AÖF Felsefe bölümü ders notları-Sofistler ve sokrates



Sofistler ve Sokrates

Sofist

Eski Yunan’da sofist ifadesi erken dönemde yetkin şairler için kullanıldığı gibi, Thales, Bias, Solon gibi toplumda saygın bir konuma yerleştirilen bilge ve düşünürler içinde kullanılıyordu. İfadenin bu kullanımına zıt olarak sofist nitelemesi, geç dönemde bazı oyun yazarlarının ve Platon’un metinlerinde kazanç peşinde koşan toplumsal saygınlığını yitirmiş yetenekli öğretmenler içinde kullanılmıştır. Platon döneminde öne çıkan sofistler ile birlikte Thales’in bilindiği Yedi Bilge’nin de sofist olarak adlandırılması bu ifadenin kullanım yaygınlığı hakkında fikir vermektedir

Yedi Bilge

  1. Miletli Thales
  2. Mytileneli Pittakos
  3. Prieneli Bias
  4. Solon
  5. Linduslu Kleobulos
  6. Chenli Myson
  7. Sparta’lı Chilon

Sofistler, retoriği, bireyi sitede başarılı ve mutlu kılacak olan pratik yaşam becerilerinin başlıcası olarak görmekte ve onu politik erdem (politik arete) olarak nitelemekteydiler.

Sofistler dile hakim olmak ve nitelikli nutuklar üretebilmek için dilin ve düşüncenin yapısının ve işleyişinin iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden dili ve düşünceyi sistematik biçimde incelediler ve bu konuda önemli görüşler geliştirdiler.

Sofisler insan, bilgi ve toplum anlayışları tamamen insan-merkezcilik esasına dayandırılmıştı. İnsan-merkezcilik, başta varlık ve bilgi olmak üzere evrendeki tüm olguları insandan yola çıkarak açıklamaya çalışır. İnsanı her şeyin ölçüsü kılan bu anlayışta insan hakikati bulup çıkarmaz, onu bizzat kurar, üretir.

Sofistler doğa düzeni (physei) ile toplum ya da yasa düzenini (nomoi) birbirinden kesin biçimde ayıran ilk düşünürler olmuşlardır. Bu anlayışta insan, elbette doğanın bir parçasıdır ama diğer canlıların aksine, kendisine bambaşka bir dünya yaratabilmekte, kendi yasasını ve doğruluğunu üretebilmektedir. Doğada adalet, güzellik ya da iyilik gibi nitelemeler bulunmaz. Bunlar insanın kendisinin ürettiği ve ancak yasa düzeninde anlam kazanan kavramlardır.

Sofist tezleri en iyi özetleyen cümle “İnsan her şeyin ölçüsüdür” ifadesidir.

Sofistler insanı “politika yapan hayvan” olarak tanımlamaktaydılar. Bu tanımlama Platon ve Aristoteles tarafından da büyük ölçüde benimsendi ve “homo societus” ifadesinde nihai anlatımını buldu. Latince’deki “insan” (homo) ve “toplum” (societus) sözcüklerinden türetilmiş olan bu ifade insanın, özü itibariyle toplumsal bir varlık olduğunu vurgular. Başlıca Sofistlerden biri olan Gorgias “Hiç bir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de ifade edilemez” demiştir. Bu ifade, varlığın algısının kişiden kişiye değiştiği ve bu yüzden insanlar arasında varlığın niteliğine ilişkin özlü bir uzlaşının sağlanamayacağı düşüncesine dayanır.

Sofistlerin Bilgi Anlayışı

Herakleitos insanın bilgeliğine nasıl ulaşabileceğini belirtmiş gibi görünmesine rağmen, bu konuda Ksenophanes’in yaptığı tarz ve ölçülerde olmasa da insan bilmesine belli bir biçimde sınırlama getirmiş görünmektedir.

Alkmaion ve Eski Tıp Geleneği

Sofistler belli bir biçim de olsa ilişkilendirlebilecek başka bir anlayış Eski Yunan tıp geleneğinde önemli bir yere sahip olarak anılan Alkmaion ve Hipokrates’de somut örnekleri görülebilen düşünme geleneğidir.

İnsanlar karşılaştıkları problemlerin çözümünde tecrübe bilgisiyle yetinmek zorundadırlar. İnsan ancak tecrübe yoluyla elde ettiği bilgilerle karşılaştığı konular hakkında karara varabilir. Benzer anlayış Eski Yunan hekimlik geleneğinde de vardır.

Kimi anlayışlar tarafından sanı olarak nitelenen duyusal dünyaya ilişkin tecrübeler Ksenophanes, Alkmaion ve Eski tıp anlayışı tarafından, insanın elde edebileceği bilginin sınırı ve kaynağı olarak görülmektedir. Alkmaion ve Hippokratesci gelenek, Ksenophanesçi bir şüphecilik taşısalar da  deney bilgisinin kesinliğinden şüphe duymazlar

Sofistlerin ilgilendiği konular doğadan gelenler değil, insanın sonradan etki ederek değiştirebileceği, başka bir deyişle, ölçüsü belli bir biçimde insan olabilen konulardır. Bu konuların başta geleni erdem konusuyla bağlantılı olarak eğitimdir. Dönemin hakim anlayışına göre erde iyi bir yurttaş olmak devlet işlerinde başarılı bir kişi ve yönetici olabilmek ancak eğitim yoluyla kazanılabilir olarak kabul edilmekteydi. Ve bu eğitimde sofistler tarafından verilmekteydi.

Sofistlerin çıktığı dönemdeki en önemli tartışma konusu taraflardan birinin yani aristokrat sınıfın yasaların doğuştan geldiğine, doğal olduğuna ve insan tarafından yapılmamış; ölçüsününde insanlar olmadığına inanıyordu. Bu yasaların Physis olduğu anlayışıdır.

Sofistlerin bir diğer önemli tartışamalarından biriside kendilerininde öğretme iddiasında oldukları erdem hakkındadır. Erdem, Aristokratların  savunduklarının aksine sıradan insalara öğretilebilir bir bilgi ise bu, yönetim hakkınında tartışmaya açılması anlamına gelecektir.

Sofistlerin bilgi anlayışının karakteristiği Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” sözünde somutlaşır. Bu anlayışa göre hakika yoktur.

Başlıca Sofistler

Protagoras

Siyasi eşitlik anlamında da çığır açmıştır

Protagoras, saygınlığın (aidos) ve adaletin (dike) insanlara eşit biçimde pay edildiğini, bu yüzdende yönetim sanatında herkesin eşit şekilde hakkı olduğunu belirterek siyasi eşitlik ilişkisini formüle eden ilk kişi olmuştur.

Protagoras, herkesin erdem bilgisine belli bir ölçüde sahip olmasından dolayı Sokrates’in erdem öğretiminin tam olarak yapılamayacağına dair eleştirisini yanıtlamasının yanı sıra, erdem’in insanlarda hazır olarak bulunmadığını, belli bir süreç sonucunda ve çaba ile edinebildiğini belirtmiştir.

Sokrates’in Protagoras için erdemi bilen ve öğreten kişi ifadesine karşılık Protagoras  kendisinin de nihai ve kesin bilgiye sahip olmadığını ima etmiştir.

Protagoras hem kendisinin hemde diğer tüm kendisi gibi olan kişilerin hakikati bilen veya bilebilecek kişiler olmadıklarını diğer yurttaşlardan sadece görece daha çok bilgi sahibi olduğunu  ve bununda yalnızca içinde bulunulan koşullara göre iyi bilgi olduğunu belirtir.

Gorgias

Başlıca Sofistlerden biri olan Gorgias, “Hiçbir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de ifade edilemez” diyerek varlık algısının kişiden kişiye değiştiğini ve bundan dolayı da insanlar arasında varlığın neliğine ilişkin özlü bir uzlaşmanın sağlanamayacağı düşüncesini doğurmuştur. Aslında bu söz Parmenides’in mantıksal katılığına da İronik bir eleştiridir. Yunan dünyasındaki doğruluk anlayışını sarsan ve yeryüzündeki insan sayısı kadar doğruluk olabileceğine dayanan bu tavır, kimileri tarafından Sofistlerin ahlaki erozyona neden oldukları yönünde de eleştiriler yapmasına neden olmuştur.

  • Gorgias’a göre hiçbirşey var değildir.
  • Gerçek yoksa bilgi de yoktur.
  • Gorgias herhangi birşey var olsa bile, onun bilinemeyeceğini belirtmiştir.
  • Gorgias’a göre düşünmek zihindeki kavramların düşünülmesidir.

Diğer Önemli Sofistler

Hippias : İnsanlar arasında doğal bir eşitlik ve akrabalık olduğunu belirten ilk kişilerden birisidir. İnsanlar arasındaki bu doğa gereği olan eşitlik ve akrabalığın bozulma sebebi ise doğal değil, yapaydır.

Antiphon : İnsanlar arasındaki eitliği savunan bir diğer sofist’dir. Antiphon  dünya vatandaşlığına benzer bir görüşü savunmuştur. Ona göre asil olsun yada olmasın bütün insanlar doğuştan eşittir.

Kritias: Dinin kaynağı ile ilgili görüşleri ile bilinir. Din ve tanrısal konular zeki insanlar tarafından insanlar yasalara uysun diye uydurulmuştur.

Thrasymakhos: Doğa-Yasa zıtlığı üzerinde durmuştur. Ona göre insanlar arasındaki eşitsizlik doğaldır ve doğası itibariyle güçlü olan zayıf olanı yönetmelidir.

Lykophron: Yasalar tarafından aksi iddia edilsede doğa söz konusuysa, başkasına haksızlık etmek iyi, haksızlığa uğramak ise kötüdür.

Kallikles: İnsanlar arasındaki eşitsizliğin doğal olduğunu savunmuştur. Ona göre insanlar doğalarına aykırı olarak korkakça olan pek çok şeyi yüceltirler.

Sokrates

Antik kaynaklarda Sokrates’in tarihsel kişiliğine ve yaşam öyküsüne ilişkin önemli göndermelere rastlansa da onun felsefi görüşlerine ilişkin bilgimizi, büyük ölçüde Platon’un eserlerine borçluyuz.

Soktrates’in felsefi görüşlerine ilişkin bilgimiz, Platon’un gençlik dönemi diyaloglarına dayanır. Savunma, Kriton, İon, Lysis, Euthyphron, Lakhes, Kharmides ve Devlet’in 1. kitabından oluşan bu eserler Sokrates’in belirgin etkisi nedeniyle Sokratik Diyaloglar olarak da anılırlar.

Sokrates’in savunduğu felsefi görüşler, büyük ölçüde Sofistlere yönelik bir karşı çıkıştır.

Sokrates de diğer birçok Yunan düşünürü gibi insanın nihai amacının mutluluk olduğunu, bu amaca ancak iyilikle ulaşılabileceğini, iyiliğin ise erdemli olmakla sağlanacağını düşünmekteydi. Ama sıra erdemin ne olduğunu belirlemeye geldiğinde esaslı görüş ayrılıkları oluşmaktaydı.

Sokrates’in düşünsel çabasının büyük bir kısmı, erdemin ve onun alt türlerinin ne olduğunu soruşturma yönelmiştir. Sokrates, muhataplarına “nedir?” (ti esti) diye sormaktadır; cesaret nedir, ölçülülük nedir, dindarlık nedir ya da bir bütün olarak erdem nedir? Amaç erdeme kesin bir tanım bulmak ve böylece gençlere verilecek erdem eğitimine sağlam bir zemin hazırlamaktır.

Sokrates’in aradığı tanım, erdemin zamana ve mekana göre değişen, farklı görünümleri değil, zaman ve mekana göre değişiklik sergilemeyen, erdemin tüm farklı görünümlerinde değişmez biçimde ortak olan özlüğü talep etmektedir.

Sokrates’in ahlak anlayışı büyük ölçüde “kendini bil” sözüne dayanır. Bunun yanı sıra Sokrates, insanın, tüm davranışlarını değişmez bir davranış ilkesine dayandırması gerektiğini söyler. Bunlar Sokrates’in ahlaklı bir insanın nasıl olması gerektiğine ilişkin başlıca yargıdır.

Sokrates bir ebe olduğunu ve gençlerin ruhlarını doğurttuğunu söylüyordu. Bu doğurtma, insanın doğasında doğuştan saklı bulunan hakikatlerin açığa çıkarılması esasına dayanıyordu. Maieutik (doğurtma esaslı) adı verilen bu süreç, serbest ama yöntemli bir diyalogla gerçekleştiriliyordu.

Sokrates’e göre herkes ahlaki bakımdan iyi olanı istemektedir. Herkes iyiyi ister. Fakat temel sorun insanların iyi adı altında istediğinin gerçekten iyi olup olmadığıdır.

Sokrates’in ele aldığı konuların başında insan ruhuna özen göstermesi gelmektedir.

Sokrates tutarlı ve araştırmaya dayalı hayatını idama mahkum edildikten sonrada aynı tutarlılıkta sona erdirmeyi bilmiş bir kişiliktir.

Sokrates kimseye birşey öğretme iddiasında olmadığı gibi kimsenin de kimseye birşey öğretemeyeceğini de savunmaktadır.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir