Epidemiyoloji soru cevap ders notu



EPİDEMİYOLOJİ

İŞ SAĞLİĞİ VE GÜVENLİĞİNİN KAVRAM VE KURALLARININ GELİŞİMİ

Soru:

17, ve 18. yüzyılda yaşayan, kurşun ve cıva zehirlenmelerini inceleyerek belirtilerini saptayan, iş-işçi uyumunun iş verimi üzerinde etkili olduğu düşüncesini ortaya koyarak bir anlamda ergonominin ilkelerini 17. yüzyılda açıklayan İtalyan bilim insanı aşağıda belirtilenlerden hangisidir?

a) Hipokrat es b) Herodotos c) Nicende d) Ramizzini

Açıklama: 1633 ile 1714 yılları arasında yaşayan, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda önem çalışmalar yapan İtalyan Bernardino Ramiz’ini, felsefe ve tıp okuyarak yetişmiş ve Padoka Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmıştır. Uzun incelemeler sonucu 1713 yılında yayınladığı “De Morbis Artificum Diatriba” isimli kitabında özellikle iş kazalarını önlemek için iş yerlerinde koruyucu güvenlik önlemlerinin alınmasını önermiştir. Asıl uzmanlığı epidemiyoloji olduğu halde meslek hastalıkları konusunda öne kavuşmuş ve, işçi sağlığının kurucusu sayılmıştır. Ramiz’ini, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili sayısız çalışmalar yapmış, çok önemli bilimsel görüş ve öneriler getirmiştir. Hipokrat es çağından bu yana hastalara sorulan gelenekselleşmiş sorulara işçi sağlığı ve iş güvenliği ilkesini eklemiştir. Bu ilke, kişinin karşılaştığı etkenlerin bilinmesi ile sonuca kolayca ulaşılmasını sağlamıştır. Kurşun ve cıva zehirlenmelerini incelemiş ve belirtilerini saptamıştır. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili korunma yöntemleri üzerinde durmuş, işyerlerinin sıcaklık derecesinden, işyeri havasında bulunabilecek zararlı etkenlerden ve bunların giderilmesi için alınması gerekli önlemlerden ve havalandırma yöntemlerinden söz etmiştir. İşyerlerindeki çalışma ortamından kaynaklanan olumsuz koşulların düzeltilmesi İle iş veriminin artacağını ileri sürmüştür. İşyerlerinde işçinin çalışma şeklinin, iş-işçi uyumunun sağlık ve iş verimi üzerinde etkili olduğu düşüncesini ortaya koyarak ergonomi ilkelerini daha 17. yüzyılda açıklamıştır.

Cevap: d

Soru:

a) George Bauer

b) Bernardino Ramazzini

c)   Georgius Agricola

d)   SirPercival

Açıklama: İşyeri hekimliğinin tarihçesi şu şekilde özetlenebilir:

•Heredotos (M.Ö. 484-425) ilk kez işçilere yeterli besin verilmesi üzerinde durmuştur.

•Plato (M.Ö. 254-184) bazı esnaf ve zanaatkârların çalışma pozisyonlarından ileri gelen şekil bozuklukları İle ilgili bilgi vermiştir.

•Hipokrates (M.Ö. 460-370) ilk kez kurşunun zararlı etkileri üzerinde durmuş, kurşun koliğinden söz ederek onu tanımlamış, aynı zamanda halsizlik, görme bozuklukları ve felçler ile kurşuna maruziyet arasında ilişki bulunduğuna dikkat çekmiştir.

• Juvenal (M.S. 60-140) demircilerin göz lezyonları ile ayakta durarak çalışanların varislerinden söz etmiştir.

•Agricola (1494-1555) “De Re Metallica” adlı yapıtında, madencilerde ortaya çıkan hastalıkları tanımlamış, bunlara karşı korunma önlemlerini anlatmış, toza karşı maden ocağının havalandırılmasından, iş kazalarından ve korunma yöntemlerinden söz etmiştir.

•Paracelsus (1493-1541) madencilerde ve baca temizleyicilerinde meslek hastalıkları saptamış, “De Morbis Metallicİs” adlı kitabında, bu gün pnömokonyoz diye bilinen kronik akciğer hastalıklarının klinik tablosunu çizmiş ve “meslek hastalıkları riskinin artması, endüstriyel gelişmenin sonucudur1* demiştir.

•İş sağlığının babası olarak bilinen İtalyan hekim Bernardino Ramazzini (1633-1714), Modena Üniversitesi Tıp Fakültesinde epidemiyoloji profesörü olarak görev yapmıştır. Daha önceki yıllarda Modena ve Padova şehirlerinde doktorluk yaparken işyerlerini ziyaret etmiş ve buradaki gözlemlerini de ekleyerek “De Morbis Artificum Diatriba” adlı kitabını yazmıştır. Ramazzini, o dönemde var olan hemen her meslek grubunun sağlık risklerinden, risklere karşı Hipokrates çağından bu yana, hastalara sorulan klasik soruların yanına “ne iş yaparsınız?” sorusunu ekleyerek genel kural haline getiren Ramazzini, hastalık ile iş arasında ilişki kurarak, etiolojik faktörü saptamayı amaçlamıştır.

• Robert Owen (1771 -1858), İskoçya’daki fabrikasında on yaşının altında kimseyi çalıştırmadan, çalışma saatini azaltarak, gençler ve yetişkinler için eğitim programları hazırlayarak ve işyerindeki çevre koşullarını düzelterek ticari başarısının devam ettiğini göstermiştir. 1802 yılında İngiltere Parlamentosu’nda “Çırakların Sağlığı ve Morali” adlı yasanın çıkarılmasında rol oynamış, günlük çalışma süresini 10 saate düşüren yasanın çıkması için parlamento üyelerini teşvik etmiştir.

• İngiltere’de; 1833 yılında “Fabrikalar Kanunu” ile iş müfettişlerine işe giriş muayenesi yapmak üzere doktor atama yetkisi verilmiştir, 19. yüzyılın sonlarına doğru periyodik muayene ve hasta işçilerin çalışmalarını erteleme (rapor) yetkisi hekimlere verilmiştir.

Cevap: b

Soru:

Aşağıdakilerden hangisi iş hastalıkları işyeri ortamında incelenir” ilkesini getirmiştir?

a) Paracelsus      b) Agricola  c) Ramizzini  d)Nicander

Açıklama: Geçmişteki çalışmalar arasında, endüstriyel tıbbın babası olarak anılan Ramazzini’nin “De Morbis Artificum Diatriba” adlı kitabının özel yeri vardır.

Kitapta, günümüzdeki hastalıklar şaşılacak isabetle tanımlanmaktadır. Ramazzini’yi eşsiz kılan şu evrensel kuralıdır: İş hastalıkları işyeri ortamında incelenir; hastane kovuşlarında değil…

Cevap: c

Soru:

M.S. 23 ile 79 yılları arasında yaşamış olan, çalışma ortamındaki tehlikeli tozlara karşı çalışanların korunması amacıyla maske yerine geçmek üzere başlarına torba geçirmelerini öneren aşağıdakilerden hangisidir?

a)   Nicende b)Güvenil c) Plini d)   Paraçolsün

Açıklama: M.S. 23 ile 79 yılları arasında yaşamış olan Plini, çalışma ortamındaki tehlikeli tozlara karşı çalışanların korunması amacıyla maske yerine geçmek üzere başlarına torba geçirmelerini önermiştir.

Cevap: c

Soru:

“Her madde zehirdir ve zehir olmayan madde yoktur. Zehir ile ilacı ayıran dozdur.” diyerek toksikolojinin temelini atan bilim adamı aşağıdakilerden hangisidir?

a)   Hipokrat es  b)Hüvene        c)Paracelsus      d)  Ramizzini

Açıklama: Paraçolsün, “Her madde zehirdi ve zehir olmayan madde yoktur. Zehir ile ilacı ayıran dozdur.” diyerek toksikolojinin temelini atmıştır.

Cevap: c

Soru:

1832 yılında parlamentoya yeni bir yasa önerisi getirerek 1833 yılında “Fabrikalar Yasası” adı altında yürürlüğe girmesini sağlayan aşağıdakilerden hangisidir?

a)   Michael Sadler           b) Robert Owen

c)   Thomas Morison Legge     d) Percival Potî

Açıklama: Michael Sadler, 1832 yılında parlamentoya yeni bir yasa önerisi getirmiş ve 1833 yılında “Fabrikalar Yasası” adı altında yürürlüğe girmesini sağlamıştır.

Bu yasa ile fabrikaların denetimi için müfettiş atanması zorunlu kılınmış, 9 yaşın altındaki çocukların işe alınması ve 18 yaşından küçüklerin ise 12 saatten fazla çalıştırılmaları yasaklanmıştır.

Cevap: a

Soru:

1802 yılında “Çırakların Sağlığı ve Morali” yasasını çıkararak iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ilk yasal düzenlemeyi yapan ülke aşağıdakilerden hangisidir?

a)   Fransa         b) İngiltere    c) İtalya       d)  ABD

Açıklama: Soru 2’nin açıklamasına bakınız.

Cevap: b Soru:

İlk iş sağlığı yasası hangi ülkede çıkmıştır?

a) İngiltere   b) Fransa        c) ABD           d) Almanya

Açıklama: Endüstri sağlığı meselelerinin devlet tarafından ele alınması, İngiltere’de sanayi devrimi hareketlerinin hızlanmaya başladığı devrelere rastlamaktadır. İngiltere’de, 1802 yılında Sağlık ve Ahlakın Korunması Kanunu ve bunu İzlemek üzere 1833 yılında Fabrikalar Kanunu yayınlanmıştır. Fabrikalar Kanunu’nda iş güvenliği müfettişliği öngörülmüştür.

Cevap: a

Soru:

İş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişim sürecine ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a)     İş sağlığına yönelik sistematik çalışmalar esas olarak Sanayi Devrimi ile İngiltere’de başlamış ve günlük çalışma saati 19. yüzyılda 12 saate indirilmiştir.

b)     İş sağlığı ve güvenliği, iş yerlerindeki çalışma koşullarının sağlık ve güvenlik içinde olmasını temin eden ve sonucunda iş kazaları ile meslek hastalıklarını azaltan bir bilimdir.

c)      Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki ilk iş sağlığı ve güvenliği kuralları Polis Nizamnamesi ile hazırlanmış ve uygulanmıştır.

d)     İtalyan Ramiz’ini 17. yüzyıldaki sayısız çalışmaları ile iş sağlığı ve güvenliği ilkelerinin kurucusu sayılmaktadır.

Açıklama: Polis Nizamnamesi, polislerin çalışma koşullarını düzenleyen 1845 tarihli nizamnamedir. İşçilerin greve gitmesini önlemek amacıyla polislere bu konuda birtakım görev ve yetkiler vermesinden ötürü Türkiye’nin sosyal politika tarihi açısından da önemlidir. Dönemin koşullarını dikkate aldığında Osmanlı İmparatorluğu döneminde ne bilinçli bir işçi sınıfının varlığından ne de onların örgütlenmesinden bahsetmek mümkündür.

Cevap: c

Soru:

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hazırlanan ve 100 maddeden oluşan, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ilk yasal belge aşağıdakilerden hangisidir?

a)     Polis Nizamnamesi

b)     Dilaver Paşa Nizamnamesi

c)      Maadin Nizamnamesi

d)     Ereğli Maden-i Hümayun İdaresinin Nizamnamesi

Açıklama: Üretimi artırmak amacıyla 1865 yılında Madeni Hümayun Nazırı Dilaver Paşa tarafından bir tüzük hazırlanmıştır. Ancak padişah tarafından onaylanmadığı için bir tüzük niteliği kazanamamış olan Dilaver Paşa Nizamnamesi, çalışma koşullarına ilişkin olarak getirdiği düzenlemeler yanında, madende bir hekim bulundurulmasını da hükme bağlamıştır. Kömür madenlerinde çok sık görülen iş kazalarına ilişkin olarak ise bir hüküm getirilmemiştir. 100 maddeden oluşan Dilaver Paşa Nizamnamesi daha çok üretimin artırılmasına yönelik olmasına karşın, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ilk yasal belge olması açısından önemlidir,

Cevap: b

Soru:

“Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir.” hükmünü getiren ve iş güvenliği konusunda Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tanzimat’tan sonra çıkarılan önemli yasal düzenleme aşağıdakilerden hangisidir?

a)     Dilaver Paşa Nizamnamesi

b)     Askeri Fabrikalar Nizamnamesi

c)      Polis Nizamnamesi

d)     Maadin Nizamnamesi

Açıklama: Tanzimat’tan sonraki ikinci önemli belge olan Maadin Nizamnamesi, genellikle iş güvenliğini ilgilendiren önemli hükümler getirmiştir. Bu tüzüğün getirdiği yenilikler ve önemli hükümler şunlardır: İşveren iş kazasının oluşmasını önlemek için gerekli önlemleri alarak iş güvenliğini sağlamak zorundadır. Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir. Kaza, işverenin kötü yönetim ve denetimi veya gereken önlemlerin yasalara uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle meydana gelmiş ise, işveren ayrıca 15-20 altın tutarında tazminat ödeyecektir. Havzada her işveren, diplomalı bir hekim çalıştırmak ve eczane bulundurmak zorundadır.

Cevap: d

Soru:

16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe giren Cumhuriyet dönemindeki ilk İş Kanunu aşağıdakilerden hangisidir?

a)     931 sayılı İş Kanunu

b)     3008 sayılı İş Kanunu

c)      1475 sayılı İş Kanunu

d)     4857 sayılı İş Kanunu

Açıklama: 1936 yılında yürürlüğe giren ve çalışma yaşamının birçok sorunlarını kapsayan 3008 sayılı İş Kanunu ile ülkemizde ilk kez iş sağlığı ve güvenliği konusunda ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidilmiştir. 3008 sayılı İş Kanunu 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilmiş, 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1967 yılına kadar uygulamada kalmıştır.

Cevap: b

Soru:

1930 yılında yürürlüğe giren ve 180. maddesi ile işyerlerine sağlık hizmeti götürecek iş yeri hekiminin çalıştırılmasına ve diğer revir, hastane gibi kuruluşlara ilişkin düzenlemeleri içeren Kanun aşağıdakilerden hangisidir?

a)     931 sayılı İş Kanunu

b)     3008 sayılı İş Kanunu

c)      818 sayılı Borçlar Kanunu

d)     1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu

Açıklama: 1930 yılında yürürlüğe giren 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 7. kısmı iş sağlığı ve güvenliği yönünden bugün bile çok önemli olan hükümler getirmiştir. İşyerlerine sağlık hizmetinin götürülmesi görüşü bu yasa ile başlamıştır. Kanunun 179. maddesi işçilerin işyerinde çalıştırıldıkları sürece sağlık ve güvenliklerinin korunması amacıyla tüzükler çıkarılmasını öngörmüştür. 180. maddesi ise işyerlerine sağlık hizmeti götürecek iş yeri hekiminin çalıştırılmasına ve diğer revir, hastane gibi kuruluşlara ilişkin düzenlemeleri içermektedir.

Cevap: d

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNE GENEL BAKIŞ VE GÜVENLİK KÜLTÜRÜ
Soru:

Aşağıdakilerden hangisi iş sağlığı ve güvenliğinin amaçlarından biri değildir?

a) Çalışanları korumak        b) Üretim güvenliğini sağlamak

c) İşletme güvenliğini sağlamak   d) Malul kalanları rehabilite etmek

Açıklama: İş sağlığı ve güvenliğinin amacının; çalışanları korumak, üretim güvenliğini sağlamak ve işletme güvenliğini sağlamak olduğu kabul edilir.

Cevap: d

Soru

I.          Çalışanların korunması

II.        Üretim ve kalitenin artırılması

III.      İşletmenin korunması

Yukarıdakilerden hangisi/hangileri iş sağlığı ve güvenliğinin amaçları arasındadır? a) Yalnız l   b)l, ll                c)              I,III       d) I,II, III

Açıklama: Soru 1 ‘in açıklamasına bakınız.

Cevap: c

Soru

Kaza piramidi dikkate alındığında 330 kaza olayının sırasıyla kaçı maddi hasarla, kaçı uzuv kaybıyla ve kaçı ölümle sonuçlanmaktadır?

a) 200-129-1  b) 300-29-1        c)              300-28-2     d) 310-18-2

Açıklama: Ağır yaralanma ya da ölümle sonuçlanan her kazanın temelinde 29 uzuv kayıplı ve 300 yaralanma meydana gelmeyen olay vardır (1-29-300 oranı). Bu prensipten, özellikle “kazaya ramak kaldı” olaylarının nedenlerinin çok iyi incelenerek sebeplerinin ortadan kaldırılması gerektiği anlaşılmaktadır. 1-29-300 kuralının önemli bir özelliği de, bir işletmede olabilecek kazalar hakkında önceden tahmin yapma olanağını sağlamasıdır. İş kazaları istatistikleri yapılan işyerlerinde önceki yıllara göre elde edilen kaza sıklığı ve kaza ağırlığı oranları, bir sonraki yıl için gerçekleşebilecek iş kazaları için yaklaşık tahmin olanağı vermektedir.

Cevap: b

Soru 4

Aşağıdakilerden hangisi/hangileri iş sağlığı ve güvenliğinin temel prensiplerinden değildir?

I.          Çalışan sağlığının korunması

II.        Mesleki risklerin araştırılması

III.      Makine verimliliğinin artırılması

IV.      Tehlikeli hareket ve durumların önlenmesi

a) Yalnız l     b) I, II, IV    c)Yalnız lll  d) II, III

Açıklama: Bir işletmede, fabrikada veya iş kolunda yürütülecek iş güvenliği çalışmalarında ve her türlü iş güvenliği problemlerinin çözümünde göz önünde tutulması ve dikkate alınması gereken 10 temel kural vardır. Bu kurallara iş sağlığı ve güvenliğinin temel prensipleri denilmektedir. Mesleki riskleri azaltmak ve araştırmak, çalışanların sağlığını korumak, tehlikeli hareketleri ve durumları önlemek iş sağlığı ve güvenliğinin temel prensipleri arasında yer alırken makinenin verimliliğini artırmak bu temel prensipler arasında yer almamaktadır. Kaza olmadığı sürece makinenin bakımı uygun ve düzenli olarak yapılıyorsa verimliliği de artar. İş sağlığı ve güvenliğinin temel prensipleri şunlardır:

1.    Tehlikeli hareket ve tehlikeli durumların önlenmesi esastır.

2.    İş kazalarının % 88’i tehlikeli hareketlerden, % 10’u tehlikeli durumlardan, % 2’si kaçınılmaz ve sebebi bilinmeyen hareketlerden kaynaklanmaktadır. Kaza sonucu meydana gelebilecek zararın büyüklüğü kestirilemez, bu tamamen tesadüflere bağlıdır.

3.    Ağır yaralanma ya da ölümle neticelenen her kazanın temelinde 29 uzuv kayıplı ve 300 yaralanma meydana gelmeyen olay vardır (1-29-300 oranı).

4.    Tehlikeli hareketlerin nedenleri şunlardır;

•          İşçinin bünyeden ve doğal yapısından kaynaklanan şahsi kusurları (dikkatsizlik, laubalilik, umursamazlık)

•          Bilgi ve ustalık yetersizliği

•          İşçinin fiziki yetersizliği

•          Uygunsuz mekanik koşullar ve fiziki çevre Kazalardan korunma metotları şunlardır:

•        Mühendislik ve revizyon

•        İkna ve teşvik o Ergonomiden yararlanma

•          Disiplin kuralları

5.    Kazalardan korunma yöntemleri ile üretim, maliyet ve kalite kontrolü metotları benzerlik ve paralellik arz etmektedir.

6.    İş güvenliği ile ilgili çalışmalarla konulacak kurallara ve alınacak tedbirlere, üst düzey yöneticileri katılmalı ve sorumluluğa ortak olmalıdırlar.

7.    Formen, ustabaşı ve benzeri ilk kademe yöneticiler kazalardan korunmada en önde gelen personellerdir.

8.    İş güvenliği çalışmalarına yön veren insani duyguların yanında, iş güvenliğinin sağlanmasında itici rol oynayan iki mali faktör vardır.

•          Güvenli bir işletmede üretim artıp maliyet düşecektir.

Kaza meydana geldiğinde yapılacak ödemeler, kazaları önlemek için yapılacak harcamaların yaklaşık beş katı olacaktır.

Cevap: c

Soru 5

Kazalara sebep olan dikkatsizlik, pervasızlık, asabiyet, dalgınlık, önemsemezlik ve ihmal gibi kusurlar kaza zincirinin beş temel faktörünün hangisi içinde yer alır?

a)Kişisel   kusurlar

b)Tehlikeli hareket-tehlikeli durum

d)İnsanın tabiat şartlan karşısındaki zayıflığı

c) Kaza olayı

Açıklama: Kazalar incelendiğinde beş temel faktörün arka arkaya dizilmesi sonucu meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu beş temel faktöre kaza zinciri denir. Bunlardan biri olmadıkça bir sonraki meydana gelmemekte ve zincir tamamlanmadıkça kaza ve yaralanma olmamaktadır.

Kaza zincirini oluşturan faktörler şunlardır:

İnsanın doğal yapısının mekanik kuvvetler karşısındaki zayıflığı: İnsanın tabiat şartları karşısında doğal yapısından gelen zayıflığı kazaların ilk temel sebebidir. Eğer insanlar doğa karşımda zayıf olmasaydı kazalar olmazdı.

1.    Kişisel kusurlar: Dikkatsizlik, pervasızlık, asabiyet, dalgınlık, önemsemezlik ve ihmal gibi kişisel kusurlar kazaların ikinci temel sebebidir. Bu kusurlar zayıflığın kişisel boyutu olup, şahsın yanlış ya da gereksiz hareket yapmasına neden olur. İnsanların bu kusurları eğitim ve disiplinle kısmen önlenebilse de, iş güvenliği bilimi, kişisel kusurların psikososyal ve çevresel etkiler nedeni ile de ne zaman ortaya çıkacağının bilinememesinden bu konu ile uğraşmaz ve insanı kusurlu bir varlık olarak kabul eder.

2.   Tehlikeli hareket-Tehlikeli durum: İnsanın şahsi kusurlarının bir kazaya sebep olması için tehlikeli hareket yapması gerekir. Ancak yalnız başına tehlikeli harekette bir kazaya sebep olmaz. Kazanın meydana gelmesi için birde tehlikeli durumun bulunması şarttır. Kaza ancak bu iki hususun aynı anda üst üste gelmesi hallerinde oluşur.

3.   Kaza olayı: Yukarıda belirtilen üç unsurun arka arkaya gelmesi de önceden planlanmayan ve bilinmeyen, zarar vermesi muhtemel bir olayın meydana gelmesi için kâfi değildir. Bir de kazanın bütün unsurları ile gerçekleşmesi, yaralanma ya da zararın meydana gelmesi için kaza olayına ihtiyaç vardır. Bu da kaza zincirinin dördüncü halkasını teşkil eder.

4.   Yaralanma (zarar veya hasar): Bir kazanın kaza tanımındaki durumuna gelmesi için yaralanma (zarar veya hasar) safhasının da bulunması gereklidir. Bu husus kaza zincirinin son halkasıdır.

Cevap: a

Soru 6

Aşağıdaki kaza zincirini meydana getiren sebeplerden hangisi kişisel kusurlar içinde yer almaktadır? a) Tabiat şartları b) Dikkatsizlik c) Makine hatası d) Fiziki yapı

Açıklama: Soru 5’in açıklamasına bakınız.

Cevap: b

Soru 7

İnsanın tabiat şartları karşısında zayıflığı, kişisel kusurlar, tehlikeli hareket-tehlikeli durum, kaza olayı, yaralanma (zarar veya hasar) aşağıdakilerden hangisini oluşturur?

a)   Kaza tanımı        b) Kaza zinciri c) Kaza olayı  d)   Kaza olgusu

Açıklama: Soru 5 in açıklamasına bakınız.

Cevap: b

Soru 8

Kazaların meydana geldiği kurumlarda, güvenliği yüksek olan kurumlarda ve kurumsal değişimin sahne olduğu yerlerde güvenlik kavramının çerçevesinde yer alan ilgili değişkenleri belirlemek şeklinde yapılan çalışmalar, güvenlik kültürünün belirlenmesine ilişkin yöntemlerden hangisidir?

a)   Olay çalışmaları         b) İş analizi çalışmaları

c)   Psikometrik uygulamalar       d) Karşılaştırmalı çalışmalar

Açıklama: Bekleneceği gibi “güvenlik kültürü” ve “iklimi” süregelen tartışmaların yansımalarını bünyesinde taşımaktadır. Ayrıca, araştırmacıların araştırmalarını önceden belirlenmiş hedef bir kitle üzerinde yapmamaları, ortak boyutların belirlenmesindeki zorluklar, kapsamlı modellerin azlığı ve kültürün hem neden hem de sonuç olarak etki etmesi işleri daha da zorlaştırmaktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, 1991 yılı raporunda “güvenlik kültürünün göstergelerini” farklı seviyelerde ölçmeyi amaçlayarak 143 soru belirlemiştir. Soru sayıları ve bu sorulardan elde edilecek boyutların kuruma göre farklılık göstermesi beklenmekle birlikte ölçülmesi gerekenden çok ölçülebilir olanlar üzerine yoğunlaşılması cevap aranması gereken bir başka noktayı daha göstermektedir. Sektörel ve bağlamsal etkenleri dikkate alarak geliştirilecek uygulamalarda “güvenlik kültürünün” belirlenmesi için üç yöntem önerilmiştir.

1.   Olay çalışmaları: Niteliksel yöntemlerin kullanıldığı çalışmalardır. Mülakat, arşiv veya doküman analizi, grup tartışmaları ve gözlem kullanılan ana yöntemler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmalar; kazaların meydana geldiği kurumlarda, güvenliği yüksek (kaza sayısı az) olan kurumlarda ve kurumsal değişimin sahne olduğu yerlerde güvenlik kavramının çerçevesinde yer alan ilgili değişkenleri belirlemek şeklinde yapılmaktadır.

2.   Karşılaştırmalı çalışmalar: Bu tür çalışmalarda kaza sayısı yüksek ve düşük olan birim veya kurumlar karşılaştırılarak birbirlerinden ayrıldıkları noktalar ve bunların güvenlik ile ilişkisi araştırılmaktadır.

3.   Psikometrik uygulamalar: Bu yöntemde hâlihazırda yapılandırılmış anketler kullanılarak ilgili kurumda güvenlik kültürünün ana etmenleri belirlenmeye çalışılmaktadır.

Cevap: a

Soru 9

Aşağıdakilerden hangileri sektörel ve bağlamsal etkenleri dikkate alarak geliştirilecek uygulamalarda “güvenlik kültürünün” belirlenmesi için önerilen yöntemlerdendir?

I.  Karşılaştırmalı çalışmalar II. İş analizi çalışmaları

III.Psikometrik uygulamalar

IV.  Olay   çalışmaları

a)   I, II, III   b)I, III,          IV c)l,        III d) II,  IV

Açıklama: Soru 8’in açıklamasına bakınız.

Cevap: b

Soru 10

Aşağıdakilerden hangisi tehlikeli durumlar içinde yer almaz?

a)   Uygun olmayan makine koruyucular

b)   Yetersiz ve bakımsız bina, alet ve makineler

c)   Yetersiz aydınlatma ve havalandırma

d)  Kişisel koruyucuları kullanmama

Açıklama: Tehlikeli durumlar:

•          Koruyucusuz veya koruyucusu yetersiz makineler

•          Kusurlu veya noksan teçhizatlar

•          Bina yapısı ile ilgili bozukluklar

•          Organizasyon, yerleşim bozukluğu veya düzensizliği

•          Kötü termal şartlar (ısıtma-havalandırma)

•         Kaygan, zayıf ve arızalı zeminde çalışma

•          Güvenliksiz istifleme

•          Elektrik tesisatının uygunsuzluğu ve kötü aydınlatma Tehlikeli hareketler:

•          Koruyucuları kullanılmaz hale getirme

•          Güvenliksiz malzeme kullanma

•          Çalışan makineler üzerinde bakım, onarım ve temizlik yapma

•          Kişisel koruyucuları kullanmama

•          İş disiplinine uymama

•         İş yaparken gereken özen ve dikkati göstermeme Cevap: d

Soru 11

Çalışma hayatında güvenlik kültürünün oluşmasında aşağıdakilerden hangisi/hangileri sorumludur?

a)    İşverenler

b)    İş sağlığı ve güvenliği kurulları

c)    Devlet, sendikalar, işverenler ve çalışanlar

d)   Çalışanlar

Açıklama: Güvenlik kültürü, ortak amaç olan iş güvenliğini ve yüksek kalitede hizmet sağlamayı ekip çalışması ile gerçekleştirmeyi hedefleyen bir yapıya sahiptir. Güvenlik kültürü, çalışma ortamının güvenliğini sağlamak amacıyla yönetimin ve işçilerin gerçekleştirdiği ortak taahhüttür. Eğitim ve güvenlik kültürü, çalışma yaşamında kalite ve verimliliğin sağlanması ve sürdürülmesinde en temel öğedir.

Cevap: c

Soru 12

Aşağıdakilerden hangisi iş ve sağlık ilişkisini belirleyen çevresel faktörlerden biridir?

a)    Yaş           b) Beslenme         c) Aydınlatma   d) Cinsiyet

Açıklama: İşyerlerinde, çalışanların sağlığı üzerinde etkili olan, bir anlamda iş ve sağlık ilişkisini belirleyen başlıca iki grup faktör bulunmaktadır. Bunlar, kişisel ve çevresel faktörlerdir.

1.    Kişisel faktörler: Kişinin yaşı, cinsiyeti, genetik özellikleri, beslenme durumu, sigara, alkol vb. alışkanlıkları ile yaşadığı çevrede bulunan bazı faktörler bir araya gelerek bir insanın sağlık durumunu belirler. Bu etkileşim sonucunda da kişi sağlıklı olabilir veya sağlığı değişik seviyelerde bozulmuş olabilir. Bu sağlık bozulması, bazen çok hafif derecede olabilir ve kişide önemli bir hastalık tablosuna yol açmaz. Bazı durumda ise sağlık bozulması ileri derecede olabilir ve kişide ciddi bir hastalık tablosu ortaya çıkabilir, hatta bazen kişi, bu hastalık yüzünden hayatını da kaybedebilir.

2.    Çevresel faktörler: İşçinin çalıştığı işyeri ortamında bulunan çeşitli sağlık riskleridir. İşyeri ortamında bulunan sağlık riskleri pek çoktur. Bu nedenle, bu faktörlerin; fiziksel faktörler ya da etkenler, kimyasal etkenler, tozlar, biyolojik etkenler, ergonomik etkenler, psikolojik etkenler şeklinde gruplandırılması sık olarak yapılan bir yaklaşımdır. Bu etkenler şu şekilde incelenebilir:

•         Fiziksel etkenler (gürültü, titreşim, aydınlatma, termal konfor şartları, havalandırma, radyasyon, basınç değişimleri)

•         Kimyasal etkenler

•         İş Sağlığı ve Güvenliğine Genel Bakış ve Güvenlik Kültürü

•         Tozlar

•         Biyolojik etkenler

•         Ergonomik etkenler

•         Psikolojik etkenler

Cevap: c

Soru 13

Aşağıdakilerden hangisi iş sağlığı ve güvenliğinin amaç ve kapsamına uygun bir tanım değildir?

a)    Kaza olduktan sonra konuyu ele alan ve kaza olasılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapan teknik bir bilim dalıdır.

b)    İşyerlerinde çalışanların işin yapılması ile ilgili olarak ortaya çıkan tehlikelerden, bedensel ve ruhsal olarak zarar görmemesi için alınması gerekli hukuki, teknik ve tıbbi önemleri sağlamaya yönelik çalışmalardır.

c)    İşin yapılması sırasında işçilerin karşılaştığı tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması konusunda, esas olarak işverene, kamu hukuku temelinde getirilen yükümlere ilişkin hukuk kurallarının bütünüdür.

d)   İş yerlerindeki çalışma koşullarının sağlık ve güvenlik içinde olmasını temin eden ve sonucunda iş kazaları ile meslek hastalıklarını azaltan bir bilimdir.

Açıklama: İş sağlığı ve güvenliği, kaza olduktan sonra konuyu ele alan değil, kaza olasılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapan teknik bir bilim dalıdır. Cevap: a

Soru 14

Güvenlik kültürü ve güvenlik iklimi ile ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

a)    Kültürel sistemler bir yandan davranışın ürünü, diğer yandansa gelecekteki davranışın koşullayıcısıdır.

b)    Güvenlik kültürü, kurumun sağlık ve güvenlik programlarının yeterliliğine, tarzına ve uygulamadaki ısrarına karar veren birey ve grupların değer, tutum, yetkinlik ve davranış örüntülerinin bir ürünüdür.

c)    Güvenlik iklimi çalışanların çalışma ortamları hakkında paylaştıkları temel algıların özetidir.

d)   Güvenlik göstergesi olarak sadece kaza sayılarının kullanılması yeterlidir.

Açıklama: Kültür, insan gruplarının özgün yapılarını ortaya koyan, yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleridir. Kültürün temelini geleneksel görüşler ve özellikle onlara atfedilen değerler oluşturmaktadır; kültürel sistemler bir yandan davranışın ürünü, diğer yandansa gelecekteki davranışın koşullayıcısıdır. “Güvenlik kültürü” veya “güvenlik iklimi” kavramlarına yakın düşecek ilk araştırmanın 1951 yılında yapılmış olmasına karşın .kapsamlı bir teorik yapı ya da güvenilir ve geçerli ölçümlerden söz etmek zordur.

Kurumsal kültür ve iklime benzer şekilde, değişimli olarak kullanılan güvenlik kültürü ve güvenlik iklimi kavramlarının şimdiye kadar yirmiye yakın tanımı bulunmaktadır. Kısacası güvenlik kültürü; güvenliği veya emniyeti tehdit edebilecek davranış veya uygulamalarla bunların yer aldığı ortak kullanım ya da etki alanında bulunan canlıların veya nesnelerin zararını en aza indirmeyi amaçlayan, güvenlik veya emniyete öncelik veren algılar, inançlar, tutumlar, kurallar, roller, sosyal, teknik ve politik uygulamalarla, yetkinlikler ve sorumluluk hislerinin bütünüdür. Bu tanımda literatürde yer alan tanımlara ilaveten, “ortak kullanım ya da etki alanında” ve “nesneler” ibareleri eklenmiştir.

Farklı tanımlar kullanılmakla birlikte güvenlik kültürü veya güvenlik iklimi kavramlarının özelliklerini kültür kavramının özelliklerinden ayrı düşünmemek gerekir. Bu noktada kültür ve iklim kavramlarının hâlihazırda sürüp giden tartışmasına değinmek faydalı olacaktır. Bu kavramların birbiri yerine kullanılmalarına karşın ayrı özellikler taşıdığı belirtilmektedir. Özetle, kültür görece daha soyut ve durağan, çok boyutlu ve yönleri olan bir bütün, paylaşılan, öğrenilen, aktarılan ve fonksiyonel bir yapıdır. İklim ise, kültürel varsayımların yansıma ve göstergesidir. Dolayısıyla, kültür daha çekirdek bir yapı olarak varlığını sürdürürken, iklim bu çekirdeğin katmanı olarak ortaya konmaktadır. Teorik ayrım, araştırmalarda kullanılan yönteme de yansımakta; anket uygulamaları iklime daha uygun gözükürken, kültürün ortaya çıkarılması daha kapsamlı ve derin ölçümlere gereksinim duymaktadır. Kurumun bir kültür mü yoksa kültürünün mü olduğu, iklim ve kültürün hangi katmanlarda bulunduğu, bireysel seviyede yapılan ölçümlerin daha üst seviyelerde nasıl ve hangi yöntemlerle kullanılması gerektiği bu tartışmaları daha da derinleştirmektedir.

İyi güvenlik kültürünün kriterleri; güvenlik politikaları, yönetimin güvenlik için görünür dirayeti, demokratik uygulamaları ve yetkinliği, güvenlik yönelimli olumlu değerler, tutumlar ve bağlılık, zorunluluk ve sorumlulukların açık tanımı, güvenlik öncelikli işlemler, güvenlik ve üretim arasındaki denge, yetkin çalışanlar ve eğitim, yüksek motivasyon ve iş tatmini, yönetim ve çalışanlar arasında karşılıklı güven ve adil yaklaşım, kalite, kural ve düzenlemelerin güncellenmesi, düzenli ekipman bakımı, gerekli olay ve küçük bile olsa kazaların rapor edilmesi ve etkin yorumu, farklı kurumsal seviyelerden ve görevlilerden sağlıklı bilgi akışı, uygun tasarım, yeterli kaynak ve sürekli iyileştirme, ve otorite ile olan iş ilişkileri ana başlıklarında toplanmıştır.

Soru 15

Aşağıdakilerden hangisi güvenliğin ana kurallarından biri değildir?

a)    Güvenliği ve sağlığı tehdit eden durumların ortadan kaldırılması

b)    Güvenliği tehdit eden gelişmelerin zamanında saptanması

c)    Önlenemeyen durumların kabul edilebilir risk olarak belirlenmesi

d)   Önlenemeyen durumların kötü sonuçlarının asgariye indirilmesi

Açıklama: Güvenliği sağlamanın üç ana kuralı vardır:

•         Güvenliği ve sağlığı tehdit eden durumların ortadan kaldırılmasıGüvenliği tehdit eden gelişmelerin zamanında saptanması

•         Önlenemeyen durumların kötü sonuçlarının asgariye indirilmesi (riskin asgariye indirilmesi)

Cevap: c

TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Soru

Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a)    Çalışma Bakanlığı, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile kurulan ilk bakanlıklardan biridir.

b)    Türkiye’de iş sağlığı ile ilgili ilk yasal mevzuat Dilaver Paşa Nizamnamesidir.

c)    İşe giriş muayenesi yapmak üzere doktor atama yetkisi ilk kez 1833 yılında İngiltere’de verilmiştir.

d)   Bernardino Ramazzini iş sağlığının babası olarak tanınan İtalyan hekimdir.

Açıklama: Çalışma Bakanlığı, Devlet Dairelerinin Bakanlıklara Ayrılması Hakkındaki 3271 sayılı Kanunun 1. maddesine dayanılarak, Başbakanın 7 Haziran 1945 tarih ve 6-376/6 sayılı teklifi üzerine 7 Haziran 1945 tarih ve 4/591 sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ile kurulmuştur. Hemen arkasından 22 Haziran 1945 tarih ve 4763 sayılı Çalışma Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. 28 Ocak 1946 tarih ve 4841 sayılı Çaiışma Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 4763 sayılı Kanuna göre daha geniş bir görev tanımı yapmış, merkez ve taşra teşkilatı ile ilgili düzenlemeler getirmiştir. 17 Kasım 1974 tarih ve 4­1040 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ile Sosyal Güvenlik Bakanlığı kurulmuş, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ- Kur bu Bakanlığa bağlanmıştır. 13 Aralık 1983 tarih ve 184 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleştirilerek “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” adıyla yeniden teşkilatlandırılmıştır.

Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisi Çalışma Bakanlığı’nın kuruluşundan sonra çıkarılan bir mevzuattır?

a)    3008 sayılı İş Kanunu

b)    1593 sayılı Hıfzıssıhha Kanunu Umumi

c)    İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü

d)   818 sayılı Borçlar Kanunu

Açıklama: Çalışma Bakanlığı 1945 yılında kurulmuştur. 3008 sayılı İş Kanunu 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilerek 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1967 yılına kadar uygulamada kalmıştır. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 24 Nisan 1930 tarihinde kabul edilerek 6 Mayıs 1930 tarih ve 1489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu 22 Nisan 1926 tarihinde kabul edilerek 29 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü ise 4 Aralık 1973 tarih ve 7-7583 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1475 sayılı İş Kanununa dayanarak 11 Ocak 1974 tarih ve 14765 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Cevap: c

Soru

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi döneminde çıkarılan kömür madenleri ile ilgili ilk yasa aşağıdakilerden hangisidir?

a)    114 sayılı Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Kanun

b)    Maadin Nizamnamesi

c)    151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun

d)   Dilaver Paşa Nizamnamesi

Açıklama: Dilaver Paşa Nizamnamesi, üretimi artırmak amacıyla 1865 yılında Madeni Hümayun Nazırı Dilaver Paşa tarafından hazırlanmıştır, Ancak padişah tarafından onaylanmadığı için bir tüzük niteliği kazanamamış olan Dilaver Paşa Nizamnamesi, çalışma koşullarına ilişkin olarak getirdiği düzenlemeler yanında, madende bir hekim bulundurulmasını da hükme bağlamıştır. Kömür madenlerinde çok sık görülen iş kazalarına ilişkin olarak ise bir hüküm getirilmemiş olup, 100 maddeden oluşan Dilaver Paşa Nizamnamesi daha çok üretimin artırılmasına yönelik olmasına karşın, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili ilk yasal belge olması açısından önemlidir.

Maadin Nizamnamesi, 1869 yılında hazırlanmış ve genellikle iş güvenliğini ilgilendiren önemli hükümler getirmiştir. Dilaver Paşa Nizamnamesi’ne göre daha ileri ve kapsamlı hükümler getiren Maadin Nizamnamesi de işverenler tarafından uygulanmamış ve tüzük hükümleri hayata geçirilememiştir, Bu tüzüğe göre;

•       İşveren iş kazasının oluşmasını önlemek için gerekli önlemleri alarak iş güvenliğini sağlamak zorundadır.

•     Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir. Kaza, işverenin kötü yönetim ve denetimi veya gereken önlemlerin yasalara uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle meydana gelmiş ise, işveren ayrıca 15-20 altın tutarında daha fazla tazminat ödeyecektir.

•       Havzada her işveren, diplomalı bir hekim çalıştırmak ve eczane bulundurmak zorundadır.

28 Nisan 1921 tarih ve 114 sayılı Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Kanun; kömürden artakalan kömür tozlarının satılması ile elde edilecek gelirin işçilerin gereksinimleri için ayrılmasını sağlamıştır.

10 Eylül 1921 tarih ve 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun; kömür işçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesine yönelik hükümler getirilmiştir. Ayrıca bu yasa ile İhtiyat ve Teavün Sandığı adıyla yardımlaşma sandıkları kurulmasını ve bunların Amele Birliği içinde birleştirilmesi öngörülmüştür. Yine bu yasa ile hastalık ve iş kazaları durumlarında gerekli yardımların yapılması sağlanmıştır.

Cevap: a

Soru

“Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki Milletlerarası Çalışma Sözleşmesi” kaç sayılı ILO sözleşmesidir? a) 81 b)   91          c) 115i d) 116

Açıklama: İş teftişinin uluslararası dayanağını, 11 Temmuz 1947 tarih ve 81 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki Milletlerarası Çalışma Sözleşmesi oluşturmaktadır. Türkiye, 13 Aralık 1950 tarih ve 5690 sayılı Kanun ile bu sözleşmeyi onaylayarak yükümlülük altına girmiştir. Anayasanın 90. maddesine göre, bu sözleşme kanun hükmündedir ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek Anayasa Mahkemesine başvurulamaz,

Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisi 1475 sayılı İş Kanununun 74. maddesine göre çıkarılan ve halen yürürlükte olan tüzüklerden biri değildir?

a)    İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü

b)    Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük

c)    Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü

d)   Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü

Açıklama: 1475 sayılı İş Kanununun 74. maddesi sağlık ve güvenlik ve ilgili tüzüklerin hazırlanmasını öngörmüştür. Kanunun bu maddesine göre çıkarılan ve yürürlükte olan tüzükler şunlardır:

•       İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü

•       Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak Tedbirler  Hakkında Tüzük

•       Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü

•       Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş  Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük

Cevap: d

TEMEL HUKUK
Soru
İş sağlığı ve güvenliğini en dolaysız biçimde güvence altına alan ve sosyal güvenlik hakkını düzenleyen Anayasa maddesi aşağıdakilerden hangisidir?

a) 17  b) 50    c) 60     d) 65

Açıklama: T,C. Anayasası’nın 60, maddesine göre; herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.

Cevap: c

Soru

Adli yargı kolunun üst derece mahkemesi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Danıştay  b) Yargıtay c) Sayıştay d) Bölge    Adliye Mahkemeleri

Açıklama: Adli yargı kolunun üst derece (kontrol) mahkemesi Yargıtay’dır. Yargıtay’ın kuruluşu ve görevi Anayasanın 154. maddesinde düzenlenmiştir, Bu maddeye göre, Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.

Cevap: b

Soru

Aşağıdakilerden hangisi özel hukukun dallarından biridir?

a) Borçlar Hukuku

b) Kamu Hukuku

c)   İdare Hukuku

d) Ceza Hukuku

Açıklama: Hukuk, sosyal hayatta şahıslar ile şahıslar veya şahıslar ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen maddi müeyyideli kuralların tümüdür. Hukuk kurallarının bir kısmı, şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri, bir kısmı İse şahısla ile toplum (devlet) arasındaki ilişkileri düzenler. Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına özel hukuk, bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da kamu hukuku adını verilir.

Özel hukukun dallan şunlardır:

•         Medenî Hukuk

•         Borçlar Hukuku

•         Ticaret Hukuku

•         Devletler Özel Hukuku

•         Medenî Usul Hukuku

•         İcra ve İflas Hukuku Cevap: a

Soru

Temel, hak ve özgürlükler çerçevesinde normlar hiyerarşisine ilişkin aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur?

Temel, hak ve özgürlükler çerçevesinde normlar hiyerarşisine ilişkin aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur?

I.         Anayasa

II.       Tüzük

III.     Yönetmelik

IV.     Uluslararası antlaşmalar

V.       Kanun

a)l, IV, V, II, III    b)l, V, IV, II, III

c)   IV, l, V, lIl, ll  d) IV,V, l, lll, ll

Açıklama: Hukuk sistemimizde hukuk hiyerarşisi kavramı hukuki metinlerde açıkça ifade edilmemekle birlikte, 1982 Anayasasında ortaya konan anlayışın kavramsallaştırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa’nın muhtelif maddelerinde ifade edildiği üzere, teme! metin olan Anayasa’dan başlamak suretiyle bir normlar hiyerarşisi ortaya konmaktadır:

1.   Anayasa

2.   Usulüne Göre Yürürlüğe Konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar

3.   Kanunlar

4.   Kanun Hükmünde Kararnameler

5.   Tüzükler

6.   Yönetmelikler

7. Adsız    Düzenleyici İşlemler (Genel Tebliğler,

Tebliğler, Genelgeler vb.)

Cevap: a

Soru

Mevzuat açısından aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur?

a)  Anayasa – Kanun Hükmünde Kararname -Tüzük – Kanun – Yönetmelik

b)  Anayasa-Kanun Hükmünde Kararname-Kanun- Yönetmelik-Tüzük

e)   Anayasa – Kanun Hükmünde Kararname – Kanun – Tüzük – Yönetmelik

d)  Anayasa – Kanun – Kanun Hükmünde Kararname -Tüzük – Yönetmelik

Açıklama: Soru 4’ün açıklamasına bakınız.

Cevap: d

Soru

Aşağıdakilerden hangisi bir yaptırım türü değildir?

a)  İhtarname b) Yapılan işlemin iptal edilmesi C) İdari para cezası d) Adli para cezası

Açıklama: İhtarname; herhangi bir konuyu veya bilgiyi hatırlatmak ve bildirmeyi temin için yazılan mektup olup bir yaptırım türü değildir.

Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisi ceza türlerinden biri değildir?

a)  Hapis b) Tazminat   e) Adli          para cezası   d) Disiplin cezası

Açıklama: Hukuk kurallarından bazılarının koymuş oldukları emir ve yasaklara aykırı davranışta bulunan kimselerin karşılaşacakları tepki cezadır. Bir hukuki yaptırım olarak cezanın çeşitli türleri vardır.

•         Özgürlüğü bağlayıcı cezalar (hapis, adli para cezaları vb.)

•         Askeri cezalar (göz ve oda hapsi, katıksız hapis vb.)

•         Nihayet disiplin cezaları (uyarma, kınama, kusur bildirme, geçici olarak çıkarma, büsbütün çıkarma vb.)

Cevap: b

Soru

Tazminatla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a)    Tazminat yaptırımı sadece haksız fiillere uygulanır.

b)    Sözleşmeye aykırılık halinde uygulanır.

c)     Maddi tazminat şeklinde olabilir.

d)    Manevi tazminat şeklinde olabilir.

Açıklama: Bazı hukuk kurallarına aykırı davranışın yaptırımı, bu davranışta bulunan kimsenin bundan zarar gören kimseye tazminat ödemesi şeklinde görünür. Gerçekten, bir kimse haksız fiil dediğimiz hukuka aykırı bir eylem ve davranışıyla başkasına zarar verecek olursa, bu zararı gidermekle (tazmin etmekle) yükümlü olur, yani tazminata mahkûm edilir. Tazminat maddi tazminat şeklinde olabileceği gibi, manevi tazminat biçiminde de olabilir. Tazminat yaptırımı sadece haksız fiillerle bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinde değil, fakat aralarında bir sözleşme yapmış olan taraflardan birinin bu sözleşmenin hükümlerine uymamak veya aykırı davranışta bulunmak suretiyle diğer tarafı zarara uğratmış olması halinde de söz konusu olur.

Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisinin yaptırımı manevi değildir?

a) Ahlak kurallarının b) Hukuk kurallarının

c)Din kurallarının  d) Görgü kurallarının

Açıklama: Din, ahlak ve görgü kurallarının sosyal ilişkilerin tam anlamıyla etkin biçimde düzenlenmesinde yeterli olamamaları, doğrudan doğruya onların yaptırımından ileri gelmektedir. Gerçekten, bütün bu sosyal kuralların yaptırımları manevidir. Bu nedenle de kişileri bu kuralların emir ve yasaklarına uygun biçimde davranmaya zorlamak imkânı yoktur. O halde, sosyal ilişkileri tam anlamıyla düzenleyen, aynı zamanda kişileri kendi emir ve yasaklarına uygun biçimde hareket etmeye zorlamak imkânına da sahip bulunan, kısaca yaptırımı manevi değil, maddi olan başka sosyal kurallara ihtiyaç vardır. İşte, maddi yaptırımlı olan bu kurallar, hukuk kurallarıdır.

Cevap: b

Soru

Bir toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan değer yargılarına göre yapılmaması gereken davranışlara ilişkin kurallar bütününe ne ad verilir?

a) Görgü kuralları     b) Ahlak kuralları

e) Din kuralları        d) Hukuk kuralları

Açıklama: Ahlak kuralları, sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Bu kurallardan bir kısmı, kişilerin bizzat kendi nefislerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini belirtirler ki, bunlara sübjektif ahlak kuralları denilmektedir. Örneğin; yalan söylememeyi, kötü hisler beslememeyi, iyi insan olmayı emreden kurallar sübjektif ahlak kurallarıdır. Bir kısım ahlak kuralları ise, sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerindeki davranış biçimlerini belirtirler ki, bunlara da objektif ahlak kuralları denilmektedir. Örneğin; yoksul durumda olan bir kimsenin yardımına koşmayı, başkalarının şeref ve haysiyetine karşı saygılı olmayı, başkalarının canına, malına ve namusuna göz dikmemeyi, verilmiş bir söze sadık kalmayı emreden ahlak kuralları objektif, yani kişiler arasındaki sosyal ilişkilerle ilgili ahlak kurallarıdır. Ahlak kurallarının yaptırımı, yani ahlak kurallarının emir ve yasaklarına aykırı davranışlarda bulunanların karşılaşacağı tepki de, din kurallarında olduğu gibi manevidir.

Cevap: b Soru

Aşağıdakilerden hangisi sosyal kurallar arasında bulunmaz?

a)    Trafik kuralları     b) Ahlak kuralları

c)     Hukuk kuralları        d) Din kuralları

Açıklama: Sosyal kurallar ikiye ayrılır:

1.     Hukuk kuralları (maddi yaptırım)

2.     Diğer sosyal kuralları (manevi yaptırım)

•         Din kuralları

•         Görgü kuralları

•         Ahlak kuralları Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisi Danıştay’ın onayından geçirmek zorundadır?

a)    Kanunlar    b) Tüzükler    c) Yönetmelikler d) Tebliğler

Açıklama: 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 23. maddesinde Danıştay’ın görevleri aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

•         İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar.

•         Bu Kanunda yazılı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar.

•         Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşünü bildirir.

•         Tüzük tasarılarını inceler; kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini bildirir.

•         Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir.

•         Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yapar.

Cevap: b Soru

Aşağıdaki idari organlardan hangisi yönetmelik çı karma yetkisine sahip değildir?

a)    İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü

b)    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

c)     Bakanlar Kurulu

d)    Başbakanlık

Açıklama: T.C. Anayasası’nın 124, maddesine göre; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Kamu tüzel kişileri, devlet tarafından yasayla veya yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanarak İdari işlemle kurulan ve kamusal yetki, ve ayrıcalıklardan yararlanan tüzel kişileri ifade eder ve çok çeşitlidir. Merkezi idare içinde, Başbakanlığa veya bakanlıklara bağlı birtakım genel müdürlüklerin devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişilikleri vardır. Yerinden yönetim kuruluşlarının hepsinin de ayrı bir tüzel kişiliği bulunmaktadır. Ayrıca, üniversiteler, TRT, KİT’ler gibi hizmet kuruluşlarının ve barolar, ticaret odaları, tabip odaları gibi meslek kuruluşlarının da tüzel kişilikleri vardır. Anayasaya göre; yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında Bakanlar Kurulu yer almamaktadır. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 23-25

Ekim 1969 tarih ve K. 1969/57 sayılı Kararı, Bakanlar Kurulunun yönetmelik çıkarabileceğine karar vermiştir. Mahkemeye göre, Başbakan ve bakanlıklar yönetmelik çıkarabildiklerine göre, Başbakan ve bakanların bir araya gelmesinden oluşan Bakanlar Kurulu da yönetmelik çıkarabilir.

Tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu kuruluşlarının kendi başlarına yönetmelik çıkarma yetkisi Danıştay içtihatlarına göre yoktur. Bu kuruluşlar kendi görev sahalarında yönetmelik hazırlayabilirler. Ancak bu yönetmelikleri kendileri çıkaramazlar. Tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu kuruluşlarının hazırladıkları yönetmelikler bağlı bulundukları bakanlıklar veya Başbakan tarafından çıkarılmalıdır.

Cevap: a Soru

Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a)   Kanunun düzenlediği konu hakkında hâkim örf ve âdete göre karar veremez.

b)   Anayasa yalnızca devlet kurumlarını bağlar, kişileri bağlamaz,

c)    Kanunda açık hüküm varsa hâkimin takdir yetkisi yoktur.

d)   Kanun hükmünün emrediciliği madde metnindeki cümle yapısından anlaşılır.

Açıklama: Devletin temel yapısını, yani kuruluşunu, yönetim biçimini, Devletin temel organlarını, bunların birbirleriyle olan ilişkilerini, kişilerin Devlete karşı olan temel haklarını ve ödevlerini düzenleyen kanun, Anayasa adını taşır.

Cevap: b Soru

Aşağıdakilerden hangisi kanunların özelliklerinden biri değildir?

a)   Yazılı olması  b) Genel olması

c)    Sürekli olması  d) Özel olması

Açıklama: Kanunlar; yazılı, genel.ve sürekli olmalıdır.

Cevap: d Soru

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla, ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda nasıl bir yol izlenmelidir?

a)   Uluslararası Adalet Divanı’na başvurulmalıdır.

b)   Uluslararası antlaşma hükümleri esas alınmalıdır.

c)    Anayasa Mahkemesine başvurulmalıdır.

d)   Ulusal kanun hükümleri esas alınmalıdır.

Açıklama: T.C. Anayasanın 90. maddesine göre; usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası antlaşma hükümleri esas alınır.

Cevap: b

İŞ HUKUKU

Soru

4857 sayılı İş Kanunu aşağıdakilerden hangisine yöneliktir?

a) İşçilere     b) Memurlara    c) Esnaflara   d) Emeklilere

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesine göre; Kanunun amacı, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamın ilişkin hak ve sorumluluklarını

Cevap: a

Soru

Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a)   İşveren vekilliği özel hükümlere dayanan özel bir statüdür.

b)   İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.

c)    İşveren vekilinin işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.

d)   Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

Açıklama: İşveren vekilliği özel hükümlere dayanan özel bir statü değildir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde işveren vekili, “işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimse” olarak tanımlanmaktadır.

Cevap: a

Soru

Aşağıdakilerden hangisi işveren vekilliği için doğru değildir?

a)   İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.

b)   İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden dolayı işverenin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

c)    İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.

d)   İş güvenliği uzmanı da yerine getirdiği görevlerden dolayı işveren vekilidir.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesine göre; işveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Cevap: b

Soru

4857 sayılı İş Kanunu’na göre, asıl işveren-alt işveren ilişkisi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a)   Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz.

b)   Asıl işveren ait işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

c)    Asıl işverene ait yardımcı bir işin alt işverene verilebilmesi için bu işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olması gerekir.

d)   Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesine göre; asıl işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerini alt işverene verebilir. Ancak işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.

Cevap: c

Soru

4857 sayılı İş Kanunu’nun kapsamına giren nitelikte bir işyerinin çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren işveren, işyerinin unvan ve adresini, çalıştırılan işçi sayısını, çalışma konusunu, işin başlama veya bitme gününü, kendi adını ve soyadını ya da unvanını, adresini, varsa işveren vekili veya vekillerinin adı, soyadı ve adreslerini ne kadar süre içinde bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadır?

a)   1 hafta       b) 15 gün       c) 1 ay        d) 3 ay

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 3. maddesine göre; bu Kanunun kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, her ne suretle olursa olsun devralan, çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren veya herhangi bir sebeple faaliyetine son veren ve işyerini kapatan işveren, işyerinin unvan ve adresini, çalıştırılan işçi sayısını, çalışma konusunu, işin başlama veya bitme gününü, kendi adını ve soyadını yahut unvanını, adresini, varsa işveren vekili veya vekillerinin adı, soyadı ve adreslerini bir ay içinde bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadır.

Cevap: c

Soru

İşyerini kapatan işveren ilgili Bölge Müdürlüğüne ne kadar süre içinde bildirimde bulunmalıdır?

a)   1 gün         b) 1 ay         c)2ay          d) 3 ay

Açıklama: Soru 5’in açıklamasına bakınız.

Cevap: b

Soru

Aşağıda belirtilen işlerden hangisinde 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır?

a)   Deniz ve hava taşıma işleri

b)   50’den fazla işçi çalıştırılan tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerleri veya işletmeleri

c)    Ev hizmetleri

d)   507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerleri

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesine göre; aşağıda belirtilen işlerde ve iş ilişkilerinde bu Kanun hükümleri uygulanmaz;

•       Deniz ve hava taşıma işlerinde,

•         50’den az işçi çalıştırılan (50 dâhil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde,

•         Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,

•       Bir ailenin üyeleri ve 3. dereceye kadar (3. derece dâhil) hısımları arasında dışarıdan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde,

•       Ev hizmetlerinde,

•       İş sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere çıraklar hakkında, ® Sporcular hakkında, Rehabilite edilenler hakkında,

•       507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde. Şu kadar ki;

•       Kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri

•       Havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işler,

•       Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler,

•       Tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri,

•       Halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri,

•         Deniz İş Kanunu kapsamına girmeyen ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile ilgili işler, bu Kanun hükümlerine tabidir.

Cevap: b

Soru 8

Aşağıda belirtilen işlerden hangisinde 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanmaz?

a)   Kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri

b)   Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler

e)    Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri

d)   Halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri

Açıklama: Soru 7’nin açıklamasına bakınız.

Cevap: c

Soru 9

İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren kaç yıldır? a) 1  b)2  c)5  d) 10

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesine göre; devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.

Cevap: b

Soru 10

Geçici iş ilişkisi en fazla ne kadar süreyi geçmemek üzere yapılabilir ve kaç defa yenilebilir?

a)   3 ay-2 defa

b)   6 ay-2 defa c)1 yıl -1 defa

d)   Süre ve yenilemede sınırlama yoktur.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7. maddesine göre; geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir. Cevap: b

Soru 11

İş sözleşmesi, aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

a) Toplu sözleşmede

b) İş sözleşmesinde

c)  Karşılıklı olarak

d) Kanunda

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesine göre; iş sözleşmesi, Kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir.

Cevap: d

Soru 12

İş sözleşmesi yapılmasına ilişkin olarak aşağıda belirtilenlerden hangileri doğrudur?

I.     Süresi altı aydan fazla süren işlerde iş sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması zorunludur.

II.   Yazılı sözleşme yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde çalışma şartlarını gösteren yazıl ı bir belge vermekle yükümlüdür.

III. İş sözleşmesi İş Kanunu’nda belirtilen özel şekle uygun olarak yapılmalıdır.

IV. İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.

a) II, III, IV  b) I,            IV c)I,          lll d) II, IV

Açıklama; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesine göre; iş sözleşmesi, Kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir. Süresi bir yıl ve daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması zorunludur.

Cevap: d

Soru 13

Süreksiz işlere ilişkin olarak aşağıda belirtilenlerden hangisi doğrudur?

a)   Nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işlerdir.

b)   Nitelikleri bakımından en çok altı ay süren işlerdir.

c)    Nitelikleri bakımından en çok bir yıl süren işlerdir.

d)   Süresi belli olmayan işlerdir.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 10. maddesine göre; nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere sürekli iş denir.

Cevap: a

Soru 14

Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a)  İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önlemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir.

b)  Süresi bir yıl ve daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması zorunludur.

c) Nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere sürekli iş denir.

d) Çağrı üzerine çalıştırmak için belirlenen sürede işçi çalıştırılmazsa ücret ödenmez.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesine göre; yazılı sözleşme ile işçinin yapmayı üstlendiği işle ilgili olarak kendisine ihtiyaç duyulması halinde iş görme ediminin yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı iş ilişkisi, çağrı üzerine çalışmaya dayalı kısmi süreli bir iş sözleşmesidir. Hafta, ay veya yıl gibi bir zaman dilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağını taraflar belirlemedikleri takdirde, haftalık çalışma süresi yirmi saat kararlaştırılmış sayılır. Çağrı üzerine çalıştırılmak için belirlenen sürede işçi çalıştırılsın veya çalıştın İmasın ücrete hak kazanır.

Cevap: d

Soru 15

Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda, bunun süresi en çok iki ay olabilir. Ancak deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle kadar uzatılabilir.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

a)Üç aya       b)Dört  aya  c)Beş  aya  d)   Altı aya

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 15. maddesine göre; deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar uzatılabilir.

Cevap: b

Soru 16
Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. İş sözleşmelerinin feshedilmiş sayılabilmesi için aşağıdaki bildirim sürelerine ilişkin İfadelerden hangisi yanlıştır?

a)          İşi   6 aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak bir hafta sonra

b)          İşi   6 aydan 1,5 yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra

c)          İşi 1,5 yıldan 3 yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra

d)  İşi 3 yıldan fazla sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesine göre; belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. İş sözleşmeleri;

•       İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak İki hafta sonra,

•       İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğertarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

•       İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğertarafa yapılmasından başlayarak altı hafta                                                   sonra,

•       İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, feshedilmiş sayılır.

Cevap: a

Soru 17

4857 sayılı İş Kanunu’nda düzenlenen süreli fesihlerdeki bildirim süreleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a)   Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir.

b)   İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra feshedilmiş sayılır.

c)   Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.

d)  Bildirim şartına uymayan işçi, bildirim süresine ilişkin ücretin yarısı tutarında tazminat ödemek zorundadır.

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesine göre; bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır. Cevap: d

Soru 18

….. veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli

iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

a) On beş       b)Otuz          e) Kırk beş  d) Altmış

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18, maddesine göre; otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.

Cevap: b

Soru 19

İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren ne kadar süre içinde iş mahkemesinde dava açabilir?

a) 6 işgünü     b) 15 gün       c)1ay          d) 3 ay

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesine göre; iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.

Cevap: c

Soru 20

İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren işçiyi başvurusu üzerine bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye kaç aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlüdür?

aenaz2ay-ençok3ay    b)enaz2ay-ençok4ay

c)enaz4ay-ençok6ay    d)enaz4ay-ençok8ay

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesine göre; işçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.

Cevap: d

Soru 21

4857 sayılı İş Kanunu’na göre işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından kaç işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz?

a)   3             b)6             c) 15           d) 30

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesine göre; uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.

Cevap: b

Soru 22

4857 sayılı İş Kanunu’na göre işçi, süresi belirli olsun veya olmasın aşağıdaki yazılı hallerin hangisinde/hangilerinde iş sözleşmesini süre bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeden feshedebilir?

I.       İşçiyi iş yerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması

II.     İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa

III.                        İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi

a)   Yalnız l      b)l , ll        c) Yalnız III   d) I,II, III

Açıklama: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesine göre; süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

•       İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa

•       İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandın lan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi

•       İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması

Cevap: d

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir