100 Soruda Türk Folkloru



                                    

              100 Soruda Türk Folkloru kitabı 5 bölümden oluşur. Birinci ve ikinci bölümlerde evrenin oluşumu, çeşitli tabiat öğeleri ve olayları ile, olağanüstü varlıklar ve olgularla ilişkili inanış ve davranışlar, bu öğeleri, olayları ve olguları etkileme çabaları ve yöntemleri inceleniyor.

                   Üçüncü ve dördüncü bölümler bireylik ve toplumluk  çeşitli törenleri inceliyor. Bireylik törenler, bireyin yaşamı boyunca yaşa bağlı olarak sıralanan geçiş törenleridir (doğum, evlenme, sünnet, düğün, ölüm…). Toplumluk törenler ise belli bir toplumca ve belli bir toplum için düzenlenenlerdir (dini bayramlar, köy bayramları, yatır ziyaretleri…).

                   Beşinci bölümde oyun ve oyuncaklar, halk sporları incelenmiştir. Bu bölümde “raks” (dans) kavramı dışında kalan gösteriler yani kör-ebe, birdir-bir, aşık, gibi çocuk oyunları ve güreş, cirit gibi halk sporları anlatılıyor.

                   Sonuçlar ve sonsöz bölümünde ise halk edebiyatı ve halkbiliminin çeşitli yöntem sorunlarına ayrılmıştır.

  1. BÖLÜM

İNANÇ VE TÖRE KURALLARI

 

                   Soru 2 : İnanç deyimi ile ne anlıyoruz?

 

                   Yazar  inanç kelimesinin sözlük anlamını ve yabancı dillerdeki anlamlarını açıklamış ve halk inanışlarından bahsetmiştir. İnanç sözlük anlamı ile kişice ya da toplumca, bir düşüncenin bir olgunun, bir nesnenin, bir varlığın gerçek olduğunun kabul edilmesidir.

                   Halkbilimi, belli bir toplumun eski dinlerinden miras alıp kendi çağının şartlarına uygulayarak yaşattığı yeni dininde, yaşam şartlarının gerektirdiğince yeni biçimler, yeni içerikler ve anlatışlarla oluşturduğu inanışlarla ilgilenir.

                   Soru 3 : İnanışlar halkın dilinde ve duruş-davranışlarında nasıl anlatım bulurlar? Onları hangi kaynaklarda buluruz?

 

                   İnanışların büyük bir bölümü efsanelerle belgelenir. Efsaneler dışında halk edebiyatı türlerinin hemen hepsi, atasözleri, tekerlemeler, bilmeceler, halk türküleri, halk hikâyeleri, destanlar inançları aktarma araçları olabilirler.

                   Sözlü edebiyat kadar yazılı edebiyatta halk inanışlarını incelemek için birer kaynaktır. Peygamberleri, ermiş kişilerin yaşamlarını anlatanlar, eski tarih kitapları, seyahatnameler halk inanışlarını anlatan kaynaklardır. Halk inanışları töreler, törenler ve büyü niteliğinde işlemlerle bir bütün halinde biçimlenir. Hıdrellez, yağmur duaları, yatır ziyaretleri bunlara örnek olabilir.

                   Soru 4 : Evren üzerine inanışlar nelerdir?

 

                   Yazar evrenin kuruluşu ile ilgili inanışlara etkili olan öğelerden oluştuğundan bahsediyor. İslam dini öğretilerinin etkisiyle, okuma yazma bilmeyen halk tabakalarında yaşayan inanışlar kitaplardan halk geleneğine geçmişlerdir. Evrenin yaratılışı ile ilgili halk inanışlarına örnek olarak Mudurnu’nun bir köyü, Tahtacı inanışı, Batı Anadolu’daki inanışlardan örnekler verilmiştir.

                   Soru 5 :  Güneş ve Ay üzerine inanışlar nelerdir?

 

                   Ay’la ilgili inanışlar, görenekler üzerine 1930 Halk Bilgisi Derneğince düzenlenen programa göre Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağıtılan bir soruşturma listesine gelen karşılıklar 1934 ile 1939  “Halk Haberleri” dergisinde, 1956-1957 “Türk Folklor Araştırmaları” dergisinde yer almıştır.

                   Neden güneşe bakamayız? Güneş ile aydaki lekeler nerden geliyor? Ay tutulması gibi konularda bu kaynaklar çeşitli bölgelerdeki halk inanışlarını anlatır.

                   Soru 6 : Yıldızlar üzerine inanışlar nelerdir?

                   Yazar Samanyolu, Zühre yıldızı, Kuyruklu yıldız ile ilgili halk inanışlarına yer vermiş ve Ermeniler, Türkmenler, Kızılbaş-Bektaşi geleneğinden örneklerle açıklamalar yapmıştır.

                   Soru 7 : Halk inanışlarında Evren’in sonu ve Öteki Dünya nasıl düşünülür?

                   Türkiye halkının çoğunluğu olan Müslümanların inanışlarının çoğu İslâm dini öğretilerine dayanır. Evrenin sonunu anlatan efsaneler halk için yazılmış kimi kitaplardan derlenmiştir. En önemlisi Yazıcıoğlu’nun Muhammediyye’sidir.

                   Soru 8 : İnsan ve insan vücudu ile ilgili olarak nelere inanılır?

 

                   Bu inanışların çoğu yine İslâm dini öğretilerine dayanır. Bunun dışındaki inanışların temeli hekimlik, anatomi, fizyoloji, ruh bilime dayanır. Bunlar zamanla kalıplaşmış ve inanç biçimini almıştır. Yazar insan vücudunun ve uzuvlarının şekli ve kimi değişikliklere yer vermiştir.

                   Soru 9 : Can nedir? Nerededir? Uyku ve ölüm nasıl olur?

 

                   Canın kemikte ya da kanda yer tuttuğu açıkça belirtilmiş bir inanç olarak yer almıyorsa da Türklerin eski dinlerinde bulunan bazı düşüncelerin izlerine çeşitli geleneklerde rastlanır. Canın Azrail tarafından alınması, canın bir güvercin olup Tanrı’ya yükselmesi gibi örnekler verilmiştir.

                   Soru 10: Halk inanışlarına göre insanlar cins ve yaş bakımından nasıl ayrımlanır?

 

                   Akla ilk gelen insan çeşitlenmesi fizik-fizyolojik niteliktedir. Kadın-erkek, genç-ihtiyar, çocuk-büyük gibi. Toplumluk, kültürlük ve çevrelik çeşitlenmeler ise soy, ırk, din, dil, sınıf ayrımları ile şehir/köylü, yerleşik/göçebe gibi yaşam düzenlerinin çeşitliliği, mesleklerden doğan çeşitlenmeler, yönetenler ve yönetenlere görev yapanlar, hükümdar, devlet, sadık, teb’a, eşkıya gibi.

                   Soru 11 : Irk ve soy çeşitlenmeleri üzerine inanışlar ve yargılar nelerdir?

                   İnsanların topluluk çeşitlenmelerine ait inanışlarının hemen hepsi önyargılar niteliğindedir. Kimisi küçültücü, kimisi yüceltici niteliktedir. Buna göre köleler, zenciler, çingeneler, kürtler  için anlatılan halk inanışlarında küçük görülen insanlar olmuştur. Yine bazı soylar ise destan anlatışları ile yüceltilmiştir. Türkler, Moğollar ve Tatarlar gibi.

                   Soru 12 : Din ve mezhep ayrımlanmaları inanışlarda nasıl belirlenir?

 

                   Din ve mezhep ayrılıklarına ait inanışların, ayrı dinden ve mezhepten toplulukların birbirlerini yerme, aşağı düşürme aracı olarak kullanılmasıyla ilgili birçok örneğe yer verilmiştir. Yahudiler, Aleviler ile ilginç inanışlara rastlanır.

                   Soru 13 : Başka toplum çeşitlenmeleri ve bunlarla ilgili inanışlar nelerdir?

 

                   İnsan topluluklarının, köylü/şehirli, göçebe/yerleşik, vb. gibi coğrafya ve ekonomi düzenlerindeki  ya da dil, din, kültürlerindeki ayrılıklar yüzünden birbirini yadırgadıkları için, birinin ötekini alay konusu etmesine, düşmanlık duygularını körükleyici inanışların ciddiliklerini ve sertliklerini yitirip sadece takılma ve eğlenme amacı güden güldürücü hikayelere motif biçimine dönüşmeleri örneklerle açıklanmıştır. Karatepe Köyü, Adana, Kayseri, Giresun illerinden örnekler verilmiştir.

 

 

                   Soru 14 : Halk inanışlarında iş ve esnaf ayrımlanmaları nasıl anlatılır?

 

                   Halk arasında zanaatların değer ölçüleri üzerinde inanışlar yer etmiştir. Ortaçağ toplum üzerinde zanaat kolları Ahi örgütlerine bağlanırdı. Bu kollardan her birini kuran, ya da toplum yaşamında ona önem kazandıran, herhangi bir zanaatın tekniğinde yeni bir buluş yapan kişi, o zanaat işçilerinin “Pir”i sayılırdı. Mudurnu’da esnaf pirleri hakkında bilgi verilmiştir.

 

 

                   Soru 15 : Tabiatüstü  güçleri olan insanlar kimlerdir?

 

                   Büyük kitaplarda yaptıkları anlatılan Peygamberlerle, tabiat-dışı olumlu veya olumsuz güçleri belirtilen başkaca kişiler, Muhammed Peygamberle  çağdaş, ona yoldaşlık etmiş seçkin, ulu kişiler. Yazılı tarih ve menkıbe kitaplarında anılmış olsun olmasın, gerçekte yaşamış olsun olmasın, kendilerine tarihi değer verilen ve “ermiş” diye tanınan kişiler.( Eyüp Sultan, Saru Saltuk, Karacaoğlan, Kum Baba, Çınar Dede, Buğday Dede) Ayrıca yatırlara yapılan adakların amacından ve şeklinden bahsedilmiştir.

                   Soru 16 : Ermiş kişiler ne gibi olağanüstü işler başarırlar?

 

                   Evliyaların yaşadıkları sürece ve öldükten sonra akıl-dışı işleri başarmaları “keramet”, peygamberlerinki “mucize” sözcükleriyle gösterilir. Kerametler onları gösterenlerin adları, kişilikleri, zaman ve yer şartları ile çeşitlenmeye ulaşır. Yazar kerametleri 35 tipte toplamış ve sınıflandırmıştır.

                  

 

                   Soru 17 : Hangi tabiat olayları ne çeşit inançlara konu oluyor?

 

                   Tabiat olayları yerlere ve topluluklara göre çoğu kez aynı bölgede bile birbirinden çok farklı inançlar yaratmıştır. Yağmurun yağması, gök gürlemesi, ebem-kuşağı, mevsimlerle ilgili inanışlara örnekler verilmiştir.

                   Soru 18 : Dağlar,kayalar, su kaynakları, göller ve ırmaklarla ilgili ne gibi inanışlar var?

 

                   Ağrı Dağı, Kara Dağ, Bingöl Dağları, Kaz Dağı  gibi birçok dağ ve onların konu olduğu efsanelerden örnekler verilmiş dağların nasıl isim aldıkları anlatılmıştır.

 

 

                   Soru 19 : Bitkilerle ilgili inanışlar nelerdir?

 

                   İnançlar iki grupta incelenmiştir. 1. Bitkilerden yaralanma açısından onları değerlendirenler 2. Onların oluşum ve değişimlerini açıklayanlar

                   Bitki ile ilgili yasaklardan, ağaç adlarından, ağaçlara bağlanan olaylardan bahsedilmiştir.     

 

 

                   Soru 20 : Hayvanlar üzerine nelere inanılır?

                  

                   Hayvanlarda kendilerinden yaralanma bakımından ve yaradılışları ver dönüşümleri bakımından değerlendirilirler. Yasak olunan hayvanlardan, Kırgız ve Kazakların, Oğuzların hayvan besleme ve yeme alışkanlıklarından, Alevi-Kızılbaşların yasakladığı hayvanlardan, çeşitli toplumlarca kutlu sayılan hayvanlardan ve onlarla ilgili inanışlardan bahsetmiş örnekler verilmiştir. (domuz, tavşan, geyik, at, turna, balık, yılan, keklik, köpek,baykuş)

Soru 21 : Dönüşümlerin çeşitleri ve onlarla ilgili inanışlar nelerdir?

 

                   İnsanların, hayvanları, bitkilerin, cansız varlıkların öz niteliklerini yitirip birinden ötekine geçmesine; cansız varlığın canlanması, canlı varlığın cansız hale gelmesi olaylarına dönüşüm denir. Bir çok inanışa yer verilmiş hikayeleri anlatılmıştır. Köstebek, ishak kuşu ile ilgili örnekler verilmiştir.

                   Soru 22 : Cansız maddeler, eşyalar ve besinlerle ilgili olarak nelere inanılır? Bunlara karşı nasıl davranılır?

 

                   Canlı yaratıklar gibi cansız yaratıklarda halkın geleneğinde, törelerinde olumlu veya olumsuz yargılarla derecelendirilmiş, kut ve uğur taşıdığı için saygı gösterilmiş (ateş, demir, toprak, su, tuz, ekmek, buğday, arpa) veya uğursuz sayılıp çekinme tiksinme konusu olmuştur (sidik, pislik, tükürük, hayvan gübresi, içkiler)

 

 

                   Soru 23 : Konut ve barınakların inanç konusu olan yönleri var mıdır?

 

                   Evler, ahırlar, köy odaları, hanlar, değirmenler, örenler (kale, harabe, saray),  ilgili inanışlara yer verilmiş çeşitli hikayeler anlatılmıştır.

                   Soru 24 : Maden kuyuları ve definelerle ilgili inanışlar var mı?

 

                   Çeşitli madenler ve ocaklarla ilgili örnekler verilmiştir. Dede Korkut Kitabındaki define örneğine yer verilmiştir.

 

 

                   Soru 25 : Eski ulu yapılar ve örenler üzerine ne gibi inanışlar var?

                  

                   Ünlü büyük yapıların, insanüstü varlıkların eseri olduğu yada onlardan yardım alındığına inanılır. Ayasofya’nın yapımı, büyük köprülerin, kalelerin, hastanelerin yapımıyla ilgili hikayeler anlatılmıştır.

 

 

                   Soru 26 : Tabiatüstü varlıkların çeşitleri, işleri ve insanlarla ilişkileri nelerdir?

 

                   Halk geleneğinde birtakım olağanüstü halleriyle insan yaşamında etkilerini belirten esrarlı yaratıkların varlığına inanılır. Cinler, albastı, cadılar, ejderhalar  ile ilgili çeşitli inançlara ve onların çeşitli bölgelerdeki değişen isimlerine yer verilmiştir.

 

                   Soru 27 : Ne gibi işler nasıl, ne zaman, nerede yapılmalı veya nasıl yapılmamalı?

 

                   İşler ( ev işleri, üretim, alış veriş), yer değiştirmeleri, giyim kuşam ve vücut bakımı, davranışlar, bayramlar, gece ve gündüz, haftanın günleri, doğum ve çocuğun yaşları ile ilgili inançlar maddeler halinde sınıflandırılmış ve örnekler verilmiştir.

 

 

                   Soru 28 : Hangi türden sözler hangi inançlara bağlıdır?

 

                   Sevgi ve saygı sözlerinden çoğunun bir inançla ilgisi vardır. Büyüklerin, uğurlu kutlu sayılan yaşlı kişilerin sözlerinin etkili olduğuna inanılır. Onların olumlu dilek söylemelerine vesile yaratmaya çalışılır. Selam verme, el öpme, yardıma koşma gibi. Duaların iyilik getiren gücüne, bedduaların ise kötülük ve uğursuzluk getiren gücüne inanılır.

 

 

                   Soru 29 :  Kişi adlarının ve lakaplarının özel önemleri, anlamları ve büyülük etkileri var mıdır?

 

                    Eski Türklerde oğlan çocuğa uzun zaman ad verilmez ya da geçici isimler verilirdi. Yine bu soruya cevap olarak göbek adı koyma geleneğinden, adların hangi amaçla ve neleri çağrıştırarak konulduğundan bahsedilir.

 

 

                   Soru 30 : Sayıların özel önemleri ve anlamları var mıdır?

 

                   1, 3, 5, 7, 9, 12,40, 70, 72, 99, 300, 360, 366, 1001, 18.000 gibi sayılarla ilgili kutluluk, hayırlılık, uğurluluk  gibi anlamlar yüklenmesiyle ilgili inançlara yer verilmiş sayılar tek tek örneklendirilmiştir.

  1. BÖLÜM

TABİAT BİLGİSİ – TABİAT YASALARINI ETKİLEME

 

 

               Soru 31 :  Uğur ne demektir?

 

                   Uğur ve oğur kelimesinin anlamı ve gelişiminden, kullanılan dillerdeki şeklinden ve anlamlarından bahsedilmiş ve yine örnekler verilmiştir. Halkın yaşayışındaki bütün davranış, zamanlar, yönler, nesneler, kişiler, hayvanlar uğurlu ve uğursuz olarak kümelenmiştir. Uğurlu olanları tercih etmek, uğursuz olanlardan kaçınmak halkın benimsediği inanış biçimleridir.

                   Soru 32 : “Bereket”, “uğur”dan farklı bir anlam taşır mı?

 

                    Bereket kelimesinin anlamı ve deyimsel  olarak kullanımından bahsedilir. Bereket kelimesi iyi, faydalı şeylerin, mal, para ve yiyeceğin artışı anlamına geliyor. Bereketi sağlamak amaçlı, işlemler ve  törenlerden (Hıdrellez), Hızır inanışından bahsedilir.

 

 

                   Soru 33 : “Yorum” sözünden ne anlıyoruz? Ne gibi olaylar, davranışlar nasıl yorumlanır?

 

                   Yorum kelimesinin kökü, kullanım şekilleri ve anlamı hakkında bilgiler verilir. Cansız nesnelerden, ay, güneş ve yıldızlardan, türlü hava belirtilerinden, hayvanların hareketlerinden, çocuğun çeşitli davranışlarından, vücudun uzuvlarındaki belirtilerden, düşlerin yorumlanmasından bahsedilir ve örnekler verilir.

                   Soru 34 : Fal nedir çeşitleri nelerdir?

 

                   Fal geniş anlamıyla yorum tekniklerini de içine alır. Kişi kendi geleceğini, yakınlarının sağlık durumunu, çaldırdığı değerli nesneyi bulmak gibi kaygılarla falcıya başvurur. Fal çeşitlerini suya bakma, aynaya bakma, kurşun, köz ve tütsü, kürek kemiği, kahve falında, iskambil falı, bakla falı olarak sıralanabilir.

                  

                   Soru 35 : Nazar ne demektir? Kimin, kime, neye nazarı değer?

 

                   Nazar kelimesi kimi insanların bakışlarındaki zararlı güç ve bu nitelikleriyle bir insana, hayvana, nesneye bakmakla canlı veya cansız üzerinde olumsuz kötülük ve hastalık verici bir etkinin meydana gelmesi anlamını taşır. Nazara uğramaya en elverişli kimseler çocuklar ve güzelliği, hüneri ile herkesin hayranlığını uyandırmış kişilerdir.

                   Soru 36 : Nazardan nasıl korunmalı?

                  

                   Nazara karşı korunma araçları arsında en yaygını nazarlıktır. Mavi bir boncuk, maşallah yazısı, şap parçası, çitlembik ağacının kabuğu, yeşil kahve danesi, kurt dişi, küçük kaplumbağa yavrusunun veya deniz hayvanlarının kabuklarının taşınması, üzerlik tohumunun ateşe atılması gibi nesneler ve işlemler  en çok kullanılanlardır.

                   Soru 37 : “Büyü kavramı içine hangi işlemler girer?

 

                   İyi veya kötü bir sonuç alabilmek için tabiat öğelerini, yasalarını etkilemek, ve olayların olağan düzenini değiştirmek için girişilen işlemlerin tümüne büyü denir.halk dilinde daha dar bir kalıpta kullanılır.

                   Soru 38 : Büyülerin çeşitleri nelerdir?

 

  1. Halit Bayrı’nın İstanbul Folkloru kitabından alınan büyü metinleri ve tarifleri verilmiştir. Olumlu büyüler (erkekleri evine bağlamak, sevgi kazanmak, gurbette olan kimsenin çabuk gelmesi, yitirilmiş eşya gibi.), kötü büyüler (dil bağlamak, uyku bağlamak, erkekliği bağlamak, düşmanın hakkından gelmek gibi.) örneklerle açıklanmıştır.

 

 

 

 

                   Soru 39 : Büyülerin yapıları nasıldır? İçerikleri nedir?

 

                   Her büyünün tarifini yapan reçetede şu bilgilerin bulunması gerekir.konusu, etkilenecek kişi, etkilenecek kişinin yerini tutan, etkileyici madde, etkileyici maddenin taşıdığı büyülük öğe, etkileyici maddenin kullanılışı, işlemin zamanı, işlemin tekrarlanma sayısı verilmiştir.

 

                   Soru 40 : Kötü büyülerden nasıl korunulur? Etkileri nasıl giderilir?

 

  1. Halit Bayrı’nın kitabından 19 madde verilmiştir. Değirmenin dolabından sıçrayan su ile yıkanıp abdest almak, çeşitli tütsüler kullanmak, evin içindeki kapıların eşiklerine ardıç katranı ile haç işareti yapmak gibi.

                   Soru 41 : “Ocak” nedir? Büyülük işlerde nasıl kullanılır?

 

                   Ocak kelimesinin üç anlamı ve kullanımı vardır. Soy, toplulukların bağlı bulundukları  bölge ve kutlu merkezler anlamlarındadır. Kelimenin üçüncü anlamında kullanımı genellikle hastalıkları sağaltma merkezleri olarak yaygındır.( sarılık ocağı, fıtık ocağı) Üçünü anlamındaki ocak babadan oğla yada el verme yöntemiyle geçebilir.

                                                                                                       

                   Soru 42 : Üfürük, afsun v,b işlemlerin nitelikleri nelerdir?

 

                   Hastalık ve sakatlıkları sağaltma amaçlı büyülük işlemler üfürük, tütsü, afsun,  alazlama, iplik bağlama, kurşun dökme, dalak kesme, kızdırma, urasa gibi çeşitli adlarla gösterilir. Cevap kısmında bu işlemlerin hepsi tek tek anlatılmıştır.

 

                   Soru 43 : Muska, nazarlık, tılsım ne işe yararlar?

 

                   Muska Arapça’da “yazılı şey” anlamına gelen musha sözcüğünden gelmiştir. Hastalıkları sağaltma, kötülüklerden korunma, görünmez kazalar gibi zararları önlemek amacıyla taşınan yazılı kağıda denir. M.Şakir Ülkütaşır’ın yayınladığı muska metinlerinden bazıları burada verilmiştir.

                   Nazarlık nazar kısmında anlatıldığı gibi kötü gözlerin ve kıskançlık duygularının sebep olabileceği hastalıklardan, sakatlık ve kazalardan korunmak amaçlı kullanılır. Hayvan kabukları, boncuk, maşallah yazı, kurt dişi, şap, çitlembik ağacının kabuğu, iğde çekirdeği, yeşil kahve nazarlık amaçlı kullanılan araçlardır.

                   Soru 44 : “ Halk hekimliği” deyiminden ne anlıyoruz?         

                  

                   Halkın olanakları olmadığı için yada başka sebeplerle  doktora gidemeyince veya gitmek istemeyince, hatalıkları tanımlamada ve sağaltmada başvurduğu yöntem ve işlemlerin tümüne “halk hekimliği” diyoruz. Hastalıklar dışında kısırlık, nazar, tabiat-dışı varlıkların sebep olabilecekleri bozukluklarında tedavi etme işi halk hekimlerine düşmektedir.

 

 

                   Soru 45 : Halk hekimliğinin büyülük sağaltma yöntemleri nelerdir?

 

                   Halk geleneğinde sağlığı koruma, hastalıkları tanıma ve sağaltma işlem ve yöntemlerinin bir bölüğü büyülük niteliktedir. Büyülük nitelikte korunma ve sağalma işlemleri: yatırlar , ocaklar, üfürük, afsun, kutlu yerler.

 

 

                   Soru 46 : Halk hekimliğinde tümüyle gerçekçi- akılcı yöntemlerde var mıdır?

                  

                    Halk hekimliğinde bir bölük sağaltma işleminde ise bütünüyle gerçekçi-akılcı olanları da vardır. Bunlar “ev ilaçlar”, “koca karı ilaçları” adlarıyla da anılır. Halk Bilgisi Haberleri dergisinde M. Şakir Ülkütaş Sinop’ta, Cahit Öztelli Zile’de kullanılan halk ilaçlarının uzunca listelerini yayınlamışlardır. Osman Bayatlı’nın Şifalı Otlar ve Lokman Hekim, Şeref Üsküp’ün Şifalı Otlar ve Kuvvet Macunu adlı yayınlarıda bulunmaktadır.

                   Soru 47 : Hayvan sağlığı ile ilgili gelenekler nelerdir?

                  

                   Hayvanların sağlığını koruma da insanlarda olduğu  gibi tümüyle akılcı yöntemler, tümüyle büyülük yöntemler, büyülük ve akılcı katışık işlemler olarak ayrılır.

                   Soru 48 : Hayvan sağlığını koruma yöntemlerinden büyülük nitelikte olanlar hangileridir?

 

                    Hayvanlar içinde nazardan korunmaları için bir talkım işlemler yapılır. Mavi boncuk, üçgen biçiminde, renkli zarflar içinde muskalar dizisinden meydana gelmiş boyun ve baş süsleri takılır. Hastalıkları sağaltmak amacıyla ocaklara ve yatırlara götürülen hayvanlar birtakım işlemlerden geçirilir.

 

 

                   Soru 49 : Halk takvimleri ve halkın hava değişikliklerine, mevsimlere, aylara değin gelenekleri nelerdir?

 

                    Anadolu’da kullanılan takvimler ay ( hicrî ) ve güneş (miladî ) takvimleridir. Halkın dilinde toplum tarafından önemli bir olay zaman belirlemede kullanılır. Örneğin seferberlik, 93 harbi, Balkan Harbi, Erzincan Depremi gibi.

                   Haftanın günlerine verilen farklı adlar yazar tarafından verilmiştir. Mevsim değişiklikleri, ay tutulması, yıldızların durumuna bağlı olan gelenekler örneklerle verilmiştir

                   Soru 50 : Yağmur, soğuk gibi hava şartları ne gibi büyülük işlemlerle etkilenir?

 

                   En yaygın işlem geciken yağmurları sağlamak, kuraklığı ve kıtlığı önlemek için girişilen işlemlerdir. Yağmur yağdırma veya yağmurun kesilmesi için yapılan  törenleri ve işlemler ayrıntılı olarak verilmiştir.

 

                  

III. BÖLÜM

BEŞİKDEN MEZARA: GEÇİŞ TÖRENLERİ

 

               Soru 51 : Çocuğun olmasını isteyen kadın hangi çarelere başvurur? Çocuk istemeyen ne yapar?

 

                   Yazar bu kısımda Orhan Acıpayamlı’nın  Türkiye’de doğumla ilgili âdet ve inanmaların etnolojik etüdü   ve Sedat Veyis Örnek’in Sivas ve çevresinde hayatın çeşitli safhalarıyla ilgili bâtıl inanışların ve büyüsel işlemlerin etnolojik tetkiki adlı eserlerinde derlemelerden yararlanılmıştır.

                   Evlilik öncesi uygulanan işlemler, evlilik sonrası işlemler olarak ikiye ayırabiliriz. Yine bu işlemleri de olağanüstü güçlerden yararlanmalar ve çeşitli büyülük işlemler, akılcı-gerçekçi “ilaç” ve “onarma” tipinde işlemler olarak ayırabiliriz.Yatır ziyaretleri, kutlu sayılan yerlerin suyunun içilmesi, çocuk sahibi bir kadının elinden su içmek büyülük işlemler olarak bele şiş çekme, küllü ve tarçınlı sıcak banyolar, çeşitli buğulara oturtmalar, ılık fırına oturmak, bel çektirmek, karnını ovdurmak, açık olarak oturmak, baş aşağı tutulmak işlemlerde akılcı-gerçekçi yöntemler olarak sıralanabilecek işlemlerdir.

                   Çocuğun cinsiyetine dair işlemler yorum ve fal niteliğindedir. Düş yorumlama, yüklü  karnının şeklinden, gebelik süresince güzelleşip çirkinleşmesinden, çocuğun anne karnında şiddetli veya hafif oynamasından çocuğun cinsiyeti hakkında tahminler yapılır.

                   Ağır bir şey kaldırmamak, yüksek yerden atlamamak, bir kertenkeleyi canlı olarak kutunun içinde hamişle kadının boynuna asmak, çocuk sahibi kadınların kapısına dokunmak, yavrusu yaşayan hayvanların boynuna takılan ağaçtan halkayı kadının boynuna takması çocuk düşürmek için yapılan işlemlerdir.

                   Aşerme gebeliğin belli bir döneminde gebe kadında görülen bir haldir. Deyimin aş yerme “yiyecek şeylerden tiksinme” demektir. Yermek fiilinin “beğenmemek” “kötülemek” anlamlarında kullanılır. Deyim giderek anlamını değiştirmiş ve “yüklü kadının kimi yiyecekleri canı çekmesi, onları tatmaktan kendini alamaması” demeğe gelmiştir.

                   Soru 52 : Doğum sırasında ve lohusalık döneminde ne gibi kurallara uyulur? Lohusayı ve çocuğu korumak için ne yapılır?

 

                   Anadolu Türklerinde belli başlı doğurma teknikleri şunlardır: oturarak, diz çökerek, yatarak, elleriyle ipe asılarak.doğumun kolay geçmesi için gebe kadını yürütme, vücudunun belli yerlerini ovma gibi akılcı teknikler dışında içine Meryem-ana-eli dene bitki konulmuş suyu içirmek, evdeki kilitli, kapalı yerleri açmak, düğümlerini, kadının kendi saç örgülerini çözmek, dolu kapları boşaltmak, çeşmelerin musluğunu, açmak, kafesteki kuşları, kümesteki hayvanları serbest bırakmak, kolay doğum yapmış bir kadının elinden su içmek, kilimleri ters çevirmek gibi işlemler ise tamamen büyülük geleneklere dayalıdır.doğumda çocuktan sonra gelen plasentaya halk geleneğinde büyük önem verilir.

                    Çocuk doğar doğmaz yapılan bir işlemde ona ad verilmesidir. Çocuğa göbek adını göbeğini kesen kimse verir. Doğumdan az sonra öleceği varsayılan çocuğa ad hemen verilmelidir. İkinci adı zaman geçtikten sonra verilebilir. Göbek kesildikten sonra çocuk tuzla yıkanır. Zar içinde doğan çocuklar uğurlu sayılır ve bu torba kurutularak saklanır.

 

 

                   Soru 53 : Doğumdan sonra uygulanan başlıca işlemler nelerdir?

                  

                   Lohusalık döneminde kırk gün içinde anne ve çocuğun her türlü kötülüklerden korunması gerekir. Nazarlık, maşallah gibi takılar nazardan, lohusanın ve çocuğun yastıklarına veya başka yerlerine al renkte kordele bağlamak, anne ve çocuğu görmeye gelenlere al renkte şerbet içirmek “albastı”ya karşı anne ve çocuğu korumak için kullanılan tekniklerdir. Lohusalık döneminde anne ve çocuğun kırk gün dışarı çıkmaması, doğum yapmış bir kadınla karşılaştırılmaması yaygın başka yöntemlerdir.

                   Kırk gün bitiminde kırklama töreni yapılır. Kırk hamamında çocuk ve anne birtakım kurallara uyularak yıkanılır. Örneğin; çocuk son kurna suyuna bir altın, yada bir anahtar kırk defa batırıldıktan sonra yıkanır ( Kilis, İstanbul). Susuz kırklama tekniğine örnek olarak Tahtacıların geleneklerinde rastlanır. Beşiğin altına bir döşek serilir, beşiğin iki tarafına karşılıklı iki kadın oturur, sağ tarafına oturan çocuğu başı kıbleye gelecek biçimde kucağına alır ve bir gülbenk (özel dua) okuyarak beşiğin altından diğer kadına yuvarlar. Hareket üç defa tekrarlanır ve sonunda dua okunur. Kırklamadan sonra anne ve çocuk halkın içine katılabilir.

                   Soru 54 : İlk  ayları  içinde   olan çocukla ilgili inanış,  görenek ve törenler var mıdır?

 

                    Çocuğu ilk aylarında  korumak için çocuğun üzerinden atlamak gibi birtakım hareketler yasaklanır. Çocuk esnediğinde yanında bulunan şahadet parmağını üç defa çocuğun dudaklarına dokundurup alnına götürmesi ve iyi dilekler sözler söylenmesi gibi. Çocuğun ilk tırnağının kesilmesiyle, elin altın paralar bulunan bir keseye konulması, ilk diş çıkmasını kutlayan” diş buğdayı, diş hediği” törenleri yine ilk aylarla ilgili inanış ve törenlerdir.

                  

                   Soru 55 : Sünnet çağına kadar çocukla ilişkili başkaca ne gibi inanışlar var?

 

                    1.Çocuğun duruş ve davranışlarından yorumlanmalar: Baş parmağını emmesi, sürekli ağlaması, yumruklarının yumup koltuk altlarına, veya birbiri üzerine kaplanmış ellerini apış arasına koyarak uyuması, uyurken dişlerini gıcırdatması ellerini ensesine koyarak uyumak kötüye yorumlanır.

  1. Çocuğun vaktinden önce yürümesini sağlamak: Çocuğun topuklarına yumurta akı sürmek, sıcak tandır ekmeğini bakır bir kapta terletip buğusuna çocuğun vücudunu tutmak, ceviz yaprağı ve tuz atılmış suda çocuğu yıkamak hekimlik tedbirler arasında yer alır.

                   Bir kalburun üstüne kıldan örülmüş bir urgan konulur ve dualar okunur, çocuk gavur mezarının üstüne bastırılır, “ vaktinde yürütme gücü” tanınmış yatırlara götürülür,çocuk dört yol ağzına götürülüp kollarından tutulup  sallanır, çocuğu Cuma günü azan vakti minareye karşı “salladım çocuğu selâya, yürüsün maşallah haftaya cumaya” işlemleri büyülük nitelikler taşır.

  1. Çocuğun vaktinden önce konuşmasını sağlamak: Yeni Ay görüldükten sonra ilk cumadan başlayarak üst üste üç Cuma çocuk ahıra götürülüp yemliğe bağlanır “insan ise dile gel hayvan isen begaya (yemliğe)  gel denir. Çocuğa yemek kaşıklarının veya kaplarının bulaşık suyu veya kayra suyu  içirilir.
  2. Hastalıklı ve zayıf çocukların düzelmesi ve iyileşmesi için aydaş pişirme işlemi yapılır. Boynunu tutamayan çocukların annesine tavuk boynu yedirilir kemikleri çocuğun yastığının altına konur yada Cuma sabahı su harkına atılan bir kemik konuşmadan çıkarılıp bir duvar deliğine yerleştirilir.

                   Çocuğun ilk değiştirdiği diş atılmayıp saklanır, düşen süt dişleri dama atılır. Uyumayan çocuk sabahleyin mezar çevresinde dolaştırılır ve mezardan toprak alınarak, yada yılan kabuğu yastığı altına konur. Çok ağlayan çocuğun başına kazan geçirilir yada babasının ayakkabısı  ile ağzına vurularak “anasından babasından uzak ola ” denir.

                   Soru 56 : Türk halk geleneğinde sünnet törenleri nasıl bir anlam ifade eder?

 

                   Sünnet etmek İslam’dan önce, Sami asıldan ve başka toplumlarda olduğu gibi, Araplarda da uygulanan bir töre idi.Hz. Muhammed’in yaptığı ya da yapılmasını öğütlediği şeylere “sünnet” adı verildiği için doğan çocuklarında yapılan işlem halk dilinde bu deyimle adlandırılır. Deyimin eski yazı dili Osmanlıca da karşılığı “hıtân” kelimesidir.

Sünnet işlemi İslam ve Yahudi dinlerinde, Okyanus ve Afrika kavimlerinde, Amerika yerlilerinde uygulanır.

                   Sünnet çocuğunun yaşı ile ilgili bir kural yoktur. Sünnet çocuğunun giysisi özeldir. Süslenmiş halde çocuk büyüklerini ziyaret eder ve el öper ve aynı zamanda düğününe  çağrı yapılır. Tören günü ayrıca türbeleri ziyaret, atlarla arabalarla başka çocuklarında katıldığı bir gösteri gezisi yapılması yaygın bir gelenektir. Evde mevlüt okutulur ve kurban kesilir. Baba çocuğa bağışta bulunulur. Kirve töresinin yürütüldüğü yerlerde kirvenin çocuğa, ve çocuk babası ile kirvenin karşılıklı bağışları da görülür. Davetlilere çocuk babası yemek verir. Tören süresince ince saz, köylerde davul zurna çalınır. Konukları eğlendirmek amacıyla hokkabaz, karagöz gösterileri, seyirlik oyunlar sergilenir. Birçok yerde gece sabaha kadar sünnetli çocuğu uyutmama geleneği vardır.

                   Kimi yerlerde sünnet düğünün gecesine “kına gecesi” denir ve törene katılan kadınların ellerine kına yakılır. Sünnet töreni birçok işlemiyle düğünleri andırır. Sünneti yapan kişiler günümüzde doktorlar yapıyor. Doktorlar dışında fenni sünnetçilerde çok yaygındır.

                   Kirvelik Güneydoğu ve Güney Anadolu’da rastlanan bir kuruldur. Kirve sünnet vesilesi ile çocuğun ailesine karışan ve o günden sonrada aileden biri olarak kabul edilen kişidir. Kirvelik çocuğun babası tarafından yakın akraba veya dostlarından birine önerilir kabul etmek bir onur bir borç sayılır. Kimi köylerde sünnet düğünün masrafı ve ağır işleri köy tarafından paylaşılır. Bu törenlerin toplumluk yönlerinden biride varlıklı ailelerin kendi çocuklarını sünnet ettirirken  dar gelirli ailelerin çocuklarını da katmak suretiyle onlara yardımcı olmak amacıdır.

 

 

                   Soru 57 : Okula başlama töreni nedir? Bu tören hangi okul için yapılır?

                  

                   Cumhuriyet öncesi ve sonrası bu törenler farklı özellikler gösteririler. Okula başlama törenine İstanbul’da âmin alayı denir. Sünnet töreninde olduğu gibi süslü elbiseler giydirilir, boynuna hamayil ve cüz kesesi asılır, başına varlıklı ailelerin çocuklarından alınmış elmaslı incili fes giydirilir. Çocuğun gideceği mektepteki çocuklar toplanır ve çocuğun evine giderlerdi. En önde elinde bir rahle, başı üzerinde çocuğun oturacağı minder olmak üzere  “kalfa” yürür. Okumada ilerlemiş hafızlığa başlamış öğrenciler küçüklerin kalfalığını yapardı.

                   Evin kapısının önünde hoca dua okur davetlilere, hocaya ve  çocuklara yemek verilir. Alay çocuğun da katılmasıyla mahalleyi ilahiler okuyarak dolaşır. İlahilerin belli yerlerinde çocuklar “amin” diye bağırırlar. Çocuk hocasının elini öper önünde diz çöküp oturur. Hoca önce “rabbi yesir” duasını, daha sonrada elifbada ilk dersi verir. Hocaya ana babanın hediyeleri verilir.

 

                   Soru 58 : Ergenlik delikanlılık çağından evlilik çağına geçiş nasıl olur?

 

                   Delikanlı erkeğin evlenmek isteğini anne babasına bildirmek için giriştiği işlemler: anne babasına gurbete ditmek istediğini söylemesi, annesinin ayakkabısını eşiğe çivilemesi örnek verilebilir. Kızlar ise evde gelinlik kız bulunduğunu bildirmek amacıyla kız sayısınca dama testi konulur. Dama çıkarak kedi gibi miyavlar.

 

 

                   Soru 59 : Evlenme töre ve törenlerinin incelenmesinde hangi sorunlarla karşılaşıyoruz?

 

                   Evlenme ve düğün geçiş törenleri içinde ayrıntıları, çeşitliliği ile incelenmesi karışık  bir halk bilimi konusudur. Düğün bugün evlenme törenleri dizisinin belli bir kesimini, gelin hamamı, kına gelin alma, gerdek ve gerdek ertesi gösterilerini içine alan en uzunu bir haftalık çoğu kez üç günlük bir süre için kullanılıyor. İlk anlamı ise  bağlam ve bağlanma demektir. Düğüm, düğme kelimesinden türemiştir.

                   Kız seçmede ilk iş erkeke tarafına düşer. Erkeğin beğendiği bir kızda olabilir. Kızın güzel, iyi huylu, edebi ve iffeti değerlendirilir. Akrabadan evlenme yaygın bir gelenektir.

                   Evlenme töre ve törenleri şu şekilde çerçevelenebilir:

  1. Düğün öncesi
  2. Görücülük, Dünürcülük /kız isteme
  3. a) söz kesimi b) şerbet c) nişan
  4. Düğün okuntusu
  5. Çeyizin gitmesi ve sergilenmesi
  6. Gelin hamamı
  7. Düğün
  8. Kına geceleri a) kız anası b) oğlan babası
  9. Gelin göçürme
  10. Nikah
  11. Gerdek
  12. Gerdek ertesi (duvak-paça)
  13. Düğün sonrası : gelinlik ve güveylik törenler

 

 

                   Soru 60 : Görücülük ve kız isteme görenekleri hangi şartlar içinde ve nasıl uygulanır? Beşik kertme nedir?

 

                   Görücülük işlemin gün geçtikçe yaşam şartlarına bağlı olarak zayıfladığı görülür. Görücülük ve kız isteme töreleri birbirine karışmıştır. Görücülük görevini oğlanın annesi ile yakın akrabalarından  yaşlı kimseler üstlenir. Bazı yörelerde ise çocuklar daha beşikte iken evlendirme kararı alınmıştır.Beşi kırdı deyimiyle adlandırılan gelenek  hısımlık kurmak istediği bir ailede bir kızın doğduğu haberini alan baba, beşik donatıp kızın evine yollar böylece daha kız beşikteyken söz kesiliş olur.Oğlan evi bayramlarda, kandillerde kızın anasına babasına, kıza hediyeler göndeririler. Bu geleneğin daha yaygın adı beşik kertmesidir. Dede Korkut Kitabı’nda yer almasından da belli olduğuna göre eski bir Türk geleneğidir.

 

 

 

                   Soru 61 : Söz kesimi, şerbet ve nişan deyimleri ile hangi töre, tören ve işlemler adlandırılır?

 

                   Cevapta Kahramanmaraş, Konya’daki geleneklerden bahsedilir ve örnekler verilir.

                   Soru 62 : Nişanla düğün arası  dönemde ne gibi törelere uyulur?

 

                   Nişan ve düğün arası çok kısa olabileceği gibi çok uzun zamanda alabilir. Anadolu’da düğün zamanı genellikle güz dönemine rastlar. Kış hazırlıklarının yapılmış olması, hasat sonunda elde edilen gelir bakımından düğün güz döneminde yapılır. İnanış bakımından ise koyuncu topluluklar yayla sonu, güz aylarında yaptıkları koç katımını düğün törenlerine benzeterek değerlendirirler, her iki törende “bereket sağlama” düşüncesine bağlı görenekler yer alır.

                   Düğüne çağırma işlemi Anadolu’nun birçok bölgesinde okuntu, okuma olarak adlandırılır ve bu amaçla götürülen hediyelere yolluk denir.

                   Soru 63 : Bolu’nun  bir köyünde kutlanan düğünün üç günlük süresince gördüğümüz töre, tören ve gösteriler neler idi?

 

                   Yazar gözlemlerini  ayrıntılı olarak vermiştir.

                   Soru 64 : Türkiye halkının evlenme geleneklerinde, yukarıda anlatılan düğünde rastladığımız töreler de  var mı?

 

                    Birçok yörede görülen çeşitlemeler ve farklı törenlerden bahsedilerek örnekler verilmiştir.

                   Soru 65 : Düğün döneminden sonra uygulanması gereken “gelinlik” ve “güveylik” töreleri nelerdir?

                  

                   Gerdeğin ertesi günü duvak günü, çarşaf, suphe, gelin ertesi, gerdek ertesi, kâkül günü, paça olarak çeşitli yörelerde adlandırılır. Düğün bununla biter. Sonraki günlerde gelinin ve güveyin el öpme gezileri, oğlan eviyle kız evinin karşılıklı ziyaretleri ve hediye alıp vermeleri gibi törenlerde çok fazla çeşitlilik gösterir. Gelinlik etme, güveyin kız enine gidip bağış almadan kimseyle konuşmaması gelenekler arasındadır.

                   Soru 66 : Gurbete çıkanlar ve askere gidenlerle ilgili ne gibi gelenekler vardır?

                  

                   Ekonomik nedenler yüzünden erkeğin  gurbete çıkma olayı yaşanmıştır. Eğin türküleri bu olayın bir sonucudur.Ayrıca  erkeğin dışında ev halkıda birlikte göç edebilir. Özellikle şehirlere göçler ve gecekondulaşmanın artması bunun en önemli örneği ve göç eden aileler halk bilimciler için birer kaynaktır.

                   Askere gidenler için köyden ayrılışları için törenler düzenlenir. Asker adayları ziyaret edilir, yemek yendikten sonra geç saatlere kadar türkülü ve oyunlu eğlenceler düzenlenir. Gidiş günü asker adayları köyün yaşlılarını ziyaret ederek el öperler yaşlı kadınlar asker adayının cebine gizlice bozuk para atarlar bu uğur parasıdır. Köy meydanında hocanın duası alınır yaşlıların eli öpülür, gençler  helalleşirler. Yaşlı erkeklerde adayın cebine bozuk para atarlar. Köy dışına kadar uğurlanırlar.

 

                   Soru 67 : Hacca giderken ve hac dönüşü ne gibi törenler düzenleniyor?

 

                   Hacı memleketine dönünce doğru evine gitmez. Onu karşılayanlar camiye ötürürler, sonra yakın akrabalarından birinin evine gidip üç gün süre ile kendi evine uğramaksızın orada kalır. Bu süre içerisinde evinde bir “düğün” eğlentisi tertiplenmiştir. Ev süslenir, beyazlar giyinmiş genç kızlar başlarına taç takarlar, bir masanın etrafında toplanırlar. Masa zemzem, hacı yağı ve şekerle donatılır. Konuklar şeker yer, mis sürünür, zemzem içerler, süslenmiş bir odada oturan hacı karısını kutlarlar. Üçüncü gün hacı eve getirilir, şerbetler içilir, dua edilir. Ertesi gün pencereler, kapılar, yada bütün ev yeşile boyanır. (Bursa) “hacı kapısı” geleneği Kilis’te hacca giden kişinin evinin kapısı yağlı boya resimlerle süslenir.

                   Soru 68 : Ölüm olayı halk geleneğinde ne gibi töre ve törenleri kapsar?

                   Ölüm somut olarak insan yaşamının sona ermesidir ama insan topluluklarının inanış ve törelerinde bu olay doğum ve düğün gibi bir geçiş aşaması değeri taşır. Sedat Veyis Örnek eserinde ölüm olayı töre ve törenlerini üç kesimde I.Ölüm öncesindekiler A) Ölümü düşündüren belirtiler B) Kaçınmalar ( ölü çıkan mahalledeki su dolu kapların boşaltılması),  II. Ölüm sırasındakiler III. Ölüm sonrasındakiler.

                   Ölümden hemen sonra yapılan işlemler: ölünün özleri kapatılır, çenesi bağlanır, yatağı değiştirilir, karnına bıçak veya makas konulur, bulunduğu odanın pencereleri açılır, gece ise oda aydınlık tutulur, başucunda Kur’an okunur, yalnız bırakılmaz. Elden geldiğince çabuk gömülür. Gömülme hazırlıkları ise yıkanma, kefene sarma, musalla taşında cenaze namazının kılınması işlemlerini kapsar. Bunların çoğunluğu dinlik niteliktedir.

                   Soru 69 : Ağıt töreni nedir? Nerelerde, nasıl düzenlenir?

 

                   Halk geleneğinde bu tören de orada söylenen sözler de “ağıt” deyimiyle adlandırılır. “ölüye ağlama törenlerini” sadece kadınlar düzenler ve yönetirler. Bu kadınlar ölünün annesi, kız kardeşi, karısı, kızı, yakın akrabaları, dostları, komşularıdır.Aileden olan kadınlar acılarını belirten çeşitli davranışlar gösteririler. Göğüslerine vururlar, saçlarını yolarlar.  Ölünün yakınları dışında ağıtçılığı para karşılığı yapan insanlar vardır ve bunlara ağıtçılar denir. Gurbette ölüm haberi gelen kimse sanki evdeymiş gibi ağıtlar evde yapılır. Ağıtın konusu ölen kişinin yaşamı, iyilikleri, ölüm şekli, kahramanlıklarıdır.

 

                   Soru 70 : Gömme sonrası uygulanan başlıca töre ve törenler nelerdir?

 

                   Ölümle ilgili geleneklerin son kısmındaki işlemler a) Baş sağlığı dileme ziyaretleri                                  b) Ölüden kalan eşyalarla ilgili işlemler  c) Belli günlerde Kur’an, mevlüt  okuma ve ölü aşı d) Yas tutma ve yas kaldırma

                   Baş sağlığı dileme ziyaretleri ölüm gününden itibaren başlar. Yakın komşular ve akrabalar ev işlerinde yardım etme, yemekleri getirme işlerini de üstlenirler. Ölünün kıyafetleri daha fakir olan insanlara bağışlanır. Ölünün anıldığı ruhuna adanılarak Kur’an, mevlüt okunması genellikle kırkıncı, ellinci günleri ve yıl dönümü ve daha seyrek olarak üçüncü ve yedinci günleridir.

                   Yas süresi en az üç gün olmak  sekiz yıla kadar sürebilir. En yaygını kırk gündür. Yas süresince süslü giyinmemek, eğlencelere katılmamak, yıkanmamak, iş tutmamak genel olan bir tutumdur.

                   Yasın sona ermesi birçok kurala bağlanmıştır. Ölüm olayından sonra ilk bayramın geçmesi gerekir. İlk yas bayramında ölü evindekiler ziyarete çıkmazlar, konuklara şeker yerine acı kahve ikram edilir. Kadınların yas kıyafetlerini çıkarmaları, kara yazma yerine renkli yazma bağlamaları, erkeklerin sakallarını tıraş etmeleri yas süresinin bittiğine işarettir. Birçok yerde “yas hamamı, ölü hamamı” denilen bir törenle yas süresi sona erer.

  1. BÖLÜM

BAYRAMLAR

                  

 

                   Soru 71 : Bayram kavramı içine ne gibi gösteriler girer?

 

                   Bayramlar düğün, ölüm gibi olaylardan bir kişinin vesile olmaması, toplumun tamamının bu törene katılmasıyla ayrılır. Bayramların sevinç gösterileri olmalarıda onların bir özelliğidir.  Her bayram birkaç gün sürse bile  yılda bir defa kutlanır.

 

                   Soru 72 : Bayramları nasıl kümelemeli?

 

  1. Bayramlara katılanların dinlerine göre
  2. Resmi ulusluk bayramlar
  3. “Etnik” nitelikte bayramlar
  4. Kadın yada erkek gruplarınca benimsenen bayramlar
  5. Yaş gruplarına göre benimsenen bayramlar
  6. “Ekolojik” öğelerin şartlandığı bayramlar
  7. Köy bayramları

                   Soru 73 : Dinlik bayramların halk geleneğine özgü renklenmeleri var mıdır?

 

                   Dinlik bayramlarda ilk akla gelenler Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve kandillerdir. Bayramlarda dost ve akrabalar özellikle yaşlılar ziyaret edilir. Kurban Bayramı’nda İbrahim peygamberin oğlunu kesecek iken gökten bir koyun indirilmesi adına kutlama yapılma amacıyla kurban kesilir. Ramazan ve Kurban bayramı’nın ortak bir özelliğide toplu eğlencelere vesile olmasıdır. Ramazan ayı boyunca geç saatlere kadar uyumayıp sahur vaktini bekleyen oruç tutan  kişiler bu bekleme zamanını türlü eğlencelerle geçirirlerdi. Bu gösterilerin başında Karagöz ve Orta oyunu gelir. Kahvehane toplantılarında Âşıklar saz ve türkü geleneğinden başka, çoğu kez birkaç gece süren halk hikayelerini anlatırlar.

                   Soru 74 : Ulusluk bayramların genellilik ve törelik öğeleri var mıdır?

                  

                   Ulusal bayramların geleneklik tek öğeleri şenliklere yöresel kıyafetlerle katılan gösteri ekiplerinin gösterileridir. Örneğin Seymenler, Zeybekler gibi bugün yaşamayan eski kuruluşların temsilcileri gibi.

 

 

                   Soru 75 : Mevsimlik bayramların çeşitlenmeleri var nasıldır?

 

                   Mevsimlik bayramlar 1. Özel mevsimlik bayramlar 2. Genel mevsimlik bayramlar olarak iki gruba ayrılırlar.

                   Birinci gruptaki bayramlar; A. Çoban bayramları: a) Koç katımı  b) Saya (davar yüzü) c) Döl     B. Ekinci, meyveci, bağcı bayramları    C. Göç bayramları

                   İkinci gruptaki bayramlar; A. Bahar bayramları: a) Nevruz  b) Çiğdem   c) Betnem (gavûr küfrü, yada kızıl yumurta) d) Hıdrellez  B. Yaz gün dönümü bayramları   C. Kış yarısı, yılbaşı

                   Soru 76 : Çoban bayramları zincirinin birinci halkası, “koç katımının” bayramlık niteliği var mıdır?

 

                   Koç –katımı tarihi bölgeden bölgeye değişmekle beraber araştırıcıların verdiği tarih 1 Ekim 20 Kasım arası olarak kabul edilir. Katım tarihinden bir buçuk,  iki ay önce koçlar sağmal sürüsünden ayrılır.koç katımının ilk günü bayram havası içinde, bütün köyün katılımıyla harman yerinde kutlanır.koç katımından önce koçların üzerine erkek çocuk bindirilirse döl zamanı erkek kuzu, kız çocuk bindirilirse dişi kuzu doğacağına inanılır.ilk sürüye katılan koyun bir kara kotun seçerse kışın yumuşak, ak koyun seçerse şiddetli olacağına inanılır.            

 

 

 

                   Soru 77 : Saya bayramı nasıl kutlanır?

 

                   Saya, koyun-yüzü, davar-yüzü olarak anılan bayram koç katımı bayramından yüz gün sonra kutlanır. Koyunların gebelik süresi 150 gündür, koç katımından yüz ün sonra kuzunun canlandığına tüğlerinin çıkmaya başlayacağına inanılır. Çobanlar ve onlara katılan çocuklar üzerlerine türlü garip kıyafetler giyerek, kapı kapı dolaşırlar ve sayacı sözleri denilen tekerlemeleri söylerek bahşiş toplarlar.  Kimi yerlerde bahşiş toplarlarken senaryolu bir oyun sergilerler. Arap’la ihtiyar dövüşürler  ihtiyar ölür gibi yapar,ağzına yiyecekler verilerek diriltilir.

                   Soru 78 : Koyunların döl vermesi ne gibi bayramlık gösterilere vesile olur?

 

                    Beş aylık bir süreye yayılan çoban bayramlarının bu son kesimidir. Sayadan soneli gün sonra kuzuların doğması olayına rastlar. Bayram niteliğinde bir yoğunluk göstermez. Döl zamanı evden komşulara tuz ve ateş vermek yasaktır. Dölden iki ay önce başlayarak komşulara hamur mayası, tuz, ateş, yün tarağı, vermek uğurlu sayılmaz, hayvanlara zarar verir. Bu yasak kuzular doğuncaya kadar sürer.

 

 

                   Soru 79 : Üretim işleri ve mevsimleri ile ilgili başkaca bayramlar nelerdir?

 

                   Çift sürme, tarlaya tohum atma, ekin biçme, harman kaldırma gibi işler arasında ekinci toplulukların düzenledikleri bazı küçük törenler bayram niteliği taşımaz. Bağ bahçe yetiştiren bölgelerde kimi gösterilerle, yayla geleneğini sürdüren toplulukların bazı törenleri ve eğlenceleri bayram niteliği gösterir. İzmir kiraz bayramı, Giresun’un fındık bayramı, Şavşat’ın köyünde kutlanan pancarcı eğlenceleri gibi.

                   Soru 80 : Bahar bayramları hangileridir? Nasıl çeşitlenirler?

 

                   Bahar bayramlarının başında “nevruz” gelir. Anadolu ağzında navruz, navrız olarak söylenen kelimenin anlamı “yeni gün”dür. İlkyaz mevsimine girerken gece ve gündüzün eşit olduğu güne rastlar ( genel olarak 22 Mart).  Nevruz İranlılar’ında milî  bayramıdır. Aleviler tarafından Hz. Ali’nin doğum günü olarak kabul edilir. Manisa’nın “mesir macunu” kutlamalarıda nevruz gününe denk gelir.

                   Çiğdem töreni çocukların oyuna dönüşmüş bir çeşit bayramları sayılabilir. Çiğdem çiçeği çıktığı zaman köy çocukları kırlarda toprağı kazarak, soğanları ile birlikte çiğdem çiçeği toplarlar. Demet haline getirdikleri çiğdemleri evelere erzak karşılığı satarlar.  Bethem bayramı Hıristiyanların paskalya yortularına rastlayan Pazar günü törenleridir. O gün eski hasırların yakılmasıyla beraber çocuk ve genç kızların katılmasıyla ateşin üstünden atlarlar. Ateş üzerinden atlamakla vücudun ağrı ve sızılardan kurtulacağına inanılır. Ve yeni yıl ile evdeki eski şeylerin atılması yenilenmesi sağlanır.

                   Bahar bayramları içinde yaygınlığı ve zenginliği ile en dikkati çeken bayram “hıdrellez”dir. Hızır ve İlyas peygamberlerin halk ağzında aldığı biçimidir. Halk inanışlarına göre Hızır her zaman yer yüzünde dolaşır ve geçtiği yerler yeşillenir, darda kalanlara yardım eder, bereket verir. Hıdrellez gecesi gerçekleşmesi istenen dilekler için, bereketin sağlığın sağlanması için birtakım işlemler yapılır ertesi sabah dilek ve niyet işlemler ürütülür. Ancak birer eğlence ve bayram havası içindedir.

 

 

                   Soru 81 : Yaz bayramları ve güz bayramları diye adlandırılabilecek sayılı günler var mı?

 

                   Gün dönümü bayramları, yaz gün dönümü bayramları, güz bayramı örnek verilebilecek bayramlardandır.

 

 

                   Soru 82 : Kış bayramları nelerdir?

 

                   Saya, koç katımı, döl bayramları kutlanma süresince kışın en şiddetli günlerine rastlar. Bunun dışında kış yarısı adıyla anılan bayram zemheride (15 Ocak) kutlanır. Bu konu üzerinde ayrıntılı bir çalışma Ali Rıza Yalçın’a aittir. Gösteriler ve eğlenceler daha önce anlatılan senaryolar içinde geçer. Arap oyununda arap ve kocadan başka oyuna deve veya hortlak denilen üstü beyaz bir örtüyle kaplanmış yaratık, yada maymun denilen komik bir yaratık katılır. Bu oyun kişileri her evi ziyaret ederler, ev sahibi ile karşılıklı konuşarak oyunlarının sergilerler ve yiyecek, bahşiş alırlar. Köy halkı “koca”yı kış, “arap”ı yaz olarak nitelendirirler. Yılbaşı kutlamaları bir bakıma kış yarısı törenlerini andırır. Arap oyunundan farklı gösteriler vardır. Geceden ocak süpürülüp temizlenir. Sabah kalkılınca ocakta buğday tanesi bulunursa kışın bereketli, böcek bulunursa kıtlıkla geçeneğine inanılır .

 

                   Soru 83 : Yatır ziyaretleri ile bayramların, bayramlar ile panayırların ilişkileri nasıldır? Köylü, göçebe topluluklarının ve zencilerin kendilerine özgü bayramları var mıdır?

 

                   Yatır ziyaretleri sadece ermişliğine inanılan kişilerin mezarlarına gidip dua ve adakta bulunulmak dışında, belli kalabalıkların belirli günlerde buluştukları, yarli ve gezgin satıcıların satış yaptıkları ir panayır günü haline gelir. İbadet, alış veriş, ziyaret  ve bayram bir arada olur. Kutlu bir yerin ziyaretiyle bayram kutlanmasına örnek kaz dağında Sarıkız ziyareti gösterilebilir.

                   Anadolu’nun bazı bölgelerinde ayrıca her köyün bayramı oluyor. Köy bayramlarının kesin bir tarihi yoktur. Köylünün kararlaştırdığı bir tarihte yapılır. Bunlara örnek olarak Yörüklerin yaylaya göç yolu üzerinde ve yaylada kutladıkları bayramlar verilebilir.

                   Türkiye’de yaşayan etnik gurupların bayramlarına örnek olarak ise Afrika asıllı, çoğunluğu köle soyunda n gelen zencilerin “dana şenlikleri” gösterilebilir.  Bayramın kesin bir günü yoktur. Hıdrellez’den sonra “gül mevsimi” kutlanır.

  1. BÖLÜM

OYUNLAR

                   Soru 84 : Buradaki “oyun” deyiminden ne anlamak gerek?

 

                   Oyun kelimesi “oyuna getirmek, karamanın koyunu sonra çıkar oyunu” sözlerindeki “hile, düzen” anlamlarının yanında tiyatro, kukla, karagöz, orta oyunu gibi seyirlik gösteriler içinde kullanılır.oyunun birde “dans” anlamı vardır. Çocukların herhangi bir üretim ve hizmet  zorunluluğu olmadan, sadece eğlence amaçlı eylemlerdir. Saklambaç, cirit, güreş, horoz dövüşü, bilye, topaç, aşık…gibi.

                   Kimi oyunlarda  oyuncunun vücut gücünü ve becerisini denemesini ve karşısındakiyle bu yönden yarışmasını, kimisinde ise oyuncuların zekâ üstünlüğü ile rakibini alt etmesi unsurlarını görürüz. Başka tür oyunlarda ise kazanıp kazanma tamamen kadre kalmıştır. “tek mi, çift mi? Yazı mı, tura mı?” gibi. Son tür oyunlarda beklenen ise güzel şeyler yaratma, ahenkli hareket etme, şaka, alay, güldürme yolu ile eğlenme  ve eğlendirme amacı vardır. Bu kitapta kökenleri ne olursa olsun  kuralları kalıplaşmış, oluşumları ve dönüşümleri sona ermiş, yerli geleneklerle bağı kopmuş poker, tenis, futbol gibi oyunların incelenmesi yer almamıştır.

 

                   Soru 85 : Oyunlar nasıl kümelenir?

 

                    Roger Caillois’nın oyunları toplumbilimi açısından kümeleme denemesi önemlidir. Caillois oyuncuların tatmak istedikleri başarı ve coşku duygularını sağlamak için seçtikleri davranışları, oynamayı şartlandıran ilkeleri agon, alea, ilinx, mimicry adlarıyla  dört büyük bölüme ayırıyor. Agon yarışma ve savaşma gerektiren oyunları, alea kadere ve talihe rastlantıya dayanan oyunları, mimicry taklit gösteri maskaralık öğelerini kapsayan seyirlik oyunlar, ilinx ise insanın başını döndüren ve bu yoldan onu sevindiren, coşturan, ürpeti ve zevk tattıran eğlenceleri kapsar. (salıncak, döner dolap gibi.)

                   Her oyunda oyun süresince, oyuncuların davranış ve başarılar işler içinde en baskın olanı oyuna esas niteliğini verir. Bu davranışlar üç kategoriye ayrılır.1. Büyü, töre, kader olguları ile şartlanan davranışlar taklitler, sanat yaratmaları 2. Vücut gücüne ve becerisine dayanan davranışlar 3. Zihin güne ve becerine dayanan davranışlar 4. Katışımlı oyunlar.oyun kümelenmesinde dikkate alınacak ikinci önemli konu, kümelenmeyi şartlandıran etkenler ve olgulardır. Bunlar anlatım biçimleri, oyunun amaçları ve işlevleri, oyunun yararlandığı maddeler, oyunun yeri ve zamanı, oyunun kişileridir. Bu ilkelere dayanarak meydana gelmiş kümelenme sistemi şöyledir:

  1. Sadece çocuklara özgü oyunlar
  2. Büyüklerin çocuklar için çıkardıkları oyunlar
  3. Çocukların söz oyunları
  4. Takım halinde, danslı, türkülü oyunlar ve basit taklit oyunları
  5. Talih, kumar, fal, niyet oyunları, büyülük törelik oyunlar
  6. Talih oyunları
  7. Kumar oyunları
  8. Niyet ve fal oyunları
  9. Törelik ve büyülük oyunlar

                   III. Beceri ve güç oyunları

  1. Asıl beceri oyunları

                      İ. Utmalı beceri oyunları

  1. Cimnastikli ve ritmik oyunlar
  2. Asıl güç oyunları
  3. Güç ve beceri karmaşıklı oyunlar
  4. Zekâ oyunları
  5. Aldatmaca, yutturmaca
  6. Bellek gücü, düşünme çevikliği, sezinleme oyunları
  7. Saklamaca ve saklambaç oyunları
  8. Çizgili oyunlar
  9. Taşlı oyunlar
  10. Başkaca zekâ oyunları
  11. Katışımlı oyunlar
  12. Katışımlı oyunlar
  13. Oyuncaklar

                   Soru 86 : Yalnız çocuklara özgü oyunlar hangileridir?

 

                   Çocuklara özgü oyunlar büyüklerin çocuklar için yarattığı ve çocuğun kendisinin tek başına yada arkadaşlarıyla yarattığı oyunlar olarak ikiye ayrılırlar. Büyüklerin çocuklar için çıkardıkları oyunlar çocuğu eğlendirmek amaçlı sözlü yada hareketli oyunlardır.

                   Çocukların tek başına veya arkadaşlarıyla yarattıkları oyunlar sadece sözlü ve sözlere ek olarak hareket ve dansların eklendiği oyunlar olarak ayrılırlar.bazılarında ezgilerde yer alır. “Aç kapıyı bezirgan başı” “üşüdüm üşüdüm” gibi.

                  

 

                   Soru 87 : Rastlantı-talih ve kader-kumar oyunları ile niyet ve fal oyunlarının ortak ve ayrı nitelikleri nelerdir?

 

                   Rastlantı yasasının yönettiği oyunlar başlıca iki çeşit gösterirler. Biri talihin oyunculardan birinin diğerini yenmesini sağlayacak şekilde olması. Diğeri ise oyuncular yada takımlardan birinin gerçek veya saymaca değerde nesneler kazanmasıdır.

 

                   Soru 88 : “Büyülük” ve “törelik” deyimleri hangi oyunları gösterir?

 

                    Mevsimlik törenlerde, bayramlarda, kandillerde ve ramazanda çocukların düzenledikleri kimi törenler onun niteliği taşırlar. Bunlara büyülük eylemlerin çocuk topluluklarına inerek oyunlaşmış çeşitleridir de denebilir. Bu türden oyunlara örnek olarak Mudurnu’da şu anda yaşamayan bir geleneği vermiş yazar. Ramazan geceleri oradaki çocuklar teravih namazı bitimini, kendi camilerinin yanında salâ taşına çıkarak “Ya Hak!Ya Allah” diye bağırmak suretiyle öteki mahallelere duyurmak isterlerdi. Bu “bizim imamız teraviyi sizinkinden önce bitirdi” anlamında bir türlü övünme oyunu idi.

                   Soru 89 :   Vücut becerisine ve vücut gücüne dayanan oyunların başlıca nitelikleri ve çeşitleri nelerdir?

 

                   Ellerin ve parmakların becerisi ile başarılanlar, ayakların becerisi ve üstünlüğü ile başarılanlar, süratli zihin ve hareket tepkileri gerektirenler, jimnastik, akrobatlık, cambazlık hüneri isteyenler, asıl güç oyunları olarak ayrılabilir.

 

                   Soru 90 : Sporlarla geleneklik oyunların ilişkileri var mı?

 

                   Spor kelimesi Türkçe’ye batıdan gelmiştir. Halk dilinde spor kelimesinin kullanımı yoktur. Bu nitelikte gösteriler seyirci kalabalığı gerektirmeden sadece oyuncuların kendi kendilerini eğlendirme amacı güttükleri zaman “oyun” genel deyimi ile adlandırılır. Bazı oyun tipleri de vardır ki her yönüyle “spor” tanımlanmasına uyar. Bazı geleneksel oyunlar zamanla kesin ve değişmez kuralları ile spor haline gelmiştir. Yağlı güreş, güreş, cirit gibi.

 

                   Soru 91 : Zihin becerisine, zeka gücüne dayanan oyunlar hangileridir?

 

                   Bu oyunların temel niteliği vücut gücü yerine zeka ve bellek gücü, atik-tetik kavrama yetenekleri üzerine kurulmuştur. Aldatmaca ve yutturmaca oyunları, bellek gücü ve kavrama tetikliği gerektiren oyunlar, saklama ve saklanma oyunları, geometrik düzenli çizgiler biçimler yaratmayı yada belli çizgiler üzerinde beceri göstermeyi gerektiren oyunlar, taşlı oyunlar olarak kümelenebilir.

                   Soru 92 : Katışımlı oyunlar hangileridir? Katışım tipleri nasıl olur?

 

                   Bazı oyunları tek tip davranış biçimi yerine farklı nitelikte özellikler içermesi sebebiyle katışımlı oyunlar olarak adlandırıyoruz. İskambil buna örnek olabilir. Kader-kumar oyunları, oyuncunun oyunu yönetme gücü ve becerisi açısından zekâ oyunları   kategorilerine girer.

                   Soru 93 : Oyuncak nedir?

 

                   Oyuncak kendisi tek başına oyunu sağlayan nesnedir. Topaçla çocuk tek başına oynayabilir. Bebek, araba, çember v.b hepsi birer oyuncaktır.Grup halinde oyun olduğu zaman çember, topaç oyuncak olmaları dışında oyun aracı niteliği de kazanır.  Bilye, aşık gibi bazı nesneler ise halk bilimi açısından sadece oyun aracı olarak kabul edilirler. Çünkü tek başlarına oyunu kuramazlar, sadece oyunda araç olarak kullanılırlar.Oyuncak yapımı halk biliminin önemli inceleme konuları arasındadır. Kimi oyuncakların yapımıda bir oyundur. Örneğin “sipsi çıkarma”

                   Soru 94 : Oyun araştırmalarının ve incelemelerinin önemi nerden geliyor?

 

                   Oyun niteliğiyle yapılan gösteriler, özelliklede çocuk oyunlarının birçoğu eski törenlere, oyun tekerlemelerinin çoğu ise büyülük sözlere dayanır. inanış ve dinin değişmesiyle giderek eğlence gerecin dönüşmüşlerdir.

                   Oyun araştırmaları birbirinden çok uzak kültür alışverişlerinin çok eski çağlardan

Başlayarak günümüze kadar gelmelerinde izledikleri yolları, ve değişimleri öğrenmek bakımından da değer taşır. Uçurtma tipinde bazı oyunların Çin’den dünyanın başka ülkelerine yayılması gibi.

 

 

 

 

SONUÇLAR-SONSÖZ

 

 

                   Soru 95 : Türk halkbiliminin bütün konularının kapsaması beklenen bu el kitabında neler, neden eksik kaldı?

 

                   Yazar halk müziği, halk sanatları, halk dansları konusunu kitapta incelememiş bunun da sebebini kendisini yeterli görmemesi olarak belirtmiştir. Halk kuruluşları ve günlük yaşam konuları çok detaya inerek  incelenmemiş olduğundan bahseder. Bu kitabın Türk Halk Edebiyatı kitabının dışında kalan konuları kapsayamadığını belirtiyor.

 

 

                  

                   Soru 96 : Türkiye halkının gelenekleri incelenirken karşılaşılan başlıca etkenler nelerdir?

 

                   En büyük sorun Türk Halk geleneklerine karmaşıklık niteliği veren coğrafi konumdur. Kültürdeki farklılıklar, çeşitlenmeler karşılaşılan zorluklardır. Anadolu’da yaşamış, yaşayan etnik topluluklar ve dinler bu  farklılaşmanın esas sebeplerindendir.

 

 

                   Soru 97 : Türk halk bilimi çalışmalarını güçleştiren başlıca etkenler nelerdir?

 

                   Halk biliminin konusu olan töreler, kuruluşlar, sanat yaratmaları, toplumun endüstri öncesi yaşam şartları içinde olan normal oluşum ve gelişimlerini yürütürler. Bunlara ait en sağlıklı ve yalın bilgiler kendi tabiî şartları içinde elde edilendir. Türk halk bilimi bu dönemi yakalayamadı ve bugün bütün bunları yaşayanların hafızalarındakilerle, ya da hala yaşatılmaya çalışılan yerlerde araştırma imkanı bulabildi.

                   Halk oyunlarındaki değişikliklerden bahsetmiş, kendine göre yanlış gördüğü yönleri açıklamıştır.

                   Soru 98 : Çeşitli halk bilimi konularında derlemeler hangi şartlar içinde yapılmalı? Derleme yönteminde gözetilecek kurallar nelerdir?

 

                   Halk bilimi araştırmacısı halka ait her şeyi yani halk yaşamını bütün yönleri ile ve eksiksiz olarak araştırmalıdır. En güvenilir kaynaklar en canlı yaşanan yerlerde bulunabileceği gibi halk bilimi araştırmacısı zayıf olan kaynaklarıda araştırmalı önemsiz saymamalıdır.

                   Eksik ve bozulmuş bilgiler araştırmacıya aslı hakkında fikir verebilir. Birbirini tamamlayan çeşitlenmeler masal, türkü, ağıt gibi edebiyat metinlerinde çok iyi sonuçlar verir.

                   Gelişen teknoloji ile halk biliminin kullandığı araç gereçler ilerleme göstermiş ve araştırmacıya zaman, yer ve birçok açıdan yarar sağlamıştır.

                   Araştırmacı derleme yapacağı toplum içinde uzun zaman geçirebilmeli, onlardan biri olmalıdır.

 

                   Soru 99 : Gereçleri kümeleme ve arşivleme neden gereklidir? Bu işler nasıl yapılmalı?

 

                   Derleme ile elde edilen bilgiler kümeleme ve arşivleme yöntemiyle düzenlenmelidir. Örnek bir kümeleme çalışması şu şekilde verilmiştir.

  1. Çeşitli konuları içine alan dergi ve kitaplar
  2. Halk şairleri

                   III. 1.Destanlar 2. Halk hikayeleri

  1. 1. Masallar 2. Fıkralar
  2. Efsaneler

                   VI.1. Atasözleri 2. Bilmeceler 3.Alkış, kargış, gülbenk ve benzeri kalıp sözler

                   VII. Halk şiiri 1. Türküler 2. Maniler 3. Tekerlemeler 4. İlahiler

                   VIII. 1. Halk müziği ve müzik aletleri 2. Halk dansları

  1. 1. Oyunlar ve halk sporları 2.Halk tiyatrosu 3. Başkaca eğlenceleri
  2. İnanışlar
  3. Töreler ve törenler

       XII. 1. Halk sanatları 2. Zanaatlar 3. Üretim tüketim  4. Konut, barınak ve eşyaları

  1. Kılık, kıyafet ve süs eşyası

                   XIII. Kuruluşlar 1. Dinlik kuruluşlar 2. Esnaf kuruluşları 3. Gençlik örgütleri

       XIV. Tabiat bilgisi ve tabiatı etkileme 1. Büyü, tılsım 2. Halk hekimliği, halk baytarlığı, bitkiler bilgisi 3. Gök bilgisi, halk takvimi

                   Soru 100 : Gereçleri değerlendirme hangi yollarla nasıl olur? Onlarda kimler nasıl yaralanırlar?

 

                   Halk bilimi araştırmacısın kurduğu arşiv ve müzelerde biriktirildikten sonra bunlardan yararlanacak olanlar bilim adamlarıdır. Halk bilimcinin görevi elindeki gereçlerle çeşitli bilim kollarını onların ulaşamayacağı bilgilerle zenginleştirmek, onlara daha genişliğine ve derinliğine açıklamaları sağlayacak  ilk gerekli yorumları yapmaktır.

                   Halkın yaşamı gelenekleri, türlü sanat ve edebiyat yaratmaları tümüyle çağdaş sanatçı için bir “okul” dur. Sanatçı bu konularda öğrenimini, halk biliminin derleyip hazırlayıp sunduğu gereçlerin aracılığı ile yaptığı gibi, doğrudan doğruya halkın içinde kendi yaşam deneyimleriyle de gerçekleştirebilir.

                   Yaratıcılığında ve düşünüşünde  halkı aşabilen ve bu yeteneğiyle onu daha iyiye daha güzele daha mutluluğa götürebilen sanatçı, yapıtlarına ulusluk ve evrenlik bir güç kazandırabilir.

 

 

 

İlgili Kategoriler

Edebiyat Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir