Ceza hukuku genel hükümler ders notu 2



CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER TESTİ ÇÖZ

SUÇ TEORiSİ                                                                                              (2. not)

  1. TİPİKLİK

            Bir fiilin suç teşkil edebilmesi için öncelikle, ceza kanunundaki tarife, yani model veya tipe uygun olması zorunludur. Tipiklik (kanunilik) ilkesinin doğal bir sonucu olarak, failin eylemi kanunda yazılı olan suç tiplerinde yer alan özellikleri taşımıyor ise fail bu eylemden dolayı cezalandırılamaz. Hiç kimse kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. ( TCK m. 2) Bu sebeple toplumsal hayatı düzenleyen örf adet, din, ahlak kuralları ile kişilere ceza verilemez.

  1. TİPİKLİK VE HUKUKA AYKIRILIK
  • Tipiklik olduğu halde, hukuka aykırılık olmayabilir. Örneğin; meşru müdafaa halinde adam öldürme durumunda, adam öldürme bir tipiklik olmasına rağmen, meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebidir.
  • Tipiklik mevcut olmadığı halde hukuka aykırılık olabilir. Örneğin; fiil borçlar hukuku kapsamında bir haksız fiil olmasına rağmen, suç teşkil etmemesi hali bu duruma örnektir.
  • Hem tipiklik hem hukuka aykırılık olabilir. Bu durumda eylem suç teşkil edecektir

B.TİPİKLİK VE SÖZDE SUÇ

            Kişinin yasada suç sayılmayan bir fiili, suç sayıldığı düşüncesiyle işlemesidir. Bu durum sözde suç (mefruz suç, hayali suç) olarak isimlendirilir.

  1. TİPİKLİK VE İŞLENEMEZ SUÇ

            Failin işlediğini sandığı suçun hukuk düzeninde gerçekte var olmasına karşın olayda tipiklik unsurları tam anlamıyla gerçekleşmiyorsa işlenemez suç söz konusudur. Yani bazı nedenlerden ötürü failin kanuni tarife uygun bu fiili işlemesi imkansızdır.

2.MADDİ UNSURLAR

  1. HAREKET (FİİL)

            Fiil ceza hukuku anlamında hareket olarak tanımlanmıştır. Hareket iki şekilde ortaya çıkabilir, bir şeyi yapmak veya yapmamak. 

1.HAREKETİN SAYISINA GÖRE SUÇLAR

a) tek hareketli suçlar: Suçun oluşması için tek hareketin yeterli olduğu suç tipleridir. Örneğin; öldürme, hırsızlık gibi… Tek hareketli suçlarda hareketin tekliği, doğal anlamda değil, hukuki anlamda anlaşılmalıdır. Mesela bir kimseyi öldürmek için defalarca bıçaklanması halinde doğal anlamda hareket birden fazladır. Ancak bu ihtimalde, hukuki anlamda tek fiilin işlendiği kabul edilir.

b) birden fazla hareketli suçlar: Kanuni tipte birden çok hareketin yer aldığı ve suçun oluşması için suç tipindeki hareketlerin hepsinin yapılmasının gerekli olduğu suç tipleridir. Örneğin Yağma

c) seçimlik hareketli suçlar: Suçun, suç tanımındaki hareketlerden bir veya bir kaçının gerçekleştirilmesiyle işlenebildiği suçlardır. Örneğin; hakaret, resmi belgede sahtecilik gibi. 

2.HAREKETİN ŞEKLİNE GÖRE SUÇLAR

a) İcrai suçlar: Sadece icrai bir davranışla yani bir hareketle gerçekleştirilebilen suçlardır. Silahla birisini öldürmek icrai bir suçtur.

b) İhmali suçlar: Emredici hukuk kuralına aykırılık teşkil eden olumsuz davranış ihmali suçu oluşturur. Kanunun kişiden beklediğinin yapılmamış olması, kanunun emrine itaatsizlik edilmesi ihmali suça vücut verir. Şu haller ihmali suça örnek verilebilir;

  • İnşaat veya yıkım faaliyeti sırasında gerekli olan tedbirleri almamak
  • Kaçak olan tutuklu ya da hükümlüyü bildirmemek
  • Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihmal etmek
  • Bir suça ait delillerin saklandığı yeri bildirmemek
  • Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal ve gecikme göstermesi

            Kişinin bir hareketi yapma yükümlülüğü (garantörlük) üç kaynaktan doğabilir.

  1. Kanundan kaynaklı: Polis veya doktorun kanunun emrettiği hareketi yapmaması
  2. Sözleşmeden kaynaklı: Cankurtaranın suda boğulma vakalarına müdahale etmemesi
  • Önceden meydana gelen tehlikeli eylemden kaynaklı: Sürücünün çarpmış olduğu yaralıyı kaderine terk etmesi

3.HAREKETİN ÖNEMİNE GÖRE SUÇLAR

  1. a) Bağlı hareketli suçlar: Kanunun tipik hareketin belirli bir şekilde veya belirli vasıtalarla işlenmesini öngördüğü suçlara bağlı hareketli suçlar denir. Örneğin dolandırıcılık ancak hileli davranışlarla işlenebilir.
  2. b) Serbest hareketli suçlar ise, hareketin tipik sonuç yönünden nedensel bir değer taşımasını yeterli olduğu suçlardır. Örneğin adam öldürme suçu, ölüm sonucunu doğurmaya elverişli herhangi bir hareket veya vasıta ile işlenebilir.

B.NETİCE(SONUÇ)

NETİCEYE GÖRE SUÇLARIN TASNİFİ

  1. A) Ani-Kesintisiz Suç Ayrımı

            Ceza kanununda tanımlanan hareketten doğan netice derhal sona ermiş ise  ani suçtan (neticesi harekete bitişik suç) söz edilir. Netice tamamlandığı anda suç da sona ermiştir.  Örn: Hakaret suçu ani suçtur. Hareket ve netice bitişiktir. Hakaret içeren söz ağızdan çıktığı andan netice meydana gelir.

            Neticenin belirli bir süre devam ettiği suça kesintisiz suç adı verilir. Bu suç tipinde hukuksal ihlal hemen sona ermeyip belirli bir süre devam etmektedir. Kesintisiz suçta,  suçun devam etmesi söz konusudur.

            Ani suç- kesintisiz suç ayrımı mutlak bir ayrım değildir. Bazı ani suçlar da kesintisiz suç şeklinde işlenebilir. Örn: Hırsızlık ani bir suçtur. Ancak “elektrik hırsızlığı” kesintisiz bir suçtur. Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu; mektup okumak suretiyle “ani suç” şeklinde işlenir iken; telefon dinleme şeklinde işlenir ise “kesintisiz suç” halini alır.

Ani Suç ile Kesintisiz Suç Ayrımının Önemi

  1. Ani suçlarda, fiilin işlendiği anda yürürlükte bulunan ceza kanunu; kesintisiz suçlarda ise kesintinin gerçekleştiği anda yürürlükte bulunan kanun uygulanır.
  2. Kesintisiz suçlarda zamanaşımı süresi kesinti gerçekleştiği andan itibaren başlar, ani suçlarda ise, zamanaşımı süresinin başlangıcı hareketin yapıldığı andır.
  3. Ani suçlarda icra hareketleri tamamlandıktan sonra suç iştirak olmazken; kesintisiz suçlarda suç sona erinceye kadar iştirak mümkündür.
  4. Ani suçlarda hareket devam ettiği müddetçe meşru müdafaa mümkün iken; kesintisiz suçlarda netice devam ettiği müddetçe meşru müdafaada bulunulabilir.
  5. Ani suçlarda hareketin yapıldığı yer mahkemesi yetkili iken; kesintisiz suçlarda “kesintinin gerçekleştiği yer” mahkemesi yetkilidir.

B) Zarar- Tehlike Suçları Ayrımı:

Tehlike suçlarında hareketin yönelik olduğu konunun gerçekten zarara uğramış olması gerekmez. Örneğin TCK 170.maddede düzenlenmiş olan ‘sele neden olma’ suçunda bir kimsenin su basmasına kasten sebebiyet vererek başkasının malını tehlikeye maruz bırakmasını cezalandırmaktadır.

            Zarar suçlarında ise, madden yahut manen bir zarar olmalıdır. Ör. Adam yaralama suçu bir zarar suçudur, çünkü failin silah ya da bıçak kullanması yeterli olmayıp; bunun dışında yaralama neticesinin de meydana gelmesi gerekir.

  1. C) Sırf Hareket Suçları- Neticeli Suçlar(Mesafeli)

            Sırf hareket suçlarında, hareketin yapılması ile netice de gerçekleşmiş olur. Zaman ve yer bakımından hareket ile netice birbirinden ayrılmaz. Sırf hareket suçlarına örnek olarak konut dok. ihlali, ihbar etmeme, görevi ihmal, suç işlemek için örgüt kurma, hırsızlık, yalan tanıklık, hakaret gösterilebilir. Hareket ve neticenin birbirinden yer ve zaman gibi ayrılabildiği suçlara ise neticeli suçlar denilmektedir. Örneğin adam öldürme suçunda kanuni tipte hareketten ayrı bir neticenin gerçekleşmesi aranmış ve bu suçta  hareket bir yerde netice başka bir yere gerçekleşebilir.

C- İLLİYET BAĞI (NEDENSELLİK/SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ)

            Bir fiilin suç teşkil edebilmesi için hareket ile sonuç arasında bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Yani sonuç hareketten dolayı ortaya çıkmalıdır. Nedensellik bağı hareket ile netice arasındaki neden sonuç ilişkisidir. Nedensellik bağı TCK’da açık bir biçimde düzenlenmemiştir. Eğer netice hareketten dolayı meydana gelmiş ise, hareket ile netice arasında uygun illiyet bağı var ise fail sebep olduğu neticeden dolayı sorumludur.

            Örn: Fail F, aralarında arazi anlaşmazlığı bulunan arkadaşı A’yı yaralamıştır. A hastaneye kaldırılırken 112 Ambulansının kaza yapması sebebiyle ölmüştür. Bu durumda ölüm ile F’nin hareketi arasında neden sonuç ilişkisi kesilmiştir. İlliyet bağı kesilmiş olduğu için F ölümden dolayı sorumlu değildir. F’nin hareketi sadece yaralama neticesini doğurmuştur ve sadece yaralamaktan dolayı sorumludur.

            Örn: Fail Fahrettin sınıf arkadaşı Memnun ile tartışmış ve onu bıçaklamıştır. Birer ay ara ile 5 ameliyat geçiren Memnun bir türlü iyileşememiş ve bıçaklanmanın sebep olduğu yaralanmalar nedeniyle ölmüştür. Bu durumda illiyet bağı kesilmediğinden ölüm, bıçaklama hareketinin sonucudur. Bu sebeple Fahrettin öldürme suçundan dolayı sorumludur.

D- FAİL

            Yalnızca insan suç faili olabilir. Hareket yeteneği bulunmayan tüzel kişiler suç faili olamazlar.

            Ceza kanununda yer alan bazı suçlar herkes tarafından işlenebilir iken, bir takım suçlar ise sadece kanunun öngördüğü kimseler tarafından işlenebilir. Ancak kanunda gösterilen kimselerin işleyebileceği suçlara Özgü Suç (mahsus suç) adı verilir.

            Örn. Öldürme, yaralama, hırsızlık, mala zarar verme suçlar herkes tarafından işlenebilir. İşkence, zimmet, rüşvet, irtikap, haksız arama, görevi kötüye kullanma suçlarını ise ancak kamu görevlileri işleyebilir. (özgü suçlar)

            Özgü suç iştirak bakımından önemlidir. Zira özgü suçlarda kanun koyucunun öngördüğü sıfatı taşımayan kimseler fail sıfatıyla değil azmettiren veya yardım eden sıfatıyla sorumlu olurlar. (İştirakta Bağlılık Kuralı)

            Bazı suçlar bakımından failin aynı aileden olması veya kamu görevlisi olması cezayı ağırlaştıran bir hal olarak düzenlenmiştir. (Örn. Kasten öldürme,  kasten yaralama suçları gibi)

E- MAĞDUR

            Her suçta bir mağdur vardır. Mağdur, işlenen suç ile haksızlığa uğrayan, suçun konusunun sahibi olan kişidir. Mağdur gerçek kişidir. Ancak –kanun maddesinde belirtilmiş ise- devlet veya bir tüzel kişi de olabilir.

            Bir suçun işlenmesi ile hukuken korunan menfaatleri doğrudan veya dolaylı olarak ihlal olan kimse suçtan zarar görendir. Yaralama suçunda yaralanan kişi hem mağdur hem de zarar görendir. Öldürme suçunda ölen kimse mağdur, yakınları ise suçtan zarar görendir. Suçtan zarar gören kavramı, mağdur kavramını da içine alan daha geniş bir kavramdır.

F- KONU

            Suç sayılan hareketin yöneldiği kişi ya da şey suçun konusunu oluşturmaktadır. Konusuz bir suç yoktur. Örneğin, kasten öldürme suçunda mağdur ölen kimsedir. Suçun konusu ise onun canlı bedenidir.  Örn. Hırsızlık suçunun mağduru taşınır eşyanın sahibi iken, suçun konusu taşınır eşyadır. Hakaret suçunda mağdur, hakaret edilen kişi iken, suçun konusu, kişinin şeref ve saygınlığıdır.

            Korunan Hukuki Değer: Suç tipinin ihdas edilmesi ile korunmak istenen değerdir.  Örn. Öldürme suçunda korunan hukuki değer, yaşam hakkıdır. Örn. Hırsızlık suçunda korunan hukuki değer, mülkiyet hakkı, yaralama suçunda beden dokunulmazlığı hakkı.

3- MANEVİ UNSUR

            Fail ile eylem arasında kanunda sayılan;  kast, olası kast, bilinçli taksir ve taksir şeklinde ortaya çıkan psikolojik bağlardan birisi yok ise fail bu eylemden dolayı kınanamaz ve cezalandırılamaz.  Eğer bu fail bakımından bu psikolojik bağlardan bir tanesi var ise bu halde failin ceza sorumluluğunun olabilmesi ve kınanabilmesi için kusur yeteneği ( isnad kabiliyeti ) olup olmadığına bakmak gerekir.

Örn. Kasten bir başkasını öldüren kişi öldürme suçunu işlemiştir ve cezalandırılır. Ancak öldürme suçunu 5 yaşındaki bir çocuk işlemiş ise eylem hukuka aykırıdır, suçtur fakat 5 yaşındaki çocuğun kusur yeteneği olmadığı için çocuk kınanamaz ve cezalandırılamaz.

Genel Olarak KAST ve TAKSİR

            Ceza kanununda asıl olan kasttır. Kasten işlenen suçların cezalandırılması kuraldır. Taksir istisnai bir düzenlemedir. Eğer bir suçun taksirli hali kanunda düzenlenmemiş ise faile bu suçtan dolayı ceza verilmez.  Örn: Mala zarar verme suçu, insan ticareti suçu, resmi evrakta sahtekarlık suçu gibi suçların taksirle işlendiği halde cezalandırılması söz konusu değildir. Ancak taksirle yaralama, taksirle öldürme kanunda düzenlendiği için taksirle ölüm ya da yaralanmaya sebep olunmuş ise fail sorumludur ve faile bu maddeler kapsamında ceza verilir. Kast ve taksiri ayıran kısım neticenin istenip istenmediğidir.

KAST

KAST (DOĞRUDAN KAST)

            Suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast bir suçun kanuni tanımından yer alan unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. Kanunda iki tür kast düzenlenmiştir.

            Örn: A öldürmek maksadı ile B ye ateş etmiş ve B nin ölümüne neden olmuş ise bu durumda hareketi bilerek yapmıştır. Hareketin sonucunu da bilmekte ve istemektedir. A, kasten hareket etmiştir.

OLASI KAST

            Suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullen­mektedir. Olası Kast failin netice bakımından ‘’Olursa olsun!’’ dediği ve neticeyi kabullendiği kasttır. Fail neticeyi görecek ve neticeyi kabullenerek eyleme devam edecektir. Olası kast ile işlenen suçlarda, kasıtlı suça nazaran daha az ceza verilir.

            Örn: Hasmına ateş ederken onun yanındaki arkadaşını da gördüğü ve ona da isabet edeceğini öngördüğü halde kurşun ona da gelirse gelsin ( OLURSA OLSUN ) diyerek silahını ateşleyen kimsenin kastı olası kasttır.

            Failin öngördüğü veya kabullendiği neticenin gerçekleşmesi bir ihtimal değil de, gerçekleşeceği kesin ise KAST vardır.  Örn. Düşmanını öldürmek için bindiği uçağa patlayıcı madde yerleştiren kimse, gerçekte bir kişiyi öldürmek istemektedir. Ancak diğer kimselerin de bu kişinin ölümü ile birlikte öleceği kesin olduğu için bu durumda olası kast değil doğrudan kast vardır.

DİĞER KAST TÜRLERİ

  1. TASARLAMA KASTI

         Fail bir suçu işlemek için plan yapar ve suç işleme kararlılığını uzun bir süre devam ettirir ve mutlak olarak neticenin meydana gelmesi için elinden geleni yapar ve neticeyi şansa bırakmamak ve mutlak surette elde etmek için soğukkanlı bir şekilde suçu işlerse bu durumda TASARLAMA KASTI vardır. 5237 Sayılı TCK ya göre, tasarlama kastı bir kast türü olmayıp sadece “kasten öldürme suçu” bakımından cezayı ağırlaştıran bir nitelikli haldir.

  1. ÖZEL KAST

         Kural olarak ceza kanunun suç işleyen kimsenin düşüncesine yani hangi amaçla suç işlediğine bakmaz. Önemli olan suç sayılan hareketin yapılması ve neticenin gerçekleşmesidir. Ancak kanun koyucunun bazı özel amaçlarla işlendiğinde cezalandırdığı suçlar da vardır. Kanun koyucunun genel kastın üstünde ( bilmek ve istemekten başka ) failin özel bir amacının da bulunmasını aradığı duruma özel kast adı verilir. Örn: Göçmen Kaçakçılığı suçu doğrudan veya dolaylı maddi bir menfaat elde etmek amacıyla işlenirse cezalandırılır. Başka bir amaçla işlendiğinde göçmen kaçakçılığı suçu oluşmaz. Bu durumda özel kast vardır. 5237 Sayılı TCK’ya göre özel kast, bir kast türü olmayıp, bazı suçlar bakımından suçun unsuru; bazı suçlar bakımından da cezayı ağırlaştıran bir nitelikli haldir. Örn. Kasten öldürme suçunun kan gütme veya namus saikiyle işlenmesi halinde ceza ağırlaştırılır. 

  1. EKLENEN KAST

         Failin suç yoluna çıktıktan sonra yeni bir kastının ortaya çıkmasına eklenen kast adı verilir. Bu durumda failin kastına yeni bir kast eklenmekte ve yeni bir suç ortaya çıkmaktadır. Bazı durumlarda suç kastı hareketin yapılmasından sonra da ortaya çıkabilir. Örn: Doktor ameliyatta hastanın karnında makas unutmuştur. Fakat bu durumu sonradan öğrenmesine rağmen hatası ortaya çıkmasın diye durumu hastaya bildirmemiş ve hasta yaşamını yitirmiştir. Doktorun ilk eylemi taksirle yaralamadır. Fakat hatasını öğrenmesine rağmen hastayı yeniden ameliyat etmemesi halinde artık kasten adam öldürmeden sorumludur.

TAKSİR

            Türk Ceza Kanununda iki türlü taksir düzenlenmiştir. Bunlar; Taksir(bilinçsiz-öngörüsüz) ve bilinçli taksirdir(öngörülü)

            Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.  Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza artırılır. 

TAKSİR (BİLİNÇSİZ TAKSİR):

            Taksirli suçların belirgin özelliği, icrai veya ihmali şekilde olabilen iradi hareketin varlığı ve kanunî tanımda yer alan unsurlardan birinin öngö­rülmemiş olmasıdır. Örn: Ormanda ava çıkan A çalılıkların arkasından çıtırtı gelmesi üzerine keklik var zannedip tüfeğini ateşlemiş ancak keklik olduğunu düşündüğü çalılığın arkasında duran M nin ölümüne neden olmuştur. Bu durumda taksirle(bilinçsiz taksirle) adam öldürmeden sorumluluk söz konusudur.

             Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulur. Taksirli suçun kanuni ta­nımında belirlenen netice birden fazla kişinin karşılıklı olarak işledikleri taksirli fiiller sonucunda gerçekleşmiş olabilir.

Örneğin bir trafik kazasında sürücü ile yaya veya her iki sürücü de taksirle hareket etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda neticenin oluşumu açısından her kişinin taksirli fiili dolayısıyla kusurluluğu bir diğerinden bağımsız olarak belirlenmelidir.

            Birden fazla kişinin katılımıyla yapılan ameliyat sırasında meydana gelen ölüm veya sakatlık neticeleri bakımından her bir kişinin sorumluluğu kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenmelidir. 

BİLİNÇLİ/ÖNGÖRÜLÜ TAKSİR:

            Fail hareketi bilerek yapıyor neticeyi öngörüyor fakat neticenin gerçekleşmesini istemiyorsa bilinçli taksir hali mevcuttur. Bi­linçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen ön­görülmüş ve fakat istenmemiş olmasıdır. Örn: Aracı ile karayolunda ilerlemekte iken, bir aracın manevra yaptığını görmesine rağmen nasılsa kurtarırım çarpmam diyerek yavaşlamayan ( neticeyi öngörüyor ve eyleme devam ediyor )  ve bir insanın ölümüne neden olan kimse veya  kalabalık bir caddede hızla araç kullanmasına rağmen sürüş kabiliyetine ve aracın frenine güvenen bir kimsenin yaptığı kazada ölüme sebebiyet vermesi halinde bilinçli taksir hali mevcuttur.

            Örn1: Alkollü olan ve sürücü belgesi bulunmayan sanığın, otomobili ile geceleyin hızlı seyredip direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu aracındaki bir kişinin ölümüne neden olduğu olayda Bilinçli Taksirin koşulları vardır. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2007/1640 E.N , 2007/6502 K.N.)

            Örn2: Sürücü belgesi geçici olarak iptal edilmiş olan sanık A…. F….’ın alkollü olarak gündüz vakti meskun mahal dışında 2 yönlü, 7 metre genişlikteki asfalt eğimsiz yolda kamyoneti  ile seyri sırasında  yola  gereken dikkatini vermeyerek önünde aynı istikamette seyir eden kavak yüklü römork ekli traktöre arkadan çarparak bir kişinin ölümü ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olduğu olayda biliçli taksirin unsurları oluşmuştur. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2010/8825 E.N , 2010/8470 K.N.)

  • Gerek olası kastta gerekse bilinçli taksirde, sonuç fail tarafından öngörülmektedir. Bilinçli taksirde, öngörülen ve gerçekleşen netice istenmemekte, olası kastta ise istenmemesine rağmen fail tarafından kabullenilmektedir. Olası kastta fail, öngördüğü sonucun meydana gelmesini kabullenip, sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek, öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir.
  • Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
  • Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
  • Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. Meydana gelen trafik kazalarında da benzer olaylara rastlanmaktadır. Bu gibi hâllerde ananın taksirli suçtan dolayı ko­vuşturmaya uğraması ve cezaya mahkûm edilmesi, esasen suçtan dolayı evladını kaybetmesi sonucu uğradığı ızdırabı şiddetlendirmekle kalmamakta, ayrıca, ailenin tümüyle ağır derecede mağduriyete düşmesine neden olmak­tadır. Bu sebeplerle fail taksirli hareketinden ötürü ailesel veya kişisel bir nedenden dolayı acı çektiğinden artık fail hakkında bir cezaya hükmedilmesi anlamsız olacaktır. Ancak fail bilinçli taksirli ile sadece indirim öngörülmüştür.
  • Bilinçli taksir cezayı arttıran bir nedendir. Bu sebeple somut olayın özelliği, eylemin niteliği, mağdurun durumu, olay yerinin özelliği, sanığın ifadeleri, sanığın mesleki niteliği, tanık ifadeleri gibi unsurlar dikkate alınarak belirlenir.

NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇ

            Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir. TCK, failin cezalandırılması bakımından kusur sorumluluğu esas almıştır. Failin kusuru oranında cezalandırılmasını benimseyen “kusur sorumluluğu” esası benimsenmiştir.

            Meydana gelen bir netice bakımından failin taksir derecesinde dahi sorumluluğu yok ise failin bu neticeden sorumlu tutulabilmesi ve cezalandırılması mümkün değildir.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç: “Suçun varlığı için gerekli olanın ötesinde zararlı veya ağır, tehlikeli bir sonucun meydana gelmesi halinde cezası ağırlaştırılan suçlara sonucu nedeniyle ağırlaşan suçlar denir. ” şeklinde tanımlanmaktadır.

            Örneğin, basit yarala­mada bulunulmak istenirken, kişi görme, işitme yeteneğini yitirmiş olabilir. Yaralama fiili gerçekleştirilirken, genellikle bunun sonucunda ağır bir neti­cenin meydana gelebileceği düşünülür.

            Örneğin; gözün, kulağın üzerine sert bir biçimde vuran kişi, bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurur. Ağır neticenin ortaya çıkacağının bu şekilde öngörüldüğü durumlarda, meydana gelen ağır netice açısından fail olası kastla hareket etmektedir.

            Buna karşılık, yaralama fiili sonucunda kişinin öngörmediği ağır bir netice de meydana gelmiş olabilir. Örneğin; canının biraz yanması için mağ­durun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması hâlinde mağdur inhibisyon sonucu ölebilir. Bu gibi durumlarda ise fail, yaralama fiilini iş­lerken, mağdurun ölebileceğini tahmin etmemiş olabilir.

            Bu sebeple kast edilen neticeden aşırı bir netice meydana gelmiş ise failin ikinci netice yönünden en azından taksirli olarak hareket etmesi zorunluluğu benimsenmiştir. Eğer fail bakımından gerçekleşen ikincil netice ( kastedilenden daha ağır ) bakımından TAKSİR derecesinde dahi bir manevi unsurdan söz edilemiyorsa failin ağırlaşan neticeden ötürü sorumluluğu bulunmayacaktır.

            Failin öngördüğü neticeden daha ağır bir netice meydana geldiğinde neticenin fail tarafından öngörülebilip öngörülemeyeceğine bakılacaktır. Failin neticeyi öngörebileceği kabul edilir ise fail, gerçekleşen ağır neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.

Örnekler:

            1- Bir kimseye yumruk/tokat atan birinin; yumruk attığı kimsenin ölebileceğini öngörmesi/ öngörebilmesi gerektiğini söylemek, objektif esaslara, hayatın olağan akışına uygun düşmeyen bir iddia olacaktır. Bir kimseye yumruk ile etkili eylemde bulunan bir kimsenin; yumruk attığı kişinin çenesinin ya da dişlerinin kırılması halinde bu sonuçlara ilişkin olası kastının olduğunu söylemek mümkün iken, aynı kimsenin ölüm neticesi bakımından taksir derecesinde dahi sorumluluğunu kabul etmek mümkün değildir.

            2- Bir kimsenin boynuna, başına, kalbinin üzerine sert bir cisimle hızlı bir şekilde vuran, akciğer veya kalp gibi hayati organlarına şiddetli bir darbe vuran kimsenin fiili neticesinde mağdur ölmüş ise bu halde  gerçekleşen ölüm neticesi bakımından failin taksirli sorumluluğu var kabul edilir. Çünkü bu hayati bölgelere şiddetli darbenin mağdurun ölümüne neden olabileceği öngörülebilir.

            3- Trafikte yol verme yüzünden çıkan tartışmada A, B ye bir tokat vurmuş ve B nin burnu kanamıştır. Hemofili hastası olan B kan kaybından yaşamını yitirmiştir. Bu olayda A, B nin hemofili hastası olduğunu bilmediği/bilemeyeceği için öldürme suçundan sorumlu olmaz. Sadece gerçekleştirdiği fiil kadarı ile ( kasten yaralama ya da taksirle öldürme ) sorumludur. (Yargıtay bu durumda fail hastalığı biliyor ise bilinçli taksirle öldürmeyi kabul ediyor. )

            4- İşkence suçunda mağdurun ölmesi veya durumunda da yine aynı şekilde ayrı bir kasten öldürme suçu değil işkence suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali oluşmaktadır.

            5- Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi halinde ise, kasten öldürme suçu değil, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu oluşur.

        Doğrudan kast Ölüm hak etti. İyi yaptım öldürerek.
        Olası kast Hak etmedi ama ölürse ölsün.
        Bilinçli taksir Ben beceririm, bi şey olmaz.
        Bilinçsiz taksir Ölmüş mü çok üzgünüm.

İlgili Kategoriler

Hukuk Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir