim Kurulu tarafından tespit edilir.
IV. TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Ku¬ruluna değil, TBMM’ye aittir.
V. Bir milletvekilinin yükümlü olduğu as¬kerlik hizmetini yapmadığı,
Türk va¬ tandaşı olmadığı gibi bazı hususların sonradan ortaya çıkması durumunda, Yüksek Seçim Kurulu ilgili kişinin se¬çim tutanağını iptal eder. Yüksek Seçim Kurulunun oluşumu, görev ve yetkileriyle ilgili yukarıdaki ifadeler¬ den hangileri yanlıştır?
A) I, II ve IV
B) I, II ve IV
C) I, IV ve V
D) II,III ve V
E) II, IV ve V
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap A

156. 1982 Anayasası’na göre, siyasi partilerin mali denetimini aşağıdakilerden hangisi yapar?
A) TBMM Hesaplarını inceleme Komisyo¬nu
B) Yargıtay
C) Anayasa Mahkemesi
D) Danıştayın ilgili dairesi
E) Devlet Denetleme Kurulu
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap C
. 157. Anayasa değişiklikleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Anayasa’nın değiştirilmesi TBMM üye tam sayısının en az üçte biri tarafından yazılı olarak teklif edilebilir.
B) Anayasa değişikliği tekliflerinin kabulü TBMM üye tam sayısının en az üçte ikisinin gizli oyuyla olur.
C) Bakanlar Kurulunun TBMM’ye bir Ana¬ yasa değişikliği tasarısı sunması mümkün değildir.
D) Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerini bir kez daha görüşmek üzere TBMM’ye geri gönderebilir.
E) Anayasa değişikliklerine ilişkin teklifler TBMM Genel Kurulunda 2 defa görü¬şülür.
(2006-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap B

158
I.TBMM’de üye tamsayısının 3/5’i ile veya 2/3’ünden az oyla kabul edilen " anayasa değişiklikleri halkoyuna su¬ nulmak zorundadır.
II. TBMM’de üye tam. sayısının 2/3’ü ve¬ ya daha çok oyla kabul edilmiş anaya- f sa değişiklikleri Cumhurbaşkanı tara¬ fından halkoyuna sunulamaz.
III. Anayasanın değiştirilmesi hakkında teklifler TBMM Genel Kurulunda iki defa görüşülür.
IV. Cumhurbaşkanı anayasa değişiklikle¬rine ilişkin kanunları bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönde¬ rebilir.
V. Halkoyuna sunulan anayasa değişik¬ liklerinin kabul edilebilmesi için kayıtlı seçmenlerin yarısından çoğunun ka¬ bul oyu kullanması gerekir.
1982 Anayasasına göre, anayasanın de¬ ğiştirilmesiyle ilgili yukarıdaki ifadeler¬ den hangileri doğrudur?
A) I, II ve IV
B) I, III ve,IV
C) II, III ve V
D) II, IV ve V
E) II, IV ve V
(2004-KPSS)

Cevap B

159.
I.Anayasa’ya aykırı olmamak koşuluy¬la kural olarak her konu bir kanunla düzenlenebilir.
II. Yasama organı, bir konuyu dilediği ölçüde ayrıntılı olarak düzenleyebilir.
III. Yasama organında kabul edilen kanunlara karşı belli sayıda yasama organı üyesi Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
IV. Yasama organının herhangi bir ko¬nuyu görüşüp karara bağlayabilmesi için üye tam sayısının en az üçte bi¬rinin toplantıda hazır bulunması ge¬rekir
V. Yasama organı, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkar¬ma yetkisi verebilir.
Yukarıdakilerden hangilerinin yasama yetkisinin genelliği ilkesi ile bir ilgisi yoktur?
A) I,II ve III
B) I, II. ve IV
C) I, III ve IV
D) ll.III ve V
E) III, IV ve V
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap E

160. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdaki iş¬lemlerden hangisi parlamento kararı ni¬teliğinde değildir?
A) TBMM İçtüzüğünde değişiklik yapıl¬ması
B) Bir bakanın Yüce Divana sevk edilmesi
C) Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verilmesi
D) Milletlerarası antlaşmaların onaylan¬ masının uygun bulunması
E) Anayasa Mahkemesine üye seçilmesi
(2011-Sayıştay Denetçi Yrd.)
Cevap D

161. Aşağıdaki hangisi TBMM’nin parlamento kararı niteliğindeki işlemlerinden biri değildir?
A) Anayasanın 84.maddesi uyarınca Mec¬lis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak 1 ay içinde toplam 5 birleşim günü katılmayan bir milletvekilinin mil¬letvekilliğinin düşürülmesine karar ve¬ rilmesi
B) Anayasanın 91.maddesi uyarınca daha önceden verilmiş olan bir yetki kanu¬ nuna dayanarak Bakanlar Kurulunca bir kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulüne karar verilmesi
C) Anayasanın 92.maddesi uyarınca Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı bir ülkeye gönderilmesine karar verilmesi
D) Anayasanın 100.maddesi uyarınca Başbakan veya Bakanlardan biri hak¬ kında Meclis soruşturması açılmasına karar verilmesi
(2011 -Milli Emlak Denetmen Yrd.)

Cevap B


162. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi Anayasa değişikliği teklifinde.bulunabilir?
A) TBMM üye tam sayısının en az üçte bi¬ri
B) Bakanlar Kurulu
C) İktidar partisi meclis grubu
D) Anayasa Mahkemesi
E) Cumhurbaşkanı
(2010-KPSS)

Cevap A

163. 1982 Anayasası’nın 90, maddesinde dü¬ zenlenen milletlerarası antlaşmalarla il¬gili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru¬dur?
A) Milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaları TBMM Başkanı uygun bu¬lur.
B) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş mil¬letlerarası antlaşmalar kanun hükmün¬ dedir.
C) Türk kanunlarına değişiklik getiren ant¬laşmalar Cumhurbaşkanınca doğrudan yürürlüğe konur.
D) Milletlerarası antlaşmalar tüzüklerle aynı kabul usullerine tabidir.
E) Milletlerarası antlaşmaları Başbakan uygun bulur ve yayımlar.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

164. Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca temel haklar ve özgürlüklere ilişkin uluslarara¬sı antlaşmalarla ilgili aşağıdaki ifade¬ lerden hangisi yanlıştır?
A) Temel haklar ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası antlaşmalarla kanunlar arasında uyuşmazlık çıktığında ulusla¬ rarası antlaşma hükümleri esas alınır.
B) Uluslararası antlaşma hükümlerinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anaya¬ sa Mahkemesine başvurulamaz. C) Anayasa’nın 90. maddesi sadece ulus¬ lar arası antlaşmalara ilişkindir, ulusla¬ rarası hukukun diğer kaynaklarıyla iç hukuk kurallarının uyuşmazlıklarını dü¬ zenlemez.
D) Temel haklar ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası antlaşmalarla Anayasa arasında uyuşmazlık çıktığında ulusla¬ rarası antlaşma hükümleri esas alınır.
E) Anayasa Mahkemesi’nin, kanunların uluslar arası antlaşmalara uygunluğu¬ nu denetleme görevi yoktur.
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap D

165. 1982 Anayasası’na göre TBMM, aşağı¬ daki yetkilerinden hangisini bir parla¬ mento kararı İle yerine getirir?
A) Milletlerarası antlaşmaların onaylan¬ masını uygun bulmak
B) Bakanlar Kuruluna belli konularda ka¬ nun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek
C) Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülke¬lere gönderilmesine veya yabancı si¬lahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunma¬ sına izin vermek
D) Bakanlar Kurulunca çıkarılan ve süresi içinde kendisine sunulan bir kanun hükmünde kararnameyi değiştirerek kabul etmek
E) SsGenel ve özel af ilan etmek
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap C

166. Yasama yetkisinin genelliği ne demek¬tir?
A) Yasama organının yaptığı kanunların genel kişilik dışı, objektif, soyut ve bir kez kullanılmakla tükenen sonuçlar doğurması
B) Yasama organının yaptığı kanunların benzer durumdaki herkes için geçerli olması
C) Yasama organının, kanun yapma yet¬ kisini doğrudan Anayâsa’dan alması
D) Yasama organının kanun yaparken dü¬ zenleyeceği alanı sadece genel hatları ile ele alması ve ayrıntıların düzenlen¬ mesini yürütme organının yapacağı düzenleyici işlemlere bırakması
E) Yasama organının Anayasa’ya aykırı olmaması koşuluyla istediği her konu¬ da kanun çıkarabilmesi ve elealdığı konuyu en ince ayrıntısına kadar dü¬zenleyebilmesi
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap E

167. TBMM’nin aşağıdaki işlemlerinden han¬gisi maddi mahiyeti bakımından “kural işlem” niteliğindedir?
A) TBMM içtüzüğü
B) Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması işlemi
C) Milletlerarası hukukun meşru saydığı hâllerde savaş ilanı işlemi
D) TBMM Başkamnın seçilmesi işlemi
E) Olağanüstü hâl ilanının onanması iş¬lemi
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap A

168.
I. Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyia kura! olarak tüm konular kanunla dü¬zenlenebilir.
II. Yasama organı üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri de¬ğil, bütün milleti temsil eder.
III. Türk hukuk sisteminde Cumhurbaş¬ kanlığı kararnamesi haricinde, yürütme organına bırakılmış mahfuz bir dü¬ zenleme alanı yoktur.
IV. Yasama organı gündemine almak is¬tediği herhangi bir konuda meclis araştırması açılmasına karar verebilir.
V. Yasama organı çıkaracağı bir kanunla herhangi bir konuyu dilediği ölçüde ayrıntılı olarak düzenleyebilir. Yukarıdakilerden hangileri, TBMM’nin yasama yetkisinin genelliği ilkesinin sonuçlarındandır?
A) I, II ve III
B) II ve V
C) l, ili ve V
D) II, III ve IV
E) II, IV ve V
(2007-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap C

169. 1982 Anayasası’na göre, kanunlarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Cumhurbaşkanı, TBMM üye tam sayı¬ sının en az üçte iki çoğunluğu ile kabul ettiği bir kanunu bir kez daha incelen¬ mesi için TBMM’ye geri gönderemez.
B) Cumhurbaşkanı, TBMM’ce kabul edi¬ len kanunları 1 ay içerisinde yayımlar.
C) Kanun önermeye Bakanlar Kurulu ile en az 10 milletvekili yetkilidir.
D) Cumhurbaşkanının kısmen uygun bulmadığı kanunları TBMM’ye geri göndermesi durumunda TBMM kanu¬ nun tümünü görüşmek zorundadır.
E) Bütçe kanunları Cumhurbaşkanı tara¬ fından TBMM'de bir daha görüşülmek üzere geri gönderilemez. (2008-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap E

170
I İçtüzükte değişiklik yapmak
II. Milletlerarası antlaşmaların onaylan¬ masını uygun bulmak
III. Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararnâmg çıkarma yetkisi vermek
IV. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülke¬ lere gönderilmesine izin vermek
V. TBMM üyelerinin ödeneklerini belirle¬mek 1982 Anayasâsı’na göre, TBMM yukarı¬daki yetkilerinden hangilerini bir kanunla değil bir parlamento kararıyla yerine ge¬tirir?
A) Yalnız IV B) I ve III C) İve IV D) I ve V E) II ve IV
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap C

171. Yasama yetkisinin asliliği ne demektir?
A) Yasama organının herhangi bir konuyu en ince ayrıntısına kadar kanunla dü¬ zenleyebilmesi
B) Yasama organının bir konuyu en genel hatlarıyla belirleyip, ayrıntılarının dü¬ zenlenmesini yürütme organına bı¬ rakması
C) Yasama organının sadece, Anayasa’da açıkça kanunla düzenleneceği belirtilen hususlarda yasal düzenleme yapabil¬mesi
D) Yasama organının kaynağını doğrudan Anayasa’dan aldığı yetkiye dayanarak araya başka bir yetkilendirme işleminin girmesine gerek kalmadan herhangi bir konuyu kanunla düzenleyebilmesi
E) Yasama organının belirli kişilere yöne¬ lik kanun çıkaramaması, bir diğer de¬ yişle çıkarılan kanunların ülkede yaşa¬ yan herkes için uygulanabilmesi
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap D

172. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakiler- den hangisi yürürlüğe girmesinden itiba¬ ren bir yıl geçmedikçe uygulanamaz?
A) Ceza kanunlarında yapılan değişiklikler
B) Seçim kanunlarında yapılan değişiklik¬ler
C) Vergi kanunlarında yapılan değişiklik¬ler
D) TBMM İçtüzüğü’nde yapılan değişiklik¬ler
E) Siyasi partilere Devlet yardımı yapıl¬masına ilişkin kanunlar
(2008-Maliye Bak. Mali Hizmetler Uzman Yrd.)

Cevap B

173. 1982 Anayasasına göre, seçimler ve halk oylamasının esaslarını düzenleyen ilkelerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Tek dereceli seçim ilkesi, Türkiye’de milletvekili genel seçimlerinin iki turlu yapılmasını imkânsız hale getirir.
B) Eşit oy ilkesi, her bir seçim çevresinde kullanılan oyların milletvekili sayısına oranının mutlak şekilde eşit olması ge¬ rektiğini ifade eder.
C) Açık sayım ve döküm ilkesi, sandıklar¬ da kullanılan oyların sayımına siyasi partilerin de temsilcileri aracılığıyla ka¬ tılımını mümkün kılar.
D) Gizli oy ilkesi, vatandaşların kullandık¬ ları oylar hakkında hiçbir zaman açık¬ lama yapamayacaklarını ifade eder E) Genel oy ilkesi, ülke genelinde kullanı¬ lan geçerli oyların tümünü ifade eder.
(2007-Kaymakam Aday.)

Cevap C

174. 1982 Anayasası’na göre, TBMM aşağıdakilerden hangisini bir parlamento ka¬rarıyla gerçekleştirir?
A) Genel ve özel af ilanına karar vermek
B) Bir kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulüne karar vermek
C) Bir bakan veya Başbakanın Yüce Diva¬ na şevkine karar vermek
D) Milletlerarası antlaşmaların onaylan¬ masını uygun bulmak
E) Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek
(2006-KPSS)

Cevap C

175. Aşağıdakilerden hangisi yasama organı¬ nın kanun yapma yetkisinin konu bakı¬ mından sınırlandırılmamış olmasını ifa¬de eder?
A) Yasama yetkisinin genelliği ilkesi
B) Düzenleyici işlemlerin genelliği ilkesi
C) Genel oy ilkesi
D) Yasama yetkisinin asliliği ilkesi
E) Yasama yetkisinin devredilmezliği ilke¬si
(2006-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap A

176. 1982 Anayasası’na göre seçim kanunla¬ rında yapılan değişiklikler yürürlüğe gir¬diği tarihten itibaren kaç yıl içinde yapı¬ lacak seçimlerde uygulanmaz?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5
(2005-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap A
177. Aşağıdakilerden hangisi, yasama yetki¬ sinin genelliği ilkesini ifade eder?
A) Yasama organının, Anayasada sayılan koşulları taşımak şartıyla dilediğini Cumhurbaşkanı seçebilmesi
B) Yasama organının, gerekli durumlarda yasama dokunulmazlığını kaldırabil¬mesi
C) Yasama organının, genel nitelikte ka¬ nunlar yapabilmesi
D) Yasama organının, Bakanlar Kurulunu denetleme yetkisinin bulunması
E) Yasama organının, dilediği konuda ve istediği kadar ayrıntıya girerek düzen¬ leme yapabilmesi
(2001-KMS)

Cevap E

178.
I TBMM
II. Milli Güvenlik Kurulu
III Cumhurbaşkanı
IV. Bakanlar Kurulu
1982 Anayasasına göre yürütme yetkisi ve görevi yukarıdakilerden hangileri ta¬rafından kullanılır ve yerine getirilir? A) Yalnız II
B) Yalnız IV
C) III ve IV
D) II, III ve IV
E) I, II, III ve IV
(2011 -KPSS/AB-PÖS)

Cevap C

179. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisinin olağan kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesinde anaya¬sal bir engel yoktur?
A) Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
B) Konut dokunulmazlığı
C) Dilekçe hakkı
D) Düzeltme ve cevap hakkı
E) Düşünce ve kanaat hürriyeti
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap A

180. 1982 Anayasası’na göre, olağan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili aşağıda¬ki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) TBMM, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir.
B) Anayasa’da yer alan her tür temel hak¬ lar ve ödevler, kanun hükmünde ka¬rarnameler ile düzenlenebilir.
C) Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hük¬ münde kararnamenin kapsamını gös¬ terir.
D) Kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayımlanır.
E) Kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayımlandığı gün yürürlüğe girer.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

181. 1982 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı seçimi, görev süresi dolmasından önceki kaç gün içinde tamamlanır? A) 120
B) 90
C) 80
D) 75
E) 60
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap E

182. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanı seçilebil¬ menin şartlarından biri değildir?
A) 10 milletvekilinin yazılı teklifi ile aday gösterilmiş olmak
B) 40 yaşını doldurmuş olmak
C) Yükseköğrenim yapmış olmak
D) Türk vatandaşı olmak
E) Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap A

183. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerin hangisinde hükümetin (Bakanlar Kurulu¬ nun) görevi sona erer?
A) Adalet Bakanının istifası hâlinde
B) Cumhurbaşkanının görevden ayrılması hâlinde
C) Millî Savunma Bakanının istifası hâlin¬de
D) Genelkurmay Başkanının istifası hâlin¬ de
E) Başbakanın ölümü hâlinde
(2010-KPSS/GYGK-CS)

Cevap E

184.
I, Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri, Cumhurbaşkanının baş¬ kanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılabilir.
II. Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri, ancak olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir.
III. Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬rarnamelerinin çıkarılabilmesi için önceden yasama organı tarafından çıka¬ rılmış bir yetki yasasına gerek yoktur.
IV. Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬rarnamelerinin yürürlüğe girebilmesi için bunların Resmî Gazete’de yayım¬ lanmalarına gerek yoktur.
V. Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬ rarnamelerinin TBMM’nin onayına su¬nulmalarına gerek yoktur.
Olağanüstü hâl süresince çıkarılabilecek olan kanun hükmünde kararnamelerle il¬gili yukarıdaki ifadelerden hangileri doğ¬rudur?
A) I, II ve III
B) I, II ve IV
C) I, III ve V
D) II, III ve IV
E) III, IV ve V
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap A

185. Kanun hükmünde kararname Cumhuriyet döneminde ilk kez ne zaman hukukumu¬za girmiştir?
A) 1924 Anayasası ile
B) 1961 Anayasasfmn ilk metninde
C) 1982 Anayasası’nın ilk metninde
D) 1961 Anayasası’nda 1971 yılında yapı¬ lan değişiklik ile
E) 1982 Anayasası’nda 1987 yılında yapı¬ lan değişiklik İle
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap D

186. Olağanüstü hâl kanun hükmünde karar¬ nameleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi Cumhurbaşkanı başkanlı¬ ğında toplanan Bakanlar Kurulu tara¬ fından çıkarılır.
B) Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬rarnamesi ile kişi hakları ve ödevleri de düzenlenebilir.
C) Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬ rarnamesinin Resmî Gazete’de yayımlandığı gün TBMM’nin onayına sunul¬ ması gerekli değildir.
D) Olağanüstü hâl kararnamelerinin TBMM’ce onaylanmasına ilişkin süre ve usul TBMM İçtüzüğü’nde belirlenir.
E) Olağanüstü hâl kanun hükmünde ka¬ rarnamesinin çıkarılabilmesi için yetki kanununa ihtiyaç yoktur.
(2009-MaIiye Bak. İg Denetçi Aday.)

Cevap C

187. 1982 Anayasasına göre, kanun hükmün¬ de kararnamelerle ilgili plârak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih gösterilemez.
B) Türkiye Büyük Millet Meclisinde görü¬ şülmez.
C) Resmî Gazetede yayımlandıkları tarihte yürürlüğe girerler.
D) Siyasi haklar ve ödevler kanun hük¬ münde kararname ile düzenlenebilir.
E) Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi değildir.
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap C

188. Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl kararna¬ meleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarı¬lır.
B) Konusu, sıkıyönetim veya olağanüstü hâlle ilgilidir.
C) Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükle¬ri düzenleyebilir.
D) Resmî Gazete’de yayımlanmasına ge¬rek yoktur.
E) Sıkıyönetim veya olağanüstü hâl de¬ vam ettiği sürece yürürlüktedir.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap D

189. 1982 Anayasası’na göre, olağan kanun hükmünde kararnamelerle iigili aşağıda¬ ki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Bakanlar Kurulunun belli bir konuda kanun hükmünde kararname çıkarabilmesi için TBMM’nin önceden bir kanunla o konu için Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermesi gerekir.
B) Yetki kanununda, çıkarılacak KHK amacının, kapsamının, ilkelerinin kullanılma süresinin ve süresi içinde birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılıp çıkarılmayacağının gösterilmesi gere¬kir.
C) Bakanlar Kurulunun istifası, düşürül¬ mesi veya yasama döneminin bitmesi, Bakanlar Kuruluna belli bir süre için verilmiş olan kanun hükmünde karar¬ name çıkarma yetkisinin sona ermesi¬ ne sebep olmaz.
D) Kanun hükmünde kararnamelerin , Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün TBMM’ye sunulmaları zorunludur.
E) Kanun hükmünde kararnamelerin, mutlaka Resmî Gazete’de yayımlandık¬ ları gün yürürlüğe girmeleri gerekir. Kararnamelerin, Resmî Gazete’de ya¬ yımlandıkları günden önceki bir tarih¬ ten başlayarak yürürlüğe girmesi mümkün olmadığı gibi yürürlük tarihi olarak Resmî Gazete’de yayımlandığı günden daha sonraki bir tarih de gös¬ terilemez.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E

190. 1982 Anayasası’na göre, olağan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili aşağıda¬ ki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Yetki kanununda çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin kapsamının ve kullanma süresinin gösterilmesi ge¬ rekir.
B) Kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün TBMM’ye sunulur.
C) Bakanlar Kurulunun istifası ya da dü¬ şürülmesi belli bir süre için verilmiş yetkinin sona ermesine sebep olmaz. D) Yasama döneminin bitmesi, belli bir süre için verilmiş de olsa kanun hük¬ münde kararname çıkarma yetkisinin sona ermesine yol açar.
E) Yetki yasaları ve bunlara dayanan ka¬nun hükmünde kararnameler, TBMM’de öncelik ve ivedilikle görüşü¬lür. (2007-KPSS)
Cevap D

191. 1982 Anayasası’na göre, sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklıkalmak üzere aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerin hangisi bir kanun hükmünde kararname ile düzenlenebilir?
A) Çalışma ve sözleşme hürriyeti
B) Dîizeltme ve cevap hakkı
C) Bilim ve sanat hürriyeti
D) İspat hakkı
E) Ditekçe hakkı
(2006‘KPSS)

Cevap A

193. Aşağıdakilerden hangisi olağan kanun hükmünde kararnamenin konusu olabi¬ lir?
A) Konut dokunulmazlığının sınırlanması
B) Kıyılardan yararlanmanın düzenlenme¬ si
C) Bütçe kanununda değişiklik yapılması
D) Haberleşme özgürlüğünün sınırlanma¬sı
E) Seçme hakkının düzenlenmesi
(2001-KMS)

Cevap B

192. Yayımlandıkları gün TBMM’ye sunulma¬yan kanun hükmünde kararnamelerle il¬gili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru¬dur?
A) Bu tarihte yürürlükten kalkarlar
B) TBMM Başkanı tarafından resen TBMM gündemine alınır
C) Yürürlükten kalkması için Cumhurbaş¬ kanı tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulması gerekir
D) Kanun gücünü kaybederek tüzüğe dö¬nüşür
E) Üç ay daha yürürlükte kalmaya devam eder
(2005-KPSS)

Cevap A

194, Aşağıdakiierden hangisi, 1982 Anayasası'nın 116. maddesi uyarınca TBMM se¬ çimlerinin Cumhurbaşkanınca yenilen¬ mesini mümkünkılan sebeplerden birideğildir?
A) Bakanlar Kurulunun kuruluşta gere¬ ken güvenoyunu alamamasının ar¬ dından geçen 45 günlük süre İçinde yeni bir Bakanlar Kurulu kurulama¬ ması
B) Bakanlar Kurulunun bir gensoru önergesiyle düşürülmesinin ardından geçen 45 günlük süre içinde yeni bir Bakanlar Kurulunun kurulamaması
C) Başbakanın güvensizlik oyu ile düşü¬ rülmeden istifa etmesinin ardından geçen 45 günlük süre içinde yeni bir Bakanlar Kurulunun kurulamaması
D) Görev sırasında güven istemi redde¬ dilen Bakanlar Kurulunun düşmesi¬ nin ardından geçen 45 günlük süre içinde yeni bir Bakanlar Kurulunun kurulup güvenoyu alamaması
E) Genel seçimlerle oluşan yeni TBMM'de Başkanlık Divanının seçil¬ mesinin ardından geçen 45 günlük süre içinde yeni Bakanlar Kurulunun kurulması ancak güvenoyu alama¬ ması
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap E

195.1982 Anayasası'na göre, TBMM genel seçimlerinden önce aşağıdaki bakanlar¬ dan hangileri çekilir?
A) Sağlık ve Millî Eğitim bakanları
B) Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları
C) Başbakan ve Dışişleri bakanı
D) Maliye, Sağlık ve Bayındırlık bakanlan
E) Sadece Başbakan ve yardımcıları
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap B

196.1982 Anayasası'na göre TBMM kaç mil¬letvekilinden oluşur?
A) 300
B) 450
C) 500
D) 550
E) 600
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap D

197. 1982 Anayasası'na göre, milletvekili se¬ çilebilmek için en az kaç yaşını doldur¬ muş olmak gerekir?
A) 20
B) 25
C) 30
D) 35
E) 40
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.)

Cevap B

198.1982 Anayasasına göre TBMM seçimleri kaç yılda bir yapılır?
A) 3
B) 4
C) 5
D) 6
E) 7
(2011 -KPSS/AB-PÖS)
Cevap B

199.1982 Anayasası'na göre, seçimler aşağıdakilerden hangisinin genel yönetim ve denetimi altında yapılır?
A) Vatandaşların
B) Yargı organlarının
C) Cumhurbaşkanının
D) TBMM'nin
E) Hükümetin
(2011-Maliye Bak. İç Denetçi Aday.).

Cevap B

200.1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi seçimler ve halk oylamasında uyulması zorunlu olan ilkelerden biri değildir?
A) Serbest oy
B) Eşit oy
C) Genel oy
D) Gizli oy
E) Gizli sayım ve döküm
(2011-Kaymakam Aday.)

Cevap E

201. 1982 Anayasasına göre TBMM Başkanlık Divanı için bir yasama döneminde kaç seçim yapılır?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 6
(2010-KPSS/GYGK-CS)

Cevap B

202. 50.000 geçerli oyun kullanıldığı ve 4 mil¬letvekilinin seçileceği bir seçim çevresin¬ de; A partisi 20.000, B partisi 15.000, C partisi 10.000, D partisi 5000 oy almıştır. Bu durumda 2839 sayılı Milletvekili Se¬çim Kanunu'nun kabul ettiği seçim sis¬temine göre, C partisinin ülke barajını geçememesi hâlinde, milletvekillerinin siyasi partilere dağılımı ile ilgili aşağı¬daki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A partisi 2, B partisi 1, C partisi 1 mil¬ letvekili çıkarır.
B) A partisi 2, B partisi 2 milletvekili çıka¬rır.
C) A partisi 2, B partisi 1, D partisi 1 mil¬ letvekili çıkarır.
D) A partisi 3, B partisi 1 milletvekili çıka¬rır.
E) A partisi 1, B partisi 2, D partisi 1 mil¬letvekili çıkarır.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap B

203. 1982 Anayasası’na göre, yasama orga¬ nıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) TBMM genel oyla seçilen 550 millet¬ vekilinden oluşur.
B) 25 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
C) TBMM Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyla her konuda kanun çıkarabilir.
D) TBMM ancak Anayasa Mahkemesi de¬ netiminden geçirerek kanunları kabul edebilir.
E) Kısıtlılar milletvekili seçilemezler.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap D

204. Hâlen uygulanmakta olan TBMM seçim¬leriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Seçimler 4 yılda bir yapılır.
B) Seçimlerde yüzde onluk ülke barajı uygulanır.
C) Seçimlerin yönetimi ve denetimi yetki¬si Yüksek Seçim Kuruluna aittir.
D) Seçimlerde dar bölge çoğunluk sistemi uygulanır.
E) TBMM, yalnızca savaş nedeniyle se¬ çimlerin 1 yı! geriye bırakılması kararı alabilir.
(2009-Kamu İhaie Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap D

205. 1982 Anayasası’na göre, ara seçim ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ¬rudur?
A) Bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesinin kalmaması hâlinde boşalmayı takip eden 90 günden son¬ raki ilk Pazar günü ara seçim yapılır.
B) TBMM, uygun göreceği her durumda ara seçime gidilmesine karar verebilir. Ara seçim, Meclisin bu kararını takip eden 90 günden sonraki ilk Pazar gü¬nü yapılır.
C) Anayasa’nm öngördüğü hâllerde Cum¬ hurbaşkanı da ara seçime gidilmesine
karar verebilir. Cumhurbaşkanının bu yöndeki kararının Resmî Gazete’de ya¬ yımlanmasından 90 gün sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır.
D) TBMM’nin üyeliklerinde çeşitli neden¬ lerle ortaya çıkan boşalmanın, Meclisin çalışmasını etkileyebileceğini öngör¬ düğü hâllerde, Yüksek Seçim Kumlu ara seçime gidilmesine karar verebilir. Ara seçim, Yüksek Seçim Kurulunun bu kararının Resmî Gazete’de yayım¬ lanmasını takip eden 90 günden son¬ raki ilk Pazar günü yapılır.
E) Anayasa’da öngörülen sürenin dolma¬ sından önce TBMM’nin aldığı bir karar üzerine daha erken bir tarihte genel seçime gidilmesine ara seçim denir.
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap A

206. 1982 Anayasası’na göre, TBMM’nin top¬lantı ve karar yeter sayısıyla ilgili aşağı¬daki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) TBMM, bütün işlerinde üye tam sayısı¬ nın en az üçte biri ile toplanır ve Anayasa’da başkaca bir hüküm yoksa top¬ lantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir, ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.
B) TBMM, Anayasa’da başkaca bir hüküm öngörülmediği takdirde en az üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantıya katılanların dörtte birinin oyu ile karar verir.
C) TBMM, Anayasa’da başkaca bir hüküm öngörülmediği takdirde en az üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve üye tam sayısının üçte birinin oyu ile karar verir.
D) TBMM, karar yeter sayısı için başkaca bir hükmün öngörülmediği durumlar¬ da üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir.
E) TBMM, her durumda en az üye tam sa¬ yısının salt çoğunluğu ile toplanır ve Anayasa’da başkaca bir hüküm öngö¬ rülmediği takdirde toplantıya katılanların en az dörtte birinin oyu ile karar ve¬rir.
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap A


208. 1982 Anayasası’nda yer alan “TBMM, çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hüküm¬lerine göre yürütür.” hükmü aşağıdaki il¬kelerden hangisiyle ilgilidir?
A) Meclisin üstünlüğü
B) Yasama organının yöntemsel bağım¬sızlığı
C) Başkanlık Divanının kuruluşu
D) Kanunilik
E) Yasama disiplini
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

209. Üç milletvekili çıkaracak Burdur seçim çevresinde kullanılan geçerli oyların siyasi partilere göre dağılımı şöyledir: A partisi: 75.000, B partisi: 90.000, C partisi: 60.000, D partisi: 120.000. 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanu- nu’nun kabul ettiği seçim sistemine gö¬ re, D partisinin ülke barajını geçememe¬si hâlinde, milletvekillerinin siyasi parti¬lere dağılımıyla ilgili aşağıdaki ifadeler¬den hangisi doğrudur?

A) B partisi 2 milletvekili, C partisi 1 mil¬ letvekili çıkarır.
B) A partisi 1 milletvekili, B partisi 1 mil¬ letvekili, C partisi 1 milletvekili çıkarır.
C) B partisi 1 milletvekili, D partisi 2 mil¬ letvekili çıkarır.
D) B partisi 3 milletvekili çıkarır.
E) D partisi 3 milletvekili çıkarır.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap B

210. 1982 Anayasası’nın aşağıdaki hükümle¬ rinden hangisi, Anayasa’nın 67. madde¬ sindeki “seçimlerin serbestliği ilkesi"nin Anayasa’da öngörülen bir istisnasıdır?
A) “Seçimler tek dereceli seçim esasına göre yapılır.” hükmü"
B) “Seçimler gizli oy esasına göre yapı¬ lır.” hükmü"
C) “Milletvekili genel ve ara seçimlerine iştiraki temin için kanunla para cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır.” hükmü"
D) “Seçim kanunlarında yapılan değişik¬likler, yürürlüğe girdiği tarihten itiba¬ren 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” hükmü"
E) “Yurt dışında bulunan Türk vatandaş¬ larının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirle¬ri belirler.” hükmü"
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap C

211.
I. Meclis Başkanı
II. Başkanvekilleri
III. Katip, üyeler
IV. İdare amirleri
V. Siyasi Parti Grupları

1982 Anayasasına göre, yukarıdakilerde hangisi ya da hangileri Türkiye Büyük Millet Meclisinin başkanlık divanında yer almaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız V
C) II ve III
D) III ve IV
E) I ve IV
(2008-Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yrd.)

Cevap B

212. AşağıdakiIerden hangisi, 1982 Anayasa¬ sında seçme, seçilme ve siyasi faaliyet¬ te bulunma haklarını öngören düzenle¬mede yer almaz?
A) Serbest oy
B) Eşit oy
C) Gizli oy
D) İki dereceli seçim
E) Açık sayım ve döküm
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap D

213. 1982 Anayasası’na göre, TBMM’nin ku¬ ruluşu ve faaliyetleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) TBMM her yıl ekim ayının ilk günü kendiliğinden toplanır.
B) TBMM üye tam sayısının yüzde beşi boşaldığında 3 ay içinde ara seçime gidilir.
C) TBMM Başkanlık Divanı için bir yasa¬ ma döneminde 2 seçim yapılır.
D) TBMM karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir faz¬ lasından az olamaz.
E) TBMM bir yasama yılında en çok 5 ay tatil yapabilir.
(2007-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap E

214. 1982 Anayasası’na göre, TBMM ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) TBMM Başkanlık Divanı için bir yasa¬ ma döneminde 2 defa seçim yapılır.
B) TBMM Başkanı Başkanlık Divanı üyesi değildir.
C) TBMM Başkan adayları, sadece bakan¬ lar arasından belirlenir.
D) Başkanlık Divanı seçimle oluşmaz.
E) TBMM Başkanı partisinin her tür faali¬ yetine katılır.
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap A

215. 1982 Anayasasına göre, TBMM seçimle¬ rinin Cumhurbaşkanınca yenilenmesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ¬rudur?
A) Cumhurbaşkanı, TBMM seçimlerinin yenilenmesine ancak Başbakanın talebi üzerine karar verebilir.
B) Cumhurbaşkanı, milletvekili genel se¬ çimlerine bir yıl kala TBMM seçimleri¬ nin yenilenmesine karar veremez.
C) Bir bakanın TBMM’ce güvensizlik oyuyla düşürülmesinden sonra, 45 gün içinde yeni bakan atanamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, TBMM’nin seçimlerinin yenilenmesine karar ve¬rebilir.
D) Başbakanın kişisel nedenlerden ötürü istifası üzerine 45 gün içinde yeni Ba¬ kanlar Kurulu kurulamazsa Cumhur¬ başkanının TBMM’nin seçimlerinin ye¬ nilenmesine karar vermesi zorunludur.
E) Başbakanın TBMM’den görev sırasın¬da istediği güveni alamaması nedeniy¬le istifası üzerine 45 gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamaz veya ku¬ rulduğu hâlde güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanı, TBMM’nin seçimleri¬nin yenilenmesine karar verebilir.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E

216,
I, TBMM'nin genel oyla seçilen 550 mil¬ letvekilinden oluşması
II. Seçimlerin, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılması
III. TBMM seçimlerinin 4 yılda bir yapıl¬ ması
IV. Bir Türk vatandaşının milletvekili seçi¬ lebilmesi için 25 yaşını doldurmuş bu¬ lunmasının gerekmesi
V. TBMM üyelerinin seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil etmeleri VI. TBMM Başkanlık Divanının, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Baş¬ kanı, Başkan vekilleri, kâtip üyeler ve idare amirlerinden oluşması
Yasama organı ile ilgili yukarıdaki hü¬ kümlerden hangileri, 1982 Anayasası’nın ilk şeklinde farklı bir biçimde düzenlen¬miş olup zaman içinde yapılan değişik¬liklerden sonra Anayasa’nın bugün yürür¬lükte olan kurallarından birini ifade eder?

A) I, II ve V
B) I, İli ve IV
C) II, III ve V
D) II, IV ve VI
E) III, IV ve V
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap B

217.1982 Anayasasına göre, seçimlerin baş¬lamasından bitimine kadar yönetimi aşağıdakiierden hangisine aittir? A) Başbakanlık
B) Yüksek Hâkimler Kurulu
C) İçişleri Bakanlığı
D) Yüksek Seçim Kumlu
E) Danıştay
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap D

218. 1982 Anayasası’na göre, yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri ne zama¬ na kadar sürer?
A) Seçim kararının verilmesine kadar
B) Meclisin yenilenme kararının ilanına kadar
C) Yeni Meclisin seçilmesine kadar
D) Başkanlık Divanı seçimine kadar
E) Bakanlar Kurulunun seçimine kadar
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap C

219. 1982 Anayasası’na göre, TBMM’nin her yıl yeni yasama yılı çalışmalarına baş¬ laması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) TBMM, her yıl Ekim ayının ilk günü kendiliğinden toplanır ve yeni yasama yılı çalışmalarına başlar.
B) TBMM, her yıl Eylül ayının ilk günü kendiliğinden yeni yasama yılı çalışma¬ larına başlar.
C) TBMM, her yıl Ekim ayının ikinci Pa¬ zartesi günü kendiliğinden yeni yasa¬ ma yılı çalışmalarına başlar.
D) TBMM, her yıl Kasım ayının ilk günü Meclis Başkanı davet ettiği takdirde toplanır ve yeni yasama yılı çalışmala¬ rına başlar.
E) TBMM, her yıl Ekim ayı içinde Başkan¬lık Divanının belirleyeceği bir tarihte yeni yasama yılı çalışmalarına başlar. (2008-Kaymakam Aday.)

Cevap A

220. 1982 Anayasası’na göre, seçimlerin ge¬riye bırakılmasıyla ilgili aşağıdaki ifade¬ lerden hangisi doğrudur?
A) TBMM, seçimlerin geriye bırakılması kararını üye tam sayısının üçte iki ço¬ ğunluğu ile alabilir.
B) Seçimlerin geriye bırakılmasına TBMM, yalnızca savaş sebebiyle karar verebilir.
C) Seçimlerin geriye bırakılması söz ko¬ nusu olduğunda, ne kadar süreyle se¬çimlerin geriye bırakılacağı TBMM ta¬ rafından kararlaştırılır.
D) Seçimleri geriye bırakma sebebi orta¬dan kalkmamışsa, yeniden TBMM ta¬rafından bir karar alınması gerekmez, Cumhurbaşkanı başkanlığında topla¬ nan Bakanlar Kurulu geri bırakma sü¬ resini uzatabilir.
E) Anayasa’ya göre seçimler hiçbir şekil¬ de geriye bırakılamaz.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap B

221. 1982 Anayasası’na göre ara seçim ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ¬rudur?
A) TBMM Genel Kurulu, ara seçim yapıl¬ masına üye tam sayısının en az salt çoğunluğu ile karar verebilir.
B) TBMM Genel Kurulunun, gerektiğinde ara seçim yapılmasına bir parlamento kararı ile değil, mutlaka bir kanunla ka¬ rar vermesi gerekir.
C) TBMM üyeliklerinde boşalma oldu¬ ğunda TBMM Genel Kurulu, uygun gördüğü her zaman bu boşlukların doldurulması için ara seçim kararı ala¬bilir.
D) TBMM Genel Kurulu, genel seçimlere 90 gün kalana kadar uygun göreceği herhangi bir tarihte ara seçim yapıl¬ masına karar verebilir.
E) Bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesinin kalmaması duru¬ munda boşalmayı takip eden 90 gün¬ den sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E

222. Milletvekili genel seçimlerinde, birden çok çevreye ayrılacak olan illerdeki se¬çim çevrelerinin sınırlarını belirlemeye aşağıdakilerden hangisi yetkilidir?
A) Yüksek Seçim Kurulu
B) Anayasa Mahkemesi
C) İçişleri Bakanlığı
D) TBMM Anayasa ve İçişleri Komisyon¬ larına danışarak TBMM Başkanlık Di¬vanı
E) Cumhurbaşkanının başkanlığında top¬lanan Bakanlar Kurulu
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap A

223. 1982 Anayasası’na göre, TBMM seçimle¬riyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) TBMM savaş nedeniyle seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.
B) Ara seçim yapılmasının gerektiği her durumda, seçimin ne zaman yapılaca¬ ğını Yüksek Seçim Kurulu belirler.
C) Boşalan milletvekilliklerinin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini bulması du¬rumunda 3 ay içinde ara seçim yapıl¬ masına karar verilir.
D) Ara seçim her seçim döneminde kural olarak 1 defa yapılır.
E) TBMM Genel Kurulu yasama dönemi sona ermeden seçimlerin yenilenme¬sine karar verebilir.
(2007-KPSS)

Cevap B

224. 1982 Anayasası’na göre “ara seçim” ne demektir?
A) TBMM’nin, dönemin bitmesini bekle¬ meden yapılmasına karar verdiği erken seçim
B) Cumhurbaşkanının, TBMM’nin seçim¬ lerinin yenilenmesine karar vermesi üzerine yapılan seçim
C) TBMM’nin, komisyonları oluşturmak üzere yapılmasına karar verdiği seçim
D) Yerel yönetimler için 5 yılda bir yapıl¬ ması gereken seçim
E) TBMM’de herhangi bir nedenle boşa¬lan milletvekillikleri için yapılan seçim
(2006-KPSS)

Cevap E

225. 1982 Anayasası’na göre aşağıdakilerden hangisi milletvekili seçilmeye engel olan durumlardan biri değildir? A) Değişik iki suçtan ötürü; birinden 7 ay, diğerinden 6 ay olmak üzere kesinleş¬miş hapis cezalarına mahkûm olmak
B) Affa uğramış olsa bile zimmet, irtikâp veya rüşvet suçlarından birinden ötürü mahkûm olmak
C) Kaçakçılığa teşvik suçundan ötürü mahkûm olmak
D) Affa uğramış olsa bile devlet sırlarını açığa vurmaktan ötürü mahkûm olmak
E) Taksirli bir suçtan ötürü mahkûm ol¬mak
(2006-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap E

226. 1982 Anayasasına göre, TBMM seçimle¬ rinin yenilenmesi ile ilgili aşağıdaki ifa¬ delerden hangisi doğrudur?
A) Cumhurbaşkanı, TBMM’nin görevini yapamadığına kanat getirdiği her du¬rumda seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
B) TBMM üyelerinin % 25’i boşaldığında Yüksek Seçim Kurulu seçimlerinin ye¬ nilenmesine karar verir.
C) TBMM dilediği her zaman seçimlerin yenilenmesine karar verebilir, bu du¬rumda basit karar yeter sayısı aranır. D) Seçimlerden sonra 45 gün içinde yeni hükümet kurulamaz veya kurulduğu halde güvenoyu alamazsa, TBMM Başkanı seçimlerin yenilenmesine ka¬ rar verebilir.
E) Cumhurbaşkanı seçimlerinde birbirini izleyen dört turdada Cumhurbaşkanı seçilemezse TBMM, seçimlerin yeni¬ lenmesine karar verebilir, bu durumda TBMM üye tamsayısının salt çoğunlu¬ğunun oyu aranır.
(2003-KPSS)

Cevap C

227. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'mn 68. maddesinin 4. fıkrasına aykırı eylemleri sebebiyle bir partinin temelli kapatılmasına karar vermiştir. Mahkemenin temelli ka¬ patmaya ilişkin kesin kararında, milletvekililin partisinin temelli kapatılmasına be¬ yan ve eylemleriyle sebep olduğu belirtil¬ miştir.
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) M, Anayasa Mahkemesinin temelli ka¬ patmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete'de gerekçeli olarak yayımlan¬ masından itibaren 5 yıl süreyle başka bir partinin kurucusu olamaz.
B) M, Anayasa Mahkemesinin temelli ka¬ patmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete'de gerekçeli olarak yayımlan¬ masından itibaren 5 yıl süreyle başka bir partinin denetçisi olamaz.
C) M'nin milletvekilliği, Anayasa Mahke¬mesinin kesin kararının Resmî Gaze¬ te'de gerekçeli olarak yayımlanması ile düşer.
D) M, bağımsız milletvekili adayı olabilir.
E) Kapatılan partinin bütün mallan Hâzi¬ neye geçer.
(2011-Anayasa Mah. Raportör Yrd.)

Cevap C

228.
I. İstifa
II. Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam 5 birleşim günü katılmama
III. Milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir gö¬rev veya hizmeti sürdürmekte ısrar etme
IV. Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma nedeniyle düşmesi
1982 Anayasasına göre yukarıda sayılan milletvekilliğinin düşmesi nedenlerinden hangileri için Genel Kurul kararına ihti¬yaç yoktur?

(Soru 2010 Anayasa Değişikliği Dikkate Alınarak Günceİlenmiştir)
A) Yalnız IV
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) IV ve V
(2010-TKDK Uzman Yrd.)

Cevap A

229. 1982 Anayasası’na göre, milletvekilliğiy¬le ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) 18 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
B) Milletvekilleri göreve başlayabilmek için TBMM’de Anayasa’mn 81. madde¬ sindeki andı içmek zorundadır.
C) Milletvekilleri seçildikleri bölgeyi tem¬ sil ederler. D) Milletvekilleri kendilerine oy verenleri temsil ederler.
E) Milletvekillerini yasama organı seçer.
(2010-Kaymakam Aday.)

Gevap B
229. 1982 Anayasası’na göre, milletvekilliğiy¬ le ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) 18 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
B) Milletvekilleri göreve başlayabilmek için TBMM’de Anayasa’mn 81. madde¬ sindeki andı içmek zorundadır.
C) Milletvekilleri seçildikleri bölgeyi tem¬ sil ederler.
D) Milletvekilleri kendilerine oy verenleri temsil ederler.
E) Milletvekillerini yasama organı seçer.
(2010-Kaymakam Aday.)
Gevap B
230. 1982 Anayasası’na göre, yasama sorum¬ suzluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Suç işleyen milletvekili sorgulanamaz.
B) TBMM üyeleri Meclis kararı olmadıkça hiçbir zaman tutuklanamaz.
C) TBMM üyeleri işledikleri suçlardan do¬layı sorumlu değildir.
D) Cumhurbaşkanı TBMM’de yargılanır.
E) TBMM üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden dolayı sorumlu tutu¬lamaz
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap E
231. 1982 T.C. Anayasası’na göre, aşağıdaki- lerden hangisi TBMM üyeliğinin düşme nedenlerinden biri değildir? A) Milletvekilinin milletvekilliğiyle bağ¬ daşmayan bir görev veya hizmeti sür¬dürmekte ısrar etmesi
B) Milletvekilinin kararda adı yer almasa dahi Anayasa Mahkemesince temelli kapatılan bir siyasi partinin üyesi ol¬ ması
C) Milletvekilinin TBMM çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak 1 ay içinde toplam 5 birleşim katılmaması
D) Milletvekilinin kısıtlanması
(2010-Milli Emlak Denetmen Yrd.)
Cevap B
232. 1982 Anayasası ile TBMM üyelerine ta¬ nınan mutlak dokunulmazlık kurumuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan¬lıştır?
A) Mutlak dokunulmazlık, TBMM üyeleri¬ nin Meclis çalışmalarındaki oy ve söz¬ leri ile Mecliste ileri sürdükleri düşün¬ celerden ötürü sorumlu tutulmalarını engeller.
B) Mutlak dokunulmazlık, TBMM üyeleri¬ ne cezai açıdan tam bir koruma sağlar.
C) Mutlak dokunulmazlık süreklidir ve TBMM üyeliğinin sona ermesinden sonra da devam eder.
D) Mutlak dokunulmazlık kamu düzenin- dendir, TBMM üyesinin kendi isteği tek başına mutlak dokunulmazlığın sağla¬ dığı korumanın sona ermesine neden olmaz.
E) Mutlak dokunulmazlık, TBMM üyeleri¬ ne uygulanabilecek her türden disiplin cezalarına karşı da tam bir koruma sağlar.
(2009-Kamu İhale Kurumu Uzman Yrd.)

Cevap E
233. 1982 Anayasası’na göre, istifa eden bir milletvekilinin istifasının geçerli olduğu¬na aşağıdakilerden hangisi karar verir?
A) Başbakan
B) Cumhurbaşkanı
C) TBMM Genel Kurulu
D) Yargıtay
E) Danıştay
(2010-Kaymakam Aday.)

Cevap C

234.
I. TBMM üyeleri, seçildikleri bölgeyi ve¬ ya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.
II. TBMM’nin seçimleri 4 yılda bir yapılır.
III. Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri yeni Meclisin seçilmesine ka¬dar sürer.
IV. Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma hâljpde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.
V. Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir.
VI. TBMM, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar verebilir.
1982 Anayasası’na göre, yasama ile ilgi¬li olarak yukarıdaki ifadelerden hangileri sonradan değiştirildiği için Anayasa’nın ilk şeklindeki düzenlemeye göre daha farklı bir hükmü öngörmektedir?
A) I, II ve III
B) I, V ve VI
C) II, III ve V
D) II, IV ve VI
E) III, V ve VI
(2009-Kaymakam Aday.)

Cevap D'

235. 1982 Anayasası’nda 1995 yılında yapılan değişiklik sonrasında, milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İstifa eden milletvekilinin milletvekilli¬ği, istifanın, TBMM üye tam sayısının en az salt çoğunluğu tarafından kabul edilmesi üzerine düşer.
B) Milletvekili seçilmeye engel bir suçtan hüküm giyen milletvekilinin milletvekilliği, hükmün kesinleştiği tarihte başka bir işleme gerek kalmaksızın kendili¬ğinden sona erer.
C) Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam 5 birleşim günü katılmayan milletvekili¬ nin milletvekilliğinin düşmesi, Meclîs kararıyla olur
D)tespit edilmesi üzerine, TBMM Genel Kurulunca üye tam sayısının salt ço¬ğunluğunun oyuyla karar yelebilir. Bir milletvekilinin milletvekilliğinin hangi nedenle olursa olsun düşmesi durumunda, ilgili milletvekili veya TBMM üye tam sayısının en az beşte biri, düşme durumunun iptali için düşme tarihinden başlayarak 10 gün içinde Anayasa Mahkemesine başvu¬rabilir.
E) Anayasa Mahkemesince temelli kapatı¬ lan bir siyasi partiye, kapatma davası¬ nın açıldığı tarih itibarıyla üye olan mil¬ letvekillerinin milletvekillikleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatma kararı¬ nın TBMM Başkanlığına bildirildiği ta¬rihte kendiliğinden sona erer.
(2009-KPSS)
Cevap C

236. 1982 Anayasası’nda milletvekillerine tanınan parlamenter muafiyetlerden biri olan “yasama dokunulmazlığı” ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Yasama dokunulmazlığı, seçimlerden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekillerinin tutulmasını, sorguya çekilmesini, tutuklanmasını ve yargılanmasını engelleyen bir koruma sistemidir.
B) Yasama dokunulmazlığı, milletvekille¬ rine milletvekilliği süresi ile sınırlı ge¬çici bir koruma sağlar.
C) Yasama dokunulmazlığı, seçimlerden önce veya sonra hakkında milletvekilli¬ ğinin düşmesine neden olmayan bir ceza mahkûmiyeti kararı verilmiş olan bir milletvekili hakkındaki hükmün in¬ fazının, milletvekilliği görevinin sona erdiği tarihe kadar ertelenmesi sonu¬ cunu doğurur.
D) Yasama dokunulmazlığının Meclis ka¬rarıyla kaldırılması mümkün olup ya¬ sama dokunulmazlığı kaldırılan millet¬ vekilinin milletvekilliği, dokunulmazlı¬ğının kaldırılmasına ilişkin kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte sona erer.
E) Ağır cezayı gerektiren suçüstü halteri ile seçimlerden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anaya- sâ’nın 14. maddesindeki durumlar ya¬ sama dokunulmazlığının kapsamı dı¬şındadır
(2009-Maliye Bakanlığı İç Denetçi Aday.)

Cevap D

237. 1982 Anayasası’na göre, bir milletvekili¬ nin milletvekilliğinin düşmesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) istifa eden bir miiietvekilinin milletve¬ killiği, istifanın geçerli olduğu TBMM Başkanlık Divanınca tespit edildiğinde düşer.
B) Milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir gö¬ rev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden bir milletvekilinin milletvekilliği¬ nin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine TBMM Genel Kurulu gizli oyla karar verir. C) Milletvekili seçilmeye engel bir suçtan hüküm giyen bir milletvekilinin millet¬ vekilliği, TBMM’nin basit çoğunlukla bu mahkûmiyetin milletvekilliğini dü¬ şürmesi gereken bir mahkûmiyet ol¬ duğuna karar vermesi hâlinde düşer.
D) Partisinin kapatılmasına beyan ve ey¬lemleriyle sebep olduğu, Anayasa Mahkemesinin kapatmaya yönelik ka¬ rarında belirtilen milletvekilinin milletvekilliği, kapatma kararının TBMM Başkanlığına tebliğ edildiği tarihte dü¬şer.
E) Kısıtlanan bir milletvekilinin milletve¬ killiği, TBMM’nin üye tam sayısının salt çoğunluğu ile kısıtlanma nedeninin milletvekilliği yapmaya engel olduğuna karar vermesi hâlinde düşer.
(2008-Sayıştay Denetçi Yrd.)

Cevap B
238. 1982 Anayasası’na göre, henüz “and iç¬ memiş” bir milletvekili ile ilgili aşağıda¬ ki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) And içmemiş bir milletvekili kanun tek¬ lifinde bulunabilir.
B) And içmemiş bir milletvekili Meclis komisyonlarında görev alabilir.
C) And içmemiş bir milletvekili TBMM Genel Kurulunda yapılacak oylamalar¬ da oy kullanabilir.
D) And içmemiş bir milletvekili yasama dokunulmazlığı ayrıcalığından faydala¬ nabilir.
E) And içmemiş bir milletvekili için TBMM’nin çalışma ve faaliyetlerine ka¬ tılma açısından herhangi bir kısıtlama yoktur.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap D

239. 1982 Anayasası’na göre, milletvekili do¬ kunulmazlığıyla ilgili aşağıdaki ifadeler¬ den hangisi doğrudur?
A) Bir milletvekilinin dokunulmazlığı, TBMM Genel Kurulunda en az üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu ile kaldırılabilir.
B) Herhangi bir suç işlediği ileri sürülerek TBMM’ce dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekilinin, varsa başka suçlardan ötürü yargılanabilmesi de mümkün¬ dür.
C) Herhangi bir suç işlediği ileri sürülerek dokunulmazlığı kaldırılan bir milletve¬ kilinin, yargılanması devam ederken seçimler yapılıp yeniden seçilmesi du¬ rumunda tekrar dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek olmadan yargıla¬ maya devam edilir.
D) Bir milletvekili hakkında hukuk davası açılabilmesi için de önce usulüne uy¬ gun olarak dokunulmazlığının kaldırıl¬ ması gerekir.
E) Seçimden önce soruşturmasına başla¬ nılmış olmak koşuluyla Anayasa’nın 14. maddesinde belirtilen hususlardan ötürü bir milletvekilinin tutulması, sor¬ guya çekilmesi, tutuklanması ve yargı¬ lanması için Meclisin kararına gerek duyulmaz.
(2008-KPSS/AB-PÖS)

cevap E

240. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakiierin hangisinde bir milletvekilinin milletve¬ killiği, yasama organında herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmadan ken¬ diliğinden diişer? (Soru 2010 Anayasa değişikliğine göre güncellenmiştir).
A) istifa eden milletvekilinin istifasının geçerli olduğu TBMM Başkanlık Diva¬nınca tespit edildiğinde
B) Milletvekilinin, izinsiz ve özürsüz ola¬rak bir ay içinde toplam 5 birleşime katılmadığı, TBMM Başkanlık Divanın¬ ca tespit edildiğinde
C) Milletvekilinin, milletvekilliğiyle bağ¬daşmayan bir hizmeti sürdürmekte ıs¬rar ettiği, TBMM Başkanlık Divanınca tespit edildiğinde
D) Milletvekilinin, seçilmeye engel bir suçtan kesin hüküm giymiş olduğu, TBMM Başkanlık Divanınca tespit edil¬ diğinde
E) Cumhurbaşkanı seçilme
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E

241. TBMM Genel Kurulunca, bir milletvekili¬ nin dokunulmazlığının kaldırılması veya milletvekilliğinin düşmesi yönünde veri¬ len bir karara karşı yapılabilecek itiraz ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Bu karara karşı sadece TBMM Gene! Kuruluna itirazda bulunulabilir ve itira¬zı, söz konusu kararın alınmasından itibaren 5 gün içinde yalnızca doku¬ nulmazlığı kaldırılan veya milletvekilliği düşürülen milletvekili yapabilir.
B) Bu karara karşı sadece Danıştaya gidi¬ lebilir ve söz konusu kararın alınma¬ sından itibaren 10 gün içinde yalnızca dokunulmazlığı kaldırılan veya millet¬ vekilliği düşürülen miiletvekilince yapı¬ labilecek olan itiraz, İdari Dava Dairele¬ ri Kurulunda değerlendirilir.
C) Bu karara karşı sadece Anayasa Mah¬ kemesine itirazda bulunulabilir ve itira¬ zı, söz konusu kararın alınmasından itibaren 10 gün içinde yalnızca doku¬ nulmazlığı kaldırılan veya milletvekilliği düşürülen milletvekili yapabilir.
D) Bu karara karşı sadece Anayasa Mah¬ kemesine itirazda bulunulabilir ve itira¬ zı, söz konusu kararın alınmasından itibaren 7 gün içinde TBMM üye tam sayısının en az beşte biri tutarında mil¬ letvekili yapabilir.
E) Bu karara karşı sadece Anayasa Mah¬ kemesine itirazda bulunulabilir ve itira¬ zı, söz konusu kararın alınmasından itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya herhangi bir milletvekili yapabilir.
(2008-Kaymakam Aday.)

Cevap E
242. Aşağıdakilerden hangisi milletvekilliği¬ nin düşme nedenlerinden biri değildir?
A) istifa
B) Kısıtlanma
C) Milletvekili seçilmeye engel bir suçtan hüküm giyme
D) Meclis çalışmalarına izinsiz ve özürsüz olarak 1 ay içerisinde toplam 5 birle¬ şim günü katılmama
E) Kapatılmaya neden olanlar arasında yer almasa bile milletvekilinin üyesi olduğu partinin Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılması
(2008-Maliye Bakanlığı Mali Hizmetler Uzman Yrd.)

Cevap E
243. Bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İstifa eden bir milletvekilinin milletve¬ killiğinin düşmesi, bu istifanın TBMM Genel Kurulunda 15 gün içinde her¬ hangi bir itirazla karşılaşmaması du¬ rumunda gerçekleşir.
B) Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının TBMM Genel Kurulunca oylanarak ka¬ bulüyle gerçekleşir.
C) Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak 1 ay içinde toplam 5 bir¬ leşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin kendiliğinden düşme¬ si, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi ve TBMM Genel Ku¬ ruluna bildirilmesiyle gerçekleşir.
D) Partisinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle s
Mert Ali
Mesajlar: 130
Kayıt: 09 Eki 2016 15:09
İletişim:

02 Kas 2016 16:16

Anayasa Hukuku



Hukuk:Toplum hayatını düzenleyen kurallar bütünü (ihlal durumunda devlet otoritesi tarafından yaptırım uygulanır)

Anayasa:Devlet faaliyetlerini düzenleyen yasa metni.Devletin oluşum biçimini düzenler.Hem devleti hem bireyi kapsar.Devletle birey ilişkilerini hukuk kurallarına bağlı olarak düzenler
Pozitif Hukuk: Yürürlükteki Hukuk kuralları

Anayasa Üstünlüğü Kuralı:Diğer hukuk kurallarının anayasa metnine uygun olması kuralıdır.(1982 anayasası 11.mad.)Anayasa mahkemeleri bunu denetler.

Anayasal Yönetim:Fransız ihtilalinde ortaya çıkmaya başladı.

Mutlak Monarşi:Bir kişinin devlet otoritesi olması.Tüm kuvvetlerin tek elde olması.(eski düşünceye göre kral tanrının temsilcisi bu yüzden yetkiler sınırsız.Teba bu yetkilere uymak zorunda olan kralın yönetimi altındaki halk.)


18.yy. Anayasacılık hareketleri:Amerika’da İngiliz kolonileri anayasal yönetimlerin temelini attı.İlk Virginia sonra da diğer koloniler bağımsızlık bildirgelerini yayınladılar.O zamanlar Hukuk ta fransızcanın daha etkili olması sebebiyle Fransız ihtilalinin etkileri daha geniş ve daha hızlı göstermiş oldu.

Meşruti Monarşi:Devlet yetkileri anayasaca düzenli.Parlamentoda da aristokratlar yer alıyordu.


Osmanlı-Türk Anayasacılık hareketleri: 1839 Tanzimat Fermanı ile batıya benzer bir takım gelişmeler oldu.
-Tanzimat Fermanı:Kişinin haklarını düzenleyen bir metindir ama anayasa değildir çünkü tek taraflı bağlayıcı bir metindir.Amaç Osmanlının batının gelişmesini yakalayabilmek.

-1854 Islahat Fermanı:Anayasa değil yaptırım uygulayabilecek bir mekanizma mevcut değil.İçeriği her Osmanlı vatandaşının haklarını belirtmek (vergi,askerlik memurluk din ırk ayrımı olmadan)


-1876 Kanun-i Esasi:Anayasa metnidir.Anayasa hareketlilikleri neticesinde olmuş olup aynı derecede değildir.
-Denetleme Mekanizması:Meclisi Umumi:
Mebus:Seçimlerle olurdu bu hak erkeklere tanındı Ayan:Padişah tarafından seçilenler.

Padişahın yasama yetkilerini sınırlayamıyor.En son yetki yine padişahta.Kanun-i Esasi’ye göre kanun tasarısı için kanun tasarısı için padişaha danışılır.İzin verirse bu iki meclis görüşür ve padişahın onayı için tekrar padişaha gider.Onay yetkisini kullanmazsa yasama süreci tamamlanmadan sona ermiş olur.

1909 da kanun tasarısı için padişaha sorulması kaldırıldı.Padişah söz konusu yasayı onaylamazsa yasa tasarısı meclise tekrar geri dönecek ve eğer 2/3 çoğunluk sağlanırsa tasarı padişaha tekrar gider ve onayı zorunludur.Ayrıca bu yılda padişahın parlamentoyu fesih yetkisine sınır getirildi.Meclis feshinden en geç 3 ay içinde seçimlerin yapılması mecburidir.

1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: (Devletin temel düzeni hakkındaki kanun)
Yürürlüğe koyan 1920 de kurulan TBMM.1921’de meclis bu metni yürürlüğe koymuştur.Teknik anlamda anayasa değil.Sadece devletin temel idaresi hakkında maddeler içerir.
** 1.Madde:Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir.(geleneksel yönetim biçiminden rasyonele geçiştir) Devrimci bir ilke.Padişahı ve saltanatı yok sayar.

Klasik Literatüre göre Hükümet Sistemlerinin Tasnifi:

-Devlet Yetkilerinin hangi makamlarda olduğu
-Farklı organların karşılıklı olarak birbiri üzerinde sahip olduğu yetkiye göre


Kuvvetler Birliği:Yasma ve yürütmenin aynı organın elinde olduğu sistem

-Yasama ve yürütme organları yürütme organında olan sistemler(monarşi,diktatörlük)
-Yasama ve yürütme yasama organında olabilir.(meclis hükümeti sistemi)

1921 anayasası 8.maddesine göre TBMM icra vekillerini(bakanlar kurulu) seçme ve görevine son verme yetkisine sahiptir.Fakat bakanlar kurulu meclisi feshedemez.Aynı anayasada bir devlet başkanlığı müessesi yoktur.Bu sistem İsviçre de halen geçerlidir.

Kuvvetler Ayrılığı: Yasama ve yürütme organları ayrıdır.Bu sistem 2’ye ayrılır
-Başkanlık :Yasama ve yürütme sert ve kesin olarak ayrı.
-Parlamenter: Yasama ve yürütme yumuşak ve esnek olarak birbirinden ayrı.


Başkanlık Sistemi:Yasama yetkisi “kongre” denilen organdadır.Yürütme yetkisi ise başkana aittir.Başkan, “yasama organı” kongreyi feshedemez aynı şekilde kongrede başkanı feshedemez.Sadece başkanın ağır bir suç işlemesiyle başkan feshedilebilir(impeechment)
Başkan halk tarafından seçilir(oylama ile yada dolaylı olarak halkın seçiciler kurulunu seçmesi ve bu kurulun da başkanı seçmesi gibi).Aynı zamanda halk kongre üyelerini de seçer ve bu kişiler de yasama yetkisini kullanırlar.

*Organların kesin ve sert biçiminde ayrı olduklarının belirtileri:
-Başkan ve kongre ayrı ayrı seçiliyor
-Karşılıklı fesih yetkileri yok.






Başkan bir takım yardımcılar kullanır.Fakat parlamentodakilerden farklı.Başkan mutlak yürütme yetkisine sahip.Ayrıca bu yardımcı kişiler yürütme yetkisinde başkanla eşit statüde değiller.Sadece danışman pozisyonundalar.Bu sistemde yürütme monist bir karakterde.Başkan için güven oyu söz konusu değildir.Kongrenin belirlediği süre zarfında yürütme yetkisini kullanır.


Parlamenter Sistem(Kuvvet Ayrılığı):Yasma yürütme farklı organda.Yürütme yetkisi devlet başkanı ve bakanlar kurulunda.Yasama yetkisi ise meclis (parlamentoda).Yasma organı halk tarafından seçilir.Bu organda salt çoğunluğa sahip olan bakanlar kurulunu da oluşturmaya yetkili olur.Bu sistemde yürütme düalist bir karakterdedir.Yasma ve yürütme karşılıklı olarak hukuki haklara sahiptir.

Çoğunluk alan parti başkanı bakanlar kurulu listesini devlet başkanına sunar onay alırsa parlamentodan güvenoyu alması gerekir.Alamazsa hukuki varlığı sona erir.Eğer seçimlerde çoğunluk sağlanmazsa koalisyon hükümeti kurulabilir. Hükümet faaliyetleri sırasınca bu güvenoyunu koruması gerekir.Eğer kaybederse “gensoru” mekanizması ile hükümetin hukuki varlığı sona erdirilebilir.Buna ek olarak bu mekanizma tek bir bakan ya da milletvekiline de verilebilir.Bu yasama organının yürütme organını durdurabilecek bir mekanizmadır.Klasik parlamenter sistemlerde başkanın meclisi fesih yetkisi vardır fakat sınırsız değildir belirli kuralları vardır.1961 anayasası 108.mad. ile 1982 116.mad. ‘si cumhurbaşkanına meclis seçimlerini yenileme yetkisi vermiştir.Meclis seçimlerinin yenilenmesinde hukuki varlık sona ermez yeni genel seçimin yapılması ve bunun yürürlüğe girmesine kadar eski yasama organı görevini sürdürür.Meclis feshinde ise yasama yetkileri o anda biter.1982 anayasası fesih yetkisi değil de seçimlerin yenilenmesi yetkisini tanımıştır sebebi ise ülkenin meclissiz kalmaması.
Çoğunluğa sahip hükümet anayasada öngörülen tarih öncesi bir tarihte erken seçim kararına varabilir.Anayasaya göre meclisin görev süresi 5 yıldır.Fakat bu süreden önce bu görev sona erebilir.Bu süre sabit bir süre değildir.Gensoru ile bu süre kısa olabilir.Erken seçimin ise çeşitli sebepleri olabilir.Mevcut hükümet ileriyi düşünerek kendine uygun bir zamanda erken seçim yaptırabilir.82 den beri hep erken seçim yapıldı.Ve hiç meclis seçimlerinin yenilenme yetkisi kullanılmadı.Yürütme yetkisi devlet başkanı ve bakanlar kurulu arasında kullanılır.Parlamenter sistemlerde devlet başkanının yetkisi semboliktir.Bu sistemlerde bakanlar kurulu hukuki ve siyasi açıdan sorumludur.

*Yetkiler ve sorumlulukların birbirine paralel olması gerekir*

Karşı İmza:Cumhurbaşkanları icrai alanlarda gerçek yetkilere sahip değillerdir.Başkanın eylemleri semboliklerdir.Başkanlar tek başlarına yürütme yetkileri yoktur bunun için bakanlar kurulu ve başbakanın imzası gerekir (counter signature)

Yetkileri Ör:Bakanlar kurulunu toplantıya çağırmak
Kanun imzalamak
Yasama yılı başında konuşma yapmak


Yarı Başkanlık Sistemleri: (kuvvetler ayrılığı)Karma melez niteliktedir.Yürütme cumhurbaşkanı ve bakanlar kuruluna ait,yasama ise parlamentoya aittir.Başkan halk tarafından seçilir.Bu başkanlar sembolik değil icrai yetkilerle donanmıştır.Bu yetkileri bakanlar kurulu ile paylaşır.Halk iki ayrı seçimle başkanı ve parlamentoyu seçer.İki ayrı seçim olur.Parlamento genel seçimleri sonucunda çoğunluktaki parti hükümeti kurar çoğunlukta değilse koalisyonla hükümeti kurabilir.Yasma ve yürütmenin yetkileri parlamenter sistemdeki gibidir.Aynı şekilde güvenoyu vardır.Hükümet görevi süresince yine bu güvenoyunu korumak zorundadır.Cumhur başkanının meclisi fesih yetkisi vardır.Bu sınırlı değil başkan dilediği zaman fesih yetkisini kullanabilir.
1923 de yapılan değişikliklerle rejimin adı cumhuriyet oldu.Cumhurbaşkanlığının adı kondu.Hükümetin oluşum prosedürü de değişti.CB. meclis üyeleri arasından başbakanı seçer başbakan da bakanlar kurulunu seçer onaylanmasından sonra yürürlüğe girmiş olur.

1924 Anayasası:

4.Madde: Egemenlik yetkisi Türk milleti adına TBMM’ye devirli.
5.Madde: Meclis Hükümeti sistemini uygular
7.Madde: Yasama organı üstün yetkilere sahiptir.Yürütmeyi denetleyebilir.
6.Madde: Meclis yasa yetkilerini kendi kullanır.
7.Madde 1.Fıkra Yürütme yetkisini Cb. Bakanlar kurulu tarafından kullanır.
24-60 arasında da meclis yürütme yetkisini kullanmaya teşebbüs etmedi.
39.Madde: Karşı imza ilkesi (CB.’nin kararları,eylemleri i ve işlemleri başbakan ve bakanlar kurulunca imzalanır.
44-46.Maddeler: Bugünkü başbakan ve bakan seçimleri ve bakanların sorumlulukları (“kolektif” tüm bakanların parlamentoya olan sorumlulukları bireysel sorumluluk ise her bakanın kendi işine olan sorumluluğu.)

Başka bir özellik ise sert olması ve anayasanın üstünlüğüne önem veriyor olmasıdır.(Anayasa hükümlerinin değiştirilmesi veya kaldırılması eğer normal yasalardan ve adi kanunlardan daha zorsa bu anayasa serttir.)
82 anayasasına göre bir milletvekili tek başına kanun değişikliği tasarısı verebilir fakat anaysa değişikliği için meclisin 1/3 !inin imza vermesi gerekir.

102.Madde: Anayasa değişiklik teklifi.
-Tam üye sayısının üçte birinin imzası
-Tam sayının 2/3 kabul oyu
-1.Maddenin değişmesi için tasarı bile verilemez.

103.Madde:Anayasa üstünlüğü ilkesine yer verir.Hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz.Aykırı bir hüküm olursa anayasa mahkemesi tarafından iptal olur.

Bu anayasa çağdaşlaşmanın olması için laikliğin gerekli olduğunu vurguluyordu.Laiklik ve çağdaşlaşma yolunda önemli adımların bulunuyor olmasına rağmen bu anayasada 2.maddede dinin İslam olduğu ifade edilmiştir.Ayrıca 26.maddeye göre meclis ahkam-ı şer’iyye ‘nin temizi ile hükümlüdür.1961 anayasasında bu hükümler kalkmıştır.

1924 anayasası tüm insan haklarına değil de klasik haklar denilen hükümlere yer vermiştir.Sosyal haklar yoktu.Ayrıca bu varolan klasik hakların da nasıl kullanılacağı da ayrıntısıyla söz edilmemiş sadece adı belli.

Negatif statü hakları(klasik): Yaşama,dilekçe
Pozitif statü hakları (sosyal): Eğitim,sağlık.


1924 anayasası özü itibariyle çoğunlukçu (majoritarian) bir karakterde.

Çoğunlukçu Demokrasi(majoritarian):Belli bir zaman dilimindeki hakim aritmetik anlamdaki çoğunluk mutlak ve sınırsızdır.Rousseau bunu varsayımlarla açıklamıştır.Bu görüş Fransız Rousseau’nundur.Ona göre genel irade (Bir toplumun tümünün iradesi) mutlak ve şaşmazdır ayrıca sınırsız yetkilere sahiptir.Genel irade her zaman kamu iyiliğine önem verir.

1924 anayasası bu sistemi benimsemiştir.sayısal çoğunluğun iradesini sınırlayacak herhangi bir mekanizma yoktur.Bu düzende azınlık haklarını savunacak hiçbir şey yok.Ayrıca bu sistemde iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkileri düzenleyecek herhangi bir mekanizma da söz konusu değil.Bu anayasa sistemi çeşitli anti-demokratik hareketlere yol açtığı için 27 mayıs. 1960 ta darbeyle sona erdirildi.1924’te bu sistemin kabul edilmesinin sebebi o zamanlar siyasal hayatın Fransız kamu hukukundan etkilenmiş olmasıydı.Ve bu Fransız hukuku Rousseaucudur bu sebeple Türkiye’de bu sistemi benimser.O zamanlar rejim için tek tehlikenin saltanat olduğu düşünülüyordu.Milletin temsilcilerinin sorun olabileceği düşünülmüyordu.Ayrıca bu sistem devrimlere daha elverişliydi.Bu sebeplerden dolayı kabul edildi.1924 anayasasının 102 maddesi bu anayasanın sert olduğunun belirtisidir.Ayrıca anayasa üstünlüğü ilkesi de benimsenmiştir.

1960 darbesiyle yeni bir dönem başlamıştır.Yasama ve yürütmenin nasıl uygulanacağı Milli Birlik Konseyinin yayınladığı 1.no’lu geçici anayasa ile belirlenmiştir.Buna göre yasama yetkisi MBK’de.Yürütme yetkisi bakanlar kurulu eliyle kullanılacak.Bu bakanlar kurulunun tayin yetkisi MBK başkanı Cemal Gürsel’e ait.ayrıca Cemal Gürsel aynı zamanda MBK,başkomutan başbakan,devlet başkanı sıfatlarına sahip.

Prof. Dr. Sıdık Sami Onar başkanlığındaki İstanbul Konseyine yeni bir anayasa oluşturma yetkisi verildi.Fakat hazırladıkları taslak yoğun tepkiler aldı.Çünkü milletin temsilcilerinin yetkileri olabildiğine kısıtlanmıştı.(tepki mantığı :her anayasa bir öncekine tepki niteliği taşır.)
Kurucu Meclis yasama meclislerinden farklıdır.Kurucu meclis bir ülkede yeni bir anayasa düzeni yapmaya yetkili bir meclis ve hiçbir hukuk kuralı kurucu meclisi sınırlayamaz.Bir ülkenin anayasal düzenini baştanbaşa değiştirme hakkına sahip olan meclistir.Yetkileri sınırsız fakat istediği anayasal düzeni getiremez.Hukuksal yaptırımı yoktur ama sosyolojik anlamda sınırlıdır.
Yeni anayasayı oluşturmak için kurulan kurucu meclis iki meclisten oluşur.1.’si MBK’den oluşur diğeri ise temsilciler meclisi (seçmen iradesiyle oluşur)Mecliste o tarihte yer alan partilerin temsilcilerinden oluşur.(CHP;CKMP).İki dereceli seçime benzer bir seçimle kuruldu.
Kısa sürede 61 anayasasını hazırlamış ve 9 Temmuz 1961’de halk tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.Ve ardından seçimlerle yönetim sivillere terkedilmiştir.


1961 Anayasası’nın Temel Nitelikleri
Çoğunlukçu demokrasi anlayışından çoğulcu demokrasi anlayışına geçilmiştir.Yasama yürütme ve yargı ayrı ayrı anayasaya bağlı.Yani anayasanın üstün olduğu bir siyasi düzen öngörülüyor.1924’ten farklı olarak kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir.18.yy. anayasa hareketlerinin kaynağı aydınlanma felsefesidir.Montesquieu bu sıralar kuvveler ayrılığı teorisini yarattı.Tabi o zamanlar bu kuvvetler ayrılığı sistemi farklı idi.Bugünkü siyasal parti yapısı o zamanlar yoktu.Günümüz şartlarında kuvveler ayrılığı ilkesinin önemi yargı organının bağımsız olmasındandır.24 anayasasında yasama yürütme TBMM elinde.Yasama kendinde yürütme CB ve bakanlar kurulu eliyle yapılıyor.Yargı yetkisi bağımsız mahkemelerin.Bağımsız olarak geçiyor fakat bunu uygulayacak mekanizmalar bu anayasada yok 61 anayasasıyla tüm bunlar düzenlendi.

1961 anayasası kuvvetler ayrılığı ilkesini yerleştirdi ayrıca yasamayı da iki meclise ayırdı.
-Millet Meclisi
-Cumhuriyet Senatosu.(Anayasaya aykırı kanunların yürürlüğe girmesini engelleyecek bir ön mekanizma )
Bu anayasa devlet iktidarının bölüşülmesinde sadece yatay değil dikey şekilde de bir idari parçalama yoluna gitmiştir

Temel Haklar ve Özgürlükler: 1961 anayasasında her şeyden önce temel hak ve özgürlüklere ilişkin madde sayısı daha fazla ayrıca ayrıntıları da içeriyor.24 anayasası temelde özgürlüklere yer verdiği halde güvence yoktur. 61’de bu söz konusu değil 3 kategori vardır.

-Anayasanın herhangi bir hakkı düzenleyen herhangi bir hükmünde o hakları düzenleyen herhangi bir sınırlayıcı ifadeye yer yok.Mad.20-21
-Herhangi bir maddede sınırlama yok,bunların kanunla düzenlenebileceği ve kanun ile sınırlanabileceği haklar.(Basit yasa kaydıyla düzenlenen haklar) Mad.17
-Nitelikli yasa kaydıyla düzenlenen haklar.Anayasa maddesinde hakkı düzenleyen hükmünde o hakkın hangi gerekçeler ile sınırlanabileceği belirtiliyorsa.Mad.18

Temel Hak ve özgürlüklerin sınırlanması:(mad.11.)
1-)Temel hak ve özgürlüğü düzenleyen kanun kesinlikle anayasanın temeline ve özüne uygun olmalıdır ancak kanunla düzenlenir.
2-)Öze dokunma yasağı: Hakkın özü kullanımı sınırlayan bütünüyle ortadan kaldıran bütün işlemler öze dokunma yasağına girer ve geçersiz olur.

11.mad 71’e kadar tüm temel hak ve özgürlükler için güvence olmuştur.


1961 Anayasasının uygulanması: D.P.’nin anayasa yapımından dışlanması aynı zamanda seçmenlerin çoğunun dışlanması idi.D.P.’nin mirasçısı sayılan A.P. sık sık yeni anayasaya eleştiri yapıyordu.65’te tek başına iktidar oldu.69'da da yine iktidarı tek başına elinde tuttu.Bu eleştirilerinin onları iktidar yapması halkın da bu yeni anayasayı benimsemediğini gösterir.
A.P.’ye göre bu anayasa kamu düzenini bozuyor ve yürütme yetkisinin işlemesini engelliyordu.Böylece devlet otoritesi günden güne zayıflıyordu.Şiddetin günden güne artması sonucu askeri güçler yayınladıkları bir muhtıra ile hükümetin istifa etmesini sağladı.Bu yarı bir askeri yönetim sayılır.Meclis feshedilmedi,yöneticiler yargılanmadı ve tüm mekanizmalar normal şekilde işliyordu.Tabi darbe tehdidi altında.
Nihat Erim başbakanlığında partiler üstü bir geçici yönetim kurulmuştu.Adına partiler üstü denmesinin sebebi tüm meclisten seçilen ve parti fakı gözetmeden seçilen ve bunun yanında meclis dışından da yöneticiler alınan bir hükümet olmasıydı.Bunun amacı T.Sil.Kuv.’nin anayasada istediği değişiklikleri yaptırabilmesiydi.61 anayasası 71-73 yılları arasında köklü değişikliklere uğramıştır.Bu değişikliklerin amacı:
-Yürütmenin otoritesini takviye etmek:61 ilk metninde bak.kur.’nun KHK. çıkarma yetkisi yoktu.Bu yüzden 64.mad.’ye ek hükümler getirilerek bu yetki verilmiştir.KHK’ler aslında yasama işlemleridir çünkü yürürlükteki kanunu değiştirirler ya da yürürlükten kaldırırlar.(fonksiyonel açıdan yasama)
-Özerk kuruluşların değişikliği:Üniversitelerin özerkliği zayıflatıldı ve TRT’ninki kaldırıldı.
-Devlet kanun değişikliğini ancak yasa ile düzenleyebilir.

Tabii Hakim İlkesi: Bir suçun ancak işlendiği zaman mevcut olan mahkemeler tarafından yargılanma ilkesidir.Yani suçun niteliğine göre mahkeme kurulamaz.

1402 sayılı kanun. 11.maddeye göre sıkıyönetim ilan edilen yerde Milli Savunma Bak. Duyduğu ihtiyaç üzerine yeter sayıda sıkıyönetim mahkemesi kurabilir.13.maddede sıkıyönetim ilanında en çok 3 ay öncesine kadar sıkıyönetim yapılmasına neden olan suçlar ancak sıkıyönetim mahkemesince uygulanır.Bu hüküm tabii hakim ilkesiyle çelişir.
Bu ilkeler sonra kanuni yargı ve kanuni hakim ilkesi olarak adları değiştirildi fakat bu lafzen anayasaya uygun oldu fakat özünde halen aykırı idi.

1971’de yapılan değişikliklerden biri de yargıdaki değişikliklerdir.
149.madde anayasa mahkemesi yetkilerinin bir hükmüne yer verir.Burada anayasa mahkemesine dava açma yetkilerine sahip olanlar belirtilmiştir.Siyasi partinin grup teşkil etmesi için 10 vekile ihtiyacı vardır.Temsilci dendiği zaman tek bir vekil bile yeterlidir.!961 anayasasında temsilcisi olan partilere anayasa mahkemesine dava açma yetkisi verildi.71-73 deki değişikliklerle bu ortadan kaldırıldı ve sadece grubu bulunanlara verildi.

Bütün idari işlemlerin yargı denetim Danıştay ile yapılırdı.71’den sonra askeri yüksek mahkemeleri kuruldu.Askerlikle ilgisi olanların eylem ve işlemlerini bu askeri yüksek mahkemeler yürütürdü.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri devletin aleyhine işlemlere bakan mahkemelerdir.Askeri hakimlerde bulunur.
Değişikliklerin asıl maksadı yargının sınırlarının artırılması,temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması bunların sonucu olarak da kamu huzur ve güvenliğinin korunması idi.

Milli Güvenlik Konseyi ve 1982 Anayasası’nın Yapılması
27 Ekim 1980’de geçici anayasa düzeni hakkındaki kanun yürürlüğe kondu.Buna göre yeni anayasa hazırlanana kadar 61 anayasası yürürlükte kalacaktı.Meclis ve CB’ ye tanınan haklar MGK.’nindir.Ayrıca CB’ ye tanınan tüm yetkiler MGK ve devlet başkanı sıfatına sahip olan Kenan Evren’in olacaktır.Bülent Ulusu’nun kurduğu hükümette yürütme yetkisini kullanacaktı. Bu konsey süresince de anayasa yargısı ve idari yargıya sınırlar konuldu.
29 Haz. 198’de yeni bir anayasa hazırlanması için kurucu meclis kanunu yürürlüğe girdi. İki meclis var üyeler asker ve sivillerden oluşmakta idi.Kurucu meclisin yetkisi sadece anayasa yapmak değil halk oylamasını düzene koyacak seçmen kanununu da hazırlamak idi.Asker olanlar MGK sivil olan meclis ise danışma meclisi denmekteydi.Bu danışma meclisi 160 kişiden meydana gelmekteydi.Bunun 120 ‘si dolaylı olarak MGK tarafından seçilenler geri kalan 40’ı ise direkt olarak MGK tarafından seçilenlerdi.120 kişinin seçimi için 11Eyl.1980 tarihinde hiçbir siyasi parti üyesi olmama ve yüksek okul bitirmiş olma şartları koşulmuştu.Ayrıca her ilin kaç temsilcisi olacağı da düzene konulmuştu.Valiler başvuruları kabul edip kişiler hakkında geçmiş araştırması yapacaklar ve ayrıca o il için tespit edilmiş üye sayısının 3 katı kadar adayı MGK’ ye bildireceklerdi bunları ise MGK seçecekti.Diğer 40 kişi ise doğrudan doğruya MGK’ ye başvuracaktı.Anayasanın kabulü ve ardından seçim kanununun hazırlanmasıyla 83’te seçimler yapıldı ve sivil yönetime geçildi.



1961 ve 1982 Anayasalarının Benzerlikleri ve Farklılıkları :
Benzerlikleri:
-Askeri müdahale sonucunda oldu.
-Bir kanadı askeri diğer kanadı sivil olan kurucu meclisler tarafından yapıldı (MGK,MBK) (temsilciler meclisi ,Danışma meclisi)
-Kurucu meclislerin sivil kanadı seçimlerle oluşmadı
-Hazırlanan anayasa halkoyuyla yürürlüğe girdi.
-Sivil kanadın bakanlar kurulunun oluşturulmasında ve düşürülmesinde yetkileri yoktu.

Farklar:
-61 temsilciler meclisi daha temsili nitelik taşımakta yaklaşık 1/3’ü dolaylı bir seçimle önemli bir bölümü ise kooptasyon yani çeşitli meslek kuruluşlarının kendi temsilcilerini seçmesiyle oluşmuştur.82 Danışma meclisinde tüm üyeler MGK tarafından seçildi.
-Temsilciler meclisinde anayasa yapım sürecinde partilerin de büyük etkisi oldu.Danışma meclisinde ise partisiz bir anayasa niteliği var 11 Eyl.80 e kadar olan zamanda partilere mensup olanlar üye olarak kabul edilmedi.
-Danışma meclisi daha fazla bürokrasi ağırlıklı bir meclis durumundaydı.
-Temsilciler Meclisi MBK karşısında Danışma meclisinin MGK karşısında olan durumuna göre daha yetkili idi.temsilciler tarafından kabul edilen metin eğer MBK tarafından kabul edilmezse ve temsilciler MBK’ nin yaptığı değişiklikleri onaylamazsa ortak bir kurul oluşturuluyordu.ve bu metin kurucu meclis birleşik toplantısında oylanırdı burada temsilcilerin sayısal bir çoğunluğu vardı bu da büyük bir avantajdı.Fakat Danışma meclisinin kabul ettiği herhangi bir metin üstünde MGK istediği değişikliği yapma yetkisine sahipti.adının da doğru olarak ifade ettiği gibi bu meclis danışma ve bir ön çalışma meclisi idi.
-61’de anayasanın halk tarafından onaylanmaması durumunda ne yapılacağı açıktı fakat 81-83 sisteminde bu açıklık yoktu.
-61 anayasasında siyasi partiler kamuoyu oluşturmada aktiftiler hatta anayasanın kabulüne karşı görüşlerini açıkça beyan edebiliyorlardı fakat 82 halk oylamasına ilişkin MGK’ nin 70-71 sayılı MGK kararında anayasa üzerinde tartışmalar sınırlandırılmıştı.Ayrıca feshedilmiş olduklarından siyasi partilerin kamuoyu oluşturma gibi bir olanağı da yoktu.
-61’in aksine anayasanın kabulü CB seçimiyle birleştirilmiştir.Buna göre halkoylaması tarihindeki MGK başkanı CB sıfatını alır ve anayasada belirtilen yetkilerini 7 yıl boyunca kullanır.

1982 Anayasasının Başlıca Özellikleri
-82 anayasası 61’e göre daha kazuistik bir yöntemle hazırlanmıştır:

Genel nitelikte değil daha ayrıntılı hazırlanmıştır.Bu açıdan her iki anayasada kazuist sistemle hazırlanmıştır.Bunun sebebi ise her iki anayasanın da tepki niteliği taşımasıdır dolayısıyla daha ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur.Bunun diğer bir sebebi ise siyasi kültürle alakalıdır.Yaşanan siyasal sorunlara daha legalistik çözümler bulmak gerekçesi ile bu sistem kullanılmıştır.82 anayasası 61 ‘e göre daha kazuist bir karaktere sahiptir.Her iki anayasanın başlangıç kısımları mukayese edilirse 82’ninkinin daha uzun olduğu görülür.Ayrıca 1961 anayasasının 151 madde ve 11 geçici maddesi mevcuttu. Fakat 1982 anayasasının 177 maddesi ve 16 geçici maddesi vardır.Ayrıca 1961 anayasasının herhangi bir maddesine tekabül eden 1982 anayasası maddesi diğerine oranla daha uzun ve ayrıntılı tutulmuştur.



-Sadece genel ilkeleri ortaya koyup bunların uygulanmasını kanunlara bırakma amacını güden anayasa tipine “çerçeve anayasa “ denir.

Her iki anayasa da çerçeve anayasa tipini benimsemeyip birçok muhtemel durumları düzenleme isteyen kazuistik yönteme yer vermiştir.Bir anayasa kazuistik ve katı ise o anayasa toplumun gelişmelerinin arkasında kalabilir.Çerçeve anayasa ise devlet hayatına ilişkin içeriği olduğu için toplum gelişmesine uyan bir karakteri olur.Bu yüzden çerçeve anayasa kazuistik’e göre daha uzun ömürlü olur (Amerikan Anayasası)

-1982 Anayasası 1961 anayasasına göre daha “katı” bir niteliktedir.

82 anayasasından değiştirilmesi talep bile edilemeyecek hükümlerinin kapsamı artmıştır.Ayrıca anayasa değişikliği süresine 61’de mevcut olmayan C.B.’nin onay safhasını eklemiştir.C.B.’nin onaylamadığı anayasa değişikliğini halk oyuna sunabilecekti.Bunlara ek olarak geçici 9 maddenin C.B.’ye tanıdığı güçleştirici veto yetkisi de bu anayasanın 61’e göre daha katı olduğunun kanıtlarıdır.

-1982 Anayasası bir geçiş süreci öngörmüştür.

Bütün anayasalarda olduğu gibi 82 anayasasında da geçici hükümler vardır.Normal yönetime geçiş için bir süreç öngörülmüştür.83 halkoylamasıyla direk sivil hayata geçilmemiştir.Bunun için tedricen (yavaş yavaş) bir geçiş uygun görülmüştür.Ve böylece bir müddet daha sivil hayat denetlenmiştir. 1980-1983 arasında doğrudan doğruya askeri yönetim 1983’ten sonra ise metinlerin öngördüğü süreyle bir geçiş süreci yaşanmıştır.M.G.K. başkanı Kenan Evren’in C.B. olmasıyla sivil hayat denetim altında tutulabilecekti.Seçimlerde anayasanın belirlemiş olduğu yöntemden bir kerelik sapmayla C.B.’nin doğrudan doğruya halk tarafından seçilmiştir.Ayrıca geçici 2. maddeye göre MGK Cumhurbaşkanlığı konseyine dönüşecek ve 6 yıl hüküm süreceklerdi bu konsey üyeleri de vekillere tanınan dokunulmazlık hakkına sahip olacaklardır.Böylece askeri otorite siyasi etkiye 6 yıl boyunca sahip olacaktı.Fakat yetkiler icrai değil istişari karakterde olacaktı.Bunlara ek olarak da geçici 4. maddeye göre 11 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasi parti lideri konumunda olan kişiler 5 veya 10 yıllık siyasi yasaklı konumuna gelmiştir.Bu yasaklar 1987 de yapılan halkoylamasıyla yürürlükten kalkmıştır.
-1982 anayasası Otorite –hürriyet dengesinde otoritenin ağırlığını arttırmıştır.

61’e tepki olarak otoriteyi arttırmak için kişi özgürlükleri alabildiğine artırılmıştır.1961 anayasası 11.maddesinde kişi hak ve hürriyetlerinin güvence altına alındığı görülür.1971’de bu madde değişmiş olsa bile yine de sınırlayıcı bir formül içermesi zordur.Fakat 1982 anayasası 13.maddesi son fıkrasında tüm hak ve hürriyetleri sınırlayıcı bir maddedir.

-1982 anayasası devlet yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiştir.
Yürütmede C.B.’nin yetkileri oldukça güçlendirildi.Ayrıca başbakanın yetkileri de 61’e göre oldukça güçlendirildi.


-1982 anayasası karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkları giderici hükümler getirmiştir.

Karar alma sürecinde ortaya çıkabilecek tıkanma ve kilitlenmeyi önleyebilecek ve karar alma sürecine sürat kazandıracak hükümler içerir.70’li yıllarda hükümet bunalımlarının sıkça olması ve parlamentonun bu hükümet bunalımlarıyla uğraşması yüzünden memleket sorunlarını çözemiyor.1961 anayasasının 108. maddesinde meclis seçimlerinin yenilenmesi için C.B.’ye yetki verir fakat bunun için 18 aylık bir süre öngörür.Bu yetki 82’de caydırıcı rol oynadı.116.maddeye göre 45 günlük bir hükümet bunalımının ardından C.B.’ye meclis seçimlerinin yenilenmesi hakkı doğar.
82-116.maddede olduğu gibi 82-02.maddesinde de C.B. seçimleri için bir yaptırım öngörülmüştür.61-95.maddeye göre C.B. seçimleri için ilk iki turda 3/2 çoğunluk gerekir eğer sağlanmazsa diğer turlarda salt çoğunluk yeterlidir.Fakat salt çoğunluk sağlanmayabilir.Bu yüzden bu hüküm 82 anayasasında değişiklik gösterdi ayrıca zaman sınırı da kondu(30 gün).82-102.maddeye göre ilk iki oylamada 3/2 çoğunluk 3.turda salt çoğunluk 4.turda ise 3.turda en çok oy alan iki aday arasında bu seçim olur.
1961 anayasasına göre C.B. adaylığı parlamenter sıfatı taşımayı gerektirir. Fakat dışarıdan aday alınabiliyordu bu da kontenjan senatoyla sağlanıyordu.82 anayasasında bu dolaylı yönteme yer verilmedi.
Meclis başkanlarının seçimlerini düzenleyen maddelerde C.B. seçimlerininki gibiydi. 82-94. madde ve 61-84.madde.
Bunlara ek olarak partilerin grup kurma sayılarını düzenleyen maddeler de değişti.(82-95.mad. 61-85.mad.)
Gene 61 anayasasına göre Anayasa mahkemesine millet meclisince 3 cumhuriyet senatosunca 2 üyenin seçilmesi gerektiği halde bu seçimlerde aranan üye tamsayısının salt çoğunluğu şartı her zaman bulunamaması nedeniyle seçimler mümkün olamamış ya da uzun sürmüştür.82 anayasası bu usulün kaldırılmasını sağlamıştır.
82 anayasası yasama sürecini uzatıcı ve kanunların yapılmasını güçleştirici nitelik taşıyan iki meclis sistemine son vererek cumhuriyet senatosunu kaldırmış böylece yasama süreci süratlenmiş ve basitleşmişti.

Parlamenter sisteme işlerlik kazandırma gereksiz tıkanma ve bunalımları önleme amacını güden bu tür kurum ve kurallara literatürde “rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” denir.Bu anlamda 82 anayasası rasyonel parlamentarizm yönünde bir eğilim gösterdiği öne sürülebilir.

-1982 Anayasası 1961 Anayasasına Oranla Daha Az katılmacı bir demokrasi modelini benimsemiştir.

Çok partili hayata geçişten sonra klasik liberal demokrasi bağlamı içinde başlıca iki demokrasi anlayışı etkili olmuştur.Birinci anlayış daha az katılmacı ve çoğulculuk taraftarıdır.Buna göre halkın esas rolü belirli zamanlarla kendisini yönetecek olanları seçmekten ibarettir.Milli irade bu şekilde belirdikten sonra devlet seçilmiş organlar tarafından yönetilmeli ve halk ya da çeşitli grupların etkisinde kalmamalıdır.Diğer görüş ise halkın siyasete aktif şekilde katılmasına taraftardır.
1961 anayasası bu ikinci görüşe 1982 anayasası ise birinci görüşe uygun düşer.Yani 82 anayasası katılmacı demokrasi anlayışını benimsemiş ve belli ölçüde depolitizasyonu amaçlamıştır.Bu amaç anayasanın çeşitli hükümlerine yansımıştır.Bunlar:


a)Siyasi Partilerin teşkilatlanması üzerine yasaklar
b)Siyasi partilerin tüzel kişilerle olan ilişkileri üzerine yasaklar.
c)Siyasi amaçlı direnişler üzerine yasaklar.
d)Dernekler üzerine yasaklar.
e)Dernek gösteri yürüyüş ve toplantıları üzerine yasaklar
f)Kamu kurumları üzerine yasaklar
e)Son olarak da TBMM seçim dönemi 5 yıla çıkmış ve en fazla bir ara seçim yapılabileceği esası konmuştur.

Sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerle işbirliğinde bulunmalarını ve siyasi faaliyete girmelerini yasaklayan bu hükümlerin hemen tümü 1995’teki anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.


Hukuka Uygunluk Denetimi:Kendinden önceki normlara uygun olup olmadığının denetimi
Yerindelik Denetimi:Normu yürürlüğe koyan organın takdir yetkisinin denetlenmesi



Devletin Temel Nitelikleri

I)Cumhuriyetçilik: (1921 anayasasındaki 1923 değişiklikleri ile anayasaya girdi).

Devlet şekli olarak Cumhuriyet egemenliğin kişi ya da zümreye değil toplumun tümüne ait olan bir devleti ifade eder.Egemenliğe göre hareket edilir.Devlet organları seçimle belirlenir.
Hükümet şekli olarak başta devlet başkanı olmak üzere temel organların seçim ilkesi ile kurulmuş olduğu oluşumunda veraset ilkesinin olmadığı bir hükümet sistemidir.
Cumhuriyet ile monarşinin arasındaki temel fark cumhuriyetin “vatandaşlık” monarşinin ise “uyrukluk(tabiyet)” kavramlarına dayanmasıdır.Monarşide monarkın şahsı kutsal ve sorumsuzdur.Cumhuriyet ise toplumun ortak iradelerinin ürünüdür.Herkes eşittir.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.


II)Başlangıç İlkeleri,toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet:

Her iki anayasada da “Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı”nı anayasa metnine dahil saymıştır.Uygulanabilir hukuk normları çıkarmak kolay değildir fakat normların uygulanması açısından katkısı söz konusu olabilir.
Anayasa mahkemesi anayasaya uygunluk denetimi yaparken başlangıç ifadelerini destek ölçü norm olarak kullanır.Esas ölçü norm olarak da bu ilkelerin maddelerdeki somut haklini kullanması gerekir.AY.mahk. 1961 anayasası döneminde hiçbir başlangıç ilkesini destek ölçü norm olarak kullanmadığı halde 1982 anayasası döneminde birçok kararın gerekçesi başlangıca dayandırılır.Bunun yapılmasının bir yerindelik denetimi olarak algılayabiliriz.



III)Atatürk Milliyetçiliğine Bağlılık:

1982 anayasasının seleflerinde başka kavramlar vardır.1924 anayasasında 1937’de yapılan değişikliklerle yer verilen kavram milliyetçilik.1961 anayasasında ise milli devlet kavramı görülür.1982 anayasasında ise Atatürk milliyetçiliğine bağlılık kavramı vardır.Bunların sebebi bu hükmün yanlış yorumlanmasına mahal vermemektir.

Atatürk milliyetçiliği akılcı çağdaş,medeni ileriye dönük demokratik toplayıcı insani barışçıdır.Bu milliyetçilik milliyetçiliği reddeden akımlara karşı olduğu gibi ırkçılığa ve şovenizme de karşıdır.

1961 anayasasında milliyetçilik denmesinin sebebi demokrasi mekanizmaları kullanılarak totaliter rejim kurulmasını engellemek.

IV)Laiklik:

İki unsurla açıklanır:
-Din hürriyeti:Din hürriyeti vicdan ve ibadet hürriyetinden oluşur.Herkes dilediği dini seçmekte özgürdür.Ya da hiçbir dini seçmeyebilir.Bu hak mutlak bir hürriyettir.Bu hak kişiye negatif statü hakkı tanır.(Nüfus cüzdanlarında din belirtilmesi 24.maddeye açıkça aykırıdır.)İbadet hürriyeti ise kişinin inandığı dinin gerektirdiği ibadetleri,ayin ve törenleri serbestçe yapabilmesidir.

Laik bir devletin açıkça ya da zımnen bir dini olamaz.Laikliğin bir diğer unsuru ise çeşitli dinlerin mensupları arasında kanun önünde ayrılık yapmaması hepsine eşit işlem yapmasıdır.
Laik bir devlette din kurumları devlet fonksiyonlarına giremeyeceği gibi devlet kurumları da din fonksiyonlarını ifa edemez.


Diyanet İşlerinin Kurulma Sebepleri:
-Camilerin özerkliğe sahip olmaması
-İslam’ın ihtiyaçları yüzünden din adamlarının belli bir statüye sahip olmaları ve bu insanların devlete karşı ayaklanmamaları için.
Laiklik:

Din Hürriyeti: (1) Vicdan Hürriyeti: (mutlak) Herkesin dilediği dini
Veya hiçbir dini benimsememesi
(AY.mad.24 1/3)
(2) İbadet Hürriyeti: (sınırlı) Kişinin inandığı dinin
gerektirdiği ibadet ayin ve
törenleri serbestçe yapabilmesidir.


Din Ve Devlet İşlerinin Ayrılığı:

(1)Resmi bir devletin dinin olmaması
(2)Devletin bütün din mensuplarına eşit davranması.
(3)Din kurumları ile devlet kurumlarının ayrı olması.
(4)Devlet yönetiminin din kurallarından etkilenmemesi.
a)Devlet yönetiminin din kurallarına uygun olma
şartının aranmaması.
b)Devlet yönetiminde din kurallarından
esinlenilmemesi.

-Devlet Yönetiminde Din kurallarından Etkilenilmemesi:

1876 Kanun-i Esasi’ye göre padişahın görevlerinden biri ahkam-ı şeri’i’nin uygulanmasıdır.Meclis-i Ayanın görevlerinden biri meclis-i mebusan tarafından kabul edilen kanunların İslam’a uygun olarak denetlenmesidir. Laiklikte hukuk kuralları ve devlet işlemleri herhangi bir dinin kurallarına uygunluğu denetlenmez ve hukuk kurallarında din esaslarından esinlenilmez buna göre hareket edilmez.

V) Demokratik Devlet:

1961 anayasasında “İnsan haklarına saygılı devlet” ibaresi yerine 1982 anayasasında “insan haklarına saygılı” ibaresi gelmiştir.Kimi yazarlara göre dayanan ibaresi daha kuvvetli saygılı ise her zaman kısıtlanabilir anlamı içeriyordu.Lafzen bakıldığında 1.’de vurgu var fakat öz itibariyle ve hukuki olarak ikisi de aynı ve insan haklarını temel alan özelliğe dayanır.
İnsan haklarına saygılı demokratik devlet ;liberal hürriyetçi batıcı demokrasi denen kavramlardır.

Unsurları:
-Başlıca karar organlarının genel oya dayanması
-Bu organları belirlemek üzere yapılan seçimlerde en az 2 alternatif olması.
-Anayasada temel hak ve hürriyetlere geniş olarak yer verilmesi ve devlet otoritesinin temel haklar karşısında sınırlandırılmış olması.


-Başlıca Karar Organlarının Genel Oya Dayanması:
Devlet otoritesinin kaynağının dünyevi esaslara dayanması yahut egemenlik yetkisinin millete ait olduğuna hükmeden anayasa hükmünün benimsenmesi.Bu kavram Fransız ihtilali ile doğar.Fakat uzun süre millet direkt olarak siyasete egemen olmadı ve seçim yapamadı.Başlıca organların seçimi bir zümre tarafından yapıldı.Bunun sebebi ise millet kavramı ile halk kavramının farklı olması.Millet geçmişi ve geleceği kucaklayan bir tüzel kişi.Milli menfaati en iyi şekilde değerlendirebilecek olan seçkin sınıftı.Dolayısıyla 18.yy. klasik anlayışına göre milletle halk örtüşmezdi.

Türk pozitif hukukunda ise egemenlik yetkisinin halkın olması hükmü ilk defa 1921 anayasasında yer aldı böylece gelenekselden moderne geçiş yaşanmıştır.Saltanat ise fiilen kalkmıştır.
1924 anayasasında 21’de olduğu gibi egemenliğin millete ait olduğu ve bu yetkiyi TBMM’nin kullanacağı belirtilmişti.61-4’e göre egemenlik yetkisi Türk Milleti adına (yasama yürütme yargı) bütün anayasal organlar eşit derecede yetkili kılınmıştır.Tüm bu organlar yetkilerini kullanırken anayasaya riayet etmelidir.24’e göre asıl üstün olan TBMM’dir (yasama)


Genel Oy İlkesi:Herkesin seçimlere katılabilmesi ilkesidir.Sınırlı oy tedricen ortadan kalkmıştır.1.ve 2.meşrutiyet zamanlarında oy hakkı sadece belli serveti olan Osmanlı erkeklerine tanındı.1934’den itibaren de kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanındı.1982 anayasasının ilk metninde oy verme hakkı 21 yaş idi.1987’deki anayasa değişiklikleri ile bu sınır 20 yaşa 1995’te ise 18 yaşa indirildi.Bir kişinin oy verebilmesi için seçmen kütüğüne kayıtlı olması gerekir.

Eşit Oy İlkesi:Herkesin tek oy hakkına sahip olmasıdır.Önceden aile reislerine servet düzeylerine göre birden fazla oy hakkı tanınmıştır.Fakat şu anda böyle bir uygulama kalmamıştır.

Seçimlerin Serbestliği:Seçmenlerin baskı ya da dayatma altında olmadan kendi hür iradeleri ile seçim yapmalarıdır.Yapılan değişikliklerle bu seçim ödev haline gelmiş ve kullanılmaması halinde yaptırımları kanunda düzenlenmiştir.

Oy Gizliliği:Bireylerin tek başlarına oy kullanabilecekleri bir ortam hazırlanması.

Açık sayım-döküm:Oy kullanımı tamamlanınca sandıkların kamuoyu huzurunda açılıp sayılmasıdır.Bu ilke seçim sonuçlarına hile ve yolsuzluluğun karışmasını önlemek içindir.

Seçimlerin tek dereceli olması:Seçmenlerin doğrudan doğruya kendi temsilcilerini seçmeleridir.1946’dan beri tek dereceli seçim sistemi uygulanmaktadır.

Seçimlerin yargı organlarının denetiminde yapılması: Anayasanın 79.maddesine göre seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimine bırakılmıştır.Böylece seçimlere hile ve yolsuzluk karışması engellenmiştir.1961 anayasasından önce milletvekillerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi TBMM’ye aitti.Dolayısıyla bu tutanakların kabul veya reddinde siyasal düşünce önemli rol oynuyordu.1961 ve 1982 anayasalarında ise seçimlerin yönetim ve denetimi tarafsız yargı organlarına bırakılmıştır böylece seçimlerin dürüstlüğü güvence altına alınmıştır.

Çok Partili Siyasal Hayat:

Seçim serbestliğinin gerçek bir anlam taşıması seçmenlerin çeşitli alternatifler arasından serbest bir seçim yapabilmelerine bağlıdır.Çağdaş demokratik devlette bu alternatifler ,siyasal partiler tarafından oluşturulur.Modern demokrasi partiler demokrasisidir.Seçmen partiler tarafından kendisine sunulan alternatif siyasal programlar arasından bir seçme yapma imkanını bulur ve oy verdiği parti iktidara geldiği takdirde söz konusu programın uygulanacağına güvenebilir.Partisiz bir toplumda ise buna imkan yoktur.Böyle bir toplumda seçme hürriyetinin varolabileceği bir an için farz edilse bile seçmen seçtiği temsilcilerin çeşitli kamusal politika sorunları karşısında nasıl bir tutum takınacağını önceden bilemez.

Anayasa bu gerçeği madde 68/2’de belirtmiştir.82 anayasası ilk başta parti üyesi olabilme yaşını 21 de tutarken 95’te yapılan değişikliklerle bunu 18’e indirgemiştir.
Partilerin serbestçe faaliyette bulunmaları kural iken bu istisnasız olarak kabul edilmemiş ve çeşitli sınırlamalar getirilmiştir.


a)Siyasal Partilerin Amaçlarına İlişkin Yasaklar:Bu yasaklar anayasanın değiştirilmiş 68.maddesinde belirtilmiştir.Aynı şekilde 61 anayasasının 57.maddesinde de yasaklar söz konusu idi.Görülüyor ki 61 ve 82 anayasaları siyasal parti faaliyetleri konusunda Alman Anayasasından mülhem olarak siyasal alanı anayasa ile sınırlandırmış, başka bir deyimle “militan anayasa” ya da “mücadeleci anayasa” anlayışını benimsemiştir.Bu anlayışın özü amacı hürriyetçi demokrasiyi ortadan kaldırmak olan akımlara meşru siyasi faaliyet alanını kapatmaktır.

1982 anayasasının değişik 68 maddesindeki yasaklar daha detaylı incelenirse siyasal parti faaliyetleri açısından şu sınırlamaları getirdiği anlaşılır:

aa)Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü:Devletin ülkesi ile bölünmezliği devletin dış bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün korunması unsurlarını içerir.Mesela Türkiye Cumhuriyetinin dışa karşı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasını veya ülkemizin bir bölümünün T.C.’den ayrılmasını savunan bir parti temelli kapatılır.Diğer bir deyimle bu hüküm her türlü ayrılıkçı akımın bir parti halinde örgütlenmesini yasaklamaktadır.

Devletin milleti ile bölünmezliği ilkesi de azınlık yaratılmasının önlenmesi bölgecilik ve ırkçılık yasağı ve eşitlik ilkesinin korunması hususlarını kapsamaktadır.

bb)Cumhuriyet İlkesi:Bu ilke monarşik partileri yasaklamaktadır.
cc)Demokratik Devlet Düzeni:AY.madde 68’de yer alan insan hakları millet egemenliği ve demokratik devlet ilkeleri insan haklarına dayanan hürriyetçi çok partili demokrasiyi reddeden ve diktacı partileri yasaklamaktadır.

dd)Laiklik:Siyasi partiler devletin sosyal ekonomik siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma amacını güdemezler.Siyasal çıkar ya da nüfus sağlamak amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamazlar.

ee)Sınıf veya Zümre diktatörlüğünün yasaklanması:Siyasi partiler sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamazlar.Sınıf egemenliği ülke içindeki tek üstün gücün tek bir sınıfın elinde toplanmasını ve bütün diğer sınıfların egemenliğin kullanılmasından dışlanması demektir.

b) Siyasal Partilerin örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklar:

aa)Hakimler ve savcılar Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri Silahlı Kuvvetler mensupları ile yüksek öğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.
bb)Siyasi partilerin faaliyetleri parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur.Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.

cc)Siyasi partiler ticari faaliyetlere girişemezler.
dd)Siyasi partilerin gelir ve giderleri amaçlarına uygun olması gerekir bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir.Denetim Anayasa Mahkemesi’nce yapılır.Bu görev yerine getirilirken Sayıştay’dan yardım sağlar.Denetim sonunda verilen karar kesindir.

ee)Temelli kapatılan parti bir başka ad altında kurulamaz.
ff)Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri AY.Mahk. temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının R.G.’de gerekçeli olarak yayınlanmasından başlayarak 5 yıl süre ile başka bir partinin kurucusu,üyesi,yöneticisi veya denetleyicisi olamazlar.
gg)Yabancı devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli kapatılır.

1995’te yapılan anayasa değişiklikleri ile siyasi partilerin örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklar oldukça hafifletilmiştir.Kaldırılan yasaklar:
-Siyasi partilerin yurtdışında teşkilatlanıp faaliyette bulunmaları
-Kadın,gençlik kolu ve benzeri yan kuruluşlar meydana getirmeleri
-Vakıf kurmaları
-Kendi siyasetlerini yürütmek ve güçlendirmek için dernek,sendika vakıf kooperatif ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile siyasi işbirliği ve ilişki içinde bulunmaları ve bunlardan maddi yardım almaları dır.

hh) Kapatılmış siyasi partilerin isimleri amblemleri rumuzları rozetleri ve benzeri işaretleri ile daha önce kurulmuş Türk Devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak amblem ve flamalar siyasi partilerce kullanılamaz.Ayrıca siyasi partiler daha önce kapatılan siyasi partilerin devamı olduklarını da beyan edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar.Komünist anarşist faşist teokratik nasyonal sosyalist din dil ırk mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla siyasi parti kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz.

ii)Siyasi partiler Anayasanın başlangıç kısmında yazılı sebeplerle Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekatına ve Milli Güvenlik konseyinin karar ve icraatına karşı bir tutum beyan ve davranışta bulunamazlar.


Bu yasak hükümlerinden bazıları siyasi partilerin serbestçe faaliyette bulunmalarına ciddi engeller çıkarabilecek niteliktedir.Yasaların çokluğu anayasa koyucuda siyasi partilere karşı açık bir güvensizliği yansıtmaktadır.Bu güvensizliği siyasi partileri demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru sayan Anayasa İlkesi ile bağdaşmamaktadır.

c)Siyasal Partilerin Kapatılması:

Anayasaya göre siyasi partilerin kapatılması Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.Bununla siyasi partilerin kapatılması herhangi bir mahkemeye değil Anayasanın üstünlüğünün koruyucusu ve teminatı olan bir yüksek yargı organına verilmiştir.Cumhuriyet Başsavcılığı siyasal parti kapatılması davasını ya re’sen veya Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle yahut bir başka siyasal partinin istemi üzerine açar.Cumhuriyet Başsavcılığı yeterli delil bulunamadığı kanısına varırsa dava açmaz.Bunun üzerine Adalet Bakanının veya siyasal partinin yazılı itiraz hakkı vardır.İtiraz haklı görülmezse dava açılmaz;haklı görülürse Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesine dava açmakla yükümlüdür.Anayasa 68.maddenin 4.fıkrasındaki yasakların,doğrudan doğruya parti tüzüğü veya programı gibi parti tüzel kişiliğini bağlayıcı bir belgeyle ihlal etmesiyle,diğer yollardan (Mesela bireysel üyelerin faaliyetleri yoluyla) ihlal edilmesi durumları arasında bir ayrım yapmıştır.İkinci durumda partinin kapatılabilmesine karar verilebilmesi için bu eylemlerin bireysel eylemlerden ibaret kalmaması ve partinin bu nitelikteki eylemlerin işlendiği bir “odak haline geldiğinin” tespit edilmesi gerekir.Bireysel parti üyelerinin parti yasaklarına aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı parti kapatma yolunun harekete geçirebilmesi için ilkin kişilerin bu eylemlerden dolayı hüküm giymeleri,daha sonra Cumhuriyet Başsavcılığının ilgili kişilerin partiden kesin olarak çıkarılmalarını istemesi ve siyasal partinin en geç otuz gün içinde bu istemi yerine getirmemesi gerekiyordu.T.C.K.’nun 141,142.163.maddelerinin 91 yılında yürürlükten kaldırılması nedeniyle parti üyelerinin 103.maddenin 1.fıkrasındaki yasaklara aykırı eylemleri suç olmaktan çıkarılmıştır.Böylece söz konusu partinin eylemlerin işlendiği bir mihrak haline gelmesinin saptanmasında önemli rol oynayan 103.mad 2.fıkrası geçerliliğini kaybetmiştir.
Siyasi partiler kanununda yapılan deşiklikle 103.madde Anaysa Mahkemesinin kararı ışığında yeniden düzenlenmiştir.Buna göre bir siyasi partinin anayasanın 68./4 fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerin odak halini oluşturup oluşturmadığı Anayasa Mahkemesince belirlenir.

d) Siyasal Partilere Devlet Yardımı:

Siyasal partiler sivil toplumla devlet arasında köprü oluşturan bu nitelikleri itibariyle de bazı açılardan özel hukuk tüzel kişilerine bazı açılardan da kamu hukuku tüzel kişilerine benzeyen kendilerine özgür kuruluşlardır.Siyasal partilere devlet yardımı 1961 anayasasının ilk metninde yer almamakla birlikte 1971’de yapılan anayasa değişiklikleri ile Anayasanın 56.maddesinin son fıkrasına eklenmiştir.1982 anayasası siyasal partilere devlet yardımından bahsetmemiştir.1984’de bu hüküm getirildi daha sonra 1987 ve 1988 yıllarında değişiklikler yapıldı.Bu son iki değişiklik partiler arasında eşitsizlik yarattığı gerekçesi ile iptal davası konusu olmuş ancak Anayasa Mahkemesi bu istemi yerinde bulmamıştır.İptal istemine konu olan kanuni düzenlemelerin devlet yardımını tüm partilere eşit olarak dağıtmayıp ,sadece bir kısım partileri (milletvekili seçimlerinde %19 barajını aşmış partilerle bu barajı aşmamış olmakla birlikte milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların %7’sinden fazlasını almış bulunan partiler) yararlandırmasını Anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiasını da Anayasa mahkemesi yerinde bulmamıştır.
Anayasada 1995’de gerçekleştirilen değişiklikle siyasi partilere devlet yardımı konusunda şu hüküm kabul edilmiştir.”Siyasal partilere devlet yeteri düzeyde ve hakça yardım yapar:Partilere yapılacak yardımın alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.”


VI)İnsan Haklarına Saygılı Devlet

1-!982 Anayasasının temel haklar konusundaki yaklaşımı:

1961 anayasasının “insan haklarına dayalı” deyiminin yerine 1982 anayasası “insan haklarına saygılı” deyimini kullanmıştır.Bu iki deyim arasında bir anlatım farkı ötesinde temel bir anlam ve yaklaşım farkı olduğunu savunmak güçtür.
1982 anayasasının 12.maddesi 1961 anayasasının 10.maddesindeki formülü benimseyerek “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilemez temel hak ve hürriyetler sahiptir demektedir.Ancak aynı maddenin 2.fıkrası temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirtmektedir.Öte yandan 1982 anayasası 1961 anayasasına paralel olarak hem devlete karşı ileri sürülebilecek ve korunacak temel hak ve hürriyetler anlayışına hem modern sosyal devletin “hürleştirme “ anlayışına yer vermiştir.1982 anayasasının 5.maddesi 61 anayasasının 10.maddesinin 2.fıkrasındaki hükme tekabül etmektedir.1982 anayasasının 1961 anayasasına oranla bireyin temel hak ve hürriyetlerine devlet otoritesi karşısında daha güçsüz bir konum verdiği kuşkusuz olmakla birlikte ilk bakışta paradoksal olarak 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetlerle ilgili maddelerinin yazımında Türkiye’nin taraf olduğu milletler arası insan hakları sözleşmeleri ve özellikle Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ile uyum ve paralellik sağlanmasına daha büyük çaba gösterilmiş olduğu göze çarpmaktadır.


2-Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması:

1982 Anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması konusunda kabul ettiği temel kural (mad.13) bazı noktalardan 1961 anayasasının benimsediği sisteme (mad.11) benzemekte bazı noktalardan ise ondan ayrılmaktadır.Benzer unsurlar sınırlamanın “Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması” ve “kanunla” yapılmasıdır.1961 anayasası genel olarak her temel hak ve hürriyetin hangi sebeplerle sınırlanabileceğini o hürriyetle ilgili maddede belirtilmiş fakat bunun yanında 11.maddenin 2.fıkrasında “kanun; kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni ,sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz”hükmüne yer vermiştir.Konunun pratik önemi daha çok düşünce hürriyeti gibi Anayasanın ilgili maddelerinde hiçbir özel sınırlama sebebinden söz edilmemiş bulunan hürriyetlerden kaynaklanmıştır.Gerçekten 11.maddenin 2.fıkrası genel bir sınırlama hükmü ise anılan hürriyetler bu fıkradaki sebeplerle sınırlanabilecek aksi halde hiçbir şekilde sınırlanamayacaktır.
1982 anayasasının 13.maddesindeki düzenleme bu tartışmaya kesin olarak son verme amacını güder görünmektedir.Görülüyor ki maddenin son fıkrası genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğunu ifade eder.Danışma meclisinin Anayasa tasarısında temel hak ve hürriyetler kısmına ilişkin genel gerekçesine göre “temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin sebeplerin bir grubu genel nitelikte yani tüm hak ve hürriyetler için geçerli diğer bir grubu ise özel nitelikte yani o hak ve hürriyete ait hükümde yer almaktadır.Eğer böyle bir hüküm yoksa sınırlama genel sebeplere göre yapılır.
Böylece 1982 anayasası 1961 anayasasının hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda kabul ettiği “kademeli sistem” den uzaklaşmıştır.Bunun sonucu olarak her temel hak ve hürriyet kendisine özgü niteliğine ve özelliklerine bakılmaksızın 13.maddede gösterilen sebeplerden biri veya birkaçı ile sınırlandırılabilecektir.Bir temel hak ve hürriyetin doğrudan doğruya anayasa tarafından öngörülen sınırları ayrı bir konudur.Bunlar hakkın tanımında yer alır ve onun anayasal sınırlarını oluşturur.Diğer bir deyimle anayasa hakkı sadece o sınırlar içinde tanımıştır.Mesela toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı sadece onun “silahsız ve saldırısız” olması halinde mevcuttur.
1961 ve 1982 anayasalarının hürriyetlerin sınırlanması konusunda en önemli farkı aslında kanunla sınırlama sebeplerinin arttırılmış veya görülebileceği gibi hakkın özü kriterinin yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterine geçilmiş olmasından çok doğrudan doğruya Anayasadan kaynaklanan bu tür sınırlamaların 1961 anayasası ile kıyaslanamayacak kadar çok olmasıdır.Nihayet belirtmek gerekir ki her hak ve hürriyetin Anayasada belirtilmemiş olsa dahi o hürriyetin niteliğinden doğan başka bir deyimle “eşyanın tabiatında mevcut” olan “objektif sınırları vardır.

3-Sınırlamanın Sınırları:
Anayasamız temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasada belirtilen şartlarla sınırlanabileceğini öngörmüş böylece sınırlamanın da bazı sınırlarını kabul etmiştir.
a)Sınırlama ancak “kanunla” yapılabilir.Bu idarenin düzenleyici işlemleri ile hürriyetlerin hiçbir şekilde sınırlandırılamayacağı anlamına da gelmez.



b)Sınırlama anayasasının “sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılır.Bu şart özellikle Anayasanın temel hak ve hürriyetler için “ek güvenceler” belirtmiş olması durumunda önem kazanmaktadır.Gerçekten anayasa birçok hallerde sadece bir hak ve hürriyeti tanımakla yetinmemiş;aynı zamanda kanun koyucunun ,o hak veya hürriyeti düzenlerken yapamayacağı hususları da belirtmiştir.Bunlar kanun koyucuya yönelik yasaklama hükümleridir.Anayasadaki ek güvencelere aykırı bir kanuni düzenleme elbette mümkün değildir.Ayrıca sınırlamanın anayasanın sadece sözüne değil ruhuna yani anayasanın bütününe ve ondan çıkan temel anlama da aykırı olmaması gerekir.
c)Kanuni sınırlama ancak Anayasanın 13.maddesinde gösterilmiş bulunan genel sınırlama sebeplerine ve ilgili maddede o hürriyet için öngörülmüş olan özel sınırlama sebeplerine dayandırılabilir.Anayasanın herhangi bir sınırlama sebebinden söz etmeksizin sadece “kanunla sınırlanabilir” veya “kanunla düzenlenebilir” deyimlerini kullandığı durumlarda,kanun koyucu sınırlamayı ancak genel sebeplere dayandırarak yapabilir.Sınırlamanın sebebe bağlı olması ,bu gene veya özel sınırlamaların öngörüldükleri amaç dışında kullanılmamalarını da gerektirir.Mesela kamu düzenini korumak amacıyla getirilmiş olan bir sınırlama genel sağlığın korunması amacıyla kullanılamaz.
d)Ölçülülük İlkesi:Bu ilke sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.Ne 1961 anayasasının 11.maddesinde ne de 1982 anayasasının 13.maddesinde bu ilkeye rastlanmaktadır.Bununla birlikte 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetlerinin kullanılmasının durdurulmasını düzenleyen 15.maddesinde böyle bir kriter bu yoruma varılabilir.Olağanüstü durumlarda bile temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının tamamen veya kısmen durdurulmasına ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” izin verildiğine göre bunun normal zamanlarda evleviyetle geçerli olması gerekir.AY.Mahkemesi de 1961 anayasası döneminde aldığı bazı kararlarda adını tam olarak koymasa da ölçülülük kriterine dayanmıştır.1982 Anayasası döneminde AY.mahkemesi ölçülülük kriterini daha sık kullanmıştır.
e)Hakkın özü ve demokratik toplum düzeninin gerekleri:Temel hak ve hürriyetlerin özünün ne olduğunu diğer bir deyimle onun içeriği bütün hürriyetler için genel olarak tanımlamak mümkün değildir.Ancak genel düzeyde şunu söylemek mümkündür ki bir hak veya hürriyetin özü,onun vazgeçilmez unsuru,dokunulduğu takdirde söz konusu hürriyeti anlamsız kılacak asli çekirdeğidir.1982 anayasası hakkın özü kavramına yer vermeyerek onun yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterini kabul etmişti.Getirilen bu kıstas 1961 anayasasının kabul ettiği öze dokunmama kıstasından daha belirgin,uygulanması daha kolay olan bir kıstastır.Esasen uluslararası sözleşmeler ve bildiriler de bu kıstası kabul etmiştir.

4-Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması:
Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması ile ilgili bir hüküm 1961 anayasasının ilk metninde mevcut değildi.Bu anayasada 1971 yılında yapılan değişikliklerle 11.maddeye 3.ve 4.fıkralar eklenmiştir.1982 anayasası ise temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmamasını ayrı bir hükümle düzenlemiştir.Aslında 1971 anayasa değişikliği ve 1982 anayasası ile bu konuda açık bir hüküm getirilmesi;temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmadıkları takdirde mutlak ve sınırsız olacakları gibi bir yanılgıdan kaynaklanmaktadır. Oysa belirtildiği gibi hak ve hürriyetlerin kendi niteliklerinden tabiatlarından doğan “objektif sınırları vardır.Mesela anayasa toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin silahsız ve saldırısız olmasını belirtmiş olmasa dahi hiç kimse bu hakkın silahlı ve saldırılı yürüyüşleri yapmayı kapsadığını ileri süremezdi.


5-Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması:

1961 anayasasının temel hak ve ödevlere ilişkin ikinci kısmında temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması ile ilgili bir hüküm yoktu.Buna karşılık 124.maddede sıkıyönetim ve savaş hallerinde hükümlerin nasıl uygulanacağı belirtilmişti.Bu dönemde AY mahkemesi sıkıyönetim halini Anayasanın 11.maddesinde ve temel haklara ilişkin özel maddelerinde gösterilen hürriyeti sınırlama sebeplerinin dışında ve ötesinde onlardan bağımsız bir sınırlama sebebi olarak görmüştür.1982 anayasası temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasının konusunu Temel haklar ve ödevler başlıklı ikinci kısmında 15.maddede düzenlemiştir.Ancak bu düzenlemenin 1961 anayasasının değişik 124.maddesinin yorumundan çıkan duruma oranla hürriyetlerin korunması açısından 3 üstünlüğü vardır.Biri ölçülülük ilkesinin açıkça benimsenmiş olmasıdır.Buna göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” durdurulabilir.İkincisi bu tedbirlerin “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri ihlal etmemesi şartıdır.Bu yükümlülüklerden kasıt Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli insan hakları sözleşmeleridir.Üçüncüsü 15.maddenin 2.fıkrası savaş seferberlik ve sıkıyönetim durumları ile olağanüstü hallerde dahi hiçbir şekilde durdurulamayacak ve ihlal edilemeyecek bazı temel hak ve hürriyetlerden oluşan bir çekirdek alan yaratmaktadır. Bu 3 güvence AY.mahkemesine 15 maddede anılan olağanüstü durumlarda da hayli etkin bir anayasaya uygunluk denetimi yapma imkanını tanımaktadır.Ne yazık ki olağanüstü hallerde sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’lerin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine dava açılamaması (mad.148) bu güvencelerin pratik değerini azaltmaktadır.


VII)Hukuk Devleti:


1-Kavram:Anayasamızın 2.maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan Hukuk Devleti ilkesi en kısa tanımıyla vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları Devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.Hukuk dilinde “hukuk devleti” deyimi devletin hukuk kurallarıyla bağlı sayılmadığı “polis devleti” kavramının karşıtı olarak kullanılmaktadır.Bu ilke her şeyden önce devletin işlemlerinin hukuk kurallarına bağlılığını ifade eder.Hukuk kurallarına bağlılığı sağlayacak mekanizma ise devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimi altında bulunmasıdır.Hukuk devleti denince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir.
2-Yürütme İşlemlerinin Yargısal Denetimi:Yürütme organının yargısal denetimi konusunda iki sistem vardır.Bunlardan birincisi söz konusu denetimi yerel yargı organlarına bırakan ve özellikle Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan “adli idare” veya “yargı birliği” sistemidir.Bu sistemde bir tek yargı organı vardır ve devletle fert arasındaki uyuşmazlıklar tıpkı fertler arasındaki uyuşmazlıklar gibi bu yargı organınca yani genel mahkemelerce çözülür.İkinci sistem ise yürütmenin eylem ve işlemlerinde doğan uyuşmazlıkların çözümünü genel mahkemelere değil özel birtakım yargı kuruluşlarına yani idare mahkemelerine bırakır. “İdari yargı” adı verilen bu sistem Fransa’da doğmuş ve oradan diğer Kara Avrupası ülkelerine yayılmıştır.Türkiye’de de 100 yılı aşkın bir süredir kullanılan sistem budur.Anayasa mad.155’e göre Türkiye’de idari yargı sisteminin en üst mercii Danıştay’dır. 155.maddeden ‘de anlaşılabileceği gibi Danıştay’ın idari yargı görevinin yanında merkezi idarenin danışma organı olma fonksiyonu da vardır.Danıştay idari davaların bir kısmında ilk ve son inceleme mercii;bir kısmında ise son inceleme (temyiz ) merciidir.Hukuk devleti ilkesi gerek adli idare gerek idari yargı sistemleriyle bağdaşabilir.Hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir.Bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme ya da idari mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz..Buna karşılık yine denetim sistemi ne olursa olsun eğer yürütmenin bir kısım eylem ve işlemleri çeşitli yollarla yargı denetimi dışında bırakılabiliyorsa hukuk devleti ilkesinin zedelenmiş olduğu kanısına varılabilir.24 Anayasası döneminde Danıştay bir kısım yürütme işlemlerini siyasal nitelikli görerek bunlardan doğan uyuşmazlıklara bakmayı reddediyordu.Hükümet tasarrufu adı verilen ve idari yargı organının bir oto-limitasyonuna dayanan bu işlem kategorisinin yanı sıra özellikle 1950-60 yılları arasında çıkarılan bazı kanunlar bir kısım idari işlemler hakkında yargı yoluna başvurulmasını yasaklamış,yani yargı denetimi imkanını kanunla ortadan kaldırmıştır.61 Anayasasının 114.maddesi idarenin hiçbir eylem ve işlemi hiçbir halde yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz hükmünü getirmek suretiyle hukuk devletini sarsan bu tip uygulamalara son vermiş oldu.Bu hüküm bir yandan yasama diğer yandan da yürütme organlarına direktif verir nitelikte idi.Yasama organına hitap eden yönüyle idari yargı yolunu kapatacak kanunların çıkarılmasını yasaklıyor;idari yargıya h,tap eden yönü ile de bu mahkemelerin bir kısım idari işlemlerden doğan uyuşmazlıkları kendi görev alanları dışında görerek bunlara bakmaktan kaçınmasını yasaklıyordu.Bu bağlamda 1961 Anayasasının 114.maddesi hukuk devleti bakımından çok önemli bir aşama sağlamıştır.

Bu hüküm 1982 anayasasının 125mad.1.fıkrasında aynen korunmuştur.Ne var ki 1982 anayasasının kendisi (mad.125/2) bu kurala iki istisna getirmiştir.Buna göre cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura ‘nın kararları yargı denetimi dışındadır.Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı sıfatıyla yapacağı işlemler idari işlem olmayacağı için bunların yargı denetimi dışında bırakılmasının hukuk devleti ilkesi açısından bir çelişkisi söz konusu değildir buna karşılık hukuki nitelikleri itibariyle tam anlamıyla idari işlemler olan yüksek askeri şura kararlarının yargı denetimi dışında bırakılmasını hukuk devleti açısından haklı bulmak mümkün değildir.1982 Anayasasının 125.maddesi 1961 Anayasasının değişik 114.maddesine benzer olarak idari yargı denetiminin niteliği ve sınırları ile ilgili bazı hükümler getirmektedir.Maddenin 4.fıkrasına göre “yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.Yürütme görevinin kanunda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak,idari eylem işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.1982 Anayasası 125.maddesi (f5/6) 1961 Anayasasında yer almamış olan “yürütmenin durdurulması” konusunu düzenlemektedir.Beşinci fıkraya göre “İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.Buna karşılık 6.fıkradan olağanüstü hallerde sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik kamu düzeni ve genel sağlık nedenleri ile kanunun yürütmenin durdurulması kararının verilmesini sınırlayabileceği anlaşılmaktadır.Şu halde fıkrada sözü edilen durumlarda idari işlemlerin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğacak olsa ve idari işlem açıkça hukuka aykırı bulunsa bile,idari yargının yürütmeyi durdurma kararı verme yetkisi kanunla sınırlanabilecektir ki bunu hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak güçtür

3-Yasama İşlemlerinin Yargısal Denetimi:Yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların güvenliğini sağlamaya yeterli değildir.Çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara olan uygunluğunu denetleyecektir.Oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olması durumunda vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesini engelleyemeyecektir.Hukuk devletinin tam olarak gerçekleşmiş sayılabilmesi için sadece yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğu değil yasama işlemlerinin de Anayasaya uygunluğu yargı organlarınca denetlenmelidir.

4-Yargı Bağımsızlığı:Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de “yargı bağımsızlığıdır”.Gerçekten de yasama ve yürütme organlarını denetleyecek olan organlar yasama ve yürütme karşısında tam bağımsızlığa sahip değillerse yargı denetiminde beklenen yararlar büyük ölçüde ortadan kalkmış olur.Yargı bağımsızlığının tam olarak güvence altına alınmamış olduğu sistemlerde gerçek anlamda tam olarak bir hukuk devletinden söz etmeye imkan yoktur.

5-Kanuni Hakim Güvencesi:1961 Anayasasının ilk metninde bu güvence madde 32’de “Tabii Yargı Yolu” başlığı altında düzenlenmişti.Sözü geçen madde 1971 değişiklikleriyle değiştirilmiş ve halen yürürlükte olan 1982 anayasasındaki ifadede de kullanılan ifade kabul edilmiştir.Buna göre hiç kimse tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz.Tabii yargı ilkesi uyuşmazlığı yargılayacak olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olmasıdır.1971 tarihli Sıkıyönetim kanununda bu ilkeye uygunluğu şüpheli görülebilecek birtakım hükümlerin varlığı maddenin 1971 anayasa değişikliği sırasında değiştirilmesine yol açmıştır.Bu kanuna göre sıkıyönetim ilan edilen yerlere bu sıkıyönetime neden olan olaylara ilişkin suçları sıkıyönetim ilanından en çok 3 ay öncesine kadar yargılayabilmekteydi.Görülüyor ki bu durumlarda bir ceza davası suçun işlendiği anlarda mevcut olmayan ve kurulup kurulmayacağı bilinmeyen bir mahkeme tarafından görülmektedir.61’deki tabii kelimesi yerine kanuni lafının getirilmesinin sebebi kanunun lafzen yorumlandığında hukuk devleti ilkesiyle çelişmiyor olmasıdır.Fakat öz itibariyle yine de tabii yargı ilkesi hukuk devletinin ayrılmaz bir parçası olduğu için bu çelişkili bir mevzuudur.Bunun çözümü de 143.maddenin son fıkrasında öngörülmüştür.Buna göre sıkıyönetim ilan edilen yerlerdeki DGM’ler Sıkıyönetim Mahkemelerine dönüştürülebilir.Böylece yargılama yapılacak mahkemelerin sonradan kurulmamış olması sağlanarak bu ilkeye uyum sağlanmıştır.
6-Ceza Sorumluluğu İlkeleri:Anayasamızın 38.maddesi hukuk devletinin suç ve cezalara ilişkin bazı unsurlarını saymaktadır.
7-Hukukun Genel İlkelerine Bağlılık:61 ve 82 anayasaları “hukukun genel ilkeleri”’nden doğrudan doğruya söz etmemiş olmakla birlikte 61-132 ve 82-138 maddeleri bu ilkelerin hakim tarafından bir hukuk kaynağı olarak kullanılabileceğini ima etmişlerdir.Hukukun genel ilkelerinin tam ve herkesçe kabul edilebilecek bir tanımını yapmak kolay olmamakla birlikte bu konuda pozitif bir temel olarak Milletlerarası Adalet Divanı Statüsünün 38.maddesinden yararlanılabilir.Bu madde uygar milletlerce tanınmış genel hukuk ilkelerini milletler arası hukukun kaynakları arasında saymıştır.AY mahkememizde muhtemelen bu tanımdan esinlenerek hukukun genel ilkelerini “hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkeler” olarak tanımlamıştır.Rousseau hukukun genel ilkelerini bir bölümü sadece milletler arası hukuka özgü olmak bir bölümü de milletlerarası hukuk ve milli hukuk düzenlerinde ortak olmak üzere iki kategoriye ayırmıştır.Rousseau’ya göre iki hukuk düzeninde ortak olan ilkeler şunlardır:Ahde vefa ,hakkın kötüye kullanılmaması, kazanılmış haklara saygı,sebepsiz zenginleşme,gecikme faizi,verilen zararın tazmini,kesin hükme saygı.Bunlara kimsenin sahip olduğu haklardan fazlasını devredememesi kimsenin kendi davasında hakim olamaması mücbir sebep ve diğer bazı ilkeler de eklenebilir.AY mahkemesinin 82 anayasası döneminde verdiği kararlarda dayandığı bazı genel hukuk ilkeleri de şunlardır:İyi niyet ahde vefa kazanılmış haklara saygı kanunların geriye yürümezliği kesin hükme saygı devlete (ve kanunlarına) güven özel kural genel kural çatışmasında özel kuralın uygulanması.
VIII-Sosyal Devlet:

1-Sosyal Devletin Anlamı:

20.yy.’da Batı demokrasilerinde ortaya çıkmış olan sosyal devlet veya refah devleti kavramı devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir kavramı ifade eder.Sosyal devlet bu anlamda geçen yüzyılın “jandarma devlet” anlayışından ayrılır.Liberal felsefeden esinlenen jandarma devlet anlayışı devletin görevlerini dışa karşı savunmayı ve yurt içinde düzen ve güvenliği sağlamaktan ibaret görmekte özellikle devletin ekonomik hayata müdahalesini sadece gereksiz değil aynı zamanda ekonominin doğal kanunlarının işleyişini bozacağını savunduğu için zararlı görmekteydi.Sosyal devlet devletin sosyal ve ekonomik hayata müdahalesi yoluyla sınıf çatışmalarını yumuşatan ve milli bütünleşmeyi sağlamaya çalışan bir devlet anlayışıdır.1982 anayasasının 35.maddesi mülkiyet ve miras haklarını 48.maddesi de çalışma sözleşme ve özel teşebbüs kurma hürriyetlerini tanımaktadır.Bu maddede görünmektedir ki özel teşebbüslerin serbestçe kurulabilmesine hatta devletin bunların güvenlik ve istikrar içinde çalışmasını sağlayacak tedbirler almakla yükümlü olmasına karşılık,devlet özel teşebbüslerin “milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini” sağlamakla da yükümlüdür.Diğer bir deyimle özel teşebbüs hürriyetine bu amaçlarla bazı sınırlamalar getirilebilir.Sosyal devlette mülkiyet haklarla birlikte ödev ve yükümlülükleri de içeren bir statüdür.Nitekim mülkiyet ve miras haklarını tanıyan 35.maddenin 2. ve 3. fıkraları 61 anayasasının 36.maddesine paralel olarak bu hakların kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceğini ve mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını belirtmiştir.
Sosyal devletin hürriyet anlayışı da klasik liberal devletin hürriyetleri sadece birer negatif statü hakkı yani kişiye devlet karşısında özerk bir alan tanıyan ve devlete o alana girmeme yükümlülüğünü yükleyen anlayışından farklıdır.Sosyal devlet devlete karşı korunan hürriyetlerin yanında hürleştirme kavramına da yer verir.1982 anayasası 61 anayasasına paralel olarak devlete “kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ödevini vermiştir.Sosyal devlet bunu gerçekleştirmeye çalışırken elbette mutlak bir sosyal ve ekonomik eşitlik anlayışıyla değil “nisbi” bir fırsat eşitliği anlayışıyla hareket eder.Fırsat eşitliği kavramının Anayasamızdaki somut bir yansıması 42.maddeye göre Devletin,maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenim hayatlarını sürdürmeleri için onlara burs veya çeşitli imkanlar sağlaması ödevidir.

2-Devletin Ekonomik Hayata Müdahalesinin Ölçüsü:

1961 anayasasında devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahalesinin ilkelerini belirleyen genel bir hüküm yer almıştı.41.madde iktisadi ve sosyal hayatın “adalete tam çalışma esasına ve herkes için insan hayatına yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması” amacına göre düzenleneceğini belirtmekte ve yatırımları “toplum hayatının gerektirdiği önceliklere” yöneltmeyi devletin ödevi olarak görmekteydi.82 anayasası devletin ekonomik hayata müdahalesiyle ilgili böyle genel bir hükme yer vermemiş olmasıyla birlikte devlet müdahalesine ilişkin hükümler anayasanın çeşitli maddelerine serpiştirilmiş bulunmaktaydı.Bu serpiştirilmiş müdahale hükümlerine rağmen Anayasamızdaki sosyal devlet anlayışının siyasal iktidarlara belli bir ekonomik politika modelini empoze etmediği açıktır.Anayasa açısından söylenebilecek olan şey bu anayasa ile ne saf liberal ne saf devletçi ekonomi modelinin uygulanmasının mümkün olduğudur.Bu çok geniş çerçeve içerisinde siyasal iktidarların ekonomik politikayı kendi siyasal tercih ve önceliklerine göre yönlendirebilecekleri doğal olduğu gibi demokratik rejimin gereklerine de uygundur.Eğer 82 anayasasında bir dereceye kadar bir ekonomik politika tercihi varsa bunun sosyal piyasa ekonomisi olarak adlandırılması doğru olur.Bilindiği gibi bu kavram piyasa ekonomisinin işleyişinden doğabilecek bazı aksaklıkların tekelleşmeleri önlemek serbest rekabet ilkesine işlerlik kazandırmak piyasada egemen olan gücün kötüye kullanılmamasını sağlamak ve tüketiciyi korumak amaçlarıyla devlet tarafından yapılacak müdahale ve düzenlemelerle giderilmesini öngörmektedir.

3-Sosyal Devletin Hukuki Yöntemleri:

a-Herkese İnsan Haysiyetine yakışır bir hayat sağlamaya yönelik tedbirler:Sosyal devletin temel amaçlarından birinin herkese insan haysiyetine yaraşır asgari bir hayat düzeyi sağlamak olduğuna şüphe yoktur.Bunun yolları arasında herkese çalışma imkanının sağlanması çalışan herkese insanca yaşayabilmesini mümkün kılacak adaletli bir ücret ödenmesi ve çalışamayacak durumda olanların da çeşitli sosyal güvenlik tedbirleri ile korunması yer almaktadır.Bunlar anayasanın 49-55-60-61. maddelerinde düzenlenmiştir.Şüphesiz insan haysiyetine yakışır bir asgari hayat düzeyinin sağlanması sadece bu tedbirlerle gerçekleşemez.İnsan haysiyetine yakışır bir hayat insan haysiyetine yakışır bir konutta sağlık içinde yaşama ihtiyacının ve asgari kültürel ihtiyaçların tatminini de içine alır.Bunlar da anayasanın 56-57-42.maddelerinde düzenlenmiştir.
b-Vergi adaleti:Çağdaş sosyal devlette gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmada en önemli rolü vergi politikası oynamaktadır.Bu politika anayasamızın 73.maddesinde açıklanmıştır.Vergi hukukunda “artan oranda (müterakki) vergi” denilen ve Türk gelir vergisi sisteminde de kabul edilmiş olan vergilendirme sistemi yüksek gelir tabakalarından yüksek oranda ,düşük gelir tabakalarından ise düşük oranda vergi alınması suretiyle gelir eşitsizliklerinin azaltılması amacını taşır.
c-Kamulaştırma ve Devletleştirme:Kamı hizmetlerini yürütebilmek için gerekli olan özel mülkiyet altındaki bir taşınmazın sahibinin isteğine bakılmaksızın kamu mülkiyetine geçirilmesi işlemine kamulaştırma denir.Konu anayasamızın 46. maddesinde düzenlenmiştir.Anayasada özel bir rejime tabi tutulan sosyal amaçlı kamulaştırmalar,sosyal devletin bir yöntemi olarak kabul edilir.Kamulaştırmanın usulü 63/3 maddede düzenlenmiştir.Kamulaştırmanın genelde sosyal devlet ilkesi ile ilgili olmamasına karşın anayasanın 17.maddesinde düzenlenen devletleştirme tipik bir sosyal devlet aracıdır.Bu hükme göre kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır.Gerçek karşılığının hesaplanması ve usulü kanunla düzenlenir.Görülmektedir ki; kamulaştırma işleminin konusu özel mülkiyetteki taşınmaz mallar olduğu halde devletleştirme işleminin konusu özel teşebbüslerdir.Devletleştirme bakımında 61 ve 82 anayasaları bakımından önemli bir fark61 anayasasının devletleştirilen özel teşebbüsün gerçek karşılığının taksitlendirilebilmesidir.82 anayasası ise taksitlendirmeyi kaldırarak devletleştirmeyi zorlaştırmıştır.82 anayasası döneminde devletleştirme 1984 tarihli 3082 sayılı kanunla düzenlenmiştir.Bu kanuna göre özel teşebbüslerin devletleştirilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
-Devletleştirilecek özel teşebbüsün yaptığı hizmet veya üretimin ülke çapında kamu ihtiyacına hitap etmesi
-Bu hizmet veya üretimin kontrol rekabet ikame veya başka yollardan sağlanması imkanının bulunmaması
-Hizmet veya üretimin yavaşlatılması veya durdurulması halinde kamunun büyük zarar görmesi
Devletleştirme klasik sosyal devletin araçlarından biri olarak kabul edilmekle birlikte özellikle 80’lerden itibaren dünyanın büyük bölümüne egemen olan serbest piyasa ekonomisinin etkisiyle eski önemini kaybetmiştir.Onun yerine tam tersine KİT‘lerin özel teşebbüse devredilmesi yani özelleştirme Türkiye dahil pek çok ülkede önem kazanmıştır.

d-Planlama:Sosyal devletin temel ilkelerinden biri de planlamadır.Planlama toplumun ekonomik kaynaklarının ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla bilimsel ve akılcı biçimde kullanılmasını sağlar.Gerçekten sosyal devlet anlayışı devletin sosyal ve ekonomik hayata müdahalesini öngördüğüne göre bu müdahalenin sistemli,tutarlı ,akılcı ve bilimsel bir biçimde yapılması gerekir.Bunu sağlayacak araç da planlamadır.Bu konu anayasanın 166.maddesinde düzenlenmiştir.Bu hüküm 61 anayasasının planlanmaya ilişkin olan41 ve 129.maddelerinden bazı yönlerden ayrıldığı görülmektedir.61 anayasasında planlamayı yapacak olan devlet organı Devlet Planlama Teşkilatı olarak belirtildiği halde 82 anayasası bu organı ismen zikretmemiştir.Daha önemlisi 82 anayasasına göre planlamanın amaçları 61 anayasasındakinde hayli farklıdır.61 anayasası planlamanın araçları arasında ekonomik kalkınma hedefi kadar sosyal devlet anlayışının gereği olan sosyal önceliklere de ağırlık vermiştir.Buna karşılık 82 anayasasının daha çok milli tasarrufu ve üretimi arttırmak,fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde denge sağlamak,yatırım ve istihdamı geliştirmek gibi salt ekonomik amaçları vurguladığı görülmektedir.Diğer bir deyimle 1982 anayasasının planlama anlayışı liberal bir ekonomik politika ile daha kolay bağdaşabilecek niteliktedir.

e-Sosyal Haklar:Sosyal haklar sosyal devletin en önemli unsurlarından birini oluşturur.Sosyal hakları amaçlarına göre ayırt etmek mümkündür.Sosyal haklar ister olumlu ister olumsuz edim gerektirsinler,ister toplu ister bireysel olarak kullanılabilsinler,sosyal adaleti sağlamaya,sosyal eşitsizlikleri azaltmaya,toplum içinde ekonomik bakımdan zayıf olan sınıf ve grupları korumaya yönelik haklardır.82 anayasasının “Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” başlığını taşıyan 2.kısım 3.bölümünde de bu anlamdaki sosyal haklarla,çalışma ve sözleşme hürriyeti,işverenlerin sendika kurma hakkı,lokavt hakkı gibi ekonomik bakımdan zayıf olanların korunması amacını gütmeyen “ekonomik haklar” bir arada yer almıştır.Dar anlamdaki sosyal hakların içine de bir bölümü devletin olumsuz edimini gerektiren (sendika,grev) bir bölümü ise olumlu edime ihtiyaç gösteren (eğitim,sağlık) haklar girer.Bazı temel haklar ise bazı yönleri ile sosyal hak bazı yönleri ile de klasik hak olması mümkündür.(Eğitim öğretim hakkı mad.42)

IX-Eşitlik:

Eşitlik ilkesi 1982 anayasasının 10.maddesinde düzenlenmiştir.Eşitlik ilkesinin bu ilkeden yararlananlar açısından bir temel hak yani eşit işlem görmeyi yada ayrım gözetilmemesini isteme hakkını doğurduğu kuşkusuzdur.Ancak eşitlik aynı zamanda muhatapları yani devlet organları ve idare makamları açısından da anayasal bir buyruk devlet yönetimine egemen bir ilkedir.61 anayasasının eşitlik ilkesine “temel haklar ve ödevler” kısmında (mad.12) yer verilmiş olmasına karşılık 82 anayasası bu ilkeyi “genel esaslar” kısmında düzenlemiş olması da eşitliğin temel bir devlet yönetimi ilkesi olarak düşünülmesi gerektiği görüşüne güç katar.Genel anlamda eşitlik ilkesi ise şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak ikiye ayrılır.Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır.Maddi hukuki eşitlik şekli eşitliğin ötesinde aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yararlarda ve yükümlülüklerde yetkilerde ve sorumluluklarda fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içerir.Türk AY mahkemesi kanunlardaki sınıflandırmanın eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığını denetlerken “haklı neden” kriterine dayanmaktadır.Mesela kanun önünde eşitlik ilkesi “tüm yurttaşların her yönden mutlaka,her zaman aynı tutulmaları zorunluluğunu içermez.Birtakım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda kanun önünde eşitlik ilkesine uyulmadığından söz edilemez.

Kurucu İktidar: Anayasayı Değiştirme Sorunu


I-Asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar:

Bir devletin anayasasını yapma veya değiştirme,başka bir deyimle o devletin temel siyasi yapısını belirleme iktidarına “kurucu iktidar” veya “kuruculuk fonksiyonu “ adı verilir.Kurulmuş iktidar kurucu iktidarın anayasada belirlemiş olduğu sınırlar içerisinde devletin çeşitli hukuki yetkilerini kullanma iktidarıdır.Kurucu iktidar da iki değişik durumda ortaya çıkabilir ve buna uygun olarak iki tür kurucu iktidardan söz edilebilir;Asli kurucu iktidar ve tali(türevsel )kurucu iktidar.Asli kurucu iktidar bir ülkenin siyasal rejiminde ihtilal,hükümet darbesi,ülkenin parçalanması ve bunun gibi durumlardaki kesintiler nedeniyle bir hukuk boşluğunun doğması durumlarında ortaya çıkar.Bu durumlarda fiili iktidarı elinde bulunduran sosyal güçler yeni rejimin anayasasını belirlerken kendilerini bağlayan hiçbir pozitif hukuk normu mevcut değildir.Bu anlamda asli kurucu iktidar sınırsız ve hukuk dışı bir olaydır.Bu iktidarın sınırsızlığı da şüphesiz sosyolojik anlamda değil sadece hukuki anlamdadır.Tali kurucu iktidar ise bundan çok farklı olarak bir ülkenin anayasasının ,o anayasada belirlenmiş usüllere uyulmak suretiyle değiştirilmesidir.Bu anlamda tali kurucu iktidar hukuken sınırlı bir iktidardır.
Hemen bütün yazılı anayasalar değiştirilmelerine ilişkin usülleri kendileri belirlemişlerdir.Gene hemen her yazılı anayasa hükümlerinin değiştirilmesini adi kanunların kabul veya değiştirilmelerindeki usüllerden daha farklı ve daha güçleştirici bir takım kurallara bağlı tutmuşlardır(sert anayasa sistemi).

II-Türk Anayasalarında Anayasayı Değiştirme Sorunu:

Türk Anayasaları 1876 Kanun-i Esasi’den beri sert anayasa sistemini benimsemişlerdir.Kanun-i Esasiye göre (mad.116) teklif yetkisi Bak.Kur. ya da Ayan ya da Mebuslar meclisinden birine verilmişti.Teklif tamsayının 2/3 çoğunluğuyla kabul edildikten sonra padişah onayıyla kesinleşiyordu.1921 Anayasası ise anayasa değişiklikleri ile ilgili bir hüküm taşımamaktaydı.Bunun sebebi ise 1.TBMM’nin olağanüstü yetkileri haiz bir kurucu meclis olma sıfatı idi.1921 Anayasası Osmanlı-Türk anayasa tarihindeki tek yumuşak anayasadır.1924 Anayasası anayasa değişikliği için 1/3 teklif kabul için ise 2/3 çoğunluğu öngörmüştür.Bu anayasa herhangi bir onay safhasına yer vermemiş hatta CB’ ye değişikliği meclise geri gönderme yetkisi de vermemiştir.Ayrıca 1924 Anayasası devletin şeklinin cumhuriyet olduğunu belirten 1.maddesinin değiştirilmesinin hiçbir surette teklif dahi edilemeyeceğini öngörmüştür.1961 Anayasasında da üye tamsayısının 1/3 çoğunluğu ile teklif daha sonra her iki meclisin 2/3 çoğunluğu ile kabulünü öngörmüştür.Ayrıca değişiklik görüşmelerinin ivedilikle olamayacağını da belirtmiştir.1924 anayasasına paralel olarak devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmünün değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini kabul etmiştir.
1982 Anayasasının 1987 tarihli değişikliğinden önceki haliyle kabul ettiği çözüm tarzı ise 24 ve 61 deki karar yeter sayılarını aynen muhafaza etmekle birlikte bu anayasalarda mevcut olmayan bir onay safhasına yer vermişti.Bu safhada onay yetkisi CB ile halk arasında paylaşılmaktaydı.Söyle ki CB yeniden görüşülmek üzere meclise gönderdiği değişiklik tasarısını meclis aynen kabul edip tekrar CB’ ye yollarsa CB’ nin söz konusu tasarıyı halk oyuna sunma yetkisi mevcuttur.

1982 Anayasasının 1987 de uğradığı değişiklikten sonra anayasayı değiştirme usülü oldukça karmaşık hale gelmiştir.

a)Teklif:Anayasanın ilk şeklinde olduğu gibi anayasanın değiştirilmesi TBMM’nin üye tamsayısının en az üçte birinin yazılı teklifiyle olur.

b)Görüşme:Anayasa değişikliklerine ilişkin tekliflerin görüşülmesi bu maddedeki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi hakkındaki hükümlerine tabidir.Anayasa değişikliğine ilişkin tekliflerin genel kurulda iki defa görüşüleceği belirtilmiştir.İki defa görüşme şartı anayasa değişikliklerine ilişkin tekliflerin görüşülmesi usulünü diğer kanunların görüşülmesi usulünden ayıran tek farktır.2.görüşmeye 1.görüşmenin bitiminden 48 saat geçmeden başlanamaz.İkinci görüşmede yalnız maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri tartışılır.Birinci görüşmede üzerinde herhangi bir değişiklik önergesi verilmemiş maddeler hakkında ikinci görüşmede değişiklik önergesi verilemez.Şu halde birinci görüşmede önce anayasa değişikliğinin tümünün ele alınması gerekir.Bu görüşme onucunda maddelere geçilip geçilmeyeceği kararlaştırılır.Geçilmesi kabul olunmazsa Anayasa değişikliği teklifi reddedilmiş olacağından diğer işlemlere gerek kalmaz.Kabul edilmesi halinde de teker teker tüm maddeler görüşülüp oylanır.İkinci görüşmede tekrar tüm maddeler için oylama açılmaz sadece bunlar üzerinde değişiklik önergesi verilmiş olanlar oylanır.Hiç önerge verilmemiş ise ikinci oylama yapılır.Tüm bu sürecin sonunda tekrar tüm maddeler için genel bir oylama yapılarak Anayasa değişikliği süreci tamamlanmış olur.

c)Karar:1982 anayasası değiştirilmesinden önceki haliyle aynen 24 ve 61 anayasalarında olduğu gibi üye tamsayısının 2/3’ünü karar yeter sayısı olarak kabul etmişti.Anayasada yapılan değişiklik sonucu ise ortaya üye tamsayısının beşte üçü ve üçte ikisi olmak üzere iki değişik karar yeter sayısı çıkarmıştır.Bu sayılardan birinin ya da diğerinin sağlanmasına göre onay safhasında uygulanacak işlemler farklıdır.Bu değişikliğin anayasa değişikliklerinin kabulüne ilişkin getirdiği diğer bir yenilik ise oylamanın gizli olması zorunluluğudur.

d)Onay:Değişik 175.madde ilk metinde olduğu gibi onay safhasını CB ile halk arasında paylaştırmıştır.Ancak karar çoğunluğunun 3/5 veya 2/3 oluşuna göre yapılacak işlemler farklıdır.Anayasa değişikliği beşte üç veya daha fazla fakat üçte iki çoğunluktan az bir oyla kabul olmuş ise CB kanunu tekrar görüşülmek üzere meclise iadesi veya söz konusu kanunu halk oylamasına sunması gibi iki seçenek ortaya çıkar.Meclise iade halinde değişiklik sürecinin devam edebilmesi için Meclisin bu kanunu en az 2/3 çoğunluk ile aynen kabul etmesi gerekir.Bu durumda CB kanunu ya halk oyuna sunabilir ya da onaylayarak kesinleştirebilir.CB söz konusu kanunu 3/5 ile 2/3 arasında oyla kabul edilmiş kanunu iade etmezse halk oyuna sunması zorunludur.Anayasa değişikliğine ilişkin kanun mecliste 2/3 veya daha çok bir oy oranı ile kabul edilmesi durumunda ise 3 ihtimal ortaya çıkmaktadır.CB söz konusu kanunu tekrar görüşmek üzere meclise iade etmek,doğrudan doğruya halk oyuna sunmak veya onaylayarak kesinleştirmek seçeneklerine sahiptir.Son durumda anayasa değişikliğine ilişkin kanun Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer.Meclise iade halinde kanunun tekrar üye tamsayısının 2/3 çoğunluğu ile aynen kabul etmesi gerekir.Bu takdirde de CB’nin değişikliği ya halk oyuna sunmak ya da onaylamak gibi iki seçeneği vardır.!982 anayasasının gerek ilk şekliyle gerekse yapılan değişikliklerle 24 ve 61 anayasalarındaki saf temsili demokrasi anlayışından yarı doğrudan doğruya demokrasiye doğru hali önemli bir adım atmıştır.
CB’nin onay safhasına ilişkin yetkileri Anayasa değişikliği hakkındaki kanunu halk oyuna sunmak ya da meclise tekrar görüşülmek üzere iade etmesinden ibarettir.Anayasa değişikliklerinin geri gönderilmesi bu konuda özel bir hüküm bulunmadığına göre CB kanunları bir daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderme yetkisini düzenleyen 89.maddedeki usule tabidir.Yani geri göndermenin 15 gün içinde ve gerekçeli olarak yapılması gerekir.Meclis geri gönderilen Anayasa değişikliğini aynen kabul etmeyip bir değişiklik yaptığı takdirde CB söz konusu kanunu tekrar meclise gönderebilir.Ancak CB’nin geri göndermedeki düzeltme isteminin sunulmuş metinle hiç ilgisi olmayan yeni bir değişiklik teklifi niteliğinde olmamalıdır.Aksi halde kendisine anayasa değişikliği teklifinde bulunma yetkisi tanınmamış olan CB bu yetkiyi kullanmış olur.
1982 anayasasında yapılan değişikliklerden sonra CB’nin geri gönderme yetkisinin kimi durumlarda sadece bir geciktirici veto kimi durumlarda ise güçleştirici veto niteliği taşıdığı söylenebilir.Eğer değişiklik teklifi 3/5 ile 2/3 arasındaki bir oranla kabul edilmiş ise CB’nin iade yetkisi güçleştirici veto özelliği gösterir.Çünkü bu takdirde meclis söz konusu kanunu 2/3 oyla kabul etmesi gerekir.Buna karşılık kanun 2/3 ya da daha fazla bir oy oranıyla kabul edilmiş olursa geri gönderme yetkisi daha çok bir geciktirici veto özelliğine bürünür.Çünkü kabul için 2/3’den daha fazla bir çoğunluk gerekmemektedir.Fakat geçici 9 madde ile TBMM başkanlık divanı kurulduktan sonraki 6 yıllık süre zarfında yapılan anayasa değişiklikleri için meclise iade söz konusu olduğu takdirde tekrar kabul meclisin ¾ çoğunluğuna tabidir.Bu hükümle CB’nin altı yıllık bir süre için yetkileri genişletilmiş ve geciktirici veto güçleştirici veto şekline dönüştürülmüştür.
1982 anayasasının sertlik eğilimi Anayasanın değiştirilmesi mümkün olmayan düzenlemelerinde de kendisini gösterir.24 ve 61 anayasalarında sadece devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki anayasa hükmünün değiştirilemez olmasına karşılık 82 anayasasında değişmezlik vasfı tanınmış hükümlerin kapsamı hayli artmıştır.

III-Anayasa Değişikliklerinin Denetimi:

Anayasa değişikliklerinin anayasa uygunluğunun denetimi şekil ve esas olmak üzere iki düzeyde olabilir.Anayasa değişikliklerinin şekil olarak anayasaya uygunluğunun denetimi bu değişikliklerin anayasada öngörülen usül ve şekil kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığının incelenmesini içerir.Anayasayı yapan asli kurucu iktidar anayasanın değiştirme usulünün belirtmekle tali kurucu iktidarın anayasayı değiştirme yetkisini şekil yönünden sınırlamış olmaktadır.Diğer bir deyimle tali kurucu iktidar ancak bu usül ve şekil kurallarına uyarak tali kuruculuk yetkisini kullanabilir.Anayasa değişikliklerinin esas yönünden denetlenebilmesini savunan bazı yazarlar bunu ancak anayasanın üstünde bir takım hukuk normlarının (süpra-pozitif temel normlar) varlığını kabul etmek yahut da pozitif anayasa normları arasında bir derecelenme bir hiyerarşi bulunabileceğini varsaymak suretiyle haklı göstermeye çalışmışlardır.
Anayasa değişikliklerinin şekil yönünden denetimi konusunda Anayasa özel bir yöntem öngörmediğine göre kanunların şekil yönünden denetlenmesine ilişkin anayasa hükümlerinin anayasa değişikliğine de aynen uygulanması gerekir.Zaten Anayasa değişikliklerinin de kanunla gerçekleştirildiğine göre Anayasanın ayrıca anayasa değişikliklerinden söz etmemiş olması doğaldır.Dolayısıyla anayasa değişikliklerinin denetlenmesi CB veya TBMM üyelerinin 1/5 inin istemiyle olabilir.Anayasa değişikliklerinin yayınlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra iptal istemiyle dava açılamaz.Şekil bozukluğu defi yoluyla da ileri sürülemez.Şekil bozukluğuna dayanan iptal davaları Anayasa Mahkemesi tarafından öncelikle incelenir ve karara bağlanır.
Bir anayasa değişikliğinin anayasanın 175.maddesi gereği CB tarafından halk oyuna sunulup kesinleşmesi halinde bu metnin üzerinde bir denetimin söz konusu olup olamayacağı düşünülebilir.Bir görüşe göre anayasa halk oyuyla gerçekleşen ve halk oyuyla gerçekleşemeyen anayasa değişiklikleri arasında bir ayırım yapmaksızın değişiklikleri denetleme görevini Anayasa Mahkemesine vermiştir.Halk oylamasının usulüne göre yapılıp yapılmadığı konusunda denetim yetkisi ise Yüksek Seçim Kurulundadır.Kitaba göre bu konuda anayasada açıklık olmamasına rağmen en üstün kurucu iktidar olan halk iradesinin belirlemesinden sonra artık anayasa mahkemesinde bir şekil denetiminin mümkün olmaması gerekir.


Kuvvetler Ayrılığı

I-Kuvvetler Ayrılığı ve Fonksiyonlar Ayrılığı:

Siyasal düşünce tarihinde genellikle Montesquieu’nün adıyla özdeşleştirilen kuvvetler ayrılığı teorisi 1789 Amerikan,1791 Fransız Anayasalarından başlayarak pek çok pozitif hukuk belgesinde şu veya bu biçimde anlatımını bulmuş olmakla birlikte ,bu teorinin hukuki olmaktan çok ,siyasal nitelik taşıdığını belirtmek gerekir.Ünlü düşünüre göre iki hele üç kuvvetin aynı elde toplanması istibdada yol açar.
Gerçekte egemenlik veya devlet kudreti tektir.Bu kudret devletin organları vasıtasıyla toplum adına iradesini belirtmekte kendi iradesini toplum bireyleri üzerinde hakim kılma iktidarıdır.Devlet kudretinin kullanılmasında başvurulan işlemlerin şekli ve içeriği birbirinden ne kadar farklı olsa da bütün bu işlemler sonuçta devlet idaresinin tezahürlerinden başka bir şey değildir.Devlet kudreti ise tek ve bölünmezdir.Ancak bu kudretin birden çok olan fonksiyonlarını ve gene birden çok olan organlarını ayırdetmek gerekir.İktidarın fonksiyonları bu iktidarın değişik tezahür şekilleri değişik kullanım biçimleridir.Mesela kanun yapmak devlet kudretinin kullanım biçimlerinden biri,iktidarın fonksiyonlarından biridir.İktidarın organları ise iktidarın çeşitli fonksiyonlarını yerine getirmekle görevli kişiler veya kuruluşlardır.Mesela yasama organı devlet kudretinin yasama fonksiyonunu yerine getiren organdır.İşte günümüzde kuvvetler veya iktidarların ayrılığı deyimi kullanılırken kastedilen ve pozitif hukuk verilerine göre kastedilmesi gereken gerçekte fonksiyonlar ayrılığıdır.Diğer bir deyimle devlet iktidarının çeşitli fonksiyonlarının aralarında bir işbirliği mevcut bulunan değişik organlarca yerine getirilmesidir.Kuşkusuz devlet fonksiyonları bu fonksiyonların maddi muhtevalarına veya konularına göre de tasnif edilebilir.Bu fonksiyonların nitelikleri ve kapsamları zamana topluma ve siyasal sistem tipine göre büyük farklar gösterebilir.Ancak kamu hukukunu birinci derecede ilgilendiren fonksiyonlar devletin maddi anlamdaki fonksiyonları değil hukuki anlamdaki fonksiyonlarıdır.Devlet belli bir amaca ulaşabilmek için birtakım hukuki işlemler yapar;bu işlemler de hukuk dünyasında bazı değişiklikler yaparlar.
Devletin hukuki fonksiyonlarının yasama yürütme ve yargı olarak üçe ayrıldığı gerek kamu hukuku doktrininde gerekse pozitif anayasa hukukunda hemen hemen tartışmasız olarak kabul edilir.Ancak bu üçlü ayrımın hangi kritere dayandığı dolayısıyla yasama yürütme ve yargı kavramlarının nasıl tanımlanması gerektiği son derece tartışmalıdır.Bu konuda ortaya atılan görüşler iki ana grupta toplanabilir.Maddi kritere dayanan görüşler ve organik kritere dayanan görüşler.

II-Devletin Hukuki Fonksiyonlarının Maddi Bakımdan Tasnifi:

Maddi kriter devletin hukuki fonksiyonlarının tasnifini,bu fonksiyonlarının ifasında başvurulan işlemlerin hukuki mahiyetine dayandırılmaktadır.Buna göre hukuki işlemler,maddi mahiyetlerine göre kural işlem ,sübjektif işlem ve yargı işlemi olmak üzere 3’e ayrılır ve bu 3 işlemden her birinin yapılması devletin üç hukuki fonksiyonundan birini meydana getirir.Maddi kritercilere göre yasama fonksiyonu kural koymak yani genel,sürekli objektif ve kişisel olmayan işlemler yapmaktır.Maddi kriterciler yasama fonksiyonunun başlıca ifade aracı olan kanunların bu niteliklere sahip olmasını zorunlu görürler.Bun karşılık yürütme veya idare fonksiyonuyla devlet bir sübjektif hukuki durum doğuracak veya bir objektif hukuki durumun şartını meydana getirecek bir irade açıklamasında bulunur. Dolayısıyla idari işlem daima soyut bir hükümdür.Yasma işlemi bir hukuk kuralının ifadesidir.İdari işlem ise bir hukuki durumun yaratılması veya onun şartıdır.Mesela bir atama işleminin atanan memura belirli yetkiler verdiği söylenemez.Bu yetkiler ona kanunla verilmiştir.Atama işlemi sadece söz konusu kamu hizmetine ilişkin kanunun atanana kişiye uygulanabilmesinin şartıdır.Dolayısıyla idari işlemin bu türüne şart-işlemler denir.Görülüyor ki maddi kriter taraftarlarına göre yasama ve yürütme işlemleri arasında maddi mahiyetleri açısından açık ve kesin bir fark vardır.Yasama işlemleri daima genel ve soyut idare işlemleri daime bireysel ve somuttur.Yargı işlemlerine gelince bu işlemlerin de bir hukuki uyuşmazlığı çözen işlemler olmak itibariyle yasama ve yürütme işlemlerinden ayrı kendilerine özgü bir bünyeye sahip oldukları ileri sürülmektedir.

III-Devlet Fonksiyonlarının Şekli ve Organik Bakımdan Tasnifi:

Bu görüş devletin fonksiyonlarını ve bu fonksiyonların ifa aracı olan hukuki işlemleri,bu işlemleri yapan ve yapılış şekline göre tasnif etmektedir. Carré de Malberg hukuki işlemlerin tasnifinin pozitif anayasa hukuku verilerine dayanması gerektiği noktasından hareket etmektedir.Şu halde devletin hukuki işlemlerinin nitelikleri ve hukuki kuvvetleri,ancak bunları yapan organa ve bunların yapılış şekillerine göre belirlenebilir.İşlemin maddi niteliğinin özellikle genel veya bireysel oluşunun bunda hiçbir rolü yoktur.Yasama organında kanun adı altında ve kanun niteliğinde çıkan her işlem ,içeriği ve maddi niteliği her ne olursa olsun her zaman için kanundur ve kanun gücünü taşır.Buna karşılık idari veya yargısal organların yaptığı bir işlem içeriği ve niteliği itibariyle kanunlarla aynı olsa dahi hiçbir zamana kanun değildir ve kanun niteliği taşımaz.Kısacası “şekli anlamda fonksiyonlardan,Devletin 3 çeşit organında ve bu organların her birine özgü bir biçimde yerine getirilen çeşitli faaliyetleri anlamak gerekir;burada fonksiyonu belirleyen onu icra eden ajan ve icra ediliş biçimidir.Carré de Malberg’e göre nasıl kanun konusu veya maddi mahiyeti itibariyle tanımlanamazsa idari işlemin de maddi yönden tanımlanmasına imkan yoktur.Anayasa kanun için mahfuz bir alan ayırmadığı gibi idare içinde böyle bir alan ayrılmamıştır.Anayasa sadece iki organ ve bunların yerine getirdikleri fonksiyonlar arasında bir eşitsizlik yaratmıştır.İdare fonksiyonunun ayırıcı özelliği kanunla idari işlem arasındaki bağımlılık ve tabiilik ilişkisidir;dolayısıyla idare fonksiyonu ancak kanunların uygulanmasından ibaret olabilir.İdare fonksiyonunun bu niteliğinden iki önemli sonuç doğar.Birincisi idari makamlar,herhangi bir kanuna dayanmaksızın salt kendi inisiyatifleriyle ister genel ister bireysel nitelikte olsun ister vatandaş haklarını ister sadece idarenin kendi iç işleyişini ilgilendirsin hiçbir işlem yapamazlar.İdarenin alanı sadece kanunların uygulanmasıdır.İkincisi her ne kadar idarenin bir anlamda kendisine mahfuz bir alanı yoksa da başka bir anlamda idarenin alanı sınırsızdır.Yalnızca kendisini yetkilendiren bir yasama işlemine dayanmak suretiyle idari makam her çeşit konuda her çeşit tedbiri alabilir.Nasıl kanun her türlü kararı kanun adı altında çıkarabilirse aynı şekilde idari işlemde bir kanun metnine dayanmak şartıyla her çeşit hükmü kabul edebilir.Bu anlamda her iki fonksiyon aynı şekilde sınırsız bir alana sahiptir.Carré de Malberg’e göre bu iki fonksiyon arasındaki fark kanunun üstünlüğüne ve idarenin kanuna tabi oluşuna dayanan “hiyerarşik bir fark”’tır.Bu fark da iki açıdan kendini göstermektedir.Bir defa idari işlem sonuçlarının hukuki kuvveti bakımından yasama işleminden daha aşağı mertebededir..Kanun ancak daha sonraki bir kanunla değiştirilebilir ve sadece yönetileni değil yasama organı dışındaki yöneticileri de bağlar.Oysa idari işlem kuşkusuz kanun koyucuyu bağlamadığı gibi idari makamların kendilerince de değiştirilebilir ve kaldırılabilir.İkincisi idari işlem teşebbüs kudreti bakımından da kanuna tabidir.İdare fonksiyonu ancak kanunların egemenliği altında ve onların sınırları içinde yerine getirilebilir.Üstelik yasama organı kendi koyduğu ve halen yürürlükte olan genel kurallara gene kanunla özel istisnalar getirme yetkisine sahip olduğu halde idarenin böyle bir yetkisi yoktur.Daha da önemlisi “kanun idari faaliyeti,n sadece sınırı değil aynı zamanda onu şartıdır.Yasma organı kanun yapmak konusunda tamamen serbest olduğu halde idare bir kanuna dayanmaksızın kendi başına hareket edemez.

IV-Türkiye’de 1924 ve 1961 Anayasalarında Kuvvetler (fonksiyonlar ) Ayrılığı

Türkiye’de 1924 anayasasının kuvvetler birliği ve görevler (fonksiyonlar) ayrılığı,1961 anayasasının ise “yumuşak kuvvetler ayrılığı” sistemini kabul ettiği,bu açıdan iki anayasa arasında önemli fark olduğu görüşü yaygındır.Bu görüş iki gerekçeye dayandırılmaktadır.Birincisi 1924 anayasasında TBMM hükümeti düşürme yetkisine sahip olduğu halde yürütme organının Meclisi feshetme yetkisinin olmayışıdır.Oysa 1961 anayasasında yürütme organına Millet Meclisi seçimlerini yineleme yetkisi sınırlı bir biçimde de olsa tanınmıştır.Böylece 24 anayasasının “meclis hükümeti “ sisteminden yasama ve yürütme organları arasında denge ve eşitlik ilkesine dayanan “parlamenter rejime” geçilmiştir. Diğer gerekçe ise1924 anayasasının 5. ve 7. maddeleriyle 1961 anayasasının 6.maddesi arasındaki farktır.Bu iki ifade arasındaki fark 24 ve 61 anayasaları arasında fonksiyonlar ayrılığı yönünden gerçek bir fark olduğu izlenimini yaratıyor görünse de daha dikkatli bir inceleme durumun böyle olmadığını ortaya koymaktadır.1924 anayasası yürütme gücünün asli sahibinin TBMM olarak göstermiş olsa da ona bizzat bu gücü kullanma yetkisi vermemiştir.Tam tersine TBMM yürütme gücünü ancak kendi seçtiği CB ve onun tayin edeceği Bakanlar Kur. eliyle yapabilir.Dolayısıyla meclisin istediği takdirde bu yetkiyi yürütme organından alıp bizzat üstlenmesine veya yürütme organının yerine geçerek bir idari işlem yapmasına imkan yoktur.Kısacası 1924 anayasası kuşkusuz milli mücadele yıllarının geleneğinin etkisiyle 5.maddesinde kuvvetler birliği anlamına gelen bir ifade kullanmakla beraber aslında fonksiyonlar ayrılığını gerçekleştirmiştir.
Görülüyor ki 24 ve 61 anayasalarının yasama ve yürütme yetkilerini bölüştürme şekilleri arasında birincisinin kuvvetler birliği formülüne rağmen hiçbir fark yoktur.Her iki halde de yürütme yetkisi CB ve onun tayin edeceği Bak.Kur. tarafından kullanılmaktadır.Her iki anayasada da yürütme organının mahfuz bir düzenleme yetkisi yoktur.Her iki anayasa idari işlemlerin mutlaka kanuna dayanması zorunluluğunu ve kanun olmayan yerde idarenin de olamayacağı ilkesini kabul etmiştir.Her iki anayasa yasama işlemlerine ,yürütme işlemlerinden daha üstün bir hukuki güç tanımıştır.Nihayet her iki anayasa idarenin düzenleyici işlemlerinin temeli konusunda hemen hemen aynı ifadeleri kullanmıştır.
1924 ve 1961 anayasaları arasında yasama ve yürütme fonksiyonlarının ayrılığı bakımından gözlemlenen bu benzerlik yargı fonksiyonunun diğer iki diğer iki fonksiyondan ayrılığı yönünden de aynen geçerlidir.Şüphesiz 61 anayasası yargı organının bağımsızlığı konusunda 1924 anayasasından çok daha güvenceli bir sistem kurmuştur.Ancak bu anayasanın getirdiği yenilikler yargı fonksiyonunun ayrılığı ilkesine eğil bu ilkenin güvence ve yaptırımlarına ilişkindir.
Yasama ve yürütme organlarının ayrılığı konusunda 1924 ve 1961 anayasalarının kabul etmiş olduğu sistemden daha önemli bir sapma 1971 anayasa değişiklikleri ile Bak.Kur.’una KHK çıkarma yetkisinin verilmiş olmasıdır.

V-!982 Anayasasında Kuvvetler (fonksiyonlar) Ayrılığı

82 anayasasının 7. maddesi 61 anayasasının 5.maddesine paralel olarak “yasama yetkisi Türk Milleti adına TBMM’nindir.Bu yetki devredilemez” hükmünü ihtiva etmektedir.Anayasanın 8.maddesi ise “yürütme yetkisi ve görevi” başlığı altında “yürütme yetkisi ve görevi CB ve Bak.Kur. tarafından anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir” demektedir.Bu ifade ile 61 anayasasının 6.maddesi arasında derhal dikkati çeken fark 61’de yürütmenin sadece bir “görev” olarak nitelendirilmiş olmasına karşılık 82 anayasasının yürütmeyi bir yetki ve görev olarak nitelendirmesidir.bu formülün “idarenin kanuniliği” ilkesini ortadan kaldırmış olduğu iddia edilmez.Yürütmenin aynı zamanda bir görev olduğu 82 anayasasında da devam etmektedir.Dolayısıyla kanuni bir düzenlemenin mevcut olduğu her yerde idarenin bu kanunu uygulama görevi de vardır.AY mahk.’si yürütmenin bir yetki oluşunu Anayasanın 73,121,122,167. maddelerinde düzenlenen” ayrık” durumlarda sınırlı görmektedir.Mahkemeye göre bu durumlar dışında yürütmenin tüzük ve yönetmelik çıkarmak gibi klasik düzenleme yetkisi idarenin kanuniliği ilkesi çerçevesinde sınırlı ve tamamlayıcı bir yetki durumundadır.Bu bakımdan anayasada ifadesini bulan yukarıdaki ayrık haller dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yürütmenin sübjektif hakları etkileyen bir kural koyma yetkisi bulunmamaktadır.AY. mahk. Kararlarında değinilen istisnai durumlar daha yakından incelendiğinde bunlardan ikisindeki düzenleme yetkisinin de olağan düzenleme yetkisinden daha geniş olmakla birlikte tümüyle asli veya özerk sayılması güçtür.Anayasanın 73.maddesi Bak.Kur.’una verdiği yetkiyi ancak kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde tanımaktadır.Dolayısıyla burada doğrudan doğruya anayasadan doğan asli bir düzenleme yetkisinden değil TBMM’nin kendi istediği takdirde gerçekleştireceği bir yetki devri”nden söz etmek gerekir.167.madde de aynıdır.Görülüyor ki her iki durumda da yürütmenin düzenleme yetkisi sonuçta bir kanunda kaynaklanmakta kanuna dayanmaktadır.Öte yandan bu iki maddeye dayanan düzenleme yetkisinin idarenin düzenleme yetkisinden hatta KHK çıkarma yetkisinden daha geniş olduğunda kuşku yoktur.Çünkü bu tür düzenleyici işlemler KHK’lerin tabi olduğu kayıt ve şartlara tabi değildirler.
Kitaba göre 82 anayasasından yürütmenin aynı zamanda bir yetki olarak nitelendirilişinin gerçek önemi sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leriyle CB kararnamesinde kendisini göstermektedir.Olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK’lerini çıkarma yetkisi bir yetki kanunundan değil doğrudan doğruya anayasadan doğmaktadır.Bu anlamda olağanüstü hal veya sıkıyönetim KHK’leri bir alanı doğrudan doğruya düzenleyebilir.Yürütme bir yetki olarak değil sadece bir görev olarak nitelendirilmiş olsaydı bu kararnamelerin hukuki mahiyeti anayasanın genel sistemi içinde açıklamak hayli güçleşirdi.Aynı şekilde anayasanın 107.maddesine göre CB genel sekreterliğinin kuruluş teşkilat ve çalışma esasları ile personel atama işlemlerinin doğrudan doğruya CB kararnamesi ile düzenlenebilmesi de yürütmenin asli düzenleme yetkisinin bir başka örneğidir.Bu iki istisnai durum dışında 82 anayasasının yasama ve yürütme fonksiyonlarının ayrılığı konusunda kabul ettiği formülün 24 ve 61 anayasalarındaki kanunun üstünlüğüne dayanan sistemi temelde değiştirmediği söylenebilir.
Yürütme işlemlerinin kural olarak bir ön kanuni düzenlemeye dayanmaları zorunluluğunun bir istisnası da yürütme organının doğrudan doğruya anayasadan kaynaklana birtakım işlemleridir.Gerek 61 gerek 82 anayasalarında birçok örnekleri bulunan bu işlemler genellikle CB’nin yürütme organının başı olma sıfatından değil devletin başı olma sıfatından kaynaklanan işlemlerdir.Gene bunlar çoğunlukla yürütme organının diğer iki devlet organıyla olan ilişkilerini ilgilendirirler.1982 anayasasına göre CB’nin yasamaya ilişkin yetkileri arasında TBMM’yi gerektiğinde toplantıya çağırmak ,kanunları tekrar görüşülmek üzere meclise iade etmek,kanunları yayınlamak ,anayasa değişikliklerini halkoyuna sunmak kanunlar KHK’ler ve TBMM içtüzüğü hakkında anayasa mahkemesine iptal davası açmak gibi yetkileri vardır.CB’nin yargı organı ile ilgili yetkileri Anayasada belirtilen bazı yüksek hakimleri seçmektir.Nihayet anayasa yürütme ile ilgili alanlarda da CB’ ye bazı atama işlerini yapmak,belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak gibi birtakım yetkiler vermiştir.


Yasama Fonksiyonu

I-Yasama Fonksiyonunun Niteliği:

1961 anayasası gibi 1982 anayasası da yasama yetkisinin TBMM’ye ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini belirtmiş fakat “yasama yetkisi”nin ne olduğunu belirtmemiştir.TBMM yetkilerini ya kanun ya da karar şeklinde kullanacağına göre yasama yetkisini “TBMM’nin kanun yapma ve parlamento kararları alma yetkisi olarak tanımlayabiliriz.1982 anayasasının “yasama yetkisi” başlığını taşıyan 7.maddesinin Anayasa koyucunun yasama yetkisinin “kanun koyma” veya 87.maddedeki daha etraflı ifade ile “kanun koymak değiştirmek veya kaldırmak” olarak gördüğünü anlatmaktadır.Anayasa koyucunun kanun deyiminden maddi manada kanunu mu yoksa şekli manada kanunu mu kastettiği konusunda bir açıklık yoktur.1961 anayasasının daha ayrıntılı olan gerekçesinde ise “kanun koymak değiştirmek veya kaldırmaktan anlaşılması gereken kaide tasarruflar koyma yetkisidir” denilmek suretiyle maddi kanun görüşüne yaklaşılmıştı.
Şüphesiz ki gerek 61 gerek 82 anayasalarına göre maddi anlamda kanunların yanında şekli anlamda kanunlar da vardır.Diğer bir deyimle kural-işlem olmadığı,bir objektif hukuk kuralı koymadığı halde kanun adını taşıyan maddi kanunlarla aynı usüller içerisinde yapılan aynı hukuki güce sahip olan ve aynı yargısal denetim rejimine tabi bulunan birçok işlemler mevcuttur.Objektif hukuk kuralı ister genelliği ile ister bireyler bakımından yeni hak ve yükümlülükler yaratmasıyla ister bir kere uygulanmakla sona ermemesiyle tanımlansın anılan işlemlerin hiçbir anlamda “kural” sayılmayacaklarında şüphe yoktur.Bu işlemlerden bazıları 82 anayasasının 61 anayasasının 64.maddesine paralel olan 87.maddesinde sayılmıştır.Bunlardan bir kısmı (mesela ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek) maddi mahiyeti bakımından bir sübjektif işlemdir.Diğer bazıları ise şart-işlem mahiyeti taşımaktadır.Mesela bütçe kanunu yeni bir hukuk kuralı yaratmaz,sadece yürürlükteki kurallar çerçevesinde devlet gelirlerinin toplanmasına ve kamu harcamalarının yapılmasına izin verir;diğer bir deyimle bu yetkilerin kullanılabilmesinin şartını oluşturur.
1961 anayasası döneminde AY.mahk. bazı kararlarında kanun maddi anlamıyla tanınmıştır.AY.mahk. 1982 anayasası döneminde de kanunu esas itibariyle kural-işlem niteliğinde gören maddi kanun anlayışını devam ettirmiştir.Anayasa mahkemesinin bu maddi kanun anlayışının pratik önemi nedir?TBMM’nin kanun değil karar adı altında yaptığı işlemlerin maddi içerikleri bakımından kanun sayılıp sayılmayacakları dolayısıyla mahkemenin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamına girip giremeyeceğinin belirlenmesi açısından kendini göstermektedir.Anayasa Mahkemesi bir hukuki işlemi onu yapan organ tarafından nitelendiriliş şekli ile kendisini bağlı saymamakta işlemin niteliğini bizzat inceleyerek eğer o işlem denetime tabi işlemlerle aynı nitelik ve etkinlikte ise onun anayasaya uygunluğu denetleme yetkisini kendisinde görmektedir.Dolayısıyla TBMM’nin karar adı altında yaptığı bir işlem hukuki niteliği bakımından bir kural-işlem ise onun kanun sayılarak AY.mahk.’ince denetlenmesi mümkün olacaktır.
AY:mahk.’nin maddi kanun anlayışına ağırlık veren kararlarına karşılık 61 anayasası döneminde Türk doktrini genellikle şekli kanun anlayışını benimsemiştir.Pozitif anayasa hukukumuzda kanunun genel ,objektif,kişilik dışı ve geleceği düzenleyici bir işlem olması gerektiğini belirten hiçbir kural yoktur.Dolayısıyla bir kanun ,pek âlâ bireysel ve sübjektif bir işlem de olabilir.Türk hukukunda kanun ancak şekli e organik kritere göre tanımlanabilir.Şu halde kanun yasama organı tarafından kanun adı altında ve belirli yasama usüllerine uyularak yapılan her türlü işlemdir.

II-Yasama Yetkisinin Genelliği ve İlkelliği (Asliliği)

Bizim hukukumuzda yasama yetkisinin genelliği kanunla düzenleme alanının konu itibariyle sınırlandırılmamış olduğunu ;anayasaya aykırı olmamak şartıyla her konunun kanunla düzenlenebileceğini ifade eder.Yasma yetkisinin genelliği yürütme organına bırakılmış “mahfuz” bir düzenleme yetkisinin bulunmadığını da anlatır.Nitekim kanun alanının konu itibariyle sınırlandırıldığı bunun dışındaki alanlarda düzenleme yetkisinin doğrudan doğruya yürütme organına bırakıldığı anayasalar bakımından yasama yetkisinin genelliğinden söz edilmez.Yasama yetkisinin genelliği aynı zamanda yasama organının bir konuyu dilediği ölçüde ayrıntılı olarak düzenleyebileceği anlamına da gelir.Yasama organının bir konuyu genel ilkelerini saptamakla yetinip düzenlemesini yürütme organına bırakması “iyi yönetim” in gereklerine ve yasama organının yapısal niteliklerine uygun düşebilir.Ancak bu konuda yasama organının hukuki bir yükümlülük altında olduğunu elbette söylemek mümkün değildir.Yasama organı dilediği takdirde bir konuyu en ince ayrıntısına kadar düzenleyebilir ve yürütme organına sadece bağlı yetkiler vererek bir idari düzenleme alanına yer vermeyebilir.
Yasma yetkisinin ilkelliği ise yasama organının bir konuyu doğrudan doğruya yani araya herhangi bir işlem girmeksizin düzenleyebilmesidir.Türkiye’de yasama ve yürütme fonksiyonları arasındaki en önemli fark da burada görülür.Yürütme organı yukarıda görülen istisnalarla doğrudan doğruya hukuki işlemler yapmak yetkisine sahip değildir.Yürütme organının işlemleri ister sübjektif ister düzenleyici işlemler olsun daima o alanı önceden düzenlemiş olan bir kanuna dayanmak zorundadır.Bu anlamda yürütme organının işlemleri kanunun izleyen kanundan kaynaklanan(secundum legem) işlemlerdir.Sadece yasama organı bir konuyu ilkel yani özerk ve serbest olarak düzenleyebilir.İdareci kendisini yetkilendiren bir kanun hükmüne dayanmaksızın bireysel olsun düzenleyici olsun hiçbir işlem yapamayacağı halde kanun yasama organının kendisine özgü iktidarına “teşebbüs kudreti”ne dayanır.Bununla yakından ilgili bir fark da kanunun olduğu yerde idare için onu uygulamanın sadece bir yetki değil aynı zamanda hukuki bir yükümlülük olmasına karşın yasama organı anayasa karşısında bu anlamda yükümlülük altında bulunmamasıdır.

III-Yasama Yetkisinin Devredilmezliği

İlk bakışta yasama yetkisinin devredilmezliği gibi bir kurala Anayasada yer verilmesi garip karşılanabilir.Çünkü kamu hukukunda hiçbir devlet organı anayasadan veya kanunlardan aldığı yetkiyi bu metinlerde açık bir izin olmaksızın başka bir devlet organına devredemez.Bu anlamda devredilmezlik ilkesi sadece yasama yetkisi bakımından değil bütün devlet organları ve devlet yetkileri bakımından geçerlidir.Üstelik 7.maddede sözü geçen devredilemeyecek yasama yetkisi ile gene olarak kural koyma fonksiyonunun kastedilmiş olamayacağı da açıktır.Bu madde ile yasaklanmış olan her şeyden önce kanun adı altında veya bu adı taşımasa bile kanunla eşdeğerde yada kanun gücüne sahip hukuki işlemler yapma yetkisinin devredilmesidir.
Yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinin T.C. uygulamasında nasıl anlaşıldığına gelince bunun KHK’lerin anayasa hukukumuza girdiği 1971 yılından önce ve sonra olmak üzere 2 dönemde incelenmesi yerinde olur.24 anayasası döneminde anayasanın 6.maddesi yolundaki açık hükümlerine rağmen uygulamalardaki bu hükümlerden sapmalar olmuştur.Mesela 1567 sayılı Türk parasının kıymetini korunması zımnında kararlar ittihazı” gibi hemen hemen sınırsız genel ve belirsiz bir düzenleme yetkisi vermiştir.1961 anayasası döneminde de “yasama yetkisi Türk milleti adına TBMM’nindir.Bu yetki devredilemez.”hükmüne rağmen anayasa mahkemesi 1963 yılında verdiği bir kararda yukarıda değinilen Türk parasının kıymetini koruma hakkındaki kanunu anayasaya aykırı bulmamıştır.1971 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle KHK’lerin hukukumuza girmiş olması bu tartışmanın verilerini değiştirmiştir.KHK’ nin yürütmenin diğer düzenleyici işlemlerinden farkı kanuna eşit hukuki güçte olmasıdır.Diğer bir deyimle tüzük ve yönetmelik gibi diğer düzenleyici işlemlerin yürürlükteki kanun hükümlerini değiştirmeleri veya kaldırmaları mümkün olmadığı halde KHK ile yürürlükteki kanun hükümleri değiştirilebilir ya da kaldırılabilir.KHK’nin yasama işlemi sayılıp sayılmaması yetki kanunu ile bakanlar kuruluna verilen KHK çıkarma yetkisinin niteliği hakkında kabul edilecek görüşe bağlıdır.Eğer bu yetki biraz daha genişletilmiş” basit bir düzenleme ise KHK’de tüzük ve yönetmeliklerden nitelikçe farklı olmayan düzenleyici bir idari işlemden ibarettir.Yok eğer KHK çıkarma yetkisi bir “yasama yetkisinin devri” bir “delegation” ise KHK’nin fonksiyonel anlamda bir yasama işlemi olarak kabul edilmesi gerekir.1961 anayasa döneminde bu görüşlerden ilkini savunuş olan Prof. Duran’a göre KHK nitelikçe tüzükten farklı değildir.Ancak “yetki kanunun verdiği düzenleme yetkisi alelade kanunda alınan aynı nitelikteki selahiyetten daha geniş olabilir ve bir süre ile bağlıdır.Bu derece ve müddet ayrılığından başka KHK ile tüzük arasında esasta bir fark yoktur.”Böylece yürütme organı tarafından herhangi bir tüzük niteliği olan KHK yasama organı yönünden de “alelade bir kanun tasarısından ibarettir.Biz bu görüşe 1961 anayasasındaki düzenleme bakımından da katılamıyoruz.Tüzükler ve yürütmenin diğer düzenleyici işlemleri ancak kanunlara aykırı olmamak şartıyla düzenlemede bulunabildikleri halde KHK yürürlükteki uygulama hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte,diğer bir deyimle kanunun hukuki gücüne sahip olmaktadır.KHK’nin bunu ancak yetki kanunundaki belirlenen alanda yapabilmesi onun hukuki gücünü etkilemez.
KHK’lerin 1982 anayasasındaki düzenlenişi 1961 anayasasındakilerden temelde çok farklı olmamakla beraber ,bu konuda getirilen bazı yenilikler KHK’lerin maddi bakımdan birer yasama işlemi olduğu görüşünü daha da kuvvetlendirmiştir.Bu yeniliklerden bir tanesi 1961 anayasasının aksine yetki kanununda KHK ile yürürlükten kaldırılabilecek kanun hükümlerinin belirtilmesi zorunluluğunun ortadan kaldırılmış olmasıdır.Bu konuda bir kanıt da Danışma Meclisince kabul edilen Anayasa tasarısının yasama yetkisine ilişkin 7.maddesinde yasama yetkisinin devredilemeyeceği belirtildikten sonra “Anayasa ile CB’ye ve Bak.Kur.’na verilen KHK çıkarma yetkisi saklıdır.” Cümlesinin eklenmiş olmasıdır.Böylece danışma meclisi KHK’leri yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinin bir istisnası olarak gördüğünü açıkça ifade etmiştir.

Yasama İşlemleri

I-Kanun:

Türk hukukunda kanunun maddi anlamda değil ancak şekli anlamda tanımlanabileceği yasama yetkisinin de genel ve sınırsız olduğu yukarıda belirtilmişti.Bu iki ilke kanunun ne konusu ne de hukuki mahiyeti açısından tanımlanmasının mümkün olduğunu ortaya koymuştur.Bununla birlikte şekli kanun anlayışını kabul eden yazarlar da yasama organının istisnasız her türlü hukuki işlemi kanun biçiminde yapamayacağını kabul etmekte,görüşlerini bir takım istisnalarla yumuşatmaktadırlar.Üzerinde herkesin birleştiği bir istisna yasama organının maddi bakımdan yargı işlemi niteliğinde bir işlemi kanun biçiminde yapamayacağıdır.Ancak istisnalara şüphesiz bundan ibaret değildir.Şekli kriterciler bir kısım yürütme işlemlerinin de kanun biçiminde yapılamayacağını kabul etmektedirler.Yürütme mevcut kanunların uygulanması veya uygulanmasının sağlanması demek olduğuna göre kanunları uygulayıcı işlemlerin yasama organı tarafından yasama organı tarafından yapılmasına imkan yoktur.Diğer bir deyimle Türkiye’de yürütme organının mahfuz bir düzenleme yetkisi olmamakla birlikte mahfuz bir düzenleme alanı vardır.O da yürürlükteki kanunların uygulanmasıdır.Yasama organı bu alana müdahale edemez.Gene hukukumuzda belli bir kişiye kanunla mükellefiyet yüklenemeyeceği kuşkusuzdur.Bu gerçek kanunların mutlaka kural işlem niteliği taşıması gerektiği görüşüne değil hukuk devleti ve kanun önünde eşitlik ilkesine dayandırılmaktadır.Belli bir kişiye kanunla yükümlülük yüklenemeyeceği gibi belli bir kişiyi kanuni yükümlülüklerden kurtaran bir kanunun da çıkarılmaması gerekir.

II-Özel Nitelikli Kanunlar:Anayasamız kanun biçiminde yapılan bazı yasama işlemlerini taşıdıkları özel nitelikler sebebiyle özel bir görüşülme usülüne hatta özel bir hukuki statüye tabi tutmuştur.Bunlar bütçe ve kesinhesap kanunları ile milletlerarası antlaşmaların uygun bulunması hakkındaki kanunlardır.
1-Bütçe Kanunu:Bütçe kanunun hukuki mahiyeti bakımından bir kural-işlem değil devlete ve diğer kamu tüzel kişilerine kamu harcamalarında bulunmak ve kamu gelirlerini toplamak konusunda belli bir süre için yetki veren bir şart-işlemdir.Anayasamızda bütçenin yıllık olması ilkesi kabul edilmiştir.Bütçe kanunun özel hukuki niteliği dolayısıyla bu kanuna bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı gerek 1961 gerekse 1982 anayasalarında belirtilmiştir.Şüphesiz bu hüküm bütçe kanunun ile mevcut olan kanun hükümlerinde açık veya zımni değişiklik yapılmasını veya mevcut kanun hükümlerinin kaldırılmasını da yasaklamıştır.
Bütçe kanunun hukuki rejimi yönünden bir kanun olmakla beraber bunun taşıdığı özellikler nedeniyle anayasa bütçenin görüşülmesini ve kabulünü diğer kanunlar hakkındaki genel hükümlere tabi tutmamış bu konuda özel bir yöntem benimsemiştir(mad.162/1-2).Bütçe komisyonunun oluşmasında iktidar partisi grubuna en az 25 üyelik verilmesi hükmü “içtüzük hükümleri siyasi parti gruplarının Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir.” Yolundaki genel kuralın bir istisnasıdır.Hükmün amacı hükümetin genel siyasetinin bir aracı olan bütçe kanunun bütünlüğünün ve tutarlılığının Bütçe komisyonunda bozulmasını önlemektir.Bütçe komisyonu Bütçe kanun tasarısını 55 gün içinde görüşerek karara bağlar.Komisyonun kabul ettiği metin de TBMM’de görüşülerek mali yılın başına kadar karara bağlanır.1982 anayasası 61 anayasasından farklı olarak bütçelerde değişiklik yapılmasında uyulacak esasları da belirlemiştir(mad.163).Bütçe kanununu diğer kanunlardan ayıran bir özelliği ise CB tarafından bir kere daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmesi hükmünün dışında tutulmuş olmasıdır.Bu hüküm (mad.93) bütçe kanunun süreli niteliğinden kaynaklanmaktadır.Gerçekten bütçe kanunu mali yılbaşına kadar çıkarılamaması haline devlet faaliyetleri felce uğrayacaktır.Buna karşılık bütçe kanunu denetim rejimi bakımından diğer kanunlarla aynı hükümlere tabi tutulmuştur.Bütçe kanununu şekil ve esas yönünden anayasaya aykırılığı yüzünden diğer kanunlarda olduğu gibi Anayasa mahkemesine başvurulabilir.
2-Kesin Hesap Kanunu:Bütçe kanununu kabul etme yetkisine sahip olan yasama meclisi,doğal olarak bu kanunun uygulanmasını denetleme yetkisine de sahiptir.Bütçenin denetlenmesi gelirlerin toplanmasının ve harcamaların bütçeye uygun olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasını içerir.Bu denetleme kural olarak TBMM adına bir anayasal kuruluş olan Sayıştay tarafından yapılır.(mad.160).TBMM’nin bütçenin uygulanışı üzerindeki denetimi ise kesinhesap kanunu tasarılarını kabul etmek suretiyle olur.TBMM kesinhesap kanunu tasarılarını görüşüp kabul etmekle hükümeti ibra etmiş olur.Görülüyor ki bütçe kanunları gibi kesin hesap kanunları da kanun biçiminde kabul edilmek ve kanun statüsüne tabi olmakla birlikte hukuk normu yaratan maddi anlamda kanun değildir.

3-Milletlerarası Antlaşmaların Uygun Bulunması:1982 anayasası (mad.90) milletlerarası antlaşmaların uygun bulunmasına ilişkin 1961 anayasası hükmünü (mad.65) “uygulamada iyi işlediği ve ihtiyaca cevap verdiği” gerekçesiyle aynen kabul etmiştir.Her iki anayasanın benimsediği sistem antlaşmaların onaylanması yetkisini yasama ve yürütme organları arasında paylaştırmıştır.Anayasamıza göre antlaşmaları onaylamaya yetkili makam CB’dir.Ancak CB’nin onay yetkisini kullanabilmesi kural olarak TBMM’nin onaylamayı kanunla uygun bulmasına bağlıdır.Anayasanın antlaşmaların onaylanması konusunda kabul ettiği genel kural TBMM’nin bir kanunla önceden verdiği bir mezuniyete dayanarak onay işleminin CB tarafından yapılması olmakla beraber Anayasanın 90.maddesinin 2. ve 3. fıkraları bu kurala iki istisna getirmektedir.2. fıkrada bahsi geçen “antlaşmaların TBMM’nin bilgisine sunulması TBMM’nin antlaşma üzerinde herhangi bir işlem yapma yetkisi vermez.Yasama organı antlaşmayı uygun bulmazsa ancak bakanlar kurulu üzerinde siyasal denetim mekanizmasını harekete geçirebilir bu da antlaşmanın milletlerarası geçerliliğini ve bağlayıcılığını herhangi bir surette etkilemez.
Anayasanın 90.maddesinin son fıkrasına göre “usülüne göre yürürlüğe konmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile AY.’ye başvurulamaz”Görülüyor ki bu fıkra antlaşmaların anayasaya uygunluğunun gerek soyut gerek somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahk. Tarafından denetlenebilmesi imkanı vermemektedir.Bu yasaklayıcı hükmün bir yandan devletin milletlerarası sorumluluğuna meydan vermemek öte yandan Türkiye’nin devletler-üstü nitelik taşıyan dolayısıyla anayasamızın bazı hükümleriyle çelişebilecek olan milletlerarası kuruluşlara girebilmesini sağlamak gibi iki düşünceden kaynaklandığı söylenebilir.Kanun ile antlaşma arasında bir çatışma olduğunda mahkemeler milletlerarası antlaşma hükümlerine göre karar vermelidirler.
Bir görüşe göre Antlaşmanın kendisi yargı organlarınca denetlenemezse de uygun bulma kanununa karşı Ay.Mahk.’ne onay kararlarına karşı da Danıştay’a dava açılabilir.Anayasada bunu yasaklayan bir hüküm yoktur ve yargı denetimini ortadan kaldırması bakımından istisnai nitelik taşıyan anayasa hükmünü daraltıcı bir şekilde yorumlamak gerekir.Buna karşılık böyle bir yorumun Anayasa tarafından yasaklanan yargı denetiminin usül saptırması yoluyla gerçekleştirilmesi anlamına geleceği ileri sürülebilir.Fransız hukukunun “ayrılabilir işlem” kavramından esinlenerek denilebilir ki “eğer uygun bulma kanunu onaylanmasını uygun bulduğu antlaşmadan ayrılabiliyor,bağımsız olarak kendi başına hüküm ifade edebiliyor ve iç hukuk düzeninde etki yapabiliyor ise bu kanunun anayasaya aykırılığı iddiası ile AY.mahk.’ne dava açılabilir. Yok eğer tersi ise dava açılamaz.”Uygun bulma kanunları hemen daima antlaşmanın uygun bulunduğunu gösteren basit bir hükümden ibaret olduğuna göre söz konusu ayrım gereğince AY.mahk.başvurabilme ihtimali son derce zayıftır.Buna karşılık uygun bulma kanununun Anayasa Mahk.’ince şekil yönünden denetlenebileceği savunulabilir;çünkü kanun şekil yönünden anayasaya aykırı olması halinde TBMM’nin geçerli biçimde ortaya çıkmış bir iradesi yoktur.Başka bir deyimle yolsuz onay söz konusudur.
Bakanlar Kurulunun onay kararnamelerine gelince bunların organik bakımdan birer idari işlem olmaları nedeniyle Danıştay’ın denetimine tabi oldukları bazı yazarlarca ileri sürülmektedir.Bu görüşe göre Danıştay antlaşma hükümlerinin anayasaya uygunluğunu inceleyememekle birlikte eğer bakanlar kurulu anayasanın ve kanunun kendilerine verdiği yetkileri aşmak suretiyle bir antlaşmayı onaylamışsa bu kararnameyi iptal edebilir.Bizce yolsuz onay durumunda mahkemelerin denetim yetkisi kural olarak var olmakla birlikte Anayasa 90.maddesi son fıkrasınca onay kararnameleri Danıştay’ca denetlenemez.Çünkü anayasa usülüne göre yürürlüğe girmiş milletlerarası antlaşmaların “kanun hükmünde “olduğunu belirtmiştir.Gerçi kanun hükmünde olanın onay kararnamesi değil antlaşmanın kendisi olduğu ileri sürülebilir.Ancak burada bu iki işlem birbirinden ayrılmaz niteliktedir.Onay kararnamesinin iptali antlaşmanın da yürürlükten kalkması sonucunu doğurur ki bu da Danıştay’a kanun hükmüne bir işlemi ortadan kaldırma yetkisi tanımış olacaktır.Yürütme organının yetkilerini aşarak onaylaması halinde bizce yasama organı sadece siyasal denetim mekanizmalarını harekete geçirebilir.

III-Parlamento Kararları

Parlamento kararları TBMM’nin kanun dışındaki bütün işlemleridir.Parlamento kararlarının konu yönünden çok çeşitli oluşları bunların tam bir tasnifinin yapılmasını da güçleştirmektedir.Boudet parlamento kararlarını meclisin iç çalışmalarına ilişkin kararlar ve meclis dışındaki bir organın bir eylemini veya meclis dışındaki bir organ üzerindeki bir denetimi içeren kararlar olmak üzere ikiye ayırır.
Yasama meclislerinin iç örgütlenişlerine ve çalışmalarına ilişkin kararlar parlamento kararlarının büyük bit bölümünü oluşturur.Mesela TBMM kendi içtüzüğünü yapması veya değiştirmesi,kendi başkanını veya başkanlık divanını seçmesi bunlara örnektir.Bu kararların konuları anayasada hatta meclis içtüzüğünde sınırlandırılmış değildir.Meclis kural olarak kendi iç örgütlenişi veya çalışmaları hakkında dilediği kararı alabilir.Şüphesiz bu kararların bir içtüzük düzenlemesi niteliği taşıması ve içerik yönünden de Anayasaya aykırı olması halinde Anayasa Mahk.’ince iptal edilmeleri mümkündür.
Parlamento kararlarının ikinci bir bölümü yasama meclisinin yürütme organı ile ilişkilerini ilgilendirir.Parlamenter rejimin mekanizması içinde yasama meclisinin bu tür kararlar alması doğal ve zorunludur.Mesela TBMM tarafından Başbakan veya bakanlar hakkında meclis soruşturması açılması ve Yüce Divan’a sevk kararı (mad.100) CB’nin vatan hainliğinden dolayı TBMM tarafından suçlandırılması kararı gibi...Anayasamız gene bir kategori olarak parlamento kararlarını yargı denetimine tabi tutmuş değildir.Sadece bu kararlardan 2 türünün Anayasa Mahk.’ince denetlenebileceğini anayasada açıkça belirtmiştir.Bunlar yasama meclisi içtüzükleri ile yasama dokunulmazlığının kaldırılması veya üyeliğin düşmesi ile ilgili kararlarıdır.Parlamento kararlarının bu iki istisna dışında yargı denetimi dışında bırakılmasının hukuk devleti açısından önemli bir sakınca olarak görülmesi abartılıdır.Her şeyden önce vatandaşlar için uyulması zorunlu genel hukuk kurallarının bu parlamento kararları ile koyulamayacağı unutulmamalıdır.
Parlamento kararlarının pek büyük bölümünün nitelikleri itibariyle kişi haklarını etkilemeyeceği açıktır.İlk bakışta kişi haklarını etkileyebilecek gibi görünen olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan durumlarında ise iki hukuki işlemin birbirine eklendiği görülmektedir.Bunlardan birincisi organik bakımdan idari işlem olan Bak.Kur. kararı diğeri de bu kararın onanmasına dair TBMM kararıdır.

IV-İçtüzük

Yasama meclislerinin kendi çalışmalarını düzenlemek amacıyla koydukları kurallara “içtüzük” denir.Duguit içtüzüğü “her meclisin düzenini ve çalışma yöntemini belirleyen genel nitelikteki hükümlerin tümü” olarak tanımlamaktadır.Bu anlamda içtüzük her meclisin kendi kanunu olarak kabul edilebilir.Anayasamıza göre (mad.95/1) “TBMM çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür”.Meclislerin içtüzüklerini bizzat yapmaları onların diğer devlet organları özellikle yürütme organı karşısındaki bağımsızlıkların bir belirtisi ve sembolüdür.Buna,yasama meclislerinin “yöntemsel bağımsızlığı” adı verilebilir.Anayasada açık bir hüküm olmasa bile meclislerin kendi içtüzüklerini yapmak yetkisine sahip olduklarını kabulü gerekir.Öte yandan içtüzükler aralarındaki bir takım benzerliklere rağmen kanun da değildir.Kanunlar iki meclisli bir sistemde meclislerin ortak iradesinin bir ürünü oldukları halde meclislerden her biri kendi içtüzüğünü yapmaya yetkilidir.Kanunla içtüzük arasındaki daha da önemli bir fark konu bakımından mevcut olan farktır.Kanunun vatandaşlar için haklar ve yükümlülükler yaratabilmesine karşılık içtüzükler kural olarak sadece yasama meclisi üyelerini bağlar ve meclis dışında bir uygulama alanına sahip olmaları düşünülemez.
Yasama meclislerinin iç çalışmalarını düzenleyen metinler olarak içtüzükleri teknik yönleri ağır basan dolayısıyla siyasal önemi fazla olmayan hukuk kuralları saymak doğru değildir.Tersine içtüzükler meclis çalışmalarının etkinliğini ve verimliliğini meclis iradesinin gerçeğe uygun biçimde yansıyıp yansımamasını belirleyen iktidar-muhalefet ilişkilerini büyük ölçüde etkileyen temel siyasal önemde hukuk kurallarıdır.Yasama meclislerinin kendi içtüzüklerini yapma yetkilerinin bir sonucu da meclislerin bu içtüzükleri diledikleri zaman değiştirebilmesidir.Meclisin varlığının dayandığı anayasal temeller devam ettiği sürece ve her meclisini kendi içtüzüğünü değiştirme hakkı da şüphesiz saklı kalmak kaydıyla bir içtüzük onu kabul eden meclisin görev süresinin bitiminden sonra da geçerliliğini korur.İçtüzüklerin konusu yasama meclislerinin “çalışmaları” nın düzenlenmesidir.(mad.95/1).Bu nedenle içtüzüklere meclis çalışmalarıyla ilgili olmayan hükümler konulamaz.Özellikle içtüzüklerin yasama meclisleri dışındaki kişileri bağlayıcı onlar bakımından yükümlülükler getirici kurallar koyamayacağında kuşku yoktur.
İçtüzük ve içtüzük değişiklikleri TBMM üyelerince önerilir.Halen yürürlükte olan Millet Meclisi içtüzüğünce (mad.157)içtüzükte değişiklik yapılmasını öngören tekliflere “kanun teklifleri hakkındaki hükümler uygulanır.Bu teklifler anayasa komisyonunda incelendikten sonra bu komisyonun raporu esas olmak üzere genel kurulda görüşülür ve sonuçlandırılır.”Genellikle parlamentoların yöntemsel bağımsızlığı ilkesi içtüzüklerin ve içtüzük uygulamalarının herhangi bir yargısal denetime tabi olmamalarını da içerir.Ancak T.C.Anayasası içtüzüklerin büyük siyasal önemini göz önünde bulundurarak onları anayasaya uygunluk denetimi bakımından kanunlarla esas itibariyle aynı hükümlere bağlamıştır.Bizim uygulamamızda AY Mahk.’nin denetim yetkisi sadece içtüzük veya içtüzük değişikliği adını taşıyan ,işlemleri değil fakat mahkemenin “içtüzük düzenlemesi” niteliğinde gördüğü diğer meclis kararlarını da kapsamaktadır.Anayasa Mahk..bir meclis kararının içtüzük düzenlemesi niteliğinde olup olmadığını belirlerken ilgili kararın çözdüğü konu alınmasındaki erek (amaç) ve gördüğü işin niteliği kriterlerinden yararlanmaktadır.

Yürütme Fonksiyonu ve Yürütme İşlemleri

I-Yürütme Fonksiyonunun Niteliği

Yürütme fonksiyonunun maddi anlamda tanımlanamayacağında kuşku yoktur.Diğer bir deyimle Türkiye’de yürütme fonksiyonu sadece özel,somut,bireysel işlemler yapmaktan ibaret sayılamaz.Yürütme fonksiyonu kavramına bu tür işlemler kadar düzenleyici ve kural koyucu işlemler de girer.1924 anayasası tüzüklerden,1961 anayasası tüzük ve yönetmeliklerden açıkça söz etmiştir.1961 anayasasında 1488 sayılı kanunla yapılan değişiklik yürütmenin düzenleyici işlemlerine KHK’leri de eklemiştir.1982 anayasası her üç düzenleyici işlem türüne de yer vermiştir.Görülüyor ki cumhuriyetin bütün anayasalarında yürütme organına düzenleyici işlemler yapma yetkisi doğrudan doğruya anayasadan doğmuştur.Ancak anayasada böyle açık hüküm olmasa dahi yürütme organının düzenleme yetkisine sahip olduğu bu yetkinin yürütme ve idare fonksiyonunun mahiyetinden doğduğu söylenebilir.Daha hukuki bir gerekçe olarak da idarenin düzenleme yetkisinin doğrudan doğruya onun takdir yetkisinden doğduğu söylenebilir.İdarenin bütün yetkilerinin “bağlı yetkiler” olmayacağı idare kavramının zorunlu olarak takdir yetkisini de içereceği açıktır.Yürütmenin düzenleme yetkisinin sadece anılan pozitif anayasa normlarından doğmadığı yolunda gösterilebilecek bir kanıt da gerek 1924 gerekse 1961 anayasaları dönem,inde anayasada açıkça belirtilenlerden başka düzenleyici işlemlerin de yapılmış ve bu uygulamanın gerek doktrinde gerek yargı kararlarında anayasaya aykırı görülmemiş olmasıdır.Aynı görüş 1961 anayasası döneminde anayasa mahkemesince de benimsenmiştir.1982 anayasası döneminde de yürütmenin karar tebliğ sirküler gibi değişik adlar altında düzenleyici işlemler yapma uygulaması devam etmiştir.Kendisinden önceki cumhuriyet anayasaları gibi 82 anayasası da yürütme fonksiyonunun bir tanımını vermiş değildir.anayasanın 8.maddesine göre “yürütme yetkisi ve görevi CB ve Bak.Kur.’u tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir.Anayasamız yürütmenin düzenleyici işlemlerini KHK,tüzük,yönetmelik ve CB kararnamesi olarak belirlemiştir.

II-Kanun Hükmünde Kararnameler:

1-Kavram ve Nitelik:
1924 anayasasında ve 1961 anayasasının ilk şeklinde mevcut olmayan KHK,bu anayasada 1971 yılında yapılan değişikliklerle hukukumuza girmiştir.KHK daha farklı bir biçimde 1876 Kanun-i Esasi’de de mevcuttu.36.maddeye göre Meclis-i Umumi toplanık olmadığı zamanlarda bazı durumlarda Kanun-i Esasi’ye aykırı olmamak şartıyla Bak.Kur. ve padişahın onayıyla Heyet-i Mebusan’ın toplanıp karar vereceği zamana kadar geçerli olmak kaydıyla kanun hüküm ve kuvvetinde kararnameler çıkarılabilirdi.

2-Yetki:
Gerek değişik 61 gerek 82 anayasalarına göre KHK çıkarma yetkisi Bak.Kur.’undur.Aslında Bak.Kur.’un KHK çıkarma yetkisi de doğrudan doğruya anayasadan kaynaklanan değil Bak.Kur.’una bu yetkiyi veren yetki kanunundan doğar.Önceden bir yetki kanunu ile yetkilendirilmedikçe Bak.Kur. KHK çıkaramaz.”yetki kanunu, çıkarılacak KHK’nin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını gösterir”.1961 anayasasından farklı olarak “yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi şartı ortadan kaldırılmış;buna karşılık yetki süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının yetki kanununda belirtilmesi şartı konmuştur.Yetki kanunun anayasada sayılan unsurlardan bir tanesini belirtmemesi bu kanunu anayasaya aykırı kılar.Anayasaya aykırı olarak çıkarılmış bir yetki kanununa dayanan bir KHK’nin de kendisi içerik yönünden anayasaya aykırı bir hüküm taşımasa dahi Anayasaya aykırı sayılması gerekir.Aksi halde Anayasanın uygun gördüğü ölçünün ötesinde bir yetki devri söz konusu olur.Anayasaya uygunluk denetiminin içerisine öncelikle KHK’nin yetki yasasına uygunluğu girer.Yetki yasası olmazsa KHK olmaz.Bu yetkinin dışına çıkılması KHK’yi anayasaya aykırı kılar.KHK yetki yasasına ve içeriği yönünden de anayasaya aykırı olmasa dahi dayandığı yetki yasası anayasaya aykırı ise bu nedenle iptali gerekir.1982 anayasası KHK çıkarma “yetki”sini değişik 61 anayasasından daha ayrıntılı şekilde düzenlemiş,61 anayasasında öngörülmemiş bazı durumlara ait hükümler getirmiştir.Mesela “Bak.Kur’unun istifası düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz”.”Kanun hükmünde kararnamenin TBMM tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında yetkinin son bulduğu veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.”

3-Konu:
KHK’nin “konu”su genel çerçevesi itibariyle yetki kanununda belirlenir.Yetki kanunu KHK’nin amacını kapsamını ve ilkelerini göstermek zorunda olduğuna göre yetki somutlaştırılmış belli bir alanda tanınmış olmaktadır.KHK’nin konusu yetki kanununda belirlenmiş alanın dışına çıkamaz.Ayrıca anayasa 61 anayasasının ilgili hükmüne paralel olarak KHK ile düzenlenemeyecek olan bazı konuları da belirtmiştir.Bu hükme göre “sıkıyönetim ve olağanüstü halle saklı kalmak kaydıyla Anayasanın 2.kısmındaki 1. ve 2. bölümlerinde yer alan temel haklar,kişi hakları ve ödevleri ile 4.bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler KHK ile düzenlenemez.Ayrıca AY’nın 163.maddesi Bak.Kur’na KHK ile bütçede değişiklik yapma yetkisinin verilmesini de yasaklamıştır.

4-Usül ve Şekil:
Usül ve şekil unsuru bakımından KHK’ler Bak.Kur’nun diğer kararnamelerinden farksızdır.Anayasa CB’nin görevleri arasında “kararnameleri imzalamak” tan söz ettiğine göre KHK’lerin de CB tarafından imzalanması gerekir.Tüzüklerin CB tarafından yayınlanacağına ilişkin hüküm bu görüşü doğrulamaktadır.KHK’ler R.G.’ de yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler.Ancak kararnamede yürürlüğe giriş tarihi olarak daha sonraki bir gün de gösterilebilir.82 anayasası değişik 61 anayasası gibi KHK’leri TBMM’nin denetimine tabi tutmuştur.Anayasaya göre “kararnameler R.G’de yayınlandıkları gün meclise sunulur.Yetki kanunları ve bunlara dayanan KHK’ler TBMM komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.”Öncelik ve ivedilik şartıyla KHK’lerin mümkün olan süratle TBMM’nin kesin kararına bağlanması sağlanmak istenmiştir.Ancak anayasa KHK’lerin TBMM’de görüşülüp karara bağlanması için belli bir süre tayin etmemiştir.Bak.Kur.’unun bir konuda birden fazla KHK çıkarıp TBMM’ye sunması halinde TBMM bunları hangi sıra ile görüşecektir?Anayasa ve içtüzükte düzenlenmemiş olan bu konuda 3 yöntem düşünülebilir.TBMM istediğinden başlaması,ilk tarihliden başlanması,son tarihliden başlanması.Uygulamada TBMM istediğinden başlaması görülür.
Bak.Kur. TBMM’ye sunmuş olduğu KHK’yi meclis kararından önce yetki süresi içinde geri alabilir veya değiştirebilir mi?61 anayasası döneminde de tartışmalı olan bu konuya 82 anayasasını getirdiği bir yeniliği de göz önünde tutarak şu cevap verilebilir.82 anayasasına göre yetki kanunun “süresi içinde birden fazla kararname çıkarıp çıkarmayacağının da belirtilmiş olması gerekir.Eğer yetki kanunu o konuda bir tek KHK çıkarılmasına yetki vermiş ise aynı konunun başka bir KHK ile düzenlenmesi ihtimali yoktur.Yani değiştirmek de söz konusu değildir.Hatta çıkarılmış olan KHK’nin geri alınması da mümkün olmaması gerekir;çünkü geri alma işlemi yeni bir KHK çıkarılmasını gerektirecektir.Buna karşılık şayet yetki kanunu birden fazla kararname yetkisi tanımış ise Bak.Kur.’nun daha önceki KHK’yi değiştirebilmesi veya geri alabilmesi gerekir.Ancak şüphesiz geri alma bir KHK’yi geçmişe şamil olarak yürürlükten kaldırmaz.KHK geri alındığı tarihe kadar geçerliliğini sürdürür.Tartışılması gereken bir sorun da TBMM’nin KHK’ler üzerinde denetimi sırasında yapacağı işlemlerin hukuki niteliğidir.Anayasanın 91.maddesine göre TBMM bir KHK’yi olduğu gibi kabul edebileceği gibi değiştirmesi veya tümüyle reddetmesi de mümkündür.TBMM bu kabul red veya değiştirme işlemlerini bir kanun biçiminde mi yoksa bir karar biçiminde mi yapacaktır.Anayasadaki ifade ilk bakışta bu işlemlerin bir karar şeklinde olacağı izlenimini uyandırabilir.Oysa 87.madde TBMM’nin yetkilerini sayarken para basılmasına genel veya özel af ilanına “karar vermekten” söz ettiği halde bu işlemlerin hepsi kanun biçiminde yapılmaktadır.Genel kanı,TBMM işleminin bir kanun şeklinde ortaya çıkması gerektiği yolundadır.AY.mahk.’de bir kararında aynen kabul durumuna değinmemekle beraber TBMM’nin red veya değiştirerek kabul biçiminde oluşturduğu metinlerin birer kanun olduğu kuşkusuzdur” görüşüne varmıştır.TBMM’nin KHK üzerinde işleminin bir kanun olacağı kabul edildiğine göre bu kanunun KHK’den ayrı bir onay kanunu niteliğimi taşıyacağı yoksa KHK’yi kanun metni içinde bütünleştirerek KHK maddelerini kanun maddeleri haline mi dönüştüreceği tartışmalıdır.Kanımızca TBMM bir KHK’yi ister aynen ister değiştirerek kabul etsin onay kanunun KHK’yi kanun haline dönüştürdüğünü kabul etmek gerekir.Aksi halde aynı konunun iki ayrı tür işlemle düzenlenmesi gibi garip bir durum ortaya çıkar.TBMM KHK’nin reddine karar verirse KHK bu kararın R.G’de yayınlandığı tarihte yürürlükten kalkar.Değiştirilerek kabul edilen KHK’nin değiştirilmiş hükümleri bu değişikliklerin R.G’de yayınlandığı gün yürürlüğe girer.Diğer bir deyimle reddedilen veya değiştirilen KHK,red veya değişikliği içeren kanunun yayınlanmasına kadar geçerliliğini korur.Dolayısıyla bu KHK hükümlerine dayanılarak yapılmış uygulama işlemleri ve kazanılmış haklar da pek tabii olarak saklı kalır.KHK’nin TBMM tarafından reddi halinde bu KHK ile kaldırılmış olan kanun hükümlerinin kendiliğinden uygulanabilir hale gelip gelmeyeceği tartışmalıdır.Prof. Duran’a göre KHK ile kaldırılan kanun hükümleri bir çeşit infisahi şarta bağlı olarak yürürlükten kaldırılmış veya uygulanabilirlikleri askıya alınmıştır.Meclisin reddi yani bozucu şartın gerçekleşmesi ile bu kanun hükümlerinin kendiliğinden yürürlüğe girmesi icap eder.Bizce bunun mümkün olmaması gerekir.Çünkü hukukun genel teorisinde kabul edildiği üzere,bir kanunu ilga eden bir kanunun başka bir kanunla ilga edilmesi sonucunda ilk kanun tekrar yürürlüğe girmez.

5-Denetim:
1961 ve 82 anayasalarına göre AY.mahk. KHK’lerin anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler.61 anayasası döneminde bazı yazarlar,KHK’lerin gerek AY mahk.’si gerek Danıştay’ca denetlenebilmesini savunmakla beraber 82 anayasası KHK’leri fonksiyonel bakımdan yasama işlemi niteliğinde gördüğüne göre artık Danıştay’ın herhangi bir aşamada KHK’leri denetlemesi söz konusu olamaz.KHK’nin kendi içeriğinin anayasaya aykırı olmaması fakat yetki kanunun olması halinde bunun da bir anayasa sorunu oluşturacağını dolayısıyla AY.mahk.’nin denetim yetkisine tabi olacağı açıktır.Çünkü aksi halde anayasanın öngörmediği bir yetki devrine imkan verilmiş olacaktır.AY.mahk. 1992 yılından itibaren dayandıkları yetki kanunu iptal edilen KHK’lerin içerikleri anayasaya aykırı olmasa dahi iptal edilmeleri gerektiği yönünde kararlı bir içtihat oluşturmuştur.

III-Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri:

1982 anayasası 61 anayasasının aksine ancak sıkıyönetim halinde veya olağanüstü hallerde çıkarılabilen ve olağan KHK’lerden önemli farklarla ayrılan kendine özgü bir KHK türüne yer vermiştir.Bu KHK’ler olağan KHK’lerden şu yönleriyle ayrılmaktadır:

1-Yetki:Olağan KHK’lerde yetki Bak.Kur.’unun olduğu halde sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri CB başkanlığında toplanan Bak.Kur. tarafından çıkarılır.Dolayısıyla bu KHK’lerde CB’nin iradesi olağan KHK’lerdeki gibi Bak.Kur. kararnamesine eklenen şekli bir olay değil işlemin asli bir unsurudur.Yetki unsuru bakımından 2. önemli bir fark ise sıkıyönetim ve olağanüstü hal kararnamelerinin bir yetki kanununa ihtiyaç göstermemesidir.Bu anlamda sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri yürütmenin 1982 anayasasına göre sahip olduğu özerk veya asli düzenleme yetkisinin tipik bir örneğidir.
2-Konu:Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri olağan KHK’ler bakımından Anayasada yer alan konu sınırlandırmalarına tabi değildir.Diğer bir deyimle temel haklar kişi hakları ve siyasi haklar ve ödevler de bu tür KHK’lerle düzenlenebilir.Konu bakımından sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin tabi olduğu sınır,bunları ancak sıkıyönetimin veya olağanüstü halin “gerekli kıldığı konularda” çıkarılabilmesidir.
3-Denetim Bakımından:Anayasaya göre (mad.148/1) “olağanüstü hallerde sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’lerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla AY.mahk.’sine dava açılamaz.Yargısal denetim yokluğu Anayasanın 15.maddesi ile sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde bile vatandaşlara tanımış olan “mahfuz alan” ı fiilen etkisiz kılabilir.Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin anayasaya uygunluğunun denetlenememesi bu güvencenin etkinliğini azaltmakta ve KHK’ler yolu ile sözü geçen mahfuz alanın da ihlal edilebilmesi tehlikesini ortaya çıkarmaktadır.
AY.mahk.’si bir düzenleyici işlemin gerçekten de anayasanın öngördüğü anlamda bir olağanüstü hal KHK’si olabilmesi için şu üç şartın varlığını gerekli saymıştır:
• Olağanüstü hal yer bakımından sınırlıdır.Olağanüstü hal ülkenin tümü için değil yalnız bir bölgesi için ilan edildiği takdirde “KHK ile getirilen önlemlerin sadece olağanüstü hal ilan edilen bölge için geçerli olması,bölge dışına taşırılmaması gerekir.Ülkenin bir bölgesi için ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle olağanüstü hal ilan edilmeyen yerlerde olağanüstü hal KHK’lerine geçerlilik tanınmaz.
• Olağanüstü hal süre bakımından da sınırlıdır.”Olağanüstü hal ile sıkıyönetim yasası,olağanüstü halin veya sıkıyönetimin ilan edildiği bölge veya bölgelerde,bu halin devam ettiği sürece uygulanırlar.Bu hallerin kaldırılmasına karar verildiğinde bu yasaların o bölge veya bölgelerde uygulamaları da sona erer.
• Bu noktayla bağlantılı olarak olağanüstü hal KHK’leri ile kanunlarda değişiklik yapılamaz.”Olağanüstü hal KHK’leri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya bu halin sona ermesinden sonra da uygulamaların devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemeler yasa ile yapılır.Ayrıca olağanüstü hal kanununda düzenlenecek konular anayasada açıkça belirtilmiştir.Bu nedenle olağanüstü hal kanununda yapılacak bir değişikliğin kanunla yapılması zorunludur.Çünkü olağanüstü hal kanunun anayasal uygunluk denetimine tabidir.

AY mahk.’sine göre yukarıdaki şartlara uygun olmayan bir olağanüstü hal KHK’si olağan bir KHK sayılabilir.Ancak bu durumda içerik yönünden anayasaya uygunluk denetimine tabi olacağı gibi , yetki kanununa dayanmaması bir iptal sebebi oluşturur.Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri üzerinde tek denetim TBMM’nin denetimidir.Anayasamızın 121 ve 122.maddelerine göre bu kararnameler,R.G.’de yayınlanır ve aynı gün TBMM onayına sunulur;bunların meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usül içtüzükte belirlenir.Bundan amacın sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin mümkün olan en kısa süre içinde ve herhalde olağan KHK’lerden daha seri bir usülle TBMM tarafından görüşülüp karara bağlanması olduğu açıktır.

IV-Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi:

1982 anayasası 1961 anayasasında mevcut olmayan yeni bir düzenleyici işlem türü olarak CB kararnamesini de ihdas etmiştir.Anayasanın 107.maddesine göre “CB genel sekreterliğinin kuruluşu,teşkilat ve çalışma esasları,personel atama işlemleri CB kararnamesi ile düzenlenir.”Bu kararnameler de sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri gibi kanundan değil doğrudan doğruya anayasadan kaynaklanan diğer bir deyimle yürütmenin asli düzenleme yetkisine dayanan işlemlerdir.
CB kararnamesi istisnai bir işlem türü olması itibariyle ancak AY2nin 107.maddesinde belirtilen konularda yani CB Genel Sekreterliğinin kuruluş teşkilat ve çalışma esasları ile personel atama işlemlerinin düzenlenmesi konularında çıkarılabilir.Bunun dışındaki bir konu CB kararnamesi ile düzenlenemez.Maddenin amacının CB’nin makamını güçlendirmek olduğu açıktır.CB kararnamesinin CB tarafından imzalanması gereken normal Bak.Kur. kararnamelerinden ayrı olarak özel bir madde ile düzenlenmiş olması bunun CB’nin tek başına yani karşı-imzalar olmadan yapacağı işlemlerden olduğunu göstermektedir.Bu sebeple CB kararnameleri de CB’nin tek başına yapacağı işlemler gibi idari yargının dışında bırakılmıştır.

V-Tüzükler
82 anayasasının 115.,61 anayasasının ise 107.maddesine göre hukukumuzda tüzük yapmaya yetkili tek organ Bak.Kur.’dur.Tüzükler CB tarafından imzalanarak yayınlanır.Bak.Kur’unun bir tüzük çıkarabilmesi tüzüğün ilişkin bulduğu kanunda bu konuda açıkça yetkilendirici bir hüküm bulunmasına bağlı değildir.Ancak kanun bir tüzük yapılmasını öngörmüşse o konuda idarenin başka tür bir düzenleyici işlem mesela bir yönetmelik yapamaması gerekir.Daha doğrusu o konuyu ilk olarak tüzükle düzenlemeden önce başka bir düzenleyici işlemle düzenleyemez.Anayasamıza göre tüzüklerin konusu “kanunun uygulanmasını göstermek” veya “kanunun emrettiği işler”i belirtmektir.
Usül ve şekil unsuru bakımından tüzükleri idarenin diğer düzenleyici işlemlerinden ayırteden temel özellik bunların Danıştay’ın incelemesinden geçirilme şartıdır.Bu incelemeden geçmemiş bir tüzük yok sayılır.Doktrinde bu incelemenin istişari nitelikte olduğu kabul edilir.Çünkü Danıştay görüşünün bağlayıcılığı kabul edildiği takdirde Danıştay incelemesi bir şekil şartı olmaktan çıkar bir yetki ortaklığına dönüşür.Oysa anayasa tüzük yapma yetkisini Bak.Kur.’a vermiştir.Buna karşılık Bak.Kur. Danıştay incelemesinden sonra ya kendi ilk tasarısını veya Danıştay’ın değiştirisini kabul etmek zorundadır.Bunların her ikisini bir yana bırakarak yeni bir metni tüzük olarak yayınlayamaz.Zira bu takdirde tüzük Danıştay’ın incelemesinden geçirilmeden çıkarılmış olur.Denetim konusuna gelince tüzüklerin birer idari işlem olarak idari yargı denetimine tabi bulundukları şüphesizdir.

VI-Yönetmelikler

82 anayasasının 124.maddesine göre “Başbakanlık bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilir.Hangi yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağı kanunda belirtilir.1961 anayasasında söz edilmemiş olan başbakanlık da 82 anayasasında yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında sayılmıştır.1924 anayasası yönetmeliklerden hiç söz etmemiş olduğu halde 1322 sayılı kanun yönetmeliklerin bir veya birkaç bakanlık yahut Bak.Kur.’u tarafından yapılabileceğini belirtmişti.
Yönetmeliğin konusu kanunların ve tüzüklerin uygulanmasının sağlanmasıdır. Yönetmelikler bunlara aykırı hükümler içeremez.Yönetmeliklerin düzenlenişi bakımından 1961 ve 1982 anayasalarının arasındaki bir fark da 1961 anayasasından yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağı belirtilmiş olmasına karşılık,1982 anayasasında hangi yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağının kanunda belirtileceğinden bahsedilmiş olmasıdır.Bunun amacı gereksiz israfı önlemektir.Yönetmeliklerin de bir idari işlem olarak idari yargı kapsamına girdiği kuşkusuzdur.






TBMM’nin Kuruluşu ve Milletvekillerinin Seçimi

I-TBMM’nin kuruluşu:

Tarihsel kökeni bakımından iki meclis sistemi,demokratik gelişmenin bir aşaması olarak değil ,tam tersine, bu gelişmeyi yavaşlatacak veya onun etkisini azaltacak bir durum olarak ortaya çıkmıştır.Halkın bir kesimini temsil eden birinci meclislerin yanında aristokrasiyi temsil eden 2. meclisler var olmuştur.Böylece halk oyundan çıkan 1.meclislerin yetkilerinin aristokratik 2.meclisler tarafından sınırlandırılmasına çalışılmıştır.Federal devletlerde 2 meclis sistemi federal yapının vazgeçilmez bir unsurudur.Çünkü bu sistemlerde meclislerden biri nüfus esasına göre halkı diğeri ise üye devletleri ya da “federe” devletleri temsil eder.Bu sistem federe devletlerin federal devlet iradesinin oluşumuna devlet olarak katılımlarını sağlar.
Tek devletler arasında da 2 meclis sistemini kabul etmiş olanlar vardır.İki meclis sisteminin taraftarları bu sayede kanunların aceleye gelmeyeceğini daha iyi ve dikkatli görüşüleceğini meclislerden birinin yapacağı hataların diğeri tarafından düzeltilebileceğini anayasa üstünlüğünün ve hukuk devleti ilkesinin daha iyi gerçekleşebileceğini savunmaktadır. Tecrübeler anayasa üstünlüğünün ve hukuk devletinin gerçekleştirilmesi bakımından siyasal organlardan çok yargı organlarına güvenilmesi gerektiğini göstermektedir.Her iki meclis aynı seçim sürecinden çıktığına göre bunların siyasal bileşimlerinin aynı veya benzer olması yani her iki mecliste de aynı siyasal parti veya partilerin çoğunlukta bulunmaları doğaldır.Böyle olunca meclislerden birinin düştüğü bir yanılgının diğer meclis tarafından düzeltilmesi olanağı pek büyük değildir.
Ancak 1961 anayasasına göre millet meclisinin tümüyle halk oyundan çıkmasına karşılık Cumhuriyet senatosunda halkça seçilen üyelerin yanı sıra seçilmeyen üyelere de yer verilmiştir.CS’nin 150 üyesi halk tarafından seçilmekte idi.Genel oyla seçilmeyen üyeler de 2 kategoriye ayrılıyordu.Bunlardan biri günlük dilde “kontenjan senatörü” adıyla anılan CB tarafından seçilen 15 üyeydi.bu hükmün amacı normal kanallardan parlamentoya girmesi pek muhtemel olmayan bazı seçkin ihtisas sahiplerinin bilgi ve tecrübelerinden parlamento çalışmalarında yararlanılmasını sağlamaktı.2. kategori ise “tabii üyelerdi”Hukuk dilinde tabi üyelik başka bir sıfatın sonucu olarak otomatik olarak kazanılan üyeliği ifade eder.CS’de iki çeşit tabi üyelik vardı.Bunlar eski CB’ler ve Milli Birlik Komitesi başkanı ve üyeleri idi.Tabi üyeler CS’nin diğer üyelerinin tabi oldukları hükümlere tabiiydiler.Ancak tabi üyelerin görev süreleri diğer üyelerinki gibi sınırlandırılmış değildi.
1961 anayasası parlamentonun yetkilerini iki meclis arasında bölüştürürken bu meclislerin tamamen eşit yetkilere sahip olmaları yolunu seçmemiştir.Tersine bu sistemde ağırlık açıkça Millet Meclisinde idi.
TBMM 5 yıllık seçim dönemi dolmadan istediği anda seçimlerin yenilenmesine karar verebilmesine karşılık seçimlerin geri bırakılması çok istisnai bir durumdur.Anayasa bunu savaş durumu ile sınırlı tutmuştur; geri bırakma sebebi ortadan kalkmadıkça erteleme kararındaki usüle göre bu işlem tekrarlanabilir.Ara seçim esasları da iki anayasada farklı düzenlenmiştir.TBMM üyelerinde boşalma olması halinde ara seçime gidilir.Ara seçim her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden 30 ay geçmedikçe ara seçime gidilemez.Ancak boşalan üyeliklerin sayısı üye tamsayısının %5’ini bulduğu hallerde ara seçimlerin 3 ay içinde yapılmasına karar verilebilir.Genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamaz.

II-Milletvekillerinin Seçimi:

1-Seçim Sistemi:Geniş anlamda seçim sistemi deyimi seçimlerle ilgili bütün unsurları mesela seçme ve seçilme yeterliliğini adaylığa ilişkin kuralları oy verme usüllerini seçimlerin yönetim ve denetimini kapsar.Dar anlamda seçim sistemi ise seçmenlerce verilen oyların parlamento sandalyelerine dönüştürülmesinde uygulanan kurallar anlamına gelir.

Kurucu meclisçe kabul edilen Milletvekili seçim kanunu nisbi temsilin D’Hondt yöntemini benimsemiş olmakla beraber buna iki türlü baraj hükmü eklenmiştir.1.’si gene baraj adıyla anılmaktadır.Buna göre genel seçimlerde ülke genelinde ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde geçerli oyların %10’unun aşamayan partiler milletvekili çıkaramazlar.2.’si ise seçim çevresi barajıdır.Bu hükme göre bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oylar toplamının o çevrede çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayıdan daha az oy alan siyasi partilerle ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilemez.

2-Milletvekili seçilme yeterliliği:Milletvekili seçilme yeterliliği AY’nın 76.maddesinde düzenlenmiştir.Bu madde ile 61 anayasasının vekil seçilme yeterliliğini düzenleyen 68.maddesi arasında bazı önemli farklar göze çarpmaktadır.Bir defa 61 anayasası seçilebilmek için Türkçe okuyup yazmayı yeterli gördüğü halde 82 anayasası en az ilkokul mezunu olmayı şart koşmuştur.Ayrıca vekil seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran suçlara yenileri eklenmiştir.Üstelik ilgili kişinin affa uğramış olması halinde dahi seçilme yeterliliğini geri verilmemesi olarak düzenlemiştir.

3-Seçim çevreleri:
4121 sayılı kanun seçim çevresi olarak esas itibari ile illeri kabul etmekle birlikte çıkaracağı milletvekili sayısı 19’dan 35’e kadar olan illerin 2;36 veya daha fazla olan illerin 3 seçim çevresine bölüneceğini belirtmiştir.Çıkaracağı vekil sayısı 18’e kadar olan iller bir seçim çevresi sayılır.Milletvekili seçim kanunu seçim çevrelerini ve her seçim çevresinin çıkaracağı vekil sayısını saptama görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir.
Seçim çevresi ne kadar büyükse yani ne kadar fazla vekil çıkarıyorsa seçim çevresi barajı o kadar küçüleceğinden küçük partilerin barajı aşma şansları artar; dolayısıyla seçimler daha orantılı sonuçlar verir.Seçim çevrelerinin belirlenmesine ilişkin kurallar arasında her ile nüfusuna bakılmaksızın önce birer vekil tahsis edilmesini ve nüfus esasının ancak geri kalan vekillikler için uygulanmasını ilkesi de az nüfuslu kırsal illeri çok nüfuslu şehirleşmiş iller aleyhine yararlandıracak niteliktedir.

4-Seçimin Başlangıcı:
TBMM seçimleri normal olarak 5 yılda bir yapılır.Her seçim döneminin son toplantı yılının 3 temmuz günü seçimlerin başlangıç tarihidir ve ekim ayının 2. Pazar günü oy verilir.Seçim dönemi bitmeden önce seçimin yenilenmesine TBMM veya CB tarafından karar verilmesi halinde durum Bak.Kur. tarafından 48 saat içinde ilan olunur.Yenileme kararı TBMM tarafından verilmiş ise Meclis seçimin yapılacağı tarihi de belirler; CB tarafından verilmesi halinde ise kararın verildiği tarihten itibaren 90. günü müteakip Pazar günü seçimler yapılır.
Seçim propagandası oy verme gününden önceki 10.günün sabahında başlar ve oy verme gününden önceki günün saat 1800’ında sona erer.Kanun bu süre içinde açık ve kapalı yerlerde ve radyo ve TV’de yapılacak propagandanın ilkelerini belirler.Ayrıca seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar olan süre içinde seçim eşitliğini korumaya yönelik birtakım yasaklar da uygulanır.

5-Adaylık:
3270 sayılı kanun aday tespiti yönteminin seçilmesini partilerin kendi tüzüklerine bırakmakta ancak parti tüzükleri bütün parti üyelerinin katılacakları bir önseçim yöntemini benimsemedikleri takdirde bu ön-seçimlerin kanunda yer alan hükümlere göre cereyan edeceğini belirtmektedir.

6-Milletvekillerinin Tahsisi:Bir seçim çevresinde siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde edecekleri milletvekili sayısı yukarıda değinilen kontenjan adaylığı saklı kalmak kaydıyla d’Hondt sistemine göre hesaplanmaktadır.

7-Gümrük kapılarında kullanılan oyların değerlendirilmesi:Yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarına milletvekilleri genel seçimi yapılacağı günün 75 gün öncesinden başlamak üzere seçim günü akşam 1700’a kadar yurda giriş ve çıkışlarında gümrük kapılarında kurulacak oy sandıklarında oy kullanma hakkını tanımıştır.

TBMM Üyelerinin Hukuki Statüsü

I-Milletin Temsili:AY 80 maddeye göre TBMM üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün milleti temsil eder.Bununla milletvekillerinin kendilerini seçenlerin istek ve direktifleriyle bağlı birer delege değil kendi serbest iradeleriyle tüm milletin menfaatinin neyi gerektirdiğini takdir edebilecek bağımsız birer temsilci olmaları gerektiğini ifade edilmiştir.İlkenin hukuki anlamı milletvekillerinin yasama dönemi sırasında seçmenleri tarafında azledilmesinin mümkün olmaması ve seçmenlerin milletvekillerine hukuken bağlayıcı direktifler verememeleridir.

II-Milletvekili andı:AY 81.mad. milletvekillerinin göreve başlarken içeceği andı öngörmüştür.Daha önceki anayasalarımızda da var olan milletvekili andının hukuki bir bağlayıcılıktan çok manevi bir bağlayıcılık ifade ettiği kuşkusuzdur.

III-TBMM üyeliği ile bağdaşmayan işler:
AY. 87.maddesi milletvekilliği ile bağdaşmayan işleri öngörmüştür.”Yasama uyumsuzluğu” (teşrii imtizaçsızlık) adı da verilen bu müessesenin temsili rejimin tarihsel gelişiminden kaynaklanan amacı, milletvekillerinin herhangi bir yürütme görevi kabul etmelerini önlemek suretiyle onların yürütme organı karşısında tan bir bağımsızlığa sahip olabilmelerini sağlamaktır.1982 anayasası yasama uyumsuzluğunun kapsamını genişletmiştir.82.maddesinin son fıkrası TBMM üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işlerin kanunla düzenleneceğini belirtmiştir.

IV-Yasama Sorumsuzluğu:
Yasama meclisleri üyelerine yasama görevlerini gereği gibi yerine getirmeyi sağlamak amacıyla bazı bağışıklık ve dokunulmazlıklar tanımıştır.Yasama meclisi üyelerini bu şekilde diğer vatandaşlardan farklı bir statüye tabi tutmanın amacı şüphesiz onları imtiyazlı ve hukukun üstünde bir grup haline getirmek değildir.Bu bağışıklıklarla sadece kamu yararının daha iyi gerçekleşmesi amaçlanmıştır.Yasama sorumsuzluğunun amacı vekillerin meclisteki söz hürriyetini korumaktır.Sorumsuzluğun söz konusu olabilmesi için söz konusu eylemin meclis çalışmaları sırasında işlenmiş olması ve oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmiş olması gerekir.Meclis çalışmaları deyimi sadece meclisin genel kurul toplantıları değil komisyon toplantılarını ve siyasi partilerin grup toplantılarını da kapsar.Suç teşkil eden eylemin sorumsuzluk kapsamına girebilmesi için gerekli ikinci şart bu eylemin oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmiş olmasıdır.Suç teşkil eden eylem,oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmemişse meclis çalışmaları sırasında işlenmiş dahi olsa sorumsuzluk söz konusu değildir.
Bu sınırlar içinde sorumsuzluk yasama meclisi üyeleri için tam bir koruma sağlar.Nitekim sorumsuzluğa mutlak muaflık da denmektedir.Sorumsuzluğun mutlaklığı 3 noktada kendini gösterir.
-Sorumsuzluk cezai takibata karşı mutlak olarak korur.
-Sorumsuzluğun meclisçe kaldırılabilmesi mümkün değildir.
-Sorumsuzluk sürekli niteliktedir.

V-Yasama Dokunulmazlığı:Yasama sorumsuzluğunun milletvekilinin meclis çalışmalarındaki söz ve düşünce hürriyetini korumasına karşılık yasama dokunulmazlığı milletvekilini keyfi veya asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan korur.Diğer bir deyimle yasama dokunulmazlığının amacı milletvekillerinin yürütme organınca tahrik edilebilecek keyfi ceza kovuşturmalarıyla geçici bir süre için dahi olsa görevlerinden uzaklaştırılmalarını önlemektir.Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak dokunulmazlık nisbi ve geçici nitelikte bir ayrıcalıktır.Nispidir çünkü TBMM tarafından kaldırılabilir.Dokunulmazlığı kaldırılan bir üye tekrar seçilmiş ise dokunulmazlığı da geri gelir.Bu durumda ilgili üye hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi Meclisin dokunulmazlığı tekrar kaldırmasına bağlıdır.Dokunulmazlığın kaldırılması için izlenecek usül halen TBMM’de uygulanan Millet Meclisi İçtüzüğü ile düzenlenmiştir.Yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığından TBMM üyeleri dışında milletvekili olmayan bakanlar ve CB konseyi üyeleri de yararlanırlar.

VI-Üyeliğin düşmesi:AY.’nin TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin 84.maddesi 95 tarihli anayasa değişikliği ile büyük ölçüde değiştirilmiştir.Bu maddedeki değişikliklerden önemli bir tanesi partisinden istifa ederek başka bir partiye giren veya Bak.Kur.’da görev alan milletvekillerinin vekilliklerinin düşmesine dair hükmün kaldırılmış olmasıdır.2. bir önemli ve olumlu değişiklik temelli kapatılan bir siyasi partiye mensup vekillerin durumuyla ilgilidir. 84.maddenin ilk şekline göre temelli olarak kapatılan siyasi partinin kapatılmasına ilişkin davanın açıldığı tarihte parti üyesi olan tüm milletvekillerinin üyeliği kapatma kararının tebliği ile sona eriyordu.Yeni metinde ise vekilliğin düşmesi partinin kapatılmasına beyan ve eylemleri ile yol açan vekiller için öngörülmüştür.Vekilliğin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde Genel Kurul kararına hacet olmaksızın kendiliğinden düşmesi de başka bir isabetli değişikliktir.

VII-Dokunulmazlığın kaldırılması ve üyeliğin düşmesi kararlarının denetlenmesi:

AY. 85.maddesine göre yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya vekilliğin düşmesine 84.maddenin 1.-3. ve 4.fıkralarına göre karar verilmiş olması halinde meclis genel kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak 7 gün içerisinde ilgili vekil veya bir diğer milletvekili kararın anayasaya kanuna veya içtüzüğe aykırılığı iddiası ile iptali için AY Mahk.’sine başvurabilir.Bu durumda Ay.Mahk. incelemesi isnad edilen suçun gerçekten işlenip işlenmediğini değil isnadın ciddi olup olmadığını kapsayacaktır.Ancak şüphesiz ki isnadın ciddiliği hakkında bir yargıya varılabilmesi ileri sürülen deliller hakkında bir incelemeyi özellikle bunların delil değerini haiz olup olmadıklarının araştırılmasını gerektirir.

VIII-TBMM üyelerinin mali statüleri:
Yasama meclislerinin üyelerinin bir yandan görevlerinin gerektirdiği bir hayat düzeyi sürdürmelerine imkan verecek bir ödenek almalarını bir yandan da kanun koyucu sıfatından yararlanarak bu ödenekleri aşırı derecede yükseltmemelerini sağlamak amacıyla anayasalarda üyelerin mali statülerinin düzenlendiği görülür.1982 AY.’sı 86.maddesinde bu düzenlemeler görülür.

TBMM Görev ve Yetkileri

Hükümet sistemi ne olursa olsun bütün temsili rejimlerde parlamentoların kanun yapma hükümeti denetleme ve devlet bütçesini kabul etme gibi 3 temel fonksiyonu vardır.Parlamenter bir rejim kuran T.C. Anayasası TBMM’ye parlamentoların bu 3 klasik yetkisini vermiştir.Bunların dışında da anayasamızın TBMM’ye verdiği yetkiler vardır.Bu yetkiler AY. Mad.87’de düzenlenmiştir.

1-Kanun Yapma:
Anayasaya göre kanun teklif etmeye Bak.Kur. ve milletvekilleri yetkilidir.Bakanlar kurulu tarafından yapılan öneriye kanun tasarısı milletvekilleri tarafından yapılan öneriye ise kanun teklifi adı verilir.Kanun teklif ve tasarılarının TBMM’de görüşülme usül ve esasları içtüzükle düzenlenmiştir.Hükümetçe hazırlanmış kanun tasarıları bütün bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesi ile birlikte Meclis Başkanlığına sunulur.Gerekçede tasarının tümü ve maddeleri hakkında bilgiler kaldırılması veya eklenmesi istenen hükümlerin neler olduğu ve neden kaldırılması değiştirilmesi veya eklenmesi gerekli olduğu açıkça gösterilmesi lazımdır.Başkan gelen tasarıları doğrudan doğruya ilgili komisyona havale eder.Kanun teklifleri de gerekçesi ile birlikte başkanlığa verilir ve başkanlıkça ilgili komisyona havale edilir.Komisyonlar şartlarına uymayan kanun tekliflerini sahiplerine tamamlatmaya yetkilidir.TBMM tarafından reddedilmiş olan kanun teklif ve tasarıları red tarihinden itibaren bir tam yıl geçmedikçe tekrar teklif edilemezler.Bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış olan kanun tasarı ve teklifleri hükümsüz sayılır;buna “kadük olma” denilmektedir.Ancak hükümet veya milletvekilleri bu tasarı veya teklifleri yineleyebilirler.Kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde önce tasarı veya teklifin tümü hakkında söz verilir.Anayasa değişiklikleri hariç kanunun tümünün veya maddelerinin oylanması 15 üye tarafından açık oy istenmişse işaretle olur.Kanunlarda veya içtüzükte aksi yoksa kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi komisyona iadesi değiştirilmesi veya metne madde eklenmesi hakkında milletvekilleri esas komisyon veya hükümet değişiklik önergeleri verebilir.Daha sonraki değişiklik önergeleri işaret oyu ile ayrı ayrı oylanır.Esas komisyon veya hükümet tasarı veya teklifin tümünün belli bir veya birkaç maddesinin komisyona geri verilmesini bir defaya mahsusu olmak üzere isteyebilir.Bu istem görüşülmeksizin yerine getirilir.TBBM tarafında kabul edilen kanunların yayınlanması görevi CB’ye aittir.Yayınlanmasını uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde TBMM’ye geri gönderir.Bütçe kanunları bu hükme tabi değildir.TBMM geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse kanun CB tarafından yayınlanır;meclis geri gönderilen kanunda bir değişiklik yaparsa CB’nin tekrar geri gönderme yetkisi vardır.Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır.CB’nin kanunları geri gönderme yetkisine günlük konuşma dilinde “veto yetkisi” adı verilmesi yanıltıcı niteliktedir.Çünkü veto önlemek ya da güçleştirmek anlamını içerir.Meclis geri gönderilen kanununu aynen kabul ederse CB bu kanunun yayınlamaya mecburdur.Bu niteliğiyle kanunların geri gönderilmesi CB’ye tanınmış bir uyarı yetkisinden ibarettir.CB’nin geri gönderme gerekçesi hukuka uygunluk veya yerindelik unsurlarından birini veya her ikisini de kapsayabilir.Bütçe kanunları süreli nitelikleri dolayısıyla geri gönderme yetkisi dışında tutulmuştur.Buna karşılık CB 61 anayasası döneminde geri gönderemediği anayasa değişikliklerine ilişkin hükümleri de geri gönderebilmektedir.82 anayasasının 61 anayasasından bir farkı da meclis geri gönderilen bir kanunda yeni bir değişiklik yaptığı takdirde CB değiştirilen kanunu tekrar meclise geri gönderebileceğinin tasrih edilmiş olmasıdır.
TBMM’nin bir kanun yapmak suretiyle kullandığı diğer iki yetki genel ve özel af ilanına ve kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermektir.Affın genel veya özel oluşu onun kapsamına giren kişilerin sayısıyla değil affın hukuki sonuçlarıyla ilgilidir.Genel af ceza ile birlikte suçu ve dolayısıyla ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarını ortadan kaldırır.buna göre genel af bir tek kişi için ilan edilebileceği gibi özel af birden çok kişiler için ilan edilebilir.
Anayasanın 87.maddesinde sayılan yetkilerden savaş ilanı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verilmesi yetkilerinin mahiyetleri gereği olarak bir TBMM kararıyla kullanılması gerekir.Bu AY. Mad.92’de düzenlenmiştir.Maddenin 61 anayasası 66.maddesinden farkı sayılan durumlarda CB’ye de silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme yetkisini tanımış olmasıdır.

II-Hükümetin Denetlenmesi:
Parlamentonun hükümet üzerindeki denetiminin gerçekleştirilmesini sağlayan hukuki araçlara denetim yolları ya da denetim araçları denir.Bunlar:

1-Soru:
Anayasaya göre soru Bak.Kur.adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere başbakan veya bakanlardan bilgi istemektir.Soru istenilen cevabın niteliğine göre sözlü soru veya yazılı soru olarak ikiye ayrılır.Cevap ister yazılı ister sözlü olarak istenilsin soru her halde yazılı olarak bir önerge ile sorulur.Sözlü sorular başkanlık yazısının başbakanlığa veya ilgili bakanlığa sevk tarihinden itibaren 5 gün sonra gündeme alınır.Hükümet yazılı sorunun cevabını gereken bilgilerin derlenebilmesi için en çok 1 ay geciktirebilir.Sözlü soruya hükümet adına verilecek cevabın süresi 5 dakikayı geçemez.Bu cevap üzerine soru sahibi yerinden konu ile ilgili çok kısa bir ek açıklama isteyebilir.İkinci cevap süresi de 5 dakikayı aşamaz.3 birleşim içinde cevaplandırılmayan sorular yazılı soruya çevrilir.Görülüyor ki sözlü soru etkinliği sınırlı olan bir denetim yoludur.Çünkü bunda ancak ilgili bakan ve soru sahibi milletvekili konuşabilmekte diğer meclis üyeleri tartışmalara katılamamaktadır.Yazılı soruda ise başbakanlığa veya ilgili bakanlığa gönderildikleri tarihten itibaren en geç 15 gün içinde cevaplandırılır.Başkan bu süre içinde de cevaplandırılmayan yazılı sorular için başbakanın veya ilgili bakanın dikkatini çeker.

2-Genel Görüşme:
Anayasaya göre genel görüşme “toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun TBMM genel kurulunda görüşülmesidir.”Genel görüşme açılması hükümet,siyasi parti grupları veya en az 20 milletvekili tarafından bir önerge ile istenebilir.Genel görüşme açılıp açılmamasında Meclis genel kurulu karar verir.Genel kurul, görüşme açılıp açılmamasına işaretle oylama suretiyle karar verir.Genel görüşmenin başlayacağı gün görüşme açılmasına karar verilmesinden itibaren 48 saatten önce ve 7 tam günden sonra olamaz.Genel görüşme önergesinin gündeme alınması kabul edildiği takdirde bu görüşmelere önerge sahibi milletvekilleri dışındaki vekiller de katılabilir.Bu yönden genel görüşme sadece soru sahibi milletvekili ile ilgili bakan arasındaki bir diyalog niteliği taşıyan sorudan daha etkin bir denetim aracıdır.Ancak gene görüşmenin sonunda bir oylama yapılamaz ve bir karar alınamaz.Genel görüşme etkinlik derecesi açısından soru ile gensoru arasında yer alan bir denetim yoldur.!924 anayasasında ve meclis içtüzüğünde bulunmayan genel görüşme 61 anayasası döneminde kabul edilmiş ve 82 anayasasında da korunmuştur.

3-Meclis Araştırması:
Anayasanın tanımına göre meclis araştırması belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.Meclis araştırması açılmasında genel görüşme açılmasındaki hükümler uygulanır.Bu konudaki görüşmelere hükümet siyasi parti grupları ve istemde bulunan milletvekillerinden birinci imza sahibi veya onun göstereceği bir diğer imza sahibi katılabilir.Komisyon gerekli gördüğü kamu kurumlarından ve uygun bulacağı uzmanların bilgilerine başvurabilir Devlet sırları ile ticari sırlar meclis araştırması kapsamı dışındadır.Meclis araştırması komisyonu inceleme faaliyetlerini bitirdiğinde meclise bir rapor sunar.Bu rapor hakkında genel kurulda genel görüşme açılır.Ancak görüşme sonunda herhangi bir karar alınması veya hükümetin sorumlu bulunması mümkün değildir.Araştırma,hükümetin siyasetinin kusurlarını ortaya koymuşsa bu bulgulara dayanılarak bir gensoru önergesi verilmek suretiyle hükümetin siyasal sorumluluğunu gerçekleştirebilir.Yoksa meclis araştırması doğrudan doğruya hükümetin siyasal sorumluluğuna yol açacak bir denetim aracı değildir.

4-Meclis Soruşturması:
Meclis soruşturması başbakan veya bakanların görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarının araştırılmasını sağlayan bir denetim aracıdır.Başbakan veya bakanlar hakkında TBMM üye sayısının en az 1/10’unun vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir.Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır.Komisyon soruşturma sonucunu belirten raporunu 2 ay içinde meclise sunar.Soruşturmanın bu süre içinde bitirilememesi halinde 2 aylık yeni ve kesin bir süre verilir.Meclis raporu öncelikle görüşür ve gerek gördüğü takdirde ilgilinin Yüce Divan’a sevkine karar verir.Yüce Divan’a sevk kararı üye tamsayısının salt çoğunluğu ile olur.Meclis genel kurulu ilgili bakanı Yüce Divan’a sevk edip etmeme hususunda soruşturma komisyonunun raporu ve tavsiyesi ile bağlı değildir.Bu konuda nihai karar Genel Kurulundur.TBMM kararı ile Yüce Divan’a verilen bir bakan bakanlıktan düşer.Başbakanın sevki halinde ise hükümet istifa etmiş sayılır.

5-Gensoru:
Bütün parlamenter denetim araçları arasında sadece gensoru hükümetin veya bir bakanın siyasal sorumluluğuna yol açabilir, yani onun meclisçe görevden uzaklaştırılmasına imkan verir.Gerçi meclis soruşturması sonucunda Yüce Divan’a sevkedilen bir bakan da bakanlıktan düşmektedir ama bu yol sadece “cezai” sorumluluğu gerektiren işlerde kullanılır.
1982 anayasası gensoruyu 1961 anayasasına benzer şekilde düzenlemiştir.Buna göre gensoru önergesi bir siyasi parti gurubu adına veya en az 20 milletvekili imzasıyla verilir.Gensoru önergesi verilişinden sonraki 3 gün içerisinde bastırılarak üyelere dağıtılır;dağıtılmasında itibaren 10 gün içinde gündeme alınıp alınmayacağı görüşülür.Bu görüşmede ancak önerge sahiplerinden biri siyasi gruplar adına bir milletvekili Bak.Kur.adına başbakan veya bir bakan konuşabilir.Gensoru görüşmeleri sırasında üyelerin veya grupların verecekleri bir gerekçeli güvensizlik önergeleri veya Bak.Kur.’unun güven isteği bir tam gün geçtikten sonra oylanır.Bak Kur.’unun veya bir bakanın düşürülebilmesi üye tamsayısının salt çoğunluğu ile olur;oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır.Maddede hükümet istikrarını sağlayıcı bazı hükümler olduğu göze çarpmaktadır.Maddede belirtilen 2 tam veya 1 tam günlük süreler siyaset bilimi literatüründe “serinleme süresi” olarak anılmaktadır.Bu sürenin amacı güven oylamalarındaki duygusal etkenlerin etkisini azaltmak milletvekillerinin daha etraflı ve serinkanlı düşünebilmelerini sağlamaktır.Bak.Kur.’un veya bir bakanın ancak üye tamsayısının oyuyla düşürülebilmesi kuralı da hükümet istikrarını sağlamaya yöneliktir.Oylamada yalnız güvensizlik oylarının sayılacağı kuralı 82 anayasası ile getirilmiştir.Bu hükümle güven oylamasında adi çoğunlukta azınlıkta kalan fakat anayasa gereğince istifaya mecbur olmayan bir hükümetin prestij kaybına uğramasını önlemek istenmiştir.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir