GELİŞİM PSİKOLOJİSİ IV.ÜNİTE–BİLİŞSEL (ZİHİNSEL) GELİŞİM

Cevapla
fermander
Mesajlar: 22
Kayıt: 19 Mar 2017 13:32
İletişim:

20 Mar 2017 13:46

4. ÜNİTE - BİLİŞSEL (ZİHİNSEL) GELİŞİM
Bilişsel gelişim, bireyin çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan zihinsel faaliyetlerdeki gelişimdir.
4.1. PİAGET’İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Piaget, bilişsel gelişimi biyolojik ilkelere göre açıklamıştır. Bilişsel gelişimin beyin ve sinir sisteminin olgunlaşması ve bireyin çevreye uyum sağlaması sonucunda ortaya çıktığını savunmuştur. Bireyi bilgi kazanma sürecinde aktif olarak kabul etmiştir. Piaget, kuramına zekâyı tanımlayarak başlamış ve zekâyı, çevreye uyum sağlayabilme yeteneği diye tanımlamıştır. Değişik yaşlarda bulunan çocukların ve yetişkinlerin anlama ve bilişsel yapıları birbirinden farklıdır. Yani çocuk zihniyetinin yetişkinin zihniyetiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Çocuğun mantığı kendine özgü olduğu gibi, ona göre, düşüncesi de benmerkezlidir.
4.1.1. Bilişsel Gelişimi Etkileyen Faktörler
1-) Olgunlaşma: Bilişsel gelişim, biyolojik temellere dayalı bir süreçtir. Bilişsel gelişim beyin ve sinir sisteminin olgunlaşmasına paralel olarak gelişir. Mesela; yeni doğan bir çocuk sadece refleksleri ile tepki verirken beyin ve sinir sistemi olgunlaştıkça reflekslerin yerini bilinçli tepkiler alır. Yani beyin ve sinir sistemi yeterli olgunluğa ulaştığında bilişsel süreçlerde ilerleme olur.
2-) Yaşantı (Deneyim): Bilişsel gelişim, kişinin geçirdiği yaşantı zenginliği ile ilişkilidir. Yaşantı zenginliği ne kadar çoksa (daha çok özümseme ve uyumsama yapacağı için), bilişsel gelişim o oranda daha iyi olur.
2013 KPSS: Piaget; bilişsel gelişim kuramında, uyaran çevresinin zenginliğinin çocukların bilişsel gelişimlerini desteklediğini vurgulamıştır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi, çocuğun bilişsel gelişimine doğrudan katkı sağlamaz?
A) Çocukların değişik oyuncaklarının olması
B) Çocuklara öz bakım becerilerinin kazandırılması
C) Çocuklara farklı yaşantıların sunulması
D) Çocuklara eğitici televizyon programlarının izletilmesi
E) Çocuklara farklı türden kitapların okunması
3-) Sosyal etkileşim/geçiş (Toplumsal aktarma): Çocuğun kendi deneyimi dışında aileden, arkadaşlarından, öğretmeninden, TV’den kısacası bulunduğu tüm çevreden edindiği veriler toplumsal aktarma yoluyla olur. Toplumlar bireylere zihinsel süreçlerini nasıl kullanacaklarını farklı etkileşimler yoluyla gösterir. Toplumla kurulan her türlü iletişim, bireyin zihinsel gelişimini etkiler.
4-) Dengeleme: Yukarıdaki üç etmeni bir araya getirerek zihinsel yapıyı inşa etmektir. Yeni gelen her bilgi dengeyi bozarak zihinde gerilim oluşturur. Özümleme ve uyumsama süreçlerinin birbirleriyle etkileşimi sonucu bu denge yeniden sağlanarak öğrenme gerçekleşir. Özümleme ve uyumsama ile bu yeni durum açıklanamıyorsa yok sayma (görmezden gelme) ile denge durumu sağlanır. Zihin tüm hayatı boyunca bu dengeyi sağlama eğilimindedir.
5-) Örgütleme: Zihindeki düşünce ve bilgi parçacıklarını sistematik ve tutarlı hale getirmek için birleştirme ve ilişkilendirme eğilimidir. Piaget’e göre, hiçbir bilgi diğerinden kopuk ya da ilgisiz değildir. Birey birbirinden bağımsız olarak edindiği bilgi parçalarını, sürekli olarak birbirleriyle ilişkilendirip yeni bir bilgiye ulaşır. Mesela; küçük bir çocuk önceleri sadece araba şemasına sahipken, deneyimleri sonrasında kamyon, otobüs, tren, traktör, dozer, tır, uçak gördükçe bunları kendi içinde gruplara ayırarak organize eder; iş araçları (dozer, traktör), yük taşıtları (kamyon, tır), toplu taşıma araçları (otobüs, uçak, tren) gibi gruplara ayırır.
4.1.2. Bilişsel Gelişimde Temel Kavramlar
1-) Zekâ: Çevreye uyum ve problem çözme gücüdür.
2-) Bilişsel yapı: Bireyde o an var olan zihinsel organizasyon veya yetilerdir. Bir çocuğun bilişsel yapısını, büyük ölçüde biyolojik olgunluk düzeyi belirlemektedir. Bilişsel yapı daha çok yetişkinlerin zihinsel süreçlerini açıklarken, çocuklar için ise şema kavramı kullanılır. Çocuğun bilişsel yapısı da neyi, ne zaman özümleyebileceğini ve neleri uyumsayabileceğini belirler.
3-) Şema: Şemalar en temel bilişsel yapılardır, bilişsel yapının öznel halidir. Çevreyle etkileşim sonucunda oluşan, organize olmuş, kolayca tekrar edilebilen ve yeni gelen bilgilerin yerleştirileceği bir zihinsel bir çerçeve veya kalıptır. Bu şemalar örgütlenmiş düşünce ve davranış kalıplarıdır.
Şema, bireyin çevresinde bulunan, nesne, olay ve olguları tanımak için zihinde oluşturduğu algı çerçevesidir. Şema, çocuğun dünyayı anlamlı kılmak için kullandığı bir referans çerçevesidir.
Bireyler ilk defa algıladıkları her şeyle ilgili bir çerçeve oluştururlar ve bundan sonra ona benzeyen her şeyi bu çerçevenin içine koymaya çalışırlar. Bu şekilde gelen her bilgiyi özümlemeye (asimile etmeye) çalışırlar. Şemalar, basketbol oynamak gibi davranışsal ya da basketbol kurallarını bilmek gibi bilişsel bir yapıda olabilir.
İnsanların sahip oldukları ilk şemalar emme ve yakalama refleksleridir. Bu şemaları insan doğuştan getirir. Çeşitli yaşantıları sonucunda çocuklar yeni şemalar edinir ve şemalar zamanla yerini daha bilinçli yapılara (bilişsel yapılara) bırakırlar.
Mesela; iki aylık çocuğa çıngırak verildiğinde onu yakalayıp ağzına götürecek ve emecektir. Çünkü bu uyarıcıyla ilgilenmesi için uygun şema, yakalama-emme şemasıdır (çocuk özümleme yani asimilasyon yapmıştır). Dokuz aylık çocuk çıngırak aldığında sallayabilir, döndürebilir ya da atabilir. Çünkü olgunlaşma ve yaşantı sonucu şemaları değişmiş ve gelişmiştir (emme şemasından itme, sallama, atma şemasına geçmiştir ve çocuk uyum sağlamıştır).
4-) Uyum sağlama (Adaptasyon, Uzlaşma): Bireyin çevresiyle etkileşerek, çevresine ve çevresindeki değişikliklere uyum sağlamasıdır. Bu iki türlü gerçekleşir: Özümleme ve uyumsama
a) Özümleme (asimilasyon): Bireyin yeni karşılaştığı durumları kendisinde daha önceden var olan bilişsel yapıların (şemaların) içerisine yerleştirmesi ve açıklamasıdır. Birey yeni karşılaştığı bu durumları daha önceki benzer şemalara yerleştirerek bir genelleme yaparak açıklamaya çalışır. Yani özümleme şema içinde bir değişikliğe neden olmaz. Bu nedenle şemanın ürettiği şemaya ait davranış ve düşüncede değişiklik de olmaz. Mesela; Hayatında ilk kez leopar gören bir çocuk daha önce edindiği kedi şemasına leoparı yerleştirerek, leoparı kedi olarak tanımlayacaktır ve kedilere yaptıklarını (sevme, dokunma gibi) yapmaya çalışacaktır.
2013 KPSS: Televizyon kumandasını mikrofon olarak kullanan Defne’nin bu davranışı, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır?
A) Toplumsal aktarım B) Dengeleme
C) Özümleme D) Uyma
E) Olgunlaşma
2007 KPSS: Dört yaşındaki Nursel sokakta yürürken bir cüce görür. Annesine dönerek “Şu çocuğa bak.” der. Annesi Nursel’e bazı yetişkinlerin böyle küçük olduklarını anlatmaya çalışır. Nursel “Hayır anne, o bir çocuk.” diyerek ısrar eder.
Nursel’in cüce kişiyle ilgili bu tepkisi aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir?
A) Organizasyon
B) Uyum kurma (akomodasyon)
C) Özümleme (asimilasyon)
D) Nesne devamlılığı
E) Korunum
Günlük yaşantımızda ilk kez karşılaştığımız şeyleri, bilinen şeylere benzeterek açıklama davranışımız bu özümleme davranışına örnektir. Mesela; kedinin dört ayaklı bir hayvan olduğunu bilen yani kedi ile ilgili bir şemaya sahip olan bir çocuk, ilk defa gördüğü bütün dört ayaklı hayvanlara (köpek, at, aslan, leopar) kedi der (genelleme), yani özümler.
b) Uyumsama (düzenleme-yerleştirme, akomodasyon): Eğer önceki şemalar bir nesneyi, olayı veya durumu açıklamak için yeterli olmazsa bu durumda mevcut şema değiştirilerek uyum sağlamaya çalışılır. Yani uyumsama, karşılaşılan bir durumda eski şema işe yaramadığında ortaya çıkmaktadır ve böylece yeni şemalar zorunlu olarak oluşturulur.
Uyumsama, mevcut şemayı yeni durumlara, olaylara, nesnelere göre yeniden biçimlendirme süreci veya yeni şemaların oluşturulması sürecidir. Uyumsama da ya yeni şemalar oluşturulur ya da daha önceki şemaların kapsamı ve nitelikleri değiştirilir.
Mesela; Hayatında ilk defa köpek gören bir çocuk, zihnindeki mevcut kedi şemasına göre onu kedi olarak tanımlar (özümleme) ve köpeklere kedilere davrandığı gibi davranır (mesela; köpeğe yemesi için süt verir). Ancak onun havladığını, kemik yediğini görünce (ayırt etme) köpeği kedi şemasından çıkarır, ayrı bir köpek şeması oluşturur (uyumsama).
5-) Dengeleme: Birey için yeni olan her şey bilişsel dengeyi bozarak zihinde gerilim oluşturur; özümleme ve uyumsama ile denge yeniden sağlanarak öğrenme gerçekleşir. Özümleme ve uyumsama ile bu yeni durum açıklanamıyorsa yok sayma (görmezden gelme) ile denge durumu sağlanır. Zihin tüm hayatı boyunca bu dengeyi sağlama eğilimindedir.
Mesela; Mevcut şema Elma (başlangıç dengesi) Domatesi gördü (dengesizlik), domatese elma dedi (özümleme ile) denge sağlandı. Ama yaşantı devam ediyor; koku ve tadın elmaya benzemediğini fark etti (denge bozuldu). Yeni bir şema (domates) oluşturdu (uyumsama) ve zihin yeniden dengeye ulaştı.
4.1.3. Piaget’in Bilişsel Gelişim Dönemleri
1. Duyusal motor (hareket) dönemi (0–2/3 yaş)
- Bebek dış dünyayı keşfetmede duyarak, hissederek, yaparak yani duyu ve motor becerilerini kullanarak öğrenmesini yapar. Çevreye uyum sağlamayı öğrenir. Bebeğin dünyayı tanımasında (öğrenmesinde) taklit (gözlem) ve deneme-yanılma olmak üzere iki öğrenme yolu vardır.
- Bebekler doğuştan bazı refleksler ile dünyaya gelirler. İlk refleksler “emme ve yakalama”dır. 6. ve 8. aylarda ise refleksli davranışlardan amaçlı davranışlara geçer. Bu sürece bağlı olarak nesnelerin devamlılığı, devresel tepkiler, taklit ve ertelenmiş taklit gibi düşünme biçimleri kazanılır.
- Doğadan Ayrışma: Bebek en başlarda kendisini doğadan ve çevresindeki nesnelerden ayırt edemez. Varlığın ve yokluğun bilincinde değildir. Zamanla (yaklaşık 8. ayla başlar) kendi benliğinin ve diğer varlıkların farkına varır ve kendini dış dünyadan ve nesnelerden ayırt eder.
- 0-8 ay arasında ses bulaşması söz konusudur. Ses bulaşması (buluşması) bebeklerin, çevrelerinde bulunan başka bebeklerin ağlamalarını duyduklarında bu durumu hoş olmayan tedirginlik verici bir durum olarak algılamaları ve ağlamaya başlamalarıdır. Sebebi bebek kendi sesi ile diğer bebeklerin sesini ayırt edememesidir (yani bebek kendini dış dünyadan ayıramaz). Ses bulaşması en basit taklit ve öğrenme yaşantısıdır.
- 8-9. aylarda nesnelerin sürekliliği (kalıcılığı) ilkesi kazanır. Nesnelerin kalıcılığı; bebeğin kendi görüş alanının dışında kalsa dahi nesnelerin var olduğunu bilmesidir. Bu ilkenin kazanılması bebeğin belleği kullanmaya başladığını gösterir. 8. ayda başlayan nesne sürekliliği 18. ayda tamamlanır ve kişi sürekliliğinin kazanılması nesne sürekliliğine bağlıdır.
- Model alma ve taklit etme kökenli davranışlar ortaya çıkar. Çocuk, başlangıçta sadece görebildiklerini taklit eder. İlerleyen zamanlarda ise görmüş olduğu bir modeli, model ortada yokken dahi taklidini yapabilir, buna ertelenmiş taklit denir. Yani ertelenmiş taklit, bebeğin görmüş olduğu bir olayı olay ortadan kalktıktan sonra tekrarlaması, o olayı taklit etmesidir. Mesela; misafirlikte üzerine çay döküldüğü için telaşlanan bir kişiyi gören 10 aylık bebek, eve döndükten bir süre sonra üzerine çay dökülmüş gibi telaşlanması. 2 yaşındaki bir çocuk, evcilik oynarken annesini taklit ederek oyuncak bebeğine yemek yedirmeye çalışması
- Devresel (döngüsel) tepkiler (egzersiz) ortaya çıkar. Döngüsel tepki; çocuğun önceden rastlantı sonucu bulduğu ve zevk aldığı hareketleri artık “bilinçli” olarak sürekli tekrar yapmasıdır.
Devresel tepkiler üç aşamada gerçekleşir:
Birincil devresel tepkiler (0-6 ay): Çocuğun tepkileri kendi bedenine odaklanarak gerçekleşir. Hep bedene dönük tekrar hareketleri vardır (doğadan ayrışma olmadığı için). Mesela; parmağını tesadüfen ağzına götürdüğünde haz alır ve bunu tekrarlar.
İkinci devresel tepkiler (6-12 ay): Çocuğun tepkisinin kendi bedeni dışındaki nesnelere yönelmesidir. Çocuk bedeniyle başka bir nesneye yönelik olarak tesadüfî hareket eder. Çevreyi tanımaya yönelik eylemlerde bulunur. Mesela; beşiğinde ellerini sallarken yukarıda bulunan bir çıngırağa tesadüfen dokunduğunda çıkan sesi tekrar çıkarmak için ellerini bilinçli olarak sallar.
Üçüncü devresel tepkiler (12-18 ay): Bedeni dışında, araçlarla davranışlarını tekrarlamasıdır. Keşfetmeye yönelik davranışlarda bulunur. Mesela; elindeki kaşığı tabağa vurduğunda çıkan sesten hoşlanır ve bu davranışını bilinçli tekrar eder. Bir çubuk ile istediği oyuncağı almaya çalışma.
Döngüsel tepkilerle çocuk yeni amaçlarına ulaşmak için ilk kez deneme-yanılma yoluyla öğrenmeyi kullanır. Devresel tepki, döngüsel tepkiyi de içine alır. Döngüsel tepkiler, devresel tepkilerin başlangıcıdır. Devresel tepkiler 6 yaşına kadar devam eder. Duyusal-motor dönemde bu tekrarlar bedensel (motor) ağırlıklıdır, bu dönemden sonra (işlem öncesi dönemde) tekrarlar zihinsel ağırlıklı olmaya başlar. Mesela; bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki anne-babasına gına gelinceye kadar tekrar eder.
2004 KPSS: Ebru sekiz aylıkken rastlantı sonucu müzik kutusunun ipini çekmeyi keşfetmiştir. Ebru sekiz buçuk aylık olduğunda müzik kutusunun ipini artık isteyerek çekmekte ve bundan çok hoşlanmaktadır.
Bu durum, Piaget'in bilişsel gelişim kuramında yer alan aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir?
A) Tersine çevrilebilirlik B) Uyum kurma
C) Nesne sürekliliği D) Devresel tepkiler
E) Algı gelişimi
- Devresel tepkiler daha sonra tekrarlana tekrarlana alışkanlıkları oluştururlar.
- İlk deneme-yanılma öğrenmeleri oluşur. Mesela; 5 aylık bir bebek oyuncağa ulaşmaya çalışır, alamazsa vazgeçer. 10 aylık bir bebek ise oyuncağa ulaşmak için her yolu dener.
2. İşlem öncesi dönem (2/3–7 yaş)
a) Sembolik dönem (2/4 yaş):
- İşlem öncesi dönem, henüz işlemlerin yapılamadığı dönemdir. Bu dönemin en önemli özelliği sembolik fonksiyonların (sembolik zeka, düşünme, oyun) ortaya çıkmasıdır. Yani bir önceki dönemde sürekli oldukları anlaşılan nesneler, artık sembollerle temsil edilmeye başlanır; dil gelişir. Kişi ve nesneler zihinde canlandırılabilir. Fakat henüz bu temsiller, sembollerle işlem yapabilecek düzeyde değildir.
- Sembolik düşünme: Bir nesnenin ya da eylemin diğerini temsil edebildiğini düşünmedir. Sembolik düşünme sebebiyle dil çok hızlı gelişir. Fakat kullanılan kavramlar ve semboller çocuğa özeldir (benmerkezci). Nesneleri, imgeler ve sözcüklerle ifade edebilirler. Çocuklar, nesneler ortada yokken onu temsil eden bir sözcük, sembol veya varlığı zihinsel olarak ifade edebilirler. Mesela; TV kumandasına çok meraklı bir çocuğun eline geçtiği terliğe kumanda gibi anlamlar yüklemesi, elindeki tabağı otomobilin direksiyonu gibi kullanması
- Sembolik düşünme çocuklarda iki işlevin (simgesel ve işaretsel işlev) kazanılmasına yol açar. Simgesel işlev: Çocukların sembolleri anlamasıdır. Mesela; elma denince elmayı aklına getirmesi (alıcı dili geliştirir).
İşaretsel işlev: Çocuğun sembolleri kullanmasıdır. Çocuğun nesne yanında olmasa veya onu görmese bile onları resmedebilmesidir (ifade edici dili geliştirir). Mesela; görmediği bir elmanın resmini çizebilir veya çocuk gündüzken gece resmini (yıldızları, ayı) çizebilir.
- Sembolik zeka: Bir şeyi başka bir şeyle canlandırabilme yeteneğidir. Mesela; bir kız çocuğu, şekilli bir çay tabağını “taç” olarak başına kullanabilmeyi düşünebilmektedir. Ya da bir erkek çocuk elini bir silah, çubuğu da bir at olarak düşünebilmektedir.
- Sembolik oyun: Çocuğun gerçek bir nesne ya da kişi yerine başka bir şeyi bunların yerine kullanması yoluyla gerçekleştirdiği oyunlardır. Mesela; boş çay bardağını, içinde çay varmış gibi kullanır ve içmeye çalışır.
4 yaşındaki bir çocuk, süpürgeyi at gibi kullanarak oyun oynar. Çocuk çubuklardan gemi yapıp su birikintilerinde onları yüzdürürler ve o gemilerin kaptanı olurlar.
b) Sezgisel dönem (4–7 yaş):
- Benmerkezci (Egosantrik düşünce, beniçinci düşünce) anlayış: İşlem öncesi dönem içinde yer alan bu çocuklar, her durumu sadece kendi bakış açılarından ele alırlar. Dünyayı başkaları açısından göremezler. Çevresindekilerin kendilerindekinden daha farklı bakış açılarına sahip olacağını da anlamazlar. Mesela; babası ile annesi ayrılıp babası evi terk ettikten sonra gece altını ıslatan, okulda devamlı ağlayan 5 yaşındaki Hasan, uslu bir çocuk olmadığı için babasının evden ayrıldığını ve annesinin de onu terk etmesinden korktuğunu söyler.
Kendi gördüğü, düşündüğü ve bildiği şeyleri herkesin gördüğünü, düşündüğünü ve bildiğini zannederler. Mesela; bir kız çocuğun telefonda konuşurken elindeki bebeğin rengini soran babasına “Görmüyor musun? Kırmızı” diye cevap vermesi
Çocuk bir şeyden hoşlanıyorsa herkesin bundan hoşlandığını, bir şeyden hoşlanmıyorsa kimsenin bundan hoşlanmadığını zanneder. Mesela; çilekli sütü hiç sevmeyen Demet, arkadaşının çilekli sütü içtiğini görünce çok şaşırır.
Benmerkezcilik etkisinde olan bir çocuk, çevresindeki herkesin ve her şeyin sadece kendisi için var olduğunu zanneder. Dünyanın merkezi kendisidir. Mesela; annesi ona bakmak, güneş onu ısıtmak için vardır.
- Paralel oyun: Benmerkezciliğin bir devamı olarak aynı anda, diğer çocuklarla bir arada olmalarına rağmen, diğerlerinin oyunlarına dikkat etmeden birbirlerinden bağımsız olarak her çocuğun kendi oyununu oynamasıdır.
- Monolog: Benmerkezcilikten dolayı, çocuğun karşısındakini dinlemeden, onun kendisini dinlediğini varsayarak yaptığı tek yönlü konuşmadır. Yani çocuğun kendi kendine (yanında biri varmış gibi) sesli bir şekilde konuşmasıdır.
2009 KPSS: Leyla annesine resim yapmak istediğini söyler. Annesi boyaları ve kâğıdı masaya bırakır. Leyla masaya oturur. Bir çiçek resmi çizerken yanında annesi olmadığı hâlde, “Bir çiçek, çiçek çizeceğim, çiçek yapacağım.” der. Leyla’nın bu konuşmaları monologa örnektir.
- Kolektif Monolog: Benmerkezcilikten dolayı, çocukların yanındaki arkadaşları kendilerini dinlemese dahi hep birlikte toplu konuşmalarıdır.
- Kişilerin sürekliliği (değişmezliği) kazanılır: Çocuğun, dış görünümündeki değişiklik ya da benzerlik ne olursa olsun, kişiyi diğerlerinden ayırt edebilmesidir. Mesela; çocuk, annesinin elbiselerini giyen bir kadının, kendi annesi olmadığını anlar. Çocuk, her gördüğü bıyıklı erkeğin babası olmadığını bilir. Polis üniforması giymiş dayısını tanır.
- Odaklanmacılık (merkezleme, odaktan uzaklaşamama): Çocukların karşılaştıkları durumların birçok özelliğinden yalnızca birine odaklanmaları (dikkatlerini verebilmesi) ve diğer yönlerine, özelliklerine dikkat edemeyişleridir. Bir etkinlik dizisi yaşadıkları zaman bu etkinliğin tek bir anına (en çok dikkat çeken kısmına veya son zamana) odaklanabilirler. Ayrıca aynı anda sadece tek bir etkinlik gerçekleştirebilirler. Odaklanma bilişsel bir yetersizlik durumudur. Mesela; bir çocuğun annesinin bir anne olduğunu bilmekle beraber onun aynı zamanda bir eş, bir öğretmen, bir teyze olabileceğini anlayamaması. Hasan çizgi film izlerken elindeki meyve suyunu tutmakta ancak hiç içmemektedir; reklam olunca hızlıca meyve suyunu içmeye devam etmekte fakat çizgi film başlayınca yine içmemektedir.
2013 KPSS: Annesi üç yaşındaki Murat’ın, her zaman giydiği yağmur çizmelerinin içine, daha sıcak tutması için bir kılıf koyarak çizmenin boyun kısmına doğru bu kılıfı kıvırmıştır. Çizmelerin görünümünün kısmen değişmesi üzerine Murat, “Aaa! Bu çizmelerim de çok güzel! Diğerleri nerede anne?” diye sormuştur. Bu küçük değişiklikten sonra Murat’ın aynı çizmeyi yeni bir çizmeymiş gibi görmesi, odaklanmacılıktır.
- Nesneleri sadece tek bir özelliğe göre sıralayabilir ve sınıflandırabilir (gruplar): Çünkü odaklama düşünme özelliğindedirler. Nesneleri odaklandıkları tek bir özelliğe (renk, biçim, büyüklük gibi) göre sınıflarlar. Mesela; sarı, kırmızı, mavi renkteki kare, üçgen ve daire şeklindeki tahta parçalarını renge ve şekle göre sınıflamasını istediğimizde bunu yapamaz. Renge odaklanmışsa renge göre, şekle odaklanmışsa şekle göre sınıflama yapar. Yani çocuk “Sarı daireler” ile “Mavi üçgenler” diye bir çok özelliğe dayanarak bir sınıflama yapamaz.
- Özelden özele akıl yürütme (ortaklık) görülür: Özelden özele akıl yürütme; özel bir durumdan diğer özel bir duruma genelleme yapmadan akıl yürütmedir. Tümevarım ve tümdengelimsel akıl yürütme becerilerini henüz kazanamadıkları için, genele dokunmadan iki özel durum arasında bağlantı kurarlar.
Odaklanmanın etkisi ile çocuk bütünü oluşturan parçalar arasından tek bir parçaya odaklanır ve diğer parçaları göz önünde bulunduramaz. Bu yüzden iki özel durum arasında tek yönlü bir bağlantı kurularak akıl yürütülür. Bunun sonucunda olaylar, yalnızca geçirilen yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünülür. Mesela; Her sabah kahvaltıda yumurta yiyen bir çocuk, o gün sabah yumurta yiyemediğinde kahvaltı yapmadığını ileri sürebilir. Evde yaşayan kedi, köpek gibi hayvanların evcil hayvan olduğunu duyan Elif, evde fare gördüğü için farenin de evcil hayvan olduğunu düşünür.
2008 KPSS: Annesi Mehmet’e İngilizce çalıştırırken aralarında şöyle bir diyalog geçer:
Anne: Notebook ne demektir? Mehmet: Defter.
Anne: Peki book ne demektir? Mehmet: “Ter”.
Annesinin sorusuna Mehmet’in doğru yanıt verememesinin nedeni, “özelden özele akıl yürütme” dir.
- İşlemleri tersine çeviremezler (dönüştüremez): Tek yönlü (özelden özele) akıl yürütmenin getirdiği durumdur. Çocuk bir işlemi tersinden düşünemez. Geçmiş durumları göz önüne almaksızın şimdiki durum üzerinde yoğunlaşma eğilimindedirler. Yani durumun eski halini göz önüne getiremez, eskiye çeviremezler.
Tersine çevirme korunumun başlangıç noktasıdır. Bu nedenle tersine çevirme işleminin yapılamaması, korunumun kazanılmasına engel olan durumlardan biridir. Mesela; 1’den 10’a kadar sayabilen çocuğun 10’dan 1’e kadar da sayamaması. A=B’dir, fakat B=A değildir. Bir çocuğun okula giderken izlediği yoldan evine geri dönememesi. Sağlama yöntemi yapamama.
- Çocuğun öğrenmeleri daha çok deneme-yanılma ve model alma (gözlem) yoluyla gerçekleşir.
Korunum ilkesi kazanılmamıştır: Korunum; bir nesnenin mekân içindeki yerinde (konumunda) veya fiziksel görünümünde değişiklik olmasına rağmen, bir şey eklenip çıkarılmadıkça nesnenin niteliğinde (miktar, ağırlık, alan, hacim vb) herhangi bir değişiklik olmayacağını kavramadır. Mesela; masa üzerindeki kalemlerin yeri değiştiğinde, kalem sayısının değişmediğinin veya şekli değişen hamur parçasının ağırlığının aynı olduğunun bilinmesi.
Fakat işlem öncesindeki bir çocuk, bir nesnenin yeri, görünümü değiştiğinde; miktar, ağırlık ve hacminde de değişiklik olduğunu zanneder. Bu nedenle işlem öncesindeki çocuk, şekli değişen hamur parçasının ağırlığının da değiştiğini söyleyecektir. Veya masa üzerindeki kalemlerin yeri değiştiğinde, kalem sayısının değiştiğini düşünecektir (2004 KPSS).
Korunum deneyi; çocuk önce iki uzun bardaktaki suyun eşit olduğunu görür, çocuğun gözü önünde uzun bardaktaki suyun biri geniş bardağa aktarıldığında, uzun bardaktaki suyun daha fazla olduğunu söyler.
2006 KPSS: Ali’nin annesi bir çikolatayı tam ortasından bölerek yarısını onun, diğer yarısını da küçük kardeşinin tabağına koyar. Ancak, küçük kardeşinin dişleri henüz tam olarak çıkmadığı için onun tabağındaki çikolatayı birkaç parçaya böler. Ali, kardeşinin tabağındaki çikolataları görünce annesine “Ona daha çok çikolata verdin.” der ve ağlamaya başlar.
Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre Ali aşağıdakilerden hangisini henüz kazanmamıştır?
A) Nesne devamlılığı
B) Korunum ilkesi
C) Başkalarının bakış açısını anlama
D) Davranışları niyete göre değerlendirme
E) Görelilik ilkesi
- Kalıp yargılar: Bu dönemdeki çocuklar geçirdikleri sınırlı deneyimler nedeniyle kalıp yargılar geliştirirler. İşlem öncesindeki çocuklar, olguları aralarındaki karmaşık ilişkilerle ele alamadıklarından bunlara ilişkin algılayışlarını da dar kavramlarla örgütleme çalışırlar ve bu nedenle kalıp yargılar geliştirirler. Mesela; erkekler ağlamaz, kızlardan asker olmaz, erkeklerden hemşire olmaz. Şoförler hep erkektir.
- Devresel tepki: Devresel tepki, çocuğun önceden rastlantı sonucu bulduğu ve zevk aldığı hareketleri artık “bilinçli” olarak sürekli tekrar eder. Devresel tepki, döngüsel tepkileri de içine alır. Devresel tepkiler 6 yaşına kadar devam eder. Duyusal-motor dönemde bu tekrarlar psikomotor ağırlıklıyken, işlem öncesi dönemde bu tekrarlar zihinsel ağırlıklıdır. Mesela; bir çocuğun öğrendiği bir espriyi veya şarkıyı etrafındaki anne-babasına gına gelinceye kadar tekrar etmesi
- Animizm (canlıcılık): Canlı ve cansız nesneler arasında ayrım yapamamadır. Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler veya canlı varlıkları cansız varlık olarak görür. Ayrıca hayvanlara da insani özellikler yükler. Mesela; radyo üşümesin diye üzerini çarşafla örtme. Oyuncak bebeklere yemek yedirme. Bir arabanın hareket ettiği için canlı olarak düşünülmesi. Ayın gülümsediğini, bulutların koştuğunu düşünme.
2006 KPSS: Beş yaşındaki Ayşe, oyuncak bebeğiyle oynarken bebeğin kolunu kırmış ve ondan defalarca özür dilemiştir.
Ayşe’nin bu davranışı Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer alan hangi bilişsel özelliğe bir örnektir?
A) Korunum B) Yapaycılık
C) Canlandırmacılık D) Gerçekçilik
E) Tersine çevrilebilirlik
- Yapaycılık: Çocuğun doğal nesneleri (güneş, ay), olayları (deprem, sel), olguları (gece, gündüz) bir insanın yarattığına veya bunlara birisinin neden olduğuna inanmasıdır. Mesela; çocuğun, güneşi birisinin kibrit yakarak oluşturduğunu (buna bağlı olarak Güneş’in geceleyin ateşi söndürüldüğünü sabah ise yakıldığını) düşünmesi, birisinin muslukları kapatmadığı için sellerin oluştuğunu düşünmesi.
- Senkretik akıl yürütme (yanlış bağdaştırma): Piaget'e göre senkretik akıl yürütme, bir durumu meydana getiren öğeleri birbirleriyle rastgele eşleştirip bağdaştırmadır. Bu bağdaştırma, her koşulda hiçbir mantık ilişkisi olmayan durumlar arasında yapılır. Mesela; çocukların nesneleri sınıflandırırken sırf renkleri aynı diye birbiriyle aynı kategoride olmayan çiçekleri ve hayvanları aynı kategoriye koymaları. 5 yaşındaki çocuğa Güneşin neden parlak olduğu sorulduğunda, sarı olduğu için veya yuvarlak olduğu için cevabını vermesi. Kreşte çalan zil sesiyle teneffüse çıkacağını bilen öğrencinin evde çalan kapının zil sesiyle de teneffüse çıkacağını zannetmesi. En son hastaneye yatırıldığında eve bir bebekle dönen annenin tekrar hastaneye yatırıldığında eve yeni bir bebekle döneceğini çocuğun düşünmesi.
- Büyüsel (Sihirli, Majik) Düşünme: Gerçek ile hayal olanı ayıramamadır. Masal kahraman- larının gerçek olduğuna inanırlar. Büyü (sihir) gibi doğaüstü olaylar da gerçektir. Mesela; Noel Baba’yı, Şirinler’i gerçek kabul ederler. Taşların yaşadığına, ağaçların düşündüğüne inanırlar. Rüyalarını gerçek zannederler. Ispanak yediği zaman Temel Reis gibi güçleneceğini düşünürler.
- Bu dönemde odaklanmadan dolayı henüz parça ile bütün arasındaki ilişkiyi (sınıf içerme/sınıfa dahil olma becerisi) kuramazlar. Çocuk işlem öncesi dönemde, bir parçanın ait olduğu bütün içindeki yerini anlayamaz. Mesela; bir çocuğa hamsi gösterilip onun bir balık olduğu söylendiğinde; “Hayır, o balık değil! O hamsi!” demesi parça bütün ilişkisini kavrayamamaktır.
2011 KPSS: Şehirlerarası bir seyahat sırasında dört yaşındaki Merve ile yan koltukta oturan Hatice Teyze arasında şöyle bir konuşma geçer:
Hatice Teyze: Nerede oturuyorsunuz?
Merve: Ankara’da.
Hatice Teyze: Ankara Türkiye’ de mi?
Merve: Evet.
Hatice Teyze: Ankara’da oturanlar, Türkiyeli midir?
Merve: Hayır, Ankaralıdırlar.
Hatice Teyze: Hiç Türkiyeli tanıdın mı?
Merve: Tanıdım ama çok değil.
Hatice Teyze: Nerede oturuyorlar?
Merve: Bilmem…
Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre, Hatice Teyze’nin sorularını Merve’nin yanlış yanıtlaması, aşağıdakilerden hangisinin tam olarak gelişmediğini gösterir?
A) Toplummerkezci düşünme
B) Canlandırma
C) Odaklanma
D) Özelden özele akıl yürütme
E) Parça bütün ilişkisini kavrama
- İlk akıl yürütmeler: Sezgilerine dayalı olarak mantık yürütmeye ve problem çözmeye başlar.
- Soru sorma: İlgi ve merak geliştiği için çocuk sürekli olarak sorular sormaya başlar.
- Ahlaki bağımlılık: Çocuk dıştan gelen (anne-babaya bağlı) yasa ve kurallara göre davranır.
3. Somut işlemler dönemi (7–11 yaş)
- Somut mantıksal düşünme başlar: Olaylar ve nesneler hakkında mantıksal düşünmeye başlamıştır. Çocuk mantıksal yeteneklerini somut nesneler ve yaşantılar üzerine uygulayabilir. Somut özellikteki problemleri çözebilirken, soyut özellikteki problemleri çözemez.
- Sayıları kullanmayı ve kümelemeyi öğrenir. Yaparak-yaşayarak öğrenme etkilidir. Problem çözmeyi ve muhakeme yapmayı öğrenir.
- Odaktan Uzaklaşma: Çocuk, dikkatini olayın, nesnenin birkaç yönüne birden vererek, olayı, nesneyi diğer yönleriyle birlikte ele alabilir. Mesela; bu dönemdeki bir çocuk annesinin artık anne olmasının yanında onun bir eş, bir öğretmen, bir teyze olabileceğini anlar (bilir).
Odaktan uzaklaşma nedeniyle şu üç beceri kazanılır:
1. Dönüşümsel düşünme becerisi gelişir.
2. Aynı anda birkaç farklı etkinliği gerçekleştirebilir.
3. Bir nesnenin birden fazla işlevini kavrayabilir.
2008 KPSS: Beş yaşındaki Dilek ailesiyle çıktıkları tatilde farklı yöreleri görme fırsatı bulmuştur. Anaokuluna başladığında, ilk derste öğretmeni “Tatilde nerelere gittiniz?” diye sormuştur. Ayşe söz almış, tatilde uğradıkları en son iki yerin ismini hatırlayabilmiş, ama daha önce gördükleri yerlerin ismini hatırlamakta zorlanmış olması odaktan uzaklaşamamadır.
Somut işlemler döneminde odaklama düşünme biçiminden kurtuldukları için;
 İşlemleri tersine çevirebilir.
 Nesneleri birden çok özelliğe göre sıralayabilir ve sınıflayabilir.
 Özelden özele akıl yürütme düşünceden kurtularak tümevarımsal ve tümdengelimsel düşünme yeteneklerini kazanmaya başlar.
 Sezgisel düşünceden çıkarak mantıksal akıl yürütür (somut düzeyde).
 Kalıp yargılardan kurtulur.
 Korunum ilkesini kazanır.
 Dönüşümsel düşünme yeteneğini kazanır.
- İşlemleri tersine çevirebilir: Bir işlemi son aşamadan başlangıç aşamasına doğru geriye götürebilir. Çocuk bir işlemi baştan ya da sondan yaparak aynı noktaya gelebileceğini bilir. Mesela; 1’den 10’a kadar sayabilen çocuğun 10’dan 1’e kadar da sayabilmesi. A=B ise, B=A’dır. Matematikte sağlama işlemi yapabilme. Bir bardaktan sürahiye boşaltılan suyu tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düşünemez.
2005 KPSS: Bir çocuğun okula giderken izlediği yoldan evine geri dönebilmesi.
- Üst düzey (çoklu) sınıflama ve sıralama yapabilir. Yani nesneleri birçok özelliğe (renk, biçim, büyüklük) göre sıralama, sınıflama ve karşılaştırma yapabilir. Korunumun kazanılmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Mesela; sarı, kırmızı, mavi renkteki kare, üçgen ve daire şeklindeki tahta parçalarını renge ve şekle göre sınıflamasını istediğimizde bunu artık yapabilir. Çocuk “Sarı daireler” veya “Mavi üçgenler” diye birçok özelliğe dayanarak bir sınıflama yapabilir.
- Tümevarımsal (Endüksiyon) düşünme ortaya çıkar ve gelişir: Tekil olan gözlem ve deneyimlerin birleştirilerek tümel (genel) önermelerin elde edilmesidir. İlk kez bu dönemde bu düşünme ortaya çıkar ve gelişmeye başlar.
- Benmerkezci düşünceden uzaklaşır (Dağılma): Olayları ve dünyayı başkaları açısından görebilirler yani empati yapabilirler.
- Korunumu (değişmezlik) kazanmıştır: Korunum; bir nesnenin mekân içindeki yerinde (konumunda) veya fiziksel görünümünde değişiklik olmasına rağmen, bir şey eklenip çıkarılmadıkça nesnenin niteliğinde (miktar, ağırlık, alan, hacim vb) herhangi bir değişiklik olmayacağını kavramadır. Daha karmaşık süreçleri (kütle-ağırlık-boyut) içerdiğinden hacim korunumu geç kazanılır. Mesela; şekli değişen hamur parçasının ağırlığının aynı olduğunun, Masa üzerindeki kalemlerin yeri değiştiğinde, kalem sayısının değişmediğinin bilinmesi gibi.
Korunumun kazanılması şu süreçlere bağlıdır;
Özdeşlik (ayniyet): Nesneye herhangi bir şey eklenmemiş ya da nesneden bir şey çıkarılmamışsa nesnenin aynı kaldığının bilinmesidir.
Ödünleme (telafi): Nesnenin bir boyutundaki değişimin başka bir boyuttaki değişime neden olduğunun kavranmasıdır. Mesela; su dar bir cam kaba boşaltıldığında çocuk yüksekliğinin artacağını bilir.
Dönüşebilirlik (tersine dönüştürme): Bir nesnenin görünümü değişse bile tekrar önceki haline gelebileceğini kestirebilmedir. Mesela; bir buzun yeniden suya dönüşebileceğinin bilinmesi. Bir balonu şişirdikten sonra, havası alındığında tekrar eski halini alacağını anlaması.
- Geçişlilik yeteneği kazanılır: Korunum ve sıralama yeteneğinin kazanılmasına bağlı olarak ortaya çıkan yetenektir. Çocukların önceden yaptıkları karşılaştırmalara bağlı olarak nesnelerin birbirleriyle olan ilişkilerini göz önüne alıp, nesnelerle ilgili yeni bir ilişkiyi keşfedebilmesidir.
Kısacası geçişlilik; önceki parçalar arasındaki ilişkiyi bilerek yeni bir ilişkinin çıkarılmasıdır (transfer).
Mesela; On santimetrelik kırmızı bir çubuk, yirmi santimetrelik turuncu bir çubuk, elli santimetrelik sarı bir bu dönem çocuğuna gösterilir. Çubuklar kaldırılıp kırmızı mı yoksa sarı çubuğun mu daha kısa? olduğu sorulduğunda çocuk doğru cevabı verebilir.
- Dolaylı gerçeği kavrayabilme: Çocuk bir olayın ya da nesnenin sadece görünen ya da yüzeyde kalan tarafını değil, görünmeyen ve yüzeyde kalmayan tarafını da algılar. Mesela; sarı renkli kapaklı bir kitabı, mavi renkli bir kaplıkla kapladığınızda gerçek rengini sorduğunuzda “Sarı” der ve gerçek rengini bilir.
- Çıkarsanmış gerçeklik: Sonuca bakarak süreci tahmin etmektir. Bu dönemde çocuk göz önündeki nesnelerin farklı görünümlerinin farkındadır. Daha önceki öğrenmelerini göz önüne alarak elindeki diğer kanıtlarını değerlendirerek neyin gerçekten doğru olduğunu fark edip, eldeki somut verilerden gerçek çıkarımlar yapabilir. Mesela; teyzesinin kızının hiperaktif olduğunu bilen çocuğun, eve geldiğinde ortalığı dağınık görünce demek bugün teyzem ve küçük kızı bizim eve gelmiş demesi.
- Dönüşümsel düşünme becerisi gelişir: Daha önceki zamanlarda yaşanmış bir olayı, sonraki zamanlarda da kafasında canlandırıp anlatabilmedir. Geriye ve ileriye doğru düşünebilir ve olayları öncelik-sonralık sırasına koyabilir. Dönüşümsel düşünme zamanla ilgili perspektifin kazanılmasıdır. Mesela; çocuk bir gün içerisinde yaşamış olduğu tüm etkinlikleri sırayla söyler; önce okula gittik, sonra alışverişe çıktık, daha sonra sinemaya gittik, oradan da halamlara uğradık der.
- Parça ile bütün arasındaki ilişkiyi (sınıf içerme/sınıfa dahil olma becerisi) kurabilir. Bir bütüne (sınıfa) ait olan nesnelerin, o bütünün (sınıfın) alt dizisi olabileceğini anlar. Mesela; köpekler hayvanlar sınıfının bir alt dizisidir.
4. Soyut (Formel) işlemler dönemi (11-18 yaş)
- Soyut düşünebilme başlamıştır: Soyut kavramları ve düşünceleri (demokrasi, özgürlük, adalet, hoşgörü) anlayabilerek mantık yürütebilir.
- Üst düzey akıl yürütebilir ve bilimsel düşünme gerçekleşir: Problemlerin çözümünde tümevarım, tümdengelim, analoji gibi akıl yürütme yollarını kullanır. Hipotez oluşturabilir ve test edebilir. Gerçek durumlar ile olasılıklar arasında bağlantı kurabilir.
- Analoji (benzeşim, andırma) düşünme görülür. İki şey arasındaki bir ortak özellikten yola çıkarak, biri hakkında verilen bir yargıyı diğeri hakkında da vermektir. Yani ortak özelliği olan iki şey arasında bir benzerlik kurmadır. Analoji bilinen bir örnekten yararlanarak bilinmeyenlerin öğrenilmesini sağlayan Mesela; kan dolaşımının şehirdeki trafik akışına benzetilmesi.
- Tümevarımsal (Endüksiyon) düşünme gelişir.
- Tümdengelimsel (Dedüksiyon) düşünme gelişir: Aklın genelden özele/bütünden parçaya veya genelden genele izlediği yoldur. Tümel (genel) önermelerden tekil önermelerin elde edilmesidir. Dedüksiyon bize yeni bir bilgi vermez. Bilinen bilgilerin açığa çıkmasını sağlar. Mesela; Bütün insanlar ölümlüdür, Sokrates bir insandır, o halde Sokrates ölümlüdür.
2009 KPSS: Mustafa Öğretmen derste Cumhuriyet Döneminde elde edilen kadın hakları konusunda bir tartışma ortamı yaratır. Öğrencilerden Nazan söz alarak, “Atatürk kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesini sağlamasaydı, ben sınıf arkadaşım Kemal’le aynı sırada oturamayacaktım” demesi tümdengelimdir.
- Hipotetik (Varsayımsal) Düşünme: Problemlerin çözümünde sadece var olan somut yöntemler değil, çözüme ilişkin olası (farklı) yollar belirleyip (hipotez geliştirip) bunları test edebilmektir. Mesela; Marsta hayat var mı? sorusuna “Su ve oksijen varsa” hayat vardır cevabının verilmesi. Satranç oynamak.
Veya kutuplardaki buzullar erimiş olsaydı dünyada canlılar için yaşam nasıl olurdu? sorusuna yönelik farklı hipotezler geliştirebilir.
- Esnek Düşünme: Hipotetik düşünebilen ergenler bir probleme dair olası durumları sıralayabilir, ancak kendi görüşüne yani tek bir çözüme saplanıp kalmaz. Başka çözüm yolları olabileceğini anlar, düşüncelerinde esnek olabilirler. Yani kişi yeni ve doğru bir bilgiyle karşılaştığında, bu bilgi kökleşmiş inanç ve düşüncesiyle çelişse bile fikrini değiştirir. Mesela; matematikte bir problemi hep aynı yolla çözmez, yeni başka yollar da bulup dener.
- Göreceli Düşünme (Kişiye, zamana ve yere göre düşünme): Birey, kişi, yer ve zaman değiştiğinde sonucun da değişebileceğini anlar. Yani kişiye, zamana ve duruma göre düşünebilme yeteneğini kazanır. Mesela; birey kendine özgü ideal, değer, duygu, düşünce ve inançları geliştirir. Kendi doğruları ile başkalarının doğruları arasındaki farkı anlar. Birey fotoğraftaki yönle gerçek yönün ters olduğunu anlar.
- Metabiliş (üstbiliş) düşünme: Bireyin öğrenme sürecindeki bilişsel etkinliklerini fark etmesi, bu süreci kontrol etmesi ve denetlemesidir. Ergen, başkalarının ne bildiğini ve nasıl bildiğini araştırabilir ve böylece diğerlerinin stratejilerini anlama ve kullanma becerisi geliştirebilir. Bu özellik, ergene kendini inceleme ve düzenleme olanağı kazandırır. Yani içgörü kazandırır.
- Bütünleştirici (Birleştirici, Kombinasyonel) Düşünme: Bir problemin birden fazla değişkeni (alt problemi) barındırdığını ve dolayısıyla bir problemin birden fazla çözüm yolunun birleştirilmesiyle çözülebileceğini kavrayabilir. Mesela; doktorların hastalarına teşhis koyarken sadece sorun yaratan organı değil de bütün fizyolojik yapıyı dikkate almaları.
- Ergen Egosantrizm (Benmerkezcilik): Çocuk benmerkezciliğinden farklıdır. Bu dönemde bireyler, dünyanın kendi etrafta dönmediğini bilirler ve empati kurabilirler. Ancak kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. “Benim felsefem en doğrudur” gibi bir düşünceye sahiptir ve aksi görüşlere tahammül edemez (aşırı/naif idealizm)
Herkesin kendisiyle uğraştığını, onu takip ettiğini, izlediğini ve onun davranışlarına dikkat ettiğini (Hayali Seyirciler) düşünür. Adeta kendini sürekli sahnede hisseden bir oyuncu gibi görür. Diğer insanların kendisiyle ilgili (özellikle fiziki özellikleriyle) düşüncelerine aşırı önem verirler. Bu nedenle ayna karşısında bolca zaman geçirilir.
2006 KPSS: Lise 2. sınıf öğrencisi Deniz’in kendisini sürekli olarak izleyen ve kendisi hakkında fikir yürüten bir seyirci kitlesinin olduğunu düşünmesi, ergen benmerkezciliğine örnektir.
Ergen kendine özgü dramatik senaryolar, hüzünlü hikayeler geliştirir. Yaşamış olduğu olayların sadece kendi başına geldiğini düşünür. Mesela; “hiç evlenemeyeceğini, iş bulamayacağını düşünür. Kendisini ünlü bir sporcu, film kahramanı olarak hayal eder. Kimsenin kendisi kadar sevemeyeceğini ve açı çekmediğini” düşünür (Kişisel Efsane/Mit).
Ergen “benim gücün her şeye yeter, kimseye ihtiyacım yok, bana bir şey olmaz” düşüncesiyle çok fazla risk alabilmektedir. Çeşitli riskli davranışlar yaparak kahramanlık sergilemeye çalışır. Kendilerine zarar gelebileceğini düşünmezler. Bana bir şey olmaz derler (Omnipotent düşünme). Bu davranışları engellendiğinde ise saldırgan tepkide (psikolojik tepkisellik teorisi) bulunurlar.
Uyarılar:
 Bilişsel gelişim basitten karmaşığa doğrudur.
 Bilişsel gelişim yavaş ve aşamalıdır.
 Bir aşamada elde edilen yaşantılar, sonraki aşamaların temelini oluşturur.
 Bilişsel gelişim evreleri hiyerarşiktir. Her birey, evreleri atlamadan sırayla izler.
 Bilişsel gelişimde bireyler farklılıklar vardır.
 Bilişsel gelişimde içsel süreçler önemlidir (Vygotsky’de dışsal süreçler önemlidir).
 Bilişsel gelişimde biyolojik altyapı temeldir (Vygotsky’de sosyal çevre temeldir).
 Benmerkezcilikten sosyalliğe doğru bir gelişim seyri vardır (Vygotsky’de ise tam tersidir).
4.2. BRUNER’İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Bruner’e göre bilişsel gelişim yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bilişsel gelişim, bireyin bilgiyi işleme, depolama ve kullanma kapasitesine bağlıdır. Bilişsel gelişim, zihinde gerçekleşen içsel süreçlerle açıklanır. Bilişsel gelişim, tepkilerin uyarıcılardan bağımsız hale gelmesidir. Çocuk ilk yıllarında çevredeki uyarıcıların kontrolü altındadır. Yani tepkileri uyarıcılara bağımlıdır. Zamanla özellikle dilin kazanılmasıyla birlikte uyarıcılar kontrol edilmeye başlanır ve tepkiler uyarıcılardan bağımsız hale gelir. Bilişsel gelişimde dil önemli bir araçtır.
Öğrenciyi harekete geçiren en önemli güdüler; merak, başarılı olmak ve birlikte çalışmaktır. Bruner; sarmal programlama yaklaşımının (içerik düzenleme yaklaşımıdır) kurucusudur. Konular (içerik) gittikçe genişler, derinleşir ve daha önceden öğrenilmiş konular yeri ve zamanı geldiğinde daha kapsamlı ve derinlemesine tekrarlanır. Bu yaklaşımda yeni öğrenilen konular, önceki öğrenilenlerle sürekli ilişkilendirilerek, temel konu ile bağlantı kurulur. Böylece öğrencinin bilgiyi yapılandırması sağlanır. Bilginin yapılandırılıp bir bütün haline getirilmesinde birey aktiftir. Bilgi keşfedilmelidir (Buluş yolu ile öğrenme stratejisinin kurucusudur).
Bruner’e göre zihinsel gelişim alanları
1. Eylemsel dönem (0-3 yaş): Çocuk çevreyi eylemleriyle anlar ve bilgi toplar. Çocuk nesnelerle doğrudan etkileşime geçerek (dokunarak, vurarak, ısırarak, hareket ettirerek) yani yaparak-yaşayarak öğrenir. Bilgiyi, eylemleri temsil eder. Mesela; kaşık yemek yediği, bisiklet bindiği bir nesnedir.
2. İmgesel (ikonik) dönem (3-6 yaş): İmge; zihinde tasarlanan, canlandırılan, gerçeğin hayali olan düşünceler veya algılanan bir nesnenin bilince yansıyan benzeri imajı (görüntüsü), hayalidir. Bu dönemde gelişmiş olan dil ve görme (algı) duyusuyla değişik durum ve yaşantılar imgesel formüllere (sözcük, kavram) dönüştürülerek zihne aktarılır ve öğrenme gerçekleştirilir. Bilgiyi imgeler temsil eder.
Görsel bellek gelişmiştir ve bilgi görsel resimler şeklinde saklanır. Çocuklar, algılarının tutsağıdır. Bir olayı, nesneyi nasıl algılarsa zihninde o şekilde canlandırır. Çocuk, bir olayı veya nesneyi görmeden onları zihninde canlandırarak işlem yapabilir. Mesela; çocuk oturma odasının resmini çizebilir veya anlatabilir.
3. Sembolik dönem (7 yaş ve üstü): Çocuk tüm yaşantılarını sembollerle açıklar. Yani yaşamın tümüyle mecazlar, grafikler, formüller ve simgeler yoluyla kavranmasının anlatımıdır. Dil, mantık, matematik, müzik alanlarının sembollerini kullanarak iletişim kurabilir ve bilişsel işlemler yapabilir.
4.3. GAGNE’NİN ZİHİNSEL GELİŞİM KURAMI
Davranışçı yaklaşım ilkeleri ile bilgiyi işleme yaklaşımının ilkelerini birleştirmiştir. Çocuk dünyaya her şeyi almaya hazır halde gelir yani doğuştan öğrenmeye hazırdır. Çocuğun zihinsel gelişimi de bu doğuştan donanımla elde ettiği deneyimlerinin birikimine bağlı olarak ortaya çıkar. Onun için tüm bilgilerin kaynağı deneyimdir. Bu deneyimler yolu ile birey basitten karmaşığa doğru bir sıra ile zihinsel gelişimini sürdürür. Organizma deneyimler geçirerek ve problem çözerek aktif bir şekilde öğrenir.
Gagne’ye göre zihinsel gelişim aşamaları
1. İşaret öğrenme (Uyarıcılara karşı tepki verme öğrenilir. Tepkisel koşullanma düzeyindedir. Mesela; yılan görünce korku tepkisinin verilmesi)
2. Uyarıcı davranım ilişkisini öğrenme (Belli bir uyarıcıya tepki verilir. Edimsel koşullanma yoluyla öğrenme gerçekleştirilir. Mesela; Trafikte kırmızı ışık yanınca durma)
3. Zincirleme (Uyarıcı ile davranım arasındaki ilişkiyi, belli bir sıra ile öğrenme esastır. Yani uyarıcılara ardı ardına tepki vermektir. Mesela; araba kullanmak, bilgisayarda cd yapmak)
4. Sözel bağ kurma (Kelimeler ile anlamları arasında ilişki kurma esastır. Mesela; yabancı dilde birkaç kelime öğrenme)
5. Ayırt etmeyi öğrenme (Çeşitli uyarıcılar arasındaki farkı öğrenme ve buna bağlı olarak farklı uyarıcılara farklı tepki verme esastır. Mesela; kediyi köpekten, kızı erkekten ayırma)
6. Kavram öğrenme (Kişi bu basamakta kavramların ne anlama geldiğini öğrenir. Mesela; devlet, okul, siyasi parti gibi kelimelerin anlamlarını bilme. Ayrıca birbirine benzer özellikleri olanlardan bir grup oluşturma ve belli ölçütlere göre nesne veya olayları gruplama esastır. Mesela; uzun-kısa, zayıf-şişman)
7. İlke öğrenme (Kavramlar arasındaki ilişkileri, neden-sonuç, öncelik-sonralık bağlarını kişi bu basamakta öğrenir. Mesela; Kanun, kuram ve ilkelerin nerede ve nasıl kullanılacağını bilmek.
8. Problem çözme (Öğrenilen kanun, ilke ve kuralları kullanarak karşılaşılan problemleri çözmektir. Mesela; karenin alanını hesaplamak)
Uyarı: Bu dönem Piaget’in duyusal-motor dönemine karşılık gelir. Gardner ise, bu dönemi “devinimsel-duyumsal dönem/zekâ” diye tanımlar.
Uyarı: Bu dönem Piaget’in işlem öncesi dönemini karşılar. Gardner ise, bu dönemi “Uzaysal-mekânsal dönem/zeka” diye tanımlamaktadır.
3. Sembolik dönem (7 yaş ve üstü): Çocuk tüm yaşantılarını sembollerle açıklar. Yani yaşamın tümüyle mecazlar, grafikler, formüller ve simgeler yoluyla kavranmasının anlatımıdır. Dil, mantık, matematik, müzik alanlarının sembollerini kullanarak iletişim kurabilir ve bilişsel işlemler yapabilir.
4.3. GAGNE’NİN ZİHİNSEL GELİŞİM KURAMI
Davranışçı yaklaşım ilkeleri ile bilgiyi işleme yaklaşımının ilkelerini birleştirmiştir. Çocuk dünyaya her şeyi almaya hazır halde gelir yani doğuştan öğrenmeye hazırdır. Çocuğun zihinsel gelişimi de bu doğuştan donanımla elde ettiği deneyimlerinin birikimine bağlı olarak ortaya çıkar. Onun için tüm bilgilerin kaynağı deneyimdir. Bu deneyimler yolu ile birey basitten karmaşığa doğru bir sıra ile zihinsel gelişimini sürdürür. Organizma deneyimler geçirerek ve problem çözerek aktif bir şekilde öğrenir.
Gagne’ye göre zihinsel gelişim aşamaları
1. İşaret öğrenme (Uyarıcılara karşı tepki verme öğrenilir. Tepkisel koşullanma düzeyindedir. Mesela; yılan görünce korku tepkisinin verilmesi)
2. Uyarıcı davranım ilişkisini öğrenme (Belli bir uyarıcıya tepki verilir. Edimsel koşullanma yoluyla öğrenme gerçekleştirilir. Mesela; Trafikte kırmızı ışık yanınca durma)
3. Zincirleme (Uyarıcı ile davranım arasındaki ilişkiyi, belli bir sıra ile öğrenme esastır. Yani uyarıcılara ardı ardına tepki vermektir. Mesela; araba kullanmak, bilgisayarda cd yapmak)
4. Sözel bağ kurma (Kelimeler ile anlamları arasında ilişki kurma esastır. Mesela; yabancı dilde birkaç kelime öğrenme)
5. Ayırt etmeyi öğrenme (Çeşitli uyarıcılar arasındaki farkı öğrenme ve buna bağlı olarak farklı uyarıcılara farklı tepki verme esastır. Mesela; kediyi köpekten, kızı erkekten ayırma)
6. Kavram öğrenme (Kişi bu basamakta kavramların ne anlama geldiğini öğrenir. Mesela; devlet, okul, siyasi parti gibi kelimelerin anlamlarını bilme. Ayrıca birbirine benzer özellikleri olanlardan bir grup oluşturma ve belli ölçütlere göre nesne veya olayları gruplama esastır. Mesela; uzun-kısa, zayıf-şişman)
7. İlke öğrenme (Kavramlar arasındaki ilişkileri, neden-sonuç, öncelik-sonralık bağlarını kişi bu basamakta öğrenir. Mesela; Kanun, kuram ve ilkelerin nerede ve nasıl kullanılacağını bilmek.
8. Problem çözme (Öğrenilen kanun, ilke ve kuralları kullanarak karşılaşılan problemleri çözmektir. Mesela; karenin alanını hesaplamak)
4.4.VYGOTSKY’İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Vygotsky’e göre bilişsel gelişimde, çocuğun sosyal çevresi (yetişkinler ve arkadaşlar) ve kültür önemlidir. Çünkü tüm öğrenmelerin kaynağı sosyal çevredir. Yani insan zihni kültürel ve sosyal süreçlerden türemiştir. Bu nedenle zihinsel gelişimde gerçek ve birincil bölüm sosyal süreçlerdir. Psikolojik süreçler kültür tarafından biçimlendirilir. Sosyal çevrenin bireyi etkileme aracı ise dildir. Dilin bilişsel gelişimde önemlidir. Bir anlamda bilişsel gelişim, bireyin dili içselleştirmesiyle şekillenir.
Vygotsky’e göre, çocuğun bilişsel gelişiminde iki aşamalı bir süreç yaşanır. Birincisi dışsaldır, kişiler arası etkileşim sonucu oluşur. İkincisi içseldir, kişilerarası etkileşimin sonları giderek içselleşir ve çocuğun bilişsel gelişimin bir parçası durumuna gelir ki; içsel konuşma bu sürecin ürünüdür. Yani bilişsel gelişim dıştan içe doğru olur. Birey sosyal yönünü geliştirdikten sonra, bilişsel yönünü geliştirir.
Öğrenmede bireysel farklılıklar dikkate alınmalıdır. Öğrenme sürecinde öğrenci yalnız ve aşırı derecede bağımsız bırakılmamalıdır. Öğretmen, öğrenme sürecinde rehberlik yapmalıdır. Çocuk, bir yetişkin rehberliğinde daha iyi öğrenir. Öğrenciler eğitim süreci içerisinde birbirleriyle işbirliği yapmalıdır.
Vygotsky’e göre bilişsel gelişime etkisi olan faktörler: Sosyal çevre, kültür, dil, çocuk-yetişkin ilişkileri, çocukların birbiriyle işbirliği, nesne, olay ve kişilerle somut yaşantılar. En önemlisi ise dildir.
1. Yakın Gelişim Alanı: Bu kavramla zihinsel gelişimin sosyal yönüne dikkat çekmiştir (Sosyal yapısalcı yaklaşım). Ona göre, insanların tek başına belli şeyleri öğrenebilmesi mümkündür fakat tek başına öğrenebileceğinden daha fazlasını sosyal çevresinin (yakın gelişim alanının) desteğiyle öğrenebilir. Çocuğun tek başına yapmakta zorlandığı veya başarılı olamadığı, ancak başkalarının rehberliğinde (İşbirlikli öğrenme ile) başarabileceği görevler (davranışlar) çokça vardır. Bu alandaki kişiler ebeveynler, öğretmenler ve arkadaşlardır.
2013 KPSS: Annesini örgü örerken gören 7 yaşındaki Duru, “Ben de örgü örmek istiyorum. Bana da öğret.” der. Annesi de, “Kızım, daha küçüksün. Birkaç yıl daha geçsin, öğretirim.” diye cevap verir. Bir süre sonra annesi, Duru’nun kendi başına örgü ördüğünü görür. Bunu nasıl öğrendiğini sorduğunda Duru, kendisinden birkaç yaş büyük olan ablasından öğrendiğini söylemesi yakın gelişim alanı’dır.
2012 KPSS: Buğra, ayakkabı bağcıklarını bağlamakta zorlanmaktadır. Babası ona ayakkabı bağlamanın kolay bir yolunu öğretir. Daha sonraları Buğra ayakkabılarını kolayca bağlayıp çözer. Bu durum yakın gelişim alanı ile açıklanabilir.
2. İşbirlikli Öğrenme: Birey tek başına öğrenebileceğinden çok daha fazlasını yakın gelişim alanıyla (çevre desteği) işbirliği yaparak öğrenebilir.
3. Özel (Ben için konuşma) ve İçsel Konuşma: Birey 3 yaşında özel konuşma yapmaya başlar. Özel (benmerkezci veya ben için) konuşma, çocuğun kendi için konuşma ile diğeri için konuşma arasında ayrım yapamadığı bir konuşmadır. Çocuk sesli bir şekilde bir diğerini dikkate almadan konuşur (monolog tarzı konuşma). Özel konuşma, 6-7 yaşlarında benmerkezcilik azaldığından içsel konuşmaya dönüşür. Birey artık kendi için konuşma ile diğeri için konuşma arasında ayrım yapar. İçsel konuşma bireyin zihinden geçen, seslendirilmeyen (sözcüklerle sessizce düşünebilir) düşünme sürecini anlatır.
İçsel konuşma, benmerkezci konuşma sırasında, çocuğun içine doğru dönmesi ile ortaya çıkar. Birey kendi kendine konuşarak farkındalık yaratır, kendini anlar, durumu değerlendirir ve zihinsel gelişimine katkı yapar. İçsel konuşma, davranışların amaca yönelmesinde önemli rol oynar. Çocuk amacına ulaşmak için veya bir problemi çözerken sessizce düşünür ve içinden konuşur.
4. Yapı iskelesi (Destek Olma): Çocuğun yapacağı bir öğrenmede başlangıçta bir öğretici ile desteğinin olması, daha sonradan aşama aşama bu desteğin kesilmesi ve bu sayede çocuğun tek başına yapamayacağı bir öğrenmeyi artık bir öğretici desteği olmadan yapar hale gelmesini sağlayan tekniktir.
Çocuğun etrafında bulunup ona bilgi ve deneyim edinme konusunda yardımcı olanların çocuğa verdiği bu desteğe yapı iskelesi denir. Çocuk tek başına bir şeyler öğrenebilir fakat yetişkin desteğiyle daha fazla ve ayrıntılı öğrenir. Mesela; yüzme eğitiminde yüzme hocasının öğrenciye verdiği destek.
2013 KPSS: Arda, bir bilgisayar oyunundaki tüm seviyeleri geçerek oyunu bitirmek ister. Oyunu bitirebilmek için oyun sırasında bilgisayar programı tarafından verilen ipuçlarını ve yönergeleri takip eder. Arda son seviyelere yaklaştığında artık bilgisayardan ipucu almadan seviyeleri hızla geçmeye başlar. Arda’ya bilgisayar programınca sunulan yönlendirmeler Yapı iskelesi ile açıklanır.
5. Kavram Gelişimi: Kavram gelişimi zihinsel gelişimle doğrudan bağlantılıdır. Kavram gelişimi, nesnelerin zihinsel tasarıma dönüştürülme sürecidir.
Vygotsky’e göre çocuklar kavramları iki yolla elde eder. İlk yolu; bazı kavramlar günlük dilde kullanıla kullanıla kendiliğinden (tümdengelim ile) elde edilir. Mesela; kardeş, amca, masa kavramının öğrenilmesi. Diğer yolu ise; bazı kavramlar okullarda çocuklara öğretilir (tümevarım) Mesela; laiklik, demokrasi, sömürü, özgürlük gibi kavramların öğretilmesi.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir